• Sonuç bulunamadı

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM:

33 yaĢındaki muhatabımız A.H ise Türkçe bir isme sahip ve “İsminiz niye alt

4.3. ĠZMĠR’DEKĠ YAHUDĠ AZINLIKLARIN GENĠġ TOPLUM VE DEVLETLE ĠLĠġKĠLERĠ

4.3.2. Ġzmir’deki Yahudi Azınlıkların Devletle ĠliĢkiler

Devletin Ġzmir‟deki Yahudi azınlıklara ayrımcılık uygulayıp uygulamadığı ve resmi yerlerde Tek Parti dönemine benzer Ģekilde azınlık karĢıtı politikaların sürüp sürmediği yaptığımız görüĢmelerde ele aldığımız bir diğer konu olmuĢtur. Bu yolda muhataplara sorulan ilk soru “Devlet dairelerinde – iş yavaşlatma, zorluk çıkartma gibi – farklı muamele

gördüğünüz oldu mu?” Ģeklindedir. Soruya aldığımız yanıtların bazıları Ģöyledir:

“Ne emniyette, ne valilikte, ne belediyede farklı bir muameleyle karşılaşmadım. Her zaman iyi muamele gördüm. Buradan iltimas gördüğüm anlamı çıkmaz ama kötü bir muamele de görmedim.”495

“Devlet dairesine işim düşsün istemem. Devlet dairesine gitmemek için elimden geleni yaparım. Resmi yerlere çok az işim düştü ama Yahudiyim diye iş yavaşlatma, iş görmeme gibi bir ayrımcılık hissetmedim. Devlet dairelerinde işler zaten yavaş ve zor yürüyor. Ama bu şimdiki durum. Geçmişte çok daha farklıydı. 12 Mart döneminde falan durum çok daha değişikti. Pasaport çıkartmak istediğinizde evinize sivil polis geliyor ve „nereye gidiyorsun, niye gidiyorsun, ne kadar kalacaksın‟ diye sorguluyordu. 12 Mart döneminde, 1970‟lerde rüşvet vermeden pasaport çıkartılamazdı. Şimdi daha farklı tabi.496

Vallahi hiç görmedim. Ki devlet dairlerinde bir zamanlar çok işim olurdu. Çok gelip gittiğim oldu ve hatta Ankaralara gidip geldiğim oldu; bakanlıklara, genel müdürlüklere işim düştü ama hiç zorluk yaşamadım dinimle ilgili.497

Teşebbüs eden cevabını almıştır tarafımdan ve sanırım ki bin pişman olmuştur… Adam üniversite mezunu… Kimliğimi uzatıyorum ve adıma bakıp „Sen Türk müsün?‟ diye sorabiliyor. Yaşamım boyunca bu tarz adamların cehaletlerini yüzüne vurdum ve bir takım şeylerin üstesinden geldim. Biraz dişli birini gördüklerinde hemen korkar böyle adamlar. Ben Türk‟üm ama İslam değilim… O nedenle „Türk müsünüz?‟ sorusu rahatsız edici.”498

495

Ġ.S. ile görüĢme.

496

Selim Bey‟le görüĢme.

497

Nelson Bey‟le görüĢme.

498

Soruya verilen yanıtlar, Yahudi azınlıklara devlet dairelerinde ve resmi yerlerde sistemli bir ayrımcılık uygulanmadığını ve Ġzmir Yahudilerinin iĢ yavaĢlatma, iĢ görmeme, zorluk çıkartma gibi farklı muamelelere tabi tutulmadığını ortaya koymaktadır. GeçmiĢte yaĢanan bazı ayrımcılıkların günümüzde sürdürülmediği ve zaman zaman sorulan “Türk değil misiniz?” tarzında sorular dıĢında azınlıkları rahatsız eden bir durumun söz konusu olmadığı anlaĢılmıĢtır. Devletin azınlıklara yönelik yaklaĢımını ortaya koymak için sorduğumuz bir diğer soru ise; “Askerlik yaparken dininiz nedeniyle farklı muamele gördünüz mü?” Ģeklindedir. Bu soruya verilen cevapların bazıları aĢağıdaki gibidir:

“Babamın askerlerle arası çok iyiydi. Birçok subay arkadaşı vardı. Hatta askerlik için muayneye gittiğimde oradaki askeri yetkili babamın arkadaşı çıktı ve bana çok iyi davrandı. Askerliğimi Sivas‟ta yaptım. Gözümdeki sağlık sorunu nedeniyle 6 ay sürdü. Askerlikle ilgili olumsuz bir anım yok.”499

