• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: YAKIN KOMŞU ÜLKELERLE TİCARET VE DOĞRUDAN

3.2. Lokasyon Teorisi

Üretimin yapılacağı yer, çoğunlukla üretimde kullanılacak ‘kaynaklara’ göre belirlenir. Üretimin emek-yoğun bölümünün emeğin daha ucuz olduğu yerde, üretimde girdi olarak bir maden kullanılacaksa bu madenin çıkarıldığı yerde, yoğun elektrik kullanımı gerekiyorsa elektriğin ucuz olduğu yerde vb. üretim yapılması şeklinde ifade edilebilir. Ayrıca taşıma maliyetleri, tarife ve kotalar yerleşme avantajı sağlayan önemli unsurlardır. Hizmet sektöründe ise müşteriye yakınlık gibi maddi olmayan faktörler önem arz eder. Kısacası firma tüm bu unsurları değerlendirerek, yabancı bir piyasaya ürün satmak yerine, ürünü o piyasada üretmeyi daha karlı bulursa, o piyasaya yatırım yoluyla “yerleşme” kararı alır (Krugman ve Obstfeld, 2000: 172).

Klasik lokasyon analizinin odak noktası üretim sürecinin özellikleri ve doğasıdır. İlgilenilen ana konu girdilerin fiziksel çıktılara dönüşümüdür ve bu dönüşümü belirleyen faktörler incelenir. Lokasyon teorisi, üç büyük klasik kurucusunun çalışmalarına dayanmaktadır (Fujita ve diğ., 1999: 26). Bunlardan ilki, tarımsal lokasyon teorisinin temellerini atan J.H. Von Thünen geleneğidir. Diğeri, endüstriyel lokasyon teorisini ortaya koyan Alfred Weber'in geleneğidir. Sonucusu ise, bir piyasa merkezi olarak şehirlerin/yerleşimlerin lokasyonunu açıklamaya çalışan Christaller-Lösch geleneğidir (Yavan, 2006: 84).

65

Von Thünen çalışmasında, tarımsal üretim için en uygun lokasyonun nerede bulunduğu sorusunun cevabını aramaktaydı. Thünen, merkezi bir şehrin etrafında gelişen tarımsal arazi kullanımının özelliklerini, coğrafi mesafe, ulaşım maliyetleri ve arazi fiyatlarını göz önüne alarak açıklamaya çalışmıştır. Thünen analizinin sonucunda tarımsal üretimin ve arazi kullanımının mekansal düzeninin merkezi bir şehirden (yani piyasadan) çevreye doğru bir dizi dairesel halkalar şeklinde gelişme gösterdiğini ortaya koymuştur. Piyasa merkezinden (şehirden) uzaklaşıldıkça arazinin değeri azalmaktadır. Von Thünen, rant ödemeleri, taşıma maliyetleri ve mekana özgü piyasa fiyatları konularını birleştirerek, merkez (şehir) piyasa yerleşimi etrafında çeşitli tarımsal ürün ekim alanlarının çembersel bir biçimde konumlandığı sonucuna ulaşmıştır.

Von Thünen’i izleyen yıllarda Launhardt, harcamaların tüketim merkezi ve hammaddenin elde edildiği yer bakımından en düşük olduğu optimum kuruluş yerinin nasıl saptanacağını belirlemeye çalışmıştır. Launhardt taşıma girdileri, uzaklık ve ağırlıkla orantılı olarak firmanın optimal kuruluş yerini, iki hammadde ve bir tüketim merkezinden oluşan bir kuruluş yeri üçgeni modeli kurarak tartışmıştır. Bu modelde homojen alan, girdi ve ürün fiyatının sabit ve üretim katsayısının veri olması varsayımları altında, bir işletmenin optimal kuruluş yerinin toplam taşıma masraflarının minimum olduğu yerdir. Launhardt, sanayi üretim birimleri için pazar alanı büyüklüğünün saptanmasının, üretim birimlerinin hammadde ve pazara göre yer seçimi sorunu olduğunu belirtmiştir (Selman, 1980’den aktaran Ünverdi, 2004: 22).

Lokasyon teorisinin en büyük ve en önemli parçası 1909 yılında Alfred Weber tarafından ortaya konulan "endüstriyel lokasyon teorisi"dir. Bu teori, sanayi faaliyetleriyle uğraşan firmaların en uygun lokasyonu ne gibi faktörler ışığında seçeceği sorusuna yanıt aramaktadır. Teorinin temel amacı, bir üretim tesisi için en optimum lokasyonu belirlemektir. Üretilen çıktı ile girdi miktarı arasındaki ilişki ele alınmış ve dönüşüm problemi üzerinde durulmuştur. Burada odak noktası, ürünü üretmek için gerekli maliyetleri ve üretildiği yerden piyasaya taşımak için gerekli maliyetleri minimize etmektir. Taşıma maliyetleri hem nihai ürünler hem de girdiler için söz konusudur (McMann ve Sheppard, 2003: 651). Weber taşımayı, lokasyonun en önemli prensibi olarak ele almış ve bunları satın alma maliyetleri olarak sınıflandırmıştır (Ünverdi, 2004: 24). Klasik yer seçimi teorisinde nokta olarak kabul edilen pazar sahası

