• Sonuç bulunamadı

Lobiciler, temsil ettikleri lobinin veya kuruluşun isteklerinin gerçekleştirilmesi için çaba sarf ederlerken, hedef kitle ile iletişimi sağlamanın

yanında iki görevi daha yerine getirirler. Bunların birincisi temsil edilen yer adına gerçekleşirken; ikincisi ise, hedef kitle açısından gerçekleşmektedir. Yani burada iki türlü işlev görmektedirler; hem temsil edilen yere yönelik hem de hedef kitleyi oluşturan karar alıcılara yönelik faydalar sağlanmaktadır.

Lobicinin temsil ettiği yer (lobi, kuruluş, ülke vb.) adına gerçekleştirdiği görevleri şunlardır ( Le Grelle 1987: 52):

1. Lobi adına toplumsal katmanlara gönderilmek istenen mesajların yönlendirilmesi.

2. Hedef kitlenin ayrıştırılması ve ulaşması istenen mesajın istenilen istikamette hedeflenen gruplara ulaştırılmasını sağlamak.

3. Belirlenen hedefin gerçekleştirilmesi için yapılan tüm hazırlıkların akabinde lobicinin aktif olarak faaliyete katılımı.

Grunig ve Hunt’a (1984: 529) göre de; lobici medyada ki “rüşvetçi” imajına karşın iyi bir halkla ilişkilerci gibi dikkatli araştırmayla başlayıp, doğru hedefe doğru bilgilerle ulaşmalıdır. Şu beş temel alanda lobicinin bir örgüte yardımına paha biçilemez: İttifaklar oluşturmak, araştırma yaparak raporlar hazırlamak, nüfuzlu insanlarla temas kurmak, tanık ve sözcüleri hazırlamak ve tartışma odağını yönlendirmek (gündemi belirlemek).

—İttifaklar yapmak: Özellikle yasama kurumu üzerinde etkili olabilmek

için genelde benzer hedefleri olan başka gruplarla güç birliğine gitmek gereklidir. Çıkarların örtüşmesi durumda durum farklılık gösterebileceğinden ve her grubun kendi öncelikleri bulunduğundan bu görev karmaşık bir özellik göstermektedir. İttifaklar belli konular çevresinde kurulur, kayma gösterir ve farklı müttefiklerle yeniden kurulur. İttifakın en sade hali belli bir konuda birbirine destek vermek şeklindedir. Fakat bazen ortak bir temsil bürosu tutulup bir yönetici atanması ve belli bir dönem boyunca iletişimi sağlayacak bir basın bülteni yayınlamayı kapsayan bir kurumlaşmaya ulaşabilir. Bir ittifak iyi giderken bile müttefik gruplar kendi gündemlerini kendi tarzlarında takip etmekten vazgeçmezler (Grunig ve Hunt 1984: 529).

—Araştırma Yaparak Raporlar Hazırlamak: Lobicilerin hazırlayıp

dağıtımını yaptığı raporlar yasamacılara bilgi sağlama ve bir davadaki argümanları güçlendirmeye yöneliktir. Lobicilerin araştırmaları kurulların tartışma ve yasama kayıtlarının dikkatle incelenmesiyle başlar. Kütüphaneler ve resmi istatistik kurumları verilerini kullanırlar. Lobiciler için en iyi kaynaklardan biri vekilin kendi ekibidir. Böyle elde edilen bilgi ulusal, bölgesel ve yerel düzeydeki müttefikleri bilgilendirmek için kullanılabilir (Grunig ve Hunt 1984: 530).

—Nüfuzlu İnsanlarla Temas Kurmak: Bir yasama kurumu çok sayıda

üyeden oluştuğundan lobicinin, hangisinin diğerlerini etkileyeceğini onlara hakim olup kurullarda tartışmaları yöneteceğini ve hangisinin hangi çeşit kanunlara özel ilgi duyduğunu belirlemesi gerekmektedir. Lobici David Kinzer’e göre; lobicinin hedef seçerken kullanması gereken ölçütler şunlardır:

1. Üyenin belli bir tutumu üstelenmesinin medyada bulacağı yankı potansiyeli 2. Üyenin seçmenlerinin belli bir kanuna gösterdikleri ilgi

3. Yasa tasarısının vergi mükellefleri üzerindeki etkisi

Bir vekilden alabilmek her zaman kolay olmamaktadır bununla birlikte ABD’de politikacıların lobicilere ilgi göstermedeki en yaygın neden lobicilerin beli konularda sunabildikleri ayrıntılı ve doğru bilgi oluşturmaktadır. Zira “bilgi güçtür. En etkili lobici genellikle en iyi bilgiyi getirendir” (Grunig ve Hunt 1984: 531).

