• Sonuç bulunamadı

Kadının Mülkiyet Hakkına Toplumsal Bakış

ARAZİ YÖNETİMİNİN BOYUTLAR

2. TÜRK TOPLUMUNUN MÜLKİYETE BAKIŞINDA KÜLTÜREL ETKİLER

2.3 Kadının Mülkiyet Hakkına Toplumsal Bakış

Toprağa erişim hakkı, elinde buldurana toprağı kullanma, yönetme ve kay- naklarından yararlanmayı sunan bir haktır. Ve bu hak çoğu ülkede yasalarla da garanti altına alınmıştır ve cinsiyet ayırımı gözetmeden, toplumun tüm kesimle- rinde uygulama alanı bulur. Ancak dünyada özellikle Türkiye’de bu kanuna sa- hip olmak kadınlar açısından bu yasanın öngördüğü haklara kavuşmak anlamına gelmez. Zira dünyanın dört bir yanındaki kadınların toprağa erişimi önünde birtakım engeller ve tehditler mevcuttur ve mülkiyet ediniminde çoğu zaman cinsiyet ayrımcılığı ile insan haklarının ihlal edilmesi gibi kanunsuz ve salt bir- takım düşüncelere dayanan durumlarla karşılaşırlar. Toplum içinde çeşitli gele- nek, görenek, örf ve adetlerin şekillendirdiği yerel uygulamalar ile Türk Medeni Kanunu ile kendilerine miras ve mal edinme hakları tanınmış kadınların, mülki- yet haklarının ellerinden alındığı örneklerle karşılaşmaktayız. Bunun tek nedeni sadece karşıt cinsin kadına bakışının olumsuz olması değildir elbette. Kadının toplum içinde üstlendiği rol de buna katkı sağlar.

Ülkemizde kadınların yüzde 85 inin okuma yazma bilmesine karşın yüzde 6 sı üniversite mezunudur. Ayrıca Türkiye’de kadın milletvekili oranı ise yüzde 14 tür ve Türkiye bu oranla Avrupa ülkelerindeki ortalamanın altındadır. Ka- dınların iş gücüne katılma oranı ise yüzde 24 iken bu oran dünyada yüzde 40 tır. Girişimci kadınların oranı ise binde 7 ile sınırlıdır ancak. Bu göstergeler, kadı- nın yaşam dinamikleri içinde üstlendiği rolü bize göstermesi açısından önemli- dir.

Öte yandan erkek egemen bir toplumda yaşıyor olmamızdan kaynaklanan ve hukuk kurallarının hiçe sayıldığı, yerel uygulamaların adeta kanun gibi görül- düğü ve kadınlara verilen hakların, toplum tarafından kendi içinde tekrardan sorgulandığı ve bunun sonucuna göre hüküm verildiği birtakım uygulamalarla karşılaşmaktayız. Mal sahibi olan kadınların kıskançlık duygularıyla kabulleni- lememeleri, kırsal kesimlerde toprağın bölünmemesi isteği ve yabancılaştırıl- maması, ebeveynlerin sadece erkek çocuklarını sigorta olarak görmesi (muha- faza, bakım, gözetim gibi…), kız çocukların medeni yasa ile kendilerine sağla- nan hakları, geleneklerden dolayı isteyememeleri, erkek çocukların kız kardeş-

lerinin paylarını değerinin çok altında satın almaları, erkek çocuklara birtakım ek sorumluluklar yüklenerek miras konusunda daha fazla tolerans tanınması (ev geçindirmek, aile bireylerinin gereksinimlerini karşılamak vb…) ve toprak üze- rindeki her türlü alım satım işlerinin erkeklere özel olduğu anlayışı bu uygula- malara birer örnek olarak gösterilebilir.

Ayrıca, Türkiye genelinde bazı illerimize bakıldığında kadınların erkeklere oranla üzerlerine kayıtlı taşınmazların ne denli sınırlı olduğunu aşağıdaki Tablo 5 den açıkça görmekteyiz.

