• Sonuç bulunamadı

Devletin örgütlenme biçimi ve egemen ideolojisi ne olursa olsun, her toplum az sayıda yönetenler ve çok sayıda yönetilenlerden oluşmaktadır. Toplumlarda azınlığı oluşturan ve üretime doğrudan katılmayan ancak yönetim görevini elinde bulunduran azınlığa elitler (seçkinler) denmektedir (Turhan 1991: 37-38). Lobiciliğin de hedef kitlesini oluşturan bu elitlerin özelliklerinin bilinmesi, lobicilik çalışmalarının başarısı açısından önem taşımaktadır. Parlamento üyeleri veya hükümetler, siyasal parti grupları, parti üyeleri, bürokrasi temsilcileri, yerel yöneticiler, belediye başkanları veya meclis üyeleri (Dursun 2002: 290) ile parlamenterlerin danışmanları (Howe ve Trott 1978: 35) lobi faaliyetlerinin hedef

kitlesini oluşturan belli başlı elitlerdir. Bunları etkilemeye çalışanlar ise genellikle çıkar sahibi kuruluşlar ve yabancı ülkeler (Okay ve Okay 2001: 480) olmaktadır. Buradan hareketle hedef kitlenin bazı özelliklerine değinmek yerinde olacaktır.

A. HEDEF KİTLENİN EĞİTİM DURUMU

Netice itibariyle bir iletişim faaliyeti olan lobicilikte de, iletişim sürecinin sağlıklı işleyebilmesi kaynağın olduğu kadar hedef kitlenin de iletişim becerisini gerektirmektedir. Hedef kitlenin bilgi düzeyi, okuma yazma, dinleme ve düşünme yeteneği ile tutumları, toplumsal ve kültürel yapı ile hedefin bu yapı içerisindeki yeri iletişim sürecinde etkili olmaktadır (Işık 1998: 35) ve dolayısıyla iletişim becerisini etkilemektedir. Lobiciliğin hedef kitlesini oluşturan insanların toplum tarafından seçilmiş ya da bürokraside görevli olması onların bir takım özelliklerinin olması anlamına gelir ki bunların en başında da eğitim durumları gelmektedir. İstisnaları da olmak kaydıyla hedef kitleyi oluşturan insanların eğitim durumları genellikle yüksek öğrenim düzeyinde olmaktadır. Örneğin, Türkiye Büyük Millet Meclisi 22. dönem parlamenterlerinin eğitim düzeyleri şöyledir; 550 parlamenterden 491’i yüksek öğrenim (Fakülte, Akademi, Yüksek Okul vb. mezunu olmakla birlikte, bunlardan 42’si profesör, 11’i doçent, 3’ü yardımcı doçent, 27’si doktor ve 73’ü de yüksek lisans düzeyinde akademik kariyere sahiptir ), 39’u lise, 12’si orta öğretim ve 8’i ilkokul mezunudur (Türkiye Büyük Millet Meclisi Albümü 2003: 21-22).

B.HEDEF KİTLENİN ZAMAN KULLANIMI

Lobicilik faaliyetinin hedef kitlesini oluşturan insanların sürekli olarak seyahat etme, toplantılara katılma, sosyal kültürel etkinliklere katılma, bürokratik işlemlerin çokluğu ve toplumun derdini dinleme gibi iş yoğunluğu nedeniyle zaman kıtlığı yaşamaktadırlar. Böylesine yoğun bir tempoda çalışan hedef grup için zaman önemli olmaktadır ve boşa geçirilemeyecek kadar kıymetlidir. Hedef kitlesinin bu özelliklerini bilen lobici, onların fazla zamanını almayacak, okuduğunda hemen anlayabileceği hiçbir şekilde yoruma meydan bırakmayacak kadar açık ve doğru bilgiler içeren kısa belgeler, analizler ve taslaklar hazırlayarak (Rigel 1994: 72) takdim etmelidir.