—Tanık ve Sözcüleri Hazırlamak: Yasa koyucular harekete geçmeden önce

uzmanlardan ve liderlerden kendi görüşlerini destekleyen bilgiler toplamak zorundadır. Uzman tanıkların ve sözcülerin rolü o kadar önemlidir ki halkla ilişkiler şirketleri kurum sözcülerinin eğitilip hazırlanmasını hizmetlerinin bir parçası olarak sunmaktadırlar. Bu amaçla yapılan sözcü eğitimleri; ayrıntılı ve eksiksiz arka plan raporlarının hazırlanması, brifing verme, hatta bazen konuşmacıyı video ile ve muhalif sorgucular rolündeki ekip üyeleriyle hazırlamayı kapsamaktadır (Grunig ve Hunt 1984: 531).

—Tartışma Odağını Yönlendirmek (Gündemi Belirlemek): Lobiciler

dikkati, müşterilerinin görüşünün kabul edilmesine götürebilecek konular, veriler ve çağrılar üzerine odaklamaya çalışırlar. Hedef alınan bir yasamacının kendi seçmen

bölgesinden halk desteği işaretleri alması da önemlidir. Son olarak lobici, müşterisiyle ortak ilgi ve kaygılara sahip resmi ve yarı resmi kuruluşları arayıp tek bir ses olarak organize etmek ister (Grunig ve Hunt 1984: 531-532).

Bundan başka, Vennbur’dan aktarma yapan Ayla ve Aydemir Okay’a (2001: 484) göre, hedef kitleyi oluşturan karar vericiler açısından lobicilerin işlevleri şunlardır:

1. Hedef kitleyi oluşturan insanların konu hakkındaki ilgilerini şeffaflaştırırlar.

2. Yasa oluşturma sürecinde kamuoyunun ilgili konu hakkındaki fikrini yasa yapıcılara ulaştırırlar.

II. BÖLÜM

LOBİ FAALİYETLERİNDE UYGULAMA

Her biçim ve menşeide olabilen lobiler genellikle; sanayide, bankacılıkta, etnik ve azınlık gruplarıyla, dinle ilgili olabildiği gibi, kültürel ve mesleki organizasyonlarla da bağlantılı olabilmektedir (Faupin 2005: 92). Toplumun hemen her kesimi tarafından kullanılan lobiciliğin faaliyetlerinde ki uygulamalar genel olarak; çeşitler (teknikler), yöntemler ve araçlar olmak üzere üç kategoriye ayrılmaktadır.

Bunlardan çeşitler, lobicilik çeşitlerini ifade etmektedir ve lobiciliği “doğrudan, dolaylı, kollektif ve diğer çeşitler” gibi ayrımlara tabi tutmaktadır.

Yöntemler ise, lobicilik tekniklerinde kullanılan lobicilik amaçlı faaliyetleri içermekle birlikte, bu faaliyetlerinin neden-sonuç ilişkisi hakkında bilgi vermektedir.

Araçlar, lobicilik yöntemlerinde kullanılan yazılı, görsel, sözlü, yüzyüze ve elektronik araçları içermektedir. Ancak çalışmamızın önceki bölümlerinde “lobicilikte kullanılan araçlar” hakkında bilgi verildiği için, bu bölümde aynı şeyleri tekrar etmemek amacıyla kullanılan araçlara değinilmeyerek lobicilik çeşitleri ve lobicilik yöntemleri hakkında bilgi verilecektir.

I. LOBİCİLİK ÇEŞİTLERİ (TEKNİKLERİ)

Bizim burada “lobicilik çeşitleri” olarak ele aldığımız bu konu bazı kaynaklarda “lobicilik teknikleri” olarak da isimlendirilebilmektedir. Bu durumunun her hangi bir anlam kargaşasına sebebiyet vermemesi için biz çalışmamızda “çeşitleri” ifadesini kullanmayı uygun buluyoruz.

Bu zamana kadar lobicilikle ilgili yazılan kaynaklarda genel olarak iki tür lobicilikten bahsedilmektedir. Bunların birincisi, direkt olarak karar vericilerle temas kurma yöntemiyle yapılan “Doğrudan Lobicilik”; ikincisi ise kamuoyunda imaj oluşturarak, kitleleri ve basını da olaya dahil ederek dolaylı sonuç almayı hedefleyen “Dolaylı Lobicilik” (Grass-Root) (Dursun 2002: 291) olmaktadır. Bayramoğlu’da (1987: 6) herkes tarafından kabul edilen bu iki çeşide “lobicinin lobiciye lobi

yapması” olarak tarif edilen “Kollektif Lobicilik” ilavesi yaparak çeşitleri üçe çıkarmaktadır.

