• Sonuç bulunamadı

Lobicilikle benzeşen ve onunla alakalı olan bazı kavramlar vardır ki bunlar birbirlerinin içine girmiş, hatta bazı ifadelerde birbirlerinin yerine bile kullanılır hale gelmişlerdir. Bu anlam kargaşasını önlemek, daha arı bir anlama kavuşturmak ve

birbirleriyle olan farklılıklarını ortaya koymak için ilgili kavramlar hakkında kısa bilgiler vermek yerinde olacaktır.

A. BÜROKRASİ

Kimi zaman yalnızca kamu yönetimi anlamında, kimi zaman genel olarak bir gelişmiş örgütlenme biçimi anlamında, kimi zamanda, zaman ve kaynak savurganlığı yaratan bir kırtasiyecilik anlamında kullanılmaktadır (Kışlalı 1987: 269). Bürokrasi, Fransız kaynaklı bir terim olmakla birlikte, “Büro” (daire, memurlar) ve “Krasi” (güç, iktidar) kelimelerinin birleşiminden oluşup “büroların iktidarı” anlamına gelmektedir. 1745 yılında, ilk defa Fransız “fizyokrat” iktisatçı Vincentde Gournay tarafından kullanılan “bürokrasi”, bu gün bütün dillerde “aristokrasi, burjuvazi, teknokrasi” gibi bir sınıfı ve onun zihniyetini anlatan terim olarak da kullanılmaktadır (Kabaklı 2002: 9).

B. ÇIKAR GRUBU

Ortak çıkarları olan bireylerden meydana gelmiş (Bıçakçı 2002: 114) ancak bu ortaklaşa çıkarın farkına varmada geri, bireyler arasında birlik şuuru olmayan ve aktif olarak çalışmasını sağlayacak teşkilattan yoksun; bu nedenle de hükümete, yasamaya, kamuoyuna etki yapabilmek için disiplinli olarak çalışamayan bir kümedir (Aybay 1961: 272–273).

Öztekin’e (2001: 95) göre, çıkar grubu; üyelerinin yani bütünü oluşturan insanların, her türlü maddi ve manevi çıkarlarını korumak için oluşturulmuş örgütlü ya da örgütsüz insan gruplarıdır. Sendikalar, her türlü dernekler ve topluluklarla, çeşitli meslek kuruluşları çıkar grubuna örnek oluşturmaktadır. Çıkar grubunun bilinçlenmesi ve organize olması ise baskı grubuna dönüşmeyi ifade etmektedir. Çoğu zaman “Baskı Grubu”yla karıştırılarak birbirinin yerine kullanıldıkları da olmaktadır.

C. BASKI GRUBU

Bazılarınca birbirinin yerine kullanılan “Baskı Grubu” ve “lobi”nin (Göksu ve Bilgiç 2003: 53) temel amacı, yönetimi etkilemektir. Belirli çıkarları korumak için kurulmuş iktidarın dışında kalan baskı grupları, iktidarı etkilemek amacıyla iktidara baskı yapan ve iktidardan kendi yararına bir takım kararlar çıkartmak isteyen (Çam

2000: 451), bu nedenle de teşkilatlı çalışmalar yapan (Aybay 1961: 274) örgüt görünümündeki oluşumlardır.

Baskı grupları, çıkar gruplarının özel bir türünü oluşturmaktadır. Çıkar grupları, kendisini oluşturan üyelerinin maddi ve manevi çıkarları için siyasi iktidar ya da ülkede mevcut olan siyasal sistem üzerinde baskı yapmaya başladıkları andan itibaren baskı grubuna dönüşmüş olmaktadırlar (Öztekin 2001: 96). Yani, her hangi bir sebeple yönetime yönelik baskının varlığı çıkar grubunu, baskı grubuna dönüştürmektedir. Her baskı grubu aynı zamanda çıkar grubu da olduğu halde, her çıkar grubu mutlaka baskı grubu olmayabilmektedir.

Baskı grupları, ortak “menfaatler” ve ortak “tutumlar” (fikirler, amaçlar) etrafında toplananlar olarak ikiye ayrılmaktadır.