“…Türkiye‟de bu konularda resmi hiçbir şey yoktur. Bu konular böyle gizli olur ve siz ancak bunu hissedersiniz. Mesela iyi hatılıyorum, ben askere gittiğim zaman iki yere gidilebilirdi. Biri Malatya‟ydı, biri Erzurum Ilıca‟ydı. Başka bir yer çıkmazdı. Ama bir yerde yazılı değildi bu. Mesela bazı bölümlerde müslüman olmayanlar görev yapamazdı. Bunun da yazılı oldugunu zannetmiyorum ama öyleydi… Komutanlarımdan şefkat ve ilgi gördüğümü söylemeliyim. Arkadaşlarımla da aram iyidi. Silah taşıdım ve o konuda eğitim aldım… Oğlum askerden yeni geldi. Çok daha değişmiş tabi, daha modern olmuş. Onun anıları, yaşadıkları daha güzel şeyler; anlattığında anlıyorum. Daha eşit şimdi diye düşünüyorum. AB uyum yasaları çerçevesinde uygulamalar daha iyi. Türkiye değişiyor ve gelişiyor.”500

“Ben askerliğimi asteğmen olarak yaptım. Askerde komutanlarımdan ve arkadaşlarımdan bir kötülük görmedim. Ama daha farklı bir ayrımcılık oldu. 4 ay acemilik yaptıktan sonra bizleri sınava alıyorlardı ve ilk 10‟a girenler askerliklerini istedikleri yerde yapabiliyorlardı. Bu ilk 10‟a girenler arasında hiçbir gayrimüslim istediği yerde askerlik yapmadı. Bir de Genelkurmay‟ın dil bilenlere ihtiyacı vardı. O nedenle yabancı dil bilenlere Genelkurmay‟da askerlik yaptırıyorlardı. Ama beni çok iyi Fransızca ve İngilizce konuşmama rağmen Genelkurmay‟a almadılar. Buna üzüldüm tabi. Orada askerlik yapmak isterdim. Herhalde İsrail‟e bilgi sızdıracağımı düşündüler. Güven duyulmuyor oluşu insanı üzüyor tabi. Benim devremde, gayrimüslimler hep pasif görevlere verildi, şimdi durum nedir bilmiyorum. Oğlum olmadığı için yeni uygulamalardan haberdar değilim.”501

“Hayır. Çok iyi geçti askerliğim, Kütahya‟da havacı olarak yaptım. Hiçbir sıkıntı olmadı. Zaten ismim azınlık olduğumu belli etmiyor. Ama Yahudi olduğumu bilen arkadaşlarım vardı. Yani saklamıyordum dinimi. Ama dinimin farklı olduğunu vurgulamayı, altını çizmeyi sevmiyorum. Olumsuz bir şey yaşamadım.”502

499

Ġ.S. ile görüĢme.

500

Avram Bey‟le görüĢme.

501

Selim F. ile görüĢme.

502

“Yok, hiç olmadı. Tam tersine insanlar ne olduğunu, kim olduğunu anlamaya çalışıyor ve seni tanımaya yönelik sorular soruyor. Gayrimüslim olduğumu anlıyor ama ne olduğumu anlamıyor. Bana ne olduğumu, ismimin niye „Bernard‟ olduğunu soruyorlardı askerde. Ben de onlara Yahudi olduğumu söylüyordum, bu tarz sohbetler ediyorduk. Onlar da öğrenmeye çalışıyorlardı; Yahudilikte şöyle mi, böyle mi diye… Vakit geçiyordu. Olumsuz bir şey yaşamadım. Tam tersine askerliğim harika geçti.”503

“Hayır. Kütahya‟da Hava Er Eğitim Tugayı‟nda askerlik yaptım ve herhangi bir olumsuzluk olmadı. Yahudi olduğumu saklamadan, güzel bir askerlik geçirdim.”504