C.HEDEF KİTLENİN MEDYA OKURYAZARLIĞI

Yazılı ve yazılı olmayan farklı formatlardaki (televizyon, video, sinema, reklamlar, internet vs.) iletilere erişim, onları çözümleme, değerlendirme ve iletme yeteneği (İnceoğlu 2006: 4) olarak tanımlanan medya okuryazarlığı; yazılı, işitsel ve görsel medyayı bireylerin iletişim kurmak için kullanabilmeleri, buradan kendi mesajlarını oluşturup iletebilmeleri ve başkalarınınkine erişebilmeleri anlamında bir “beceri”nin edinilmesini, kazandırılmasını amaçlarken medyadan bize yönelen, gündelik hayatımızda maruz kaldığımız büyük “bilgi” akışıyla baş edebilme becerisinin edinilmesini de hedefler (Pekman 2006: 17-18). Daha genel anlamıyla, yazılı ve yazılı olmayan medyayı etkin ve yeterli bir biçimde anlamak ve kullanmak yeteneğinin (Hepkon ve Aydın 2006: 46) geliştirilmesini amaçlar.

Lobicilikte hedef kitleyi oluşturan insanların büyük oranda yüksek eğitim düzeyine sahip olması, medya okuryazarlıklarının iyi olabileceği hususunda bilgiler içermektedir. Genel olarak bunlar, medya takibini iyi yapan ya da yaptıran kişiler olmakla birlikte medya kullanımıyla mesaj iletimini de becerebilmektedirler. Ancak, kısıtlı bir zaman dilimi içerisinde karar alma zorunlulukları (Okay ve Okay 2001: 483) onların bu durumunu etkileyen önemli bir handikap olmaktadır. Durumun hassasiyetini bilen lobiciler, etkilemek istedikleri hedef kitleye yönelik konuyla alakalı kısa filmleri, haberleri, yazıları ve karikatürleri kitle iletişim araçlarında yayınlatabildikleri gibi istatistikî ve bilimsel araştırma sonuçlarıyla desteklenen lobici sunumlarını da kendi perspektiflerinden olmak kaydıyla (Howe ve Trott 1978: 36) kendilerine ulaştırabilmektedir.

D. HEDEF KİTLENİN ETNİK KÖKENİ

Hedef kitlenin etnik kökeni lobicililik faaliyetinde önem arz eden bir konu olmaktadır. Özellikle Amerika gibi etnik çeşitliliğe sahip ülkeler yanında Avrupa Birliği gibi yeni oluşumların (Akgönül 2002: 239) yasama organlarındaki etnik çeşitlilik de dikkate alınmayı ve bilinmeyi gerektirmektedir. Çünkü hedef kitle konumunda ki seçilmişler etnik köken olarak kendisine yakın bulduğu veya etnik davasına hizmet edeceğini düşündüğü oluşumlarla beraber hareket etme eğiliminde olabilmektedirler. Etnik kökenin ön planda tutulduğu bu tür oluşumlarda sayı çokluğundan ziyade davaya bağlılık ve iş bitiricilik daha bir önemli olmaktadır. Paul

Findley bu konuda şöyle demektedir (2000: 8); “Sosyolojik bir gerçek olarak şunu hatırlamalıyız ki; tarih boyunca, iyi organize olmuş nice güçler, sayı ve imkan üstünlüğüne sahip olan ama kötü organize olmuş nice kuvvetlere hükümetmiş ve galebe çalmışlardır.”

Türkiye gibi geleneksel değerlerin ağırlıklı olduğu ulus devletlerde etnik kökenin yerini hemşehricilik, bölgecilik ve eş-dost, hısım akraba ilişkileri almaktadır. Bu ilişkilerde hedef kitle ile onu etkileyenler arasında bir nevi kader birliği söz konusudur. Özellikle bu bağ hemşehrilik üzerine kurulmuşsa dışarıya karşı bir kabuk oluşturma, birbirini koruma duygusu güçlenmekte ve şahsa dayalı hizipçilik artarken seçilmişin kendi grubunu dışarıya karşı kollama güdüsü de güçlenmektedir (Ayata ve Arıcı 1996: 86). Weber’de politikacının bu durumunu olağan karşılayarak, politikacının ulusal amaçlar yanında; insancıl, toplumsal, dini, ahlaki ve kültürel amaçlara da hizmet edebileceğini savunmaktadır (Aktaran Tataroğlu 2002: 81).