Ortak menfaatler etrafında toplananların belirleyici kriteri ekonomik menfaatleridir. Bunlar, üyelerinin ekonomik çıkarlarını, maddi menfaatlerini gözetmek ve geliştirmek amacıyla faaliyet gösterirler. Bunlara örnek, işveren birlikleri (ticaret odaları, sanayi odaları ve TÜSİAD gibi), İşçi kuruluşları (sendikalar ve Türk-İş gibi sendika konfederasyonları) (Göksu ve Bilgiç 2003: 53) ve Tarım sektörü (çiftçi birlikleri, tarım kooperatifleri) oluşumlarıdır. Ortak tutumlar etrafında birleşenlerin belirleyicisi ise, maddi olmaktan çok paylaşılan bir amaç, gerçekleştirilmesine çalışılan bir dava veya korunmak istenen manevi bir değerdir. Toplumun her kesiminden gelen insanlardan oluşur bu nedenle de üyeler arasında sosyal bakımdan bir türdeşlik bulunmaz. Buna örnek olarak “fikir kulüpleri” gösterilebilmektedir (Çağlar 1997: 282-283).

D. KAMUOYU

Kamuoyu, belli bir zamanda, belli bir tartışmalı sorun karşısında, bu sorunla ilgilenen kişiler grubuna veya gruplarına egemen olan kanaattir ve ancak çeşitli fikirlerin, karşıt görüşlerin, değişik yorumların, çatışan tezlerin açıkça ortaya döküldüğü, hür bir ortamda oluşabilmektedir (Kapani 2001: 147). Kamuoyunun oluşumunda ortak kanıların olması ise temel esastır (Bıçakçı 2002: 113–114).

Kamuoyu, çoğunluğun kanısını yansıtabileceği gibi, bazı durumlarda yansıtmayabilmektedir de. Kışlalı’ya (1998:169) göre de, azınlığın kararlıca benimsediği bir görüş, çoğunluğun gevşek olarak benimsediği bir görüşe ağır basarak

kamuoyunu azınlığın etkisi altında oluşturabilmekte ve siyasal yaşamda kendisini siyasal bir güç gibi duyurmaktadır. Ulusal veya uluslar arası düzeyde olması fark etmez, demokratik bir rejimde olsun baskı rejiminde olsun hükümetleri etkileyip, siyasal kararların yönlendirilmesinde rol oynamaktadır.

Kamuoyu “halkın kanaatlerini, görüş ve düşüncelerini açığa vurdukları sosyopsikolojik olayı anlatan bir kavram” (Anık 1999: 81) olmakla birlikte; ülkelerdeki yönetim şekilleri, yönetenlerin yönetim anlayışı, iletişim araçlarının kullanım düzeyleri ile ülkelerin kendine has özellikleri kamuoyunun oluşma şeklini etkileyen unsurlar olarak kabul edilmektedir. Kamuoyunu oluşturan bu unsurlar hakkında geniş çaplı araştırmaların yapıldığı da bilinmektedir. Hatta İkinci Dünya Savaşı sonrası gerek Avrupa’da gerekse de Amerika’da kitle iletişim araştırmalarında temel ilgi alanı kamuoyunun oluşturulmasında Kitle İletişim Araçlarının etkileri üzerine yoğunlaşmıştır (Balle ve Baillon 1983: 146).

E. PROPAGANDA

Latince “Propagare” kökünden gelen “bir fikri, bir görüşü yaymak” (Aykaç 1990: 29) veya “yeni fidanlar elde etmek üzere toprağı ekmek anlamı” taşıyan (Brown 1980: 9) propaganda, fikir ve tutumları etkilemek için yapılan bütün çabaları kapsamaktadır (Kalender 2005: 78). Leonard W. Doob’un yapmış olduğu tanıma göre (Aktaran Brown 1992: 23), “İlgili kişi (ya da kişilerin) telkin vasıtasıyla gruplarının tutumlarını sonuçta da bu grupların hareketlerini kontrolleri altına almak için yaptıkları sistematik faaliyetler” olmaktadır.

Arsev Bektaş’ın yapmış olduğu bir başka propaganda tanımında ise “önceden tasarlanmış olma” şartı da getirilerek (1996: 150); “Belli çıkarları olan bireylerin ya da grupların, başkalarının kanılarını ve davranışlarını etkilemek amacıyla, önceden tasarlanmış, ikna ve telkin tekniklerini kullanarak yaptıkları eylemler” şeklindedir. Propaganda da örgütten hedef kitleye doğru tek yönlü bir iletişim vardır ve amaç, bir düşünce, fikir veya eylemin benimsetilmesinden ziyade aşılanmasıdır. Yani hedef kitlenin, mesaj kaynağının istediği yönde düşünmesini ve davranmasını sağlamak amaçlanmaktadır (Varol 1994: 34). Propaganda maksatlıdır. Daha çok telkin yoluyla heyecanlı ve renkli kelimeler kullanılarak organize edilmiş çalışmalardır. Bu şekilde istenilen haber ve bilginin yayılması ve artması amaçlanır. Propaganda önemli

sembollerin hünerle işlenmesi ile kolektif davranışların yönetilmesidir (Hekimgil 1968: 82).