Askerlikle ilgili soruya aldığımız yanıtlar; geçmiĢte azınlıkların belirli yerlerde askerlik yapabildiği, pasif görevlere verilebildiği ve dolayısıyla ayrımcılığa tabi tutulduğu üzerinde birleĢmektedir. Muhataplarımızdan Avram S. ve Selim F.‟nin yanı sıra Cemaat BaĢkanı Jak Kaya da 1960‟larda askerlik yapan kardeĢinin kurada çıkandan farklı bir yerde askerlik yaptığını belirtmiĢtir. Ancak bu ayrımcılık bir devlet politikası Ģeklindedir ve bireysel iliĢkileri olumsuz etkilememiĢtir. Askerlik yaptıkları sürece üstlerinin Yahudi azınlıklara kötü muamele etmediği, tam aksine iyi davrandığı belirtilmiĢtir. Genç muhataplarımızın ifadeleri de askerlikle ilgili uygulanan ayrımcılıkların 21. Yüzyıla doğru kırıldığını ve günümüzde azınlıkların askerlik yaparken sistemli ayrımcılığa tabi tutulmadığını ortaya koymaktadır. 20 Mayıs 2009 tarihinde görüĢtüğümüz Ġstanbul Yahudisi ġeli Hanım, oğlunun askerlik görevini ifa etmekte olduğunu belirtmiĢ ve bir ayırımcılığa tabi tutulmadığını Ģu sözlerle ifade etmiĢtir: “Benim oğlum şu an Anıtkabir‟de askerlik yapıyor. İsmi de Türkçe değil ve eskiden olsa mümkün olmazdı herhalde. Hiçbir sorunumuz yok. Komutanları o kadar seviyorlar ki. Hatta benim oğlum Barack Obama geldiğinde iki ülke arasında koordinasyonu sağlayan çok önemli bir görev üstlendi. Oğlum üç dil biliyor ve bu nedenle Obama‟nın ziyareti esnasında önemli bir sorumluluk aldı. Biz ailecek Atatürk‟ü çok severiz ve oğlumun Atatürk‟ün başucunda askerlik yapması bize gurur veriyor tabi. (…) Arkadaşlarıyla arası çok iyi ama mesela benim oğlumun ismi Türkçe değil ve arkadaşları kendini tanıttığında demişler ki ona “Sen Türk değil misin?” Düşünebiliyor musunuz? Anıtkabir‟de askerlik yapanlar genelde iyi eğitimli çocuklardır. Onlar bile böyle bir soruyu sorabiliyorsa toplumun azınlıkları ne kadar tanıdığını siz hesap edin. Yani Türk olmayan birinin askerde ne işi var? Başka türlü nasıl asker olunur?”505

503

Bernard B ile görüĢme.

504

Yusuf A. ile görüĢme.

505

Muhataplarımıza “Devlet memuru olmak ister misiniz? Çevrenizde devlet memuru

olan Yahudi var mı?” sorularını yönelttiğimizde aldığımız yanıtlar – çeĢitli üniversitelerde

görev yapan 100 kadar akademisyen ve çok sayıda tıp doktoru dıĢında – Yahudilerin devlet memurluğunda varlık gösteremediğini gözler önüne seriyor. Muhataplarımızın kullandığı ifadeler, Yahudilerin Tek Parti iktidarı döneminde devlet memurluğundan soğutulduğunu ve bu nedenle devlette istihdam edilme gibi bir heves göstermediklerini ortaya koyuyor. Devlet memurluğundan elde edilen gelirin düĢük bulunması ve aile iĢini devam ettirme eğilimi de Yahudilerin devlet memurluğunu tercih etmeme nedenleri arasında. Devlet memurluğu için baĢvuranların da dinleri nedeniyle geri çevrildiğine iliĢkin tanıklıklar, daha doğrusu “sezgiler” var. Muhataplarımızdan 1‟i kendisinin 1‟i de eĢinin yaptığı devlet memurluğu baĢvurusunun Yahudi olduğu için reddedildiğini; bir diğeri ise dini nedeniyle askeri okula alınmadığını düĢünüyor. EĢi 1978‟de devlet memurluğuna baĢvuran Bernard B.‟nin tanıklığı Ģöyle:

“… Benim eşim Devlet Konservatuarı Bale Bölümü‟nden mezun ve mezun olduğu yıl İzmir‟de Devlet Opera ve Balesi yoktu. Birkaç yıl sonra kuruldu ve eşimi oraya memur olarak kabul etmediler. O günden beri içimde hep bir kuşku vardır. İçimiz huzursuzdur. Yani kimse „Yahudi olduğun için almıyoruz‟ demedi, bu ne söylendi, ne ima edildi… Ama o günden beri bu hep kafamızda bir soru işareti olarak kalmıştır. Arkasında bir şeyler hissediyorsun ama konduramıyorsun. Mesela çevremde hiç Yahudi devlet memuru yok benim. Asteğmen olarak askerlik yapan bir Yahudi orduda kalmak istese, kalabilir mi? Hiç sanmıyorum. Aslında bizim çocuklar da rağbet etmiyor, bizim kafamız ticarete daha yatkındır. Ama bazen de aldığımız eğitim devlet memuru olmamızı gerektirebiliyor…”506

