• Sonuç bulunamadı

ARAZİ YÖNETİMİNİN BOYUTLAR

2. TÜRK TOPLUMUNUN MÜLKİYETE BAKIŞINDA KÜLTÜREL ETKİLER

2.2 Mülkiyet Cinayetler

Mülkiyet, tarih boyunca insanların üzerinde mücadele ettiği en önemli ko- nulardan biridir. Bir bakıma bu, sahip olma arzusu ile sahip olunan şeyleri elde tutabilme gayretidir. Toplumdan topluma değişim gösterse de mülkiyet hak- kında çeşitli yasal düzenlemeler mevcuttur. Fakat toplumlarda mülkiyetin et- kinliğini ve gücünü üretimin niteliği tayin eder. Bu nedenledir ki, tarıma dayalı toplumlarda toprak, bir güçtür. Zaten mülkiyet çatışmaları ve miras sorunları da çoğunlukla kırsal kökenlidir. Türk toplumunda mülkiyet sınırlarının belirlediği alan, sahibinin özel alanı görülmekte ve kutsanmakatadır. Toplumsal ve yerleşik yasalara göre bu alana izinsiz müdahale suç olarak nitelenmekte ve en önemli mülk kavgaları yaşanmaktadır. Özellikle bu kavgalar bazı bölgelerde cinayetle de sonuçlanabilmektedir.

Mülkiyet cinayetlerinin ise daha çok Doğu Karadeniz Bölgesinde işlendiği görülür. Bu bölge taşıdığı doğal ve topoğrafik özelliklerinden dolayı diğer böl- gelerden önemli derecede ayrılır. Zira toprakları akarsular tarafından fazlaca parçalanmıştır. Engebe ve eğimin fazla olması ile kısa mesafede yükseltisinde meydana gelen artış gibi topoğrafik şartlar hem yerleşme ve tarım alanlarını sı- nırlandırmış hem de o alanların dağınık ve çok sayıda küçük parsellerden oluş- malarına sebep olmuştur (Tablo 1). Yaşanan bu tarım arazisi kıtlığı, bölge hal- kının sosyolojik yapısını dolayısıyla mülkiyete bakışını biçimlendirmesi açısın- dan önemli etkilere sahiptir. Arazinin kıt olduğu ve başka bir geçim kaynağının olmadığı bölgede toprak; servetin kaynağı ve toplumsal değerleri belirleyen en önemli etmendir.

Tablo1. DK Bölgesinde Yer Alan İllere Ait Köylerdeki Ortalama Parsel Büyüklükleri

İller SayısıKöy Gören Köy Kadastro Sayısı Özel Mülkiyetteki Alan (dekar) Parsel Sayısı Ortalama Parsel Büyüklüğü (dekar) Trabzon 480 195 670.133 152.969 4,38 Rize 353 175 465.822 134.517 3,46 Artvin 311 47 199.285 38.652 5,16 Giresun 541 164 727.112 135.606 5,36 Gümüşhane 322 178 1.348.329 161.507 8,35 Bayburt 175 168 2.321.144 128.231 18,10 Kaynak: TKGM Trabzon Bölge Müdürlüğünden alınan verilerden yararlanılarak hazırlanmıştır.

Bunun yanı sıra, topografik yapıdan dolayı kent merkezlerinde de kentsel arazi kıtlığı yaşanmaktadır ve artan nüfus ile beraber merkezdeki yapılaşma baskısı da artmaktadır. Bu sebeple yapılaşmanın en fazla olduğu kent merkezin- den kırsal bölgelere gidildikçe arazi değerlerinin farklılaştığı görülür ve mer- kezde maksimuma ulaşırken kırsal alanlarda bu değer daha düşük seviyede kalır (Tablo 2). Buna en iyi örnek olarak yerleşik alanda yapılacak bir şehricilik uy- gulaması için ödenmesi gereken kamulaştırma bedelinin yapım maliyetine yak- laştığı durumları gösterebiliriz (Tablo 3). Zira Trabzon ili bu özelliği ile dünya- daki arazi değerlerinin en yüksek olduğu şehirlerden biri olan Hong Kong ile yarışmaktadır.