Tablo 5. Türkiye de Bazı Bölgelerde Kadın-Erkek Mülkiyet Verileri Yer Veri Tarihi Ana taşınmaz malik sayısı Kat mülki-yeti malik

sayısı

Erkek

yüzde Kadın yüzde

Ankara/ Gölbaşı 2006 198 787 - 64.3 35.7 Ankara/ Gölbaşı 2006 - 14 096 70.5 29.5 Ankara/Çankaya 2006 156 652 - 66 34 Ankara/Çankaya 2006 - 406 386 58.4 41.6 Trb / 1 nolu Erdoğdu 2005 180 - 77.2 22.8 Trb / Çamoba köyü 2005 407 - 78.4 21.6

Söke / Fevzipaşa Mah 2005 304 - 62.8 37.2

Söke/ G.bahçe bel-

desi 2005 6016 - 70.4 29.6

Merzifon-E.cami mah. 2005 523 - 70 30

Merzifon-Kuyu Köyü 2005 658 - 80 20

Trb/Maçka (39 Köy) 2007 30 000 - 70.5 29.5

Bunun yanında kadınlar bilinçlendikçe kadına biçilen rolün farkına varmak- tadırlar ve bu rolün değişmesi gerektiği inançlarını sürdürmektedirler. Ayrıca erkek egemen yapının değişmesi, gelenekesel kadın nitelemelerinin değişmesi ve miras hukuku uygulamalarında kadına yönelik eşitsizliklerin giderilmesi ta- leplerini yüksek sesle de duyurmaya başlamışlardır. Öyleki yerel uygulamalar neticesinde kendisine mirastan pay verilmeyen ve tesis kadastrosu çalışma- larının sonucuna itiraz eden kadın maliklerin oranı, Trabzon genelinde tarafı- mızdan yapılan çalışma sonucunda, yüzde 61 dir (Şekil 2) ve bu oran azımsan- mayacak niteliktedir (Uzun, 2010).

Şekil 2. Tesis Kadastrosuna Kadın Maliklerin İtirazı, Trabzon.

Bu durum bize gösteriyor ki, değişen ve gelişen kentleşme sürecinde toplu- mun bakış açısını değiştirmek uzun erimli bir süreç olacaktır. Bununla beraber salt örf ve adetlerin değişmesini beklemek de yeterli değildir. Modernleşme ve kentleşme dinamikleri sözü edilen gelenekleri aşındıracaktır ve hukuk kuralları- nın uygulanabilirliğini artıracaktır. Bu gelişimin hızlanması için toplum önder- lerine önemli görevler düşer ve topluma yönelik bilinçlendirme çalışmalarının yapılması da bu sürece katkı sağlar.

3. SONUÇ

İnsan – toprak ilişkisinin varlığı, insana ve mekâna yönelik her türlü politikaların geliştirilmesinde, dikkate alınması gereken önemli verilerden biridir. Diğer yandan, mülkiyete bakışı olumlu yönde değiştirmek uzun zaman isteyen zor bir uğraştır. Bu bağlamda yukarıda vurgulanan sorunlar ile ilişkin şu sonuçlara varılmıştır:

Kadının mülkiyet haklarını geliştirmek ve kamuoyunun dikkatinin bu yöne odaklanmasını sağlamak için; öncelikle meslek örgütü olarak, kadınların mülkiyet hakkı konusunda topluma yönelik bilinçlendirme/bilgilendirme çalışmalarına başlanılmalıdır.

Türk toplumunun mülkiyet yatırımlarını, anlayışını ve sosyo-ekonomik gelişimini yorumlayıp anlayabilmek için, ivedilikle Tapu ve Kadastro Genel

Müdürlüğünün her yıl belirli dönemlerde ayrıntılı tapu istatistikleri yayınlayarak; ilgililerin ve kamuoyunun sağlıklı bilgiler edinmesine olanak verilmelidir.