Yusuf A. da NATO‟ya yaptığı memuriyet baĢvurusunun tüm kriterlere uygunluk göstermesine rağmen reddedildiğini Ģöyle anlatıyor:

“Gençliğimde gazeteye verilen bir ilana dayanarak NATO‟ya iş başvurusunda bulundum. NATO‟ya bağlı ya da onun bünyesinde yer alan satın alma müdürlüğüne adam alınacaktı ve ben ilanda yer alan tüm şartlara uygunluk gösteriyordum. Yabancı dilim vardı ve formasyon olarak her anlamda yeterliydim. Başvurudan sonra imtihan yapıldı. İngilizce, Fransızca bilgim ölçüldü ve ithalat – ihracatla ilgili sorular soruldu. Soruları gayet iyi cevaplamama rağmen sonradan bir mektup geldi ve „Maalesef sizi işe alamayız‟ dediler. NATO‟nun imtihanıydı ama imtihan tabi Türkler tarafından yapıldı. Yani burada tabi din faktörü etkili oldu diye düşünüyorum. Yahudileri devlet memuru kesinlikle yapmıyorlar. Üniversitelerde öğretim üyesi olarak çalışanlar olduğunu biliyorum, doktorlar olduğunu da biliyorum ama dediğim tarzda bir memuriyet Yahudiler açısından kesinlikle söz konusu değil.”507

506

Bernard Bey‟le görüĢme.

507

Selim V.‟nin de Hava Kuvvetleri‟ne kaydının reddediliĢine iliĢkin anlatımı Ģöyle: “Ben ortaokuldan sonra Hava Kuvvetleri‟ne girmek istedim. Uçakları seviyordum ve pilot, uçak mühendisi olmak istiyordum. Valide beni aldı ve Üçkuyular‟daki Hava Kuvvetleri‟ne gittik. Orada kimliğime baktılar ve anneme dediler ki „Hanım buraya Yahudi alınmaz.‟ Orada moralim çok bozuldu. Bu olay hayatımı bütünüyle etkiledi tabi. Hayatımın akışını bütünüyle değiştirdi.”508

Avram Bey, Yahudilere devlet memurluğu konusunda uygulanan ayrımcılığa Ģu sözlerle dikkat çekiyor: “Siz bir Musevi milletvekili, bakan düşünebiliyor musunuz? Ya da Yahudi bir korgenereal? Ya da bir içişleri bakanı, yargıtay üyesi? Türkiye‟de bunlar olmuyor. Tabi bunlar bir yerde yazmıyor ama pratikte uygulanıyor…”509

Oğlunun Anıtkabir‟de askerlik yapmasından gurur duyan ġeli Hanım‟a “Oğlunuz devlet memuru olabilir mi” diye sorduğumuzda sitemkar bir yanıt alıyoruz. ġeli Hanım‟ın sözleri Ģöyle:

“Olamaz. Bu uzun zamandır yasak. O konuda bir düzenleme, değişiklik yapılmadı. (Oğlunumun devlet memuru olmasını) isterdim tabi, niye istemeyeyim. Böyle bir ayrımcılık devam etmemeli. Biz de çocuklarımızı devlet için hayırlı olsunlar diye okutuyoruz. Bakın Türkiye laik bir ülke ve laik bir ülkede nüfuslarımızın üzerinde Müslüman ve Yahudi diye yazmasına ben karşıyım. Ben Yahudi ana babadan doğdum diye Yahudi olmak zorunda mıyım? Bunu baştan bilebilir miyiz? Belki ben Ateist olacağım. Bunun kararını devletin vermemesi gerekir. İsrail laik bir ülke değil ve orada bile nüfus cüzdanında kişinin dini yazmıyor. Yanılmıyorsam nüfus cüzdanında din hanesi bulunan tek Avrupa ülkesi Türkiye. Ben bunu söylüyorum diye dinimden ürktüğümü zannetmeyin. Ben her yerde Yahudi olduğumu söyledim ve toplumdan bir dışlama görmedim.”510