Tablo 2. Trabzon’daki Arazi Değerleri

Konum Arazi Değeri ($) (da)

Şehir Merkezi 2,500,000- 6,000,000 Şehir Dışı 300,000 -600,000 Kırsal Alan 30,000-120,000

Tablo 3. Trabzon’ daki Yol Yapım Maliyeti ve Kamulaştıma Bedeli Arasındaki İlişki İlkokul Okul Yapım

Maliyeti $ (I) Kamulaştırma Bedeli $ (II) Oran II/I (%) A 664,439 863,762 130 B 565,958 545,542 96 C 493,044 1,008,636 205

Yukarıda sözü edilen, bölgenin karakteristiğini yansıtan tüm topoğrafik ve ekonomik özellikler elbette insanları mülkiyet cinayeti işlemeye itme konu- sunda tek başına yeterli değildir. Bunun yanında, daha da önemlisi insanların içinde bulunduğu toplumsal kabullenmeler bu sürecin tetikleyicisi olurlar. Top- rağın, yaşamsal fonksiyonların sürdürülebilmesi için en temel gereksinim ol- duğu bu coğrafyada insanlar toprağa aşırı bağımlı hale gelirler ve onu sürekli koruma gayreti içine girerler ve hatta toprağı kutsal bir emanet olarak görürler. Bunun yanında coğrafyanın sert ve zorlu olmasından kaynaklanan sinirlilik halleri ve inatçı yapıları da bölge insanını ani eylemlere iten nedenlerdir (Tezcan, 1997, 245). İnsanı toprağa bağlayan bu değer, insan-toprak ilişkisini öyle bir noktaya getirmiştir ki: bölgede işlenen cinayet sebepleri arasında ve üstelik azımsanmayacak derecede mülkiyet cinayetlerinin işlendiği belirlenmiş- tir (Uzun ve Yomralıoğlu, 2005). Özellikle Trabzon ili genelinde ve tüm Doğu Karadeniz illerinde adli veriler toplanarak yapılan çalışmada yukarıda sayılan nedenler neticesinde aşağıdaki tablolardaki istatistiksel verilere ulaşılmıştır.

Tablo 4. Toplam Cinayet Vakaları İçindeki Arazi Cinayetlerinin Oranları Yıllar Toplam Cinayet

Sayısı Toplam Mülkiyet Yıl İçindeki Cinayeti Sayısı Mülkiyet Cinayetlerinin Tüm Cinayetlere Oranı(%) 1994 14 1 7,14 1995 26 4 15,38 1996 19 1 5,26 1997 25 2 8,00 1998 40 7 17,50 1999 32 5 15,63 2000 43 5 11,63 2001 66 7 10,61 2002 43 2 4,65 2003 46 4 8,70 Toplam 354 38 11,00

Tablo 4 teki verilere göre 1994 yılından bugüne düzenli olmasa da arazi cinayetlerinde dikkat çekici bir artış söz konusudur. Son on yılda ise bölgede işlenen 354 cinayet olayının 38 i doğrudan arazi mülkiyeti ile ilgili olmuştur. Bu oransal olarak toplam cinayetler içerisinde %11 dir.

Şekil 1. Arazi Cinayetlerinin Doğu Karadeniz İllerine Dağılımı

Bu gösterimde de görüldüğü üzere, Doğu Karadeniz Bölgesinde, özellikle Trabzon ilinde mülkiyet cinayetlerinin işlenme oranı diğer illere oranla daha fazladır. Bunun nedenleri arasında da arazi kıtlığına bağlı olarak taşınmaz değerinin fazla olması, nüfus yoğunluğu ve mülkiyetin kutsanmışlığı, bu ili diğerlerine göre ayrıksı hale getirir ve cinayet oranı da bu sebeplere bağlı olarak artar.

Yukarıda sayılan tüm etmenler toplumun içinde bulunduğu ve kimi zaman yaşamak zorunda oldukları hayatın gerçeklerini yansıtır. Bu nedenle insan-top- rak ilişkilerinin varlığı insana ve mekâna yönelik her türlü politikaların gelişti- rilmesinde dikkate alınması gereken en önemli verilerden biridir. Diğer yandan da mülkiyete bakışı olumlu yönden değiştirmek uzun zaman isteyen zor bir uğ- raştır. Bu bağlamda sorunu çözmek adına hem toplumsal hem de yönetimsel bazda uzlaştırıcı birtakım önlemlerin alınması gerekmektedir. Bunun yanında teknik sorunların ortadan kaldırılması da zaten yavaş ilerleyen toplumsal düşü- nüş biçimlerinin iyileştirilmesi sürecine önemli bir ivme kazandıracaktır.