Taşınmaz sahipleri arasında, mülkiyet sınırlarına yönelik uzlaşmazlık ve çatışmalarda, meslek disiplini içinde yer alanların mülkiyet ombudsmanı gibi uzlaştırıcı bir görevi yükümlenmesi gereği, onların çatışma yönetimi ve toplumsal iletişim konularında eğitilmesini zorunlu kılmaktadır.

Miras paylaşım gelenekleri; taşınmazlardaki malik kayıtlarının miras bırakan adına davam etmesine neden olmaktadır. Bu nedenle, tapu kayıtlarını güncelleştirmeye yönelik, tapu kayıt reformuna gereksinim vardır.

KAYNAKÇA

1. Reader J., 2007, Şehirler, Çeviri Kitap. Yapıkredi Yayınları, İstanbul.

2. Tezcan, M. 1997, Türk Kişiliği ve Kültür-Kişilik İlişkileri. Kültür Bakanlığı Yayın No: 191, Ankara.

3. Uzun B., 1999, 21. Yüzyılda Toprak Mülkiyet Kurumunun Yeniden Düzenlenmesi Üzerine Bazı Düşünceler, Kadastro ve Mülkiyet Sorunları Sempozyumu, 272-283, Trabzon.

4. Uzun B., 2000, Çevre Yolu – Mülkiyet İlişkilerinin İmar Hakları Açısından İncelenmesi ve Arazi Düzenlemesi Yaklaşımıyla Bir Model Önerisi. Doktora Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Trabzon.

5. Uzun, B., ve Yomralıoğlu T., 2005. Doğu Karadeniz Bölgesinde Dağınık Yerleşim Sorunlarının Mülkiyet Açısından İrdelenmesi ve Kırsal Arazi Düzenleme Modeli, Doğu Karadeniz Bölgesi Kalkınma Sempozyumu 2005, 381-392, Trabzon. 6. Uzun B., 2010, Kadının Mülkiyet Hakkı. Söyleşi, Harita Kadastro Mühendisleri

Odası Trabzon Şubesi, Trabzon.

7. Yurtbaşı, M. 1996, Sınıflandırılmış Türk Atasözleri.

8. Zevkliler A., 1996, Gayrimenkul Sınır İhtilafları. Pars Matbaası, Ankara

Prof. Dr. Mustafa KOÇAK

Bu şiirsel sunumu için Bayram Bey’e teşekkür ediyoruz. Biz de öğrencilere hoş bir üslupla ve power point eşliğinde böylesine can sıkmayan bir üslupla ders vermeliyiz. Herhalde hem öğrencilerin dikkatlerini toplayabilmelerini sağlamak hem de konuları daha anlaşılır hale getirebilmek için bu güzel bir yöntem.

Aramızda eski hazine müsteşarımız var. Konuşmacılar sabahtan beri “vur abalıya” diyerek devleti eleştiriyorlar. Şimdi belki bu konuşmaları birazcık da olsa dengeleyebilmek için Sayın Kemal Kabataş Bey’e söz verelim. Sayın Kabataş aynı zamanda bizim mütevelli heyet üyemiz. Buyurunuz Sayın Kabataş, konuşma süreniz on dakikadır.

Emekli Hazine Müsteşarı

 Devlet adına kamu arazilerinin yönetiminde sahiplik ve görev yetkisi Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü’ne aittir. Ülke çapında taşınmaz mal varlığının kayıtlarını tutan ve yöneten Genel Müdürlük sahip olduğu arazi stokunu kullanarak öncelikle kamu kuruluşlarının hizmet alanı ihtiyaçlarını karşılamakta ve kamu kuruluşlarına hizmet amaçlı arsa ve hizmet alanları tahsis etmekte ve hizmet ihtiyacı fazlası olan arazilerini de ihale yöntemiyle satmaktadır.