Ġzmir Musevi Cemaati BaĢkanı Jak Kaya‟nın “Yahudilerin devlet memurluğunda

istihdam edilmediği bilinir. AB sürecinde bu ayrımcılık aşılabildi mi?” Ģeklindeki sorumuza

verdiği yanıt Ģöyledir:

“Devlet memuru hiç yoktur çünkü devlet bir Yahudiyi memur etmeye pek heves etmez. Bunun böyle olduğunu bilen bir Yahudi de devlet memurluğuna yönelmez. Mesela hiçbir Yahudi vatandaş kalkıp geçen günlerde yapılan o KPSS‟ye girmez. Sadece devlet memurluğu konusunda değil askerlikte de Yahudiler bazı eşitsizlikler yaşadı. Mesela 1960‟larda üniversiteyi bitiren Yahudilerin yedek subaylık yapma hakları vardı. Yedek subaylık kurasında Genel Kurmay Başkanlığı çıkan kardeşimi oraya değil de başka bir yere gönderdiler ki kardeşimin yabancı dili ve tercümanlığı

508

Selim V. ile görüĢme.

509

Avram S. ile görüĢme.

510

da vardı. Yani şöyle bir düşünce ile: „Bunlar bizden değil, bunlar Yahudi, bunlar yabancı. Biz bunları Genel Kurmay Başkanlığına sokmayalım, casusluk yapabilirler.‟ Düşünce bu. Devlet de talep etmiyor, bizimkiler de heves etmiyor. Münferiden olabiliyor ve AB sürecinde devlet memurluğu konusunda bir değişim olduğunu düşünmüyorum.”

“Devlet memuru yapmama” yanında devletin Yahudi azınlıklara uyguladığı baĢka eĢitsizlikler de söz konusudur. Örneğin devlet camilere maddi yardımda bulunuyor ve Müslüman din adamlarının maaĢlarını ödüyorken havraların restorasyon iĢlerine maddi anlamda destek olmamakta ve Yahudi din görevlilerinin maaĢlarını ödememektedir. Ona keza Yahudilere kutsal günlerinde tatil yapma hakkı verilmemektedir. Muhatapların konuyla ilgili değerlendirmeleri Ģöyledir:

“Şimdi „bütün vatandaşlar eşit‟ diyoruz ama bence azınlıklar sadece sözde eşit. Bütün uygulamalarda hep bir ayırım oluyor. Siz de vergi veriyorsunuz, ben de vergi veriyorum. Ama camilerin bütün giderleri devlet tarafından karşılanırken, bir havranın veya kilisenin masrafları ve dinle ilgili kişilerin istihdamı devlete ait değil ve onu siz kendiniz karşılıyorsunuz. Müslüman bayramlarında tatil oluyor ama azınlıkların bayramlarında tatil olmuyor. “Ne yapalım” diyor, kabulleniyorsunuz.”511

“…Bize yardım eden, el uzatan başka kimse yok. Biz Türk vatandaşıyız ve normalde her haktan istifade etmemiz gerekir ama olmuyor. (…) Bakın bütün camiler her sene boyanır, restorasyon görür. Bir tane havraya bir şey yok. Bu insanın kalbini kırmaz mı, incitmez mi bu”512

Ġzmir Musevi Cemaati BaĢkanı Jak Kaya da devletin uygulamayı sürdürdüğü bazı eĢitsizliklere Ģu Ģekilde değiniyor:

“Devlet sadece aydınlatma masraflarımızı karşılıyor. Yasaya göre mabetlerin elektrik giderlerini Diyanet İşleri Başkanlığı ödüyor ama bu da sadece aydınlatmaya ilişkin giderler oluyor. İki tane elektrik saatimiz var ve klimanın bağlı olduğu saatin faturasını biz ödüyoruz. (…) Tüm dini görevlilerin maaşlarını cemaat kendisi karşılıyor ve gönül ister ki bunu devlet üstlensin. Türkiye laik bir ülke ise Müslüman din adamlarının maaşlarını karşılayan devlet; Yahudi ve Hıristiyan din adamlarının da maaşlarını karşılamalı. Din adamlarımız devlet memuru statüsünde değil ve sigorta dahil tüm maddi giderlerini cemaat karşılıyor.”

511

Yusuf A. ile görüĢme.