F. SİYASAL REKLAM

Herkesin bildiği ancak çok az kişinin yeterince tanımlayabildiği bir insan etkinliği olan iletişim, yüz yüze konuşmada, televizyon yayınında, enformasyon yapmada, saç biçimimizde ve edebi eleştiride (Fiske 1990: 15) gerçekleşebilmektedir. İletişim aynı zamanda, insanın varlık sürdürme biçiminin bir ürünü ve insanın varlık sürdürme biçimindeki gelişmelere göre değişimlere uğrayan insana özgü bir olgu (Oskay 1992: 7) olduğundan, siyasal reklâmın temeli de iletişime dayanmaktadır.

Reklâm, bir ürünün ya da hizmetin potansiyel alıcılarına, etkili satış mesajları gönderme (Schultz ve Tannenbaum 1991: 20) olduğuna göre, Siyasal reklâmcılık da; her hangi bir ideolojinin, adayın veya her hangi bir siyasi ürünün amaca uygun malzeme ve teknikler kullanılarak potansiyel alıcı konumunda olan hedef kitle üzerinde etkili kılınmaya çalışılmasıdır diyebiliriz. Ya da kısaca, reklâmcılık tekniklerinin siyasal kampanyada uygulanmasıdır da denilebilir.

Reklâmcılık teknikleri kamuoyu yoklamalarının, televizyonların ve afişlerin desteği ile seçim kampanyalarında uygulanmaya başlanınca siyasal iletişim kavramı ortaya çıktı buna “Siyasal Pazarlamacılık” da (Topuz 1991: 7) denilmektedir. Siyasal İletişimin kullandığı propaganda ve iletişim faktörleri; seçmenleri, parti, aday ve politikalar konusunda bilgilendiren, onların ikna edilmesi için özellikle seçim dönemlerinde çok yoğun olarak kullanılan unsurlar (Kalender 2005: 80) olmakla birlikte; siyasi partilerin benzer siyasal reklâm yöntemlerini ve birbirine yakın düşünceleri benimsemeleri (Altınel 2000: 166) propagandanın siyasal reklâmdan kesin olarak ayrılmasını güçleştirmiştir.

Siyasal reklamcılıkta kullanılan araçlar reklamcılıkta kullanılan; gazeteler, dergiler, radyo ve televizyon yayınları, afişler, bültenler, taşıt giydirme veya taşıt araç ilanları, filmler, sergiler, özel günler ve haftalar, kongre ve konferanslar, mükafatlar ve eşantiyonlar ve gezici sözlü yayın araçlarıyla yapılan duyuruları (Hekimgil 1968: 47) kullandığı gibi günümüzde; bez pankartlar, cd’ler, teyp

kasetleri, broşürler, kitapçıklar, el ilanları sinemalar, internet ve cep telefonlarını da kullanmaktadır.

G. KAMUSAL İLİŞKİLER

Toplumla ve devletle ilişkiler kurmak ve kurulan bu ilişkileri devam ettirmek için faydalanılan bir halkla ilişkiler yöntemi (Cutlip, Center ve Broom 1985: 14) olan kamusal ilişkiler, lobicilik gibi sorun yönetimi kampanyalarında kullanılmakta ve lobicilikle de sık sık karıştırılabilmektedir. Ancak kamusal ilişkiler lobicilikten daha kapsamlı bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Lobicilikte, yönetenleri ve parlamentoyu belirli bir konu veya durum için belirli bir süre zarfında etkileme amacı güdülürken, kamusal ilişkilerde bir ilişki ve bunun sürekliliğinin sağlanması amacı vardır.

İletişim bağlamlı olan, ancak tamamen iletişime de indirgenemeyen, iletişimin daha çok araç görevinde olduğu bir etkinliği ifade eden kamusal ilişkiler, Hoewing tarafından (Aktaran Varol 1994: 39); “şirketin ticari olmayan çevresini yorumlamaktan ve o çevreye cevabını yönetmekten sorumlu yönetim işlevidir” şeklinde tanımlanmaktadır.

Kamusal ilişkiler, kavramsal olarak ve kapsadığı etkinlikler bakımından yönetime katılma/katılmalı yönetim arayışının bir ürünü sayılmakta (Varol 1994: 39), yapılan her iki tanımda görüldüğü üzere de halkla ilişkilerin içerisinde kullanılan bir yönetim ve iletişim yöntemi olarak kabul edilmektedir.