 Milli Emlak Genel Müdürlüğü kamu kurumlarına tahsis nedeninin ortadan kalkması nedeniyle iade edilen arazilerle, kullanımı serbest olan satılabilir arazilerin satışında çok titiz davranmak ve oluşturacağı bir strateji çerçeve- sinde gelecek nesillerin kamu hizmet alanı ihtiyaçlarını da dikkate almak zo- rundadır. Bu yaklaşımla özellikle metropol alanlarda ve yeni gelişme potan- siyeli yüksek alanlarda gelecek nesiller için gerekecek kamu hizmet alanla- rını bir plan dahilinde belirlemek ve titizlikle korumak durumundadır. Hızla şehirleşmenin yaşandığı bölgelerde gelecekte ortaya çıkacak hizmet alanları- nın sağlaması çok zor ve maliyetli olacaktır. Bu sorunu şimdiden görüp gele- cek nesiller için arsa / arazi rezervi oluşturulmalıdır.

 İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere metropol merkezlerinde yerle- şim alanlarının büyük bir bölümünü, işgal edilmiş ve gecekondulaştırılmış kamu arazileri oluşturmaktadır. Zaman içinde geçici düzenlemelerle işgal edenlerin kullanımına bırakılan bu araziler/arsalar halen büyük şehirlerin po- tansiyel ekonomik değerleri çok yüksek alanları haline gelmiştir. Mahalli yö- netimlerle işbirliği yapılarak bu alanların modern şehircilik altyapıları ile do- natılarak kentsel dönüşüm projeleriyle ekonomiye kazandırılması, bu alan- larda da gelecek nesillerin hizmet alanı ihtiyaçlarının gözetilmesi gerekmek- tedir. Şüphesiz bu alanlarda yaşamakta olan vatandaşlarımızın ihtiyaçları da gözetilerek konut ihtiyaçlarının makul ölçülerde bu alanlarda bu projeler içinde karşılanmalıdır. Bu alanlar yeni rantların oluştuğu spekülatif kullanım alanlarına dönüştürülmemelidir.

 Yapılmakta olan hukuki düzenlemelerle orman vasfını kaybetmiş ve işgal edilmiş metropol alanlar çevresinde yeralan geniş alanların mülkiyeti Milli Emlak Genele Müdürlüğüne geçirilmektedir.2/B alanı olarak tanımlanan bu alanların modern şehirlerin yerleşim alanları topluca planlanması, çağdaş öl- çülerde projelendirilerek imara açılması, yaratılan alanların ekonomiye ka-

zandırılması, bu alanlarda yaşamakta olan vatandaşlarımızın hak ve ihti- yaçları gözetilerek kentsel dönüşümde farklı bir model geliştirilmesi ve bu uygulamalarda Milli Emlak Genel Müdürlüğü, İskan Bakanlığı, Metropol Belediye Yönetimleri ve TOKİ arasında sıkı bir işbirliği ve koordinasyon sağlanması gerekmektedir.

 Uzun süreli sözleşmelerle başta turizm işletmelerine devredilmiş ve mülkiyeti Milli Emlak’a ait ticari alanların kullanımında ve güncel işletme ihtiyaçların- dan doğan sorunların giderilmesinde ve bu işletmelerin yatırım ve geliştirme ihtiyaçlarının değerlendirilmesinde Milli Emlak’ın daha proaktif ve pozitif bir yaklaşım sergilemesi, sözleşmelerde gerekli olan uyumlandırma süreçle- rine olumlu yaklaşması gerekmektedir.

 Kamu ve Devlet adına kamu arazi varlığının sahibi olan Milli Emlak Genel Müdürlüğünün bu yeni yapılanma ve yönetim ihtiyacını gereğine uygun ola- rak yetkin teknik kadrolarla desteklenmesi, etkin ve yönlendirici bir yönetim yapısına kavuşturulması kaçınılmaz bir ihtiyaç olarak görülmelidir.

Hüseyin KOÇAK, Tapu ve Kadastro Başmüfettişi

Mehmet KARAGÖZ

Lisanslı Harita ve Kadastro Mühendisi ÖZET

Yaşamın temel kaynağı olan toprak, dünyada ve ülkemizde bazı küçük istis- nalar (deniz, göl ve nehirlerin doldurulması, bataklıkların kurutulması vb.) dı- şında üretilemeyen, miktarı artırılamayan çok önemli bir varlıktır. Toprak üze- rinde zamanla daha çok insanın yaşama zorunluluğu, toprağın sürekli değer ka- zanmasına yol açmıştır. Bu olgu insanlığa; var olduğu günden bu yana toprak gibi çoğaltılamayan bir zenginlik kaynağının mülkiyetinin kazanılmasını, payla- şılmasını ve güvence altına alınmasını düşündürmüştür.

Günümüzde toprak; plansız arazi kullanımı, yüksek nüfus artışı, toprağa yö- nelik çok yönlü istemler (rant kavgaları, nüfus kullanma ve siyası amaçlı talep- ler), kurumsal destek ve yönlendirmelerin yetersizliği vb. nedenlerle tehdit al- tında bulunmaktadır. Toprak ve insan ilişkilerinde, mülkiyet kavramının önemli bir işlevi vardır. Mülkiyet hakkı dayanağını Anayasadan almaktadır.

Bu çalışmada; ülkemizin hukuk normları açısından; taşınmaz mülkiyetinin tarihsel gelişimine değinilerek, konusu, edinilmesi, tescili ve taşınmaz mülkiye- tinden kaynaklanan uygulamadaki sorunlardan derlenmiş bir kesit verilmiştir.

Anahtar sözcükler: Toprak, arazi, taşınmaz, mülkiyet, kadastro ABSTRACT

The main source of life; the soil is a very important asset that can be produced with only some minor exceptions (filling sea, lakes, and rivers, drying marshes etc.) and its amount can’t be increased in the world and our country. The necessity of living over time more people, has led to continuous apre- ciation of the land. In this case, since there is the soil that can’t be multiplied, the acquisition of the ownership of a source of wealth, to share and secure have been tought by humanty.

Today, the soil is threatened because of reasons like; using the land unsystematic, high population growth, multi-faceted demands of the soil (fight of advantage, using the population and demands for political purposes),

disability of institutional support and guidance, etc.. In this context, the concept of ownership has an important function on land and human relations. Ownership rights are the basis to Constitution.

In this study reference to the historical development of real estate ownership; subject of real estate, acquisition of real estate, registration of real estate and problems arising from real estate ownership in terms of the law norms of our country, has compiled as a short section.

Keywords: Soil, land, real estate, ownership, cadastre 1. GİRİŞ

Ülkemizde taşınmaz mevzuatını konu alan birçok yasa, tüzük, yönetmelik vb. yasal düzenleme mevcuttur. Ancak bu düzenlemelerin içinde başta Anayasa olmak üzere, 4721 sayılı Medeni Yasa ve 3402 sayılı Kadastro Yasası önemli bir yere sahiptir. Anayasanın 35’inci maddesi; “Herkes mülkiyet ve miras hak- kına sahiptir. Bu haklar ancak kamu yararı amacıyla, yasayla sınırlandırılabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz” şeklinde dü- zenlenmiştir.

Osmanlı Döneminde taşınmazlara ilişkin olarak, 1858 tarihinde yayınlanan Arazi Kanunnamesinde, toprağın mülkiyet şekilleri ilk defa ayrıntılı olarak be- lirlenmiştir. Yine 1876 yılında, o zamanın Medeni Yasası kabul edilen “Me- celle” tamamlanarak yürürlüğe konulmuştur.