A. DOĞRUDAN ( DİREKT) LOBİCİLİK

Lobicilik uygulamaları içerisinde en etkili ve en hızlı netice veren teknik olarak kabul edilmektedir. Bilgi alışverişi veya iletişimin, yorum gerektirmeyecek biçimde doğrudan doğruya örgütün temsilcisi (lobici) ile karar alma sürecindeki yetkili kişi arasında gerçekleşmesi olarak kabul edilen lobicilik (Arı 2000: 153) türüdür. Lobicinin, kararlarını etkilemeyi hedeflediği kişilerle doğrudan, kişisel olarak yüz yüze ilişkisiyle gerçekleştirilmektedir (Bayramoğlu 1987: 6). Bu amaçla, ilgili makamlara dosyalar, raporlar sunulur, araştırmalar yapılır ki; lobinin bu konuda “ciddi” ve “güvenilir” olduğu hissi de verilmeye çalışılır (Çağlar 1997: 285).

Bu lobicilik çeşidinin daha çok komisyonlar düzeyinde uygulandığı görülmektedir (Rızaoğlu 2004: 252). Buralarda, lobici tarafından hukuk dili kullanılarak konunun oluşumu ile teknik yönleri hakkında aydınlatıcı bilgiler verilirken; komisyonlarda söz alacak konuşmacıların (bağımsız uzmanlar, ilgili kuruluş temsilcileri, iş adamları ya da iş çevrelerinden ilgili kişilerin) listesiyle, konuyu destekleyen parlamenter ve diğer üst düzey bürokratların adları gibi hususlar da belirtilmektedir (Bayramoğlu 1985: 23).

Doğrudan lobicilik tekniğini kullanmak isteyen lobiciler de, parlamenterler ve onların yakın çalışma personeliyle tanışabilmek için çeşitli konular üzerinde derinlemesine enformasyon derlemekte ve görüş sorulduğunda komisyonlara araştırmaya dayalı fikirler beyan etmektedirler (Rızaoğlu 2004: 252). Bu metodun en önemli özelliğini, kişisel bağlantılardan çok bilgiye önem verilmesi oluşturmaktadır. Hedef kitleye sunulmak üzere hazırlanan raporlar teknik bilgi, slâytlar ve şemalarla zenginleştirilmekte, bütçe tasarıları üzerine geniş bilgi sunulmakta, “isterseniz bunları yasaları düzeltme çalışmalarında kullanın” denilebilmektedir (Ker 1998: 270–271).

Siyasal karar alma organlarını ve kişileri etkilemek amaçlı yapılan doğrudan lobicilik faaliyetleri şöyle gruplandırılmaktadır (Dursun 2002: 291): seçimlerde bir partinin desteklenmesi, bir yasanın çıkması ya da çıkmaması için ilgilileri ikna etmeye yönelik iyi hazırlanmış ve her türlü bilgiler içeren rapor ve belgelerin

sunulması, sözlü açıklamalarda bulunmak üzere heyetler gönderilmesi, tanıklık edilmesi (Rızaoğlu 2004: 251), brifing verilmesi, halkla ilişkiler faaliyetleri çerçevesinde ilgililerin davet edilerek kuruluş ya da bölgenin gezdirilmesi (Kantarcı 2001: 163), olumlu kanaatlerin oluşmasını sağlamaya yönelik çabaların içine girilmesidir.

B. DOLAYLI LOBİCİLİK (GRASS-ROOT)

“Mahalli Düzeyde Halkın Lobi Faaliyetine Katılması” veya “Halka Dayalı Lobicilik” olarak da adlandırılan dolaylı lobicilik, organize olmuş, kendisini ifade edebilen bir kitlenin çeşitli organizasyonlar ve materyallerle hedef kitleye yönelik baskı faaliyetinde bulunmasıyla yapılabilmektedir.

“Halk desteğinin” gücünün farkında olan doğrudan lobicilik uygulayıcıları, çeşitli organizasyonlarda seçmenleri harekete geçirerek, karar alma noktasında bulunan seçilmişler üzerinde etkili olmaya çalışırlar (Rızaoğlu 2004: 252) ki, doğrudan lobicilik yöntemiyle sonuç alamadıkları durumlarda dolaylı lobiciliğe yönelirