• Sonuç bulunamadı

Lozan Konferansı’nda Azınlıklarla Ġlgili Olarak Gündeme Gelen Diğer Konular

1.3 TÜRKĠYE’DE AZINLIKLAR

1.3.6 Lozan BarıĢ AntlaĢması ve Türkiye’de Azınlıklar

1.3.6.2 Lozan Konferansı’nda Azınlıklarla Ġlgili Olarak Gündeme Gelen Diğer Konular

Azınlıkların dinsel boyutuyla tanımlanmasının dıĢında Alt Komisyon‟da günlerce tartıĢılan önemli konulardan biri de Ermenilere yurt verilmesi olmuĢtur. Türk tarafı böyle bir konunun gündeme alınmasını bile abes bulmuĢ, görüĢülmesini kabul etmemiĢtir. 6 Ocak 1923 tarihli oturumda Amerikan heyetinin Ermenilere Doğu Anadolu‟da toprak verilmesi yönündeki teklifi gündeme gelmiĢtir. Teklif hakkında Ġngiliz ve Fransız temsilcilerin lehte konuĢmalar yapması ve Türk heyetinin yoğun baskılara maruz tutulması üzerine Rıza Nur “Bu tür başka teklifler dinlemektense oturumdan çekilmek daha iyidir” diyerek diğer Türk temsilcilerle birlikte oturumu terk etmiĢtir. Alt Komisyon‟da çözüme bağlanamayan bu konu, Ġsmet PaĢa‟nın aynı tutumu sergilemesi üzerine üst komisyonda da “görüĢülmez” bulunmuĢ ve antlaĢma metnine yansımamıĢtır. Alt komisyonun ele aldığı meseleler arasında “Türkiye‟nin genel bir af çıkartması, azınlıkların askerlikten muaf tutulması ve savaĢ esirlerinin değiĢimi” konuları vardır. Türk tarafı vatan haini olarak kabul ettiği 150 kadar Müslüman‟ı kapsam dıĢı tutacak bir genel affa razı olurkenazınlıkların askerlikten muaf tutulması yönündeki teklifleri reddetmiĢtir. SavaĢ esirleri konusu da uzun tartıĢmalara sebebiyet vermeden çözüme bağlanmıĢtır. Bu çözüme göre Yunanistan‟daki savaĢ esirleri bir

101

Raporun tam metni için bkz: http: //arsiv.ntvmsnbc.com/news/292234.asp (EriĢim Tarihi: 17.04.2009)

102

Konuyla ilgili tartıĢmalar hakkında detaylı bilgilenme için bkz.: Baskın Oran, KüreselleĢme ve Azınlıklar, 4. Baskı, Ġmaj Yayınları, Ankara, Aralık, 2001, s. 139-153

103

Etyen Mahçupyan, “VatandaĢ Olamama Durumu Üzerine”, 3 Temmuz 2004 tarihli Agos Gazetesi, Ġnternetten EriĢim: http: //bianet.org/bianet/insan-haklari/vatandas-olamama-durumu-uzerine (EriĢim Tarihi: 20.04.2009)

gemi ile Ġzmir‟e getirilecek, aynı gemi gelen Türk esirlerinin sayısı kadar Rum esiri Ġzmir‟den götürecektir. Geri kalan Rum tutsaklar ise barıĢın ardından gönderilecektir. 104

Rum ve Türk azınlıkların mübadele edilmesi de Alt Komisyon‟un gündeme aldığı bir diğer konudur.105

Ulus devlet olabilmek için homojen yapılı birer topluma sahip olmak isteyen Türkiye ve Yunanistan, bünyelerinde bulunan Rum ve Türk toplulukların zorunlu olarak değiĢimi konusunda uzlaĢmıĢtır. Konuyla ilgili tartıĢma kimlerin “etabli” (yerleĢik) kabul edilerek mübadeleden muaf tutulacağı üzerinde olmuĢtur. Müzakereler sonucunda 30 Ekim 1918‟den önce Ġstanbul‟a yerleĢmiĢ olan Rumlarla, Batı Trakya‟da oturan Müslümanların etabli olduğu taraflarca kabul edilmiĢtir. Mübadele 30 Ocak 1923‟te Lozan Konferansı‟nda Türk ve Yunan heyetlerince imzalanan “Yunan ve Türk Halklarının Mübadelesine ĠliĢkin SözleĢme ve Protokol” doğrultusunda yapılmıĢtır. Buna göre –etabliler istisna tutulmak üzere- 1 Mayıs 1923 tarihinden itibaren Türkiye toprakları üzerinde bulunan Ortodoks Rumlarla, Yunanistan toprakları üzerinde bulunan Müslümanlar zorunlu değiĢime tabi olacaktır. Mübadele olanlar terk ettikleri devletin vatandaĢlığından çıkacak, yerleĢtikleri devletin vatandaĢlığına geçecektir.106

Lozan Konferansı‟nda çözümlenen bu sorun mübadele edilen ahalinin taĢınmaz mallarıyla ilgili olarak yıllarca devam etmiĢtir. Ġkili sözleĢmede, malların istimlâki konusunda maddeler yer alıyorsa da göç edenleri tatmin edecek bir uzlaĢmaya varmak her iki taraf içinde kolay olmamıĢtır.107

Rumların mübadele edilmesi yanında Ermenilerin mübadelesi de Türk Hükümeti tarafından talep edilmektedir. BaĢbakan Hüseyin Rauf Bey, 28 Kasım 1922‟de Ġsmet PaĢa‟ya gönderdiği telgrafta bu talebi dile getirmektedir: “Heyet-i Vekile, Türkiye‟deki Ermenilerin, Ermenistan‟daki Türklerle mübadelesi, Türk Ortodoksların mümtaz bir hak iddia etmemek şartıyla memlekette kalmaları fikir ve kararındadır.” Ġsmet PaĢa ise cevabında Ermenilerin mübadelesiyle ilgili talebi görüĢebileceği bir muhatabının bulunmadığını bildirmekte ve Ģöyle demektedir: “Yerli Ermenilerin, Ermenistan‟daki Türklerle mübadelesini kiminle görüşeyim? Ermenistan Hükümetiyle bir mübadele işini düvel-i müttefika ile açmak şark hudutlarını ve Moskova muahedesini onlarla mevzu-ı bahsetmektir. Ruslarla görüşmek ise, o da Boğazlardan başka masailimize onların iştiraklerine ve bu vesileyle Moskova Ahidnamesi‟nin

104

50 Yıl, s. 96-99

105

Türk Hükümeti‟nin Türk Temsilciler Heyeti‟ne verdiği 14 maddelik talimatnamenin 9. maddesi: “Ekalliyet: Esas mübadeledir” Ģeklinde olduğundan, Türk delegasyonu mübadele konusuna büyük önem göstermiĢtir.

106

50 Yıl, s. 98

107

tekrarına imkan vermektedir. Her ikisi yapılamaz ve onun için Ermenilerin mübadelesini mevzu-i bahis edecek muhatap yoktur… Benim fikrim onlara vatandaş yüzü göstermektir. Ermeni yurdu ve mümkünse ekalliyetler hukuku fikirlerini onlara redd ve i‟lan ettirmek niyetindeyim.” Böylece Ermenilerin mübadelesi mevzusu Türk tarafının kendi içinde konuĢtuğu bir konu olmuĢ ve Lozan görüĢmelerinde gündeme gelmemiĢtir.108

Lozan Konferansı‟nda azınlıklarla ilgili olarak Türk heyetini tatmin etmeyecek bir biçimde sonuçlanan belki de tek konu Fener Rum Patrikhanesi olmuĢtur. Fener Rum Patrikhanesi‟nin dünya iĢlerine el attığını, siyasi iĢlerle uğraĢtığını ve “devlet içinde devlet” görünümüne büründüğünü düĢünen Türkiye, Patrikhane‟nin Türkiye sınırlarının dıĢına çıkartılmasını istiyordu. Türk delegasyonu I. Dünya SavaĢı ve KurtuluĢ SavaĢı‟nda Patrikhane‟nin Türk devletini içten yıkmaya teĢebbüs eden faaliyetler örgütlediğini belgeleriyle ortaya koymuĢ ve ihanet içindeki bu kurumun tüm organ ve kurullarıyla Ġstanbul‟dan uzaklaĢtırılması noktasında ısrarcı olmuĢtur.109

Patrikhanenin yurt dıĢına çıkartılması konusunda Mustafa Kemal‟in 20 Ocak 1923 tarihinde Hakimiyet-i Milliye gazetesine verdiği beyanat o dönemde Türk tarafının konuya nasıl bir psikoloji içinde yaklaĢtığını göstermesi bakımından önemlidir. Mustafa Kemal söz konusu beyanatında Ģöyle demektedir:

“Bir fesat ve Bir fesat ve hıyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken, uyuşmazlıklar yaratan, Hıristiyan hemşerilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluğa ve felakete sebep olan Rum Patrikhanesi'nin artık topraklarımız üzerinde bırakamayız. Bu tehlikeli teşkilatı memleketimizde muhafazaya bizi mecbur etmek için ne gibi vesile ve sebepler gösterilebilir? Türkiye'nin Rum Patrikhanesi için arazi üzerinde bir sığınılacak yer göstermeye ne mecburiyeti var? Bu fesat ocağının hakiki yeri, Yunanistan değil midir? Büyük Millet Meclisi tarafından idare edilmekte olan yeni Türkiye, Babıali'nin taht-ı idaresindeki eski Osmanlı İmparatorluğu değildir. Yeni Türkiye şeref ve haysiyet, kudret ve kuvvetini müdrik ve hukukunu muhafaza için mevcudiyetini tehlikeye atmaya hazır ve amadedir.”110

Türkiye‟nin konu ile ilgili tek dayanağı patrikhanenin fesat üreten bir kurum olması değildir. Türk heyeti halifelik makamı ile devletin birbirinden ayrıldığını, sultanlığa son

108

M. Çağatay Okutan, Tek Parti Döneminde Azınlık Politikaları, Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 1. Baskı, Ġstanbul, Haziran 2004, s. 71-72

109

Kaptan, s. 119-122

110

Ġnternetten eriĢim için bkz.: http: //www.nihalatsiz.org/fesat_ve_ihanet_yuvasi_patrikhane.htm (EriĢim Tarihi: 17.03.2009)

verildiğini ve kurulan demokratik rejimin bir millet baĢına ihtiyaç bırakmadığını, gayrimüslimlerin de devletle iliĢkilerini Müslümanlar gibi doğrudan doğruya kurması gerektiğini savunmuĢtur. Türk heyetine göre öteden beri siyasal nitelikli bir organ olan patrikhaneye artık ihtiyaç yoktur ve varlık nedenini yitiren patrikhanenin Türkiye sınırları dıĢına çıkması gerekmektedir.111

Türk heyetinin argümanlarına Amerikan, Ġngiliz, Fransız ve Yunanistan temsilcilerinin muhalefeti ile karĢılaĢmıĢ ve uzlaĢma sağlanamayınca mesele 10 Ocak 1923‟te Alt Komisyon‟un bağlı bulunduğu Arazi ve Askerlik Komisyonu‟nun gündemine gelmiĢtir. Komisyon BaĢkanı Lord Curzon, Patrikhane‟nin birkaç yüzyıldan bu yana Ġstanbul‟da bulunduğunu, sahip olduğu imtiyazların Fatih Sultan Mehmet tarafından verildiğini ve hatta sonraki padiĢahlarca bu imtiyazların geniĢletildiğini, Patriğin her devirde Türk hükümetinin bir memuru olarak kaldığını, atamasının Türk hükümetinin onayıyla yapıldığını, eğer siyasetse karıĢmıĢ ise bunun önlenebileceğini ama kesinlikle Patrikhane‟nin Ġstanbul‟da kalması gerektiğini söyledi. Diğer temsilciler de Curzon‟un görüĢüne destek verirken Yunanistan Delegesi Venizelos, siyasi faaliyetlerinin sınırlanması Ģartıyla Patrikliğin Ġstanbul‟da kalmasını istediklerini, mevcut Patriğin ise görevden el çekmesini kolaylaĢtıracaklarını söyledi.112

TartıĢmalar sonucunda Türk BaĢdelegesi Ġsmet PaĢa, patrikliğin din alanına giren iĢler dıĢında idari ve siyasal hiçbir iĢle uğraĢmayacağını ve bu konuyla ilgili Müttefik devlet delegelerinin yaptığı resmi konuĢmaların senet olarak sayılacağını belirterek patrikhanenin Ġstanbul dıĢına çıkartılması teklifinden vazgeçtiklerini söyledi.113

Lozan ile Ankara arasında yapılan yazıĢmalar ve Rıza Nur‟un hatıraları incelendiğinde, azınlıkların gayrimüslimlerle sınırlandırılması daha önemli bulunduğundan; Türk tarafı, bu konuda taviz vermek zorunda kalmıĢtır. Patrik Meletios ise ilk önce görevden ayrılmayı kabul etmemiĢ ancak baĢta Yunanistan olmak üzere Müttefik devletlerden gelen baskılar üzerine sağlık sorunlarını gerekçe göstererek 27 Haziran 1923‟te Ġstanbul‟dan ayrılmıĢtır.114

111 Kaptan, s. 123 112 50 Yıl, s. 99-100 113 50 Yıl, s. 100 114 Kaptan, s. 144

Outline

Benzer Belgeler