Cumhuriyet kurulduktan sonra, söz konusu düzenlemelerin toplumun gerek- sinimlerine yanıt vermediği görülmüştür. 1926 yılında taşınmazlarla ilgili hü- kümleri de içeren 743 sayılı Medeni Yasa, Mecellenin yerine yürürlüğe konul- muştur. O yıllarda gereksinim duyulmadığından, Medeni Yasa içinde yer alma- yan kat mülkiyeti hakkı ve kat irtifakı hakkı, 1966 yılında yürürlüğe giren 634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasasıyla, devre mülk hakkı ise 1985 yılında, Kat Mülki- yeti Yasasına maddeler eklenmek suretiyle düzenlenmişlerdir.

75 yıl yürürlükte kalan 743 sayılı Medeni Yasa, toplum beklentilerinin ve teknolojik gelişmelerin gerisinde kaldığı, konular ve maddeler arasında uyum- suzluk ve kopukluklar bulunduğu, ayrıca dilinin eski ve anlaşılmaz olduğu yö- nündeki eleştirel yaklaşımlar da göz önünde bulundurularak yürürlükten kaldı- rılmış, 4721 sayılı yeni Medeni Yasa 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe konul- muştur.

yılı Kadastro Yasasıyla başlatılmıştır. Uygulamada karşılaşılan sorunlara çözüm üretmek amacıyla, kadastro yasaları defalarca değiştirilmiştir. Halen 1987 yılında yürürlüğe konulan 3402 Sayılı Kadastro Yasası hükümlerine göre, köy ve mahalle birimlerinde kadastro çalışması yapılmaktadır.

Mülkiyetin tespiti ve tescili ile korunması hakkında tapu ve kadastro mü- dürlüklerinin birbirleriyle bağlantılı, ancak bağımsız yetki ve sorumlulukları vardır. Taşınmazlar üzerindeki hakları göstermek, hakların kurulmasını, korun- masını ve değiştirilmesini sağlamak üzere, devletin sorumluluğu altında tescil ve açıklık ilkelerine göre tutulan ve izlenen sicillere, tapu sicili denir. Tapu si- cili, tapu kütüğü ve kat mülkiyeti kütüğü ile bunları tamamlayan yevmiye def- teri, belge ve plânlardan oluşur. Tapu kütüğünde; taşınmazların pafta, ada, par- sel numarası, yüzölçümü, cinsi, maliki, üzerlerindeki irtifak ve rehin hakları ile şerhler, beyanlar hanesinde ise taşınmaza ilişkin hak ve yükümlülükler göste- rilmektedir.

Taşınmazlara ilişkin akit ve tescil işlemlerinin yapılması, tapu sicilinin dü- zenli ve sağlıklı bir şekilde tutulması, tapu müdürlüklerinin görevidir. Tapu si- cillerinin tutulmasından doğabilecek bütün zararlardan, devlet sorumludur. Hak sahipleri, tapu ve kadastro müdürlüklerine bizzat veya yasal temsilcileri aracılı- ğıyla başvurarak işlem yaptırabilirler.

Tapu müdürlükleri, aynı zamanda mahkemeler ve icra müdürlükleri başta olmak üzere, diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından, talep edilen tapu ka- yıt örnekleri ve yazışma hizmetlerini de yerine getirir. Bu hizmetlerin daha sü- ratli ve etkin bir şekilde yapılmasını sağlamak amacıyla, tapu müdürlüklerinde otomasyon çalışmaları hızla yaygınlaşmaktadır. Otomasyon çalışmalarındaki amaç, sistem birliği ve bilgi standartlarını sağlamaktır. Ayrıca Maliye Bakanlı- ğına, belediyelere, mahkemelere ve diğer kullanıcılara, istedikleri bilgileri za- manında, tam, doğru ve güncel olarak ve istendiğinde bilgi işlem donanımları üzerinden, e-devlet uygulaması şeklinde sunmaktır. Bu uygulama kısmen baş- lamıştır. Otomasyon çalışmalarının bir diğer amacı da, iş sahiplerine çağın ge- reklerine uygun hizmet vermek ve müdürlüklerin işleyişinde iş kolaylığı ve ve- rim artışı sağlamaktır.