512

Cemaat BaĢkanı Jak Kaya, değerlendirmelerine devam ederken Hevra Havrası‟nın mülkiyeti ile ilgili olarak Kültür Bakanlığı ile anlaĢmazlığa düĢtüklerini ve konuyu AĠHM‟ye taĢımayı düĢündüklerini Ģu Ģekilde anlatıyor:

Hevra Havrasıyla ilgili olarak 2002‟de – Ecevit Hükümeti döneminde – Kültür Varlıkları Ve Müzeler Genel Müdürlüğü ve Kültür Bakanlığı ile görüşmeler yapıldı ve restorasyonla ilgili olarak yardım istendi. Bakan İstemihan Talay da ilgi gösterdi ve aramızda bir protokol yaptık ve restorasyon için ihale düzenlendi. Sonra hükümet değişince bu ihale kaldı, gereken işlemler yapılmadı ve konu hukuki bir mecraya döküldü. Şöyle ki oranın tapu durumu biraz sorunlu. Sorunu da şu; tapu da malik hanesi boş. Hevra‟nın maliki kimdir, tapu kayıtlarında “boş” görünüyor. Onu Kültür Bakanlığı, Maliye Bakanlığı‟na yazmak ve Hazine adına tescil ettirmek istedi ve biz de bu duruma itiraz ettik. Çünkü bu bizim mülkümüz ve yüzyıllardır biz bu mülkü kullanıyoruz. Şahitlerimiz var, kanıtlarımız var ama kadastro geçerken maliklik hanesini boş bırakmış. Tabi dava uzadı, 2004‟ten bu yana sürdü ve biz bu davayı kaybettik. En son Yargıtay‟dan Gayrimenkulün Hazine adına tescili keyfiyeti onaylandı. Şimdi biz konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‟ne götürmeyi düşünüyoruz ve bu konuda hukukçularla çalışıyoruz. Dolayısıyla bu soruya cevabım şudur: Biz burada yardım beklerken, mülk de elimizden gitti. Çok üzüldük tabi…”

Yukarıdaki sorulara verilen yanıtlar ortaya koymaktadır ki: (i) Yahudilerin devletle birey olarak kurdukları iliĢkiler yumuĢamıĢtır. Yahudi azınlıklar devlet dairelerinde sistemli bir ayrımcılığa tabi tutulmamakta ve askerlikte geçmiĢ dönemlerde olduğu gibi eĢitsizlik görmemektedir. (ii) Yahudilerin devlet memurluğuna rağbet etmediği, devlet memuru olmak isteyenlerin de istisnai durumlar dıĢında pek kabul görmediği anlaĢılmaktadır. Devlet memurluğu konusunda uygulanan ayırımcılığın 21. yüzyılda esnemeye baĢladığı söylenemez. Hakimlik, savcılık, diplomatlık gibi önemli kadrolarda istihdam edilen Yahudi yoktur. (iii) Yahudiler birey olarak Tek Parti dönemindeki sistemli eĢitsizliklere tabi tutulmuyor olsalar da azınlık grubu olarak devletin bazı ayırımcı uygulamalarına maruz kalmaktadırlar. Havraların bakımı, onarımı ve sair giderlerinin karĢılanması; Yahudi din adamlarının maaĢlarının ödenmesi ve Yahudilerin kutsal günlerinde tatil yapabilmeleri konularında Devletin Müslümanlara sağladığı imkanları Yahudilere sağlamadığı öğrenilmiĢtir. (iv) Son süreçte Hevra Havrası‟nın mülkiyetinin, restore edileceği gerekçesiyle Cemaat‟ten alınıp Hazine‟ye geçirilmesi söz konusu olmuĢtur. Konuyla ilgili olarak iç hukuk yollarını tüketen Ġzmir Yahudilerinin AĠHM‟ye baĢvurmayı düĢündükleri öğrenilmiĢtir. Cemaat BaĢkanı Jak Kaya, azınlıkların el konulan mallarının iade edilmesinin söz konusu olduğu bir süreçte Hevra‟ya el konulmasının ĢaĢkınlığını yaĢamakta ve “Biz burada yardım beklerken, mülk de elimizden gitti” Ģeklinde konuĢmaktadır.

4.4. ĠZMĠR’DEKĠ YAHUDĠ AZINLIKLARIN SOSYAL VE EKONOMĠK

Outline

Benzer Belgeler