66

ile nokta olarak kabul edilen hammadde sahaları arasındaki üretim maliyeti ve pazara taşıma ücretleri toplamının minimum olduğu nokta aranmaktadır (Çakmaklı, 2011: 51). Lokasyon teorisi içinde gelişen ücüncü önemli teorik yaklaşım, Alman coğrafyacı Christaller tarafından 1933 yılında ortaya atılan "merkezi yer teorisi"dir (central place theory). Ona göre merkezi yerlerin dağılışı, onların çevresindeki alana hizmet etme başarısı tarafından belirlenmektedir. Christallerin merkezi yer teorisi görüşü, Alman bölgesel iktisatcı Lösch (1954) tarafından genişletilmiştir. Lösch teoriyi tarımsal ve endüstriyel lokasyon teorisi ile bütünleştirmeye çalışmıştır (Wheeler ve diğ., 1998: 158). Weber'in arz yanlı en düşük maliyetli lokasyon teorisinin tersine, talep yanlı pazar alanını dikkate alan en yüksek karlı lokasyon yaklaşımını getirmiştir (Smith, 1981: 85). Taşıma maliyetlerini minimize etmek için, tüketiciler yakın arz edicilerin ürünlerini tercih edeceklerdir.

3.2.1. DYY’nin Lokasyon Tercihi

ÇUŞ’ler bir yere veya lokasyona DYY kararı verirken genellikle üç aşamalı yol izlerler. İlk aşama, dünya üzerinde yatırım yapılacak bölgenin tespitidir. Bölge belirlendikten sonra ikinci aşama, bu bölgede yer alan ülkeler arasında yatırımın yapılacağı en uygun ülkenin tespitidir. Son aşama ise, ülke belirlendikten sonra yatırımın bu ülke içinde hangi noktaya ya da lokasyona yapılacağının tespitidir (Yavan, 206: 8). Çalışmamızda daha çok ikinci aşama olan ÇUŞ’ların yapacakları DYY için belirledikleri bölgedeki ülke tercihleri üzerinde durulmaktadır.

ÇUŞ’ların ülkeler arasındaki lokasyon seçimi konusunda ilgili bölümde daha önce bahsedilmiş olan eklektik paradigma oldukça başarılıdır. Eklektik paradigma teorik olarak DYY lokasyonuna makro düzeyde yani ulusal ölçekte yaklaşmaktadır (McCann ve Mudambi, 2005: 1857). ÇUŞ'ların lokasyon tercihlerini eklektik paradigmayı kullanarak analiz eden uluslararası literatür ülkeler arasında tercih yapma sorunu üzerinde durmuştur. Bunun anlamı, bir firma yatırım kararı verirken kendi amaç ve stratejisine uygun olarak birçok ülke veya lokasyon arasından kendisine en uygun, en avantajlı ve en çekici gelen ülkeyi seçmektedir. Şüphesiz firmanın bu kararı vermesi o ülkenin sunduğu kaynaklar ve sahip olduğu avantajlarla ilgilidir.

67

Ünlü Amerikalı iktisatçı Isard (1956) iktisadı mekana oturtmak için Bölge Bilim (Regional Science) adı verilen yeni bir disiplinden bahsetmiştir. Isard'in bölge bilimi 1960'larda önemli başarılar elde etmekle birlikte, 1970 sonrası düşüşe geçmiş ve 1990'larda ünlü iktisatçı Krugman ile tekrar canlanmıştır. Krugman "yeni ekonomik coğrafya" akımının baş yapıtı olan Geography and Trade (Coğrafya ve Ticaret) adlı kitabında ekonomik coğrafyanın önemine ve gerekliliğine vurgu yapmıştır (Yavan, 2006: 4).

Yeni Ekonomik Coğrafya yaklaşımı içerisinde ÇUŞ’ların rolünü açık olarak ele alan Gao (1999), dikey olarak bütünleşmiş ÇUŞ’ların hem maliyetlerden tasarruf edici güdüleri, hem de talep ve maliyet bağlantılarının varlığında üretim yeri seçimine değinilmiştir. İlk olarak, firmaların bazı sahiplik avantajlarına sahip olduğu vurgulanmış ve sahiplik avantajı şirket merkezi tarafından verilen hizmetler olarak modellenmiştir. İkinci olarak, artan getiriler altında çalışan bir üretim süreci, farklı faktör oranlarına sahip, dikey olarak bütünleşmiş pek çok aşamayı içerisinde barındırmaktadır. Bu aşamalar coğrafi olarak ayrışabilmektedirler. Son olarak, firmalar arasında talep ve maliyet bağlantıları mevcuttur (Çakmaklı, 2011: 86).

Gao (1999), çok uluslu üretiminin ortaya çıkışının sadece taşıma maliyetleri ile talep ve maliyet bağlantılarından değil, aynı zamanda üretimin farklı aşamalarında kullanılan girdi oranlarına da bağlı olduğu sonucuna ulaşmıştır. Çalışmada kurulan modele göre çok uluslu şirketlerin üretimi az endüstrileşmiş ülkeler için iki açıdan yararlı olmaktadır. İlk olarak, ÇUŞ’lar tarafından GOÜ’lere yöneltilen üretim faaliyetleri yerel işgücü talebini arttırmaktadır. İkinci olarak, söz konusu ülkelerdeki tüketiciler daha düşük sanayi ürün fiyatları ve daha çok çeşit ürün avantajından yararlanmaktadırlar. Çokuluslu üretim talep koşullarını iyileştirmekte ve daha fazla sanayinin söz konusu ülkeye akmasını teşvik etmektedir (Çakmaklı, 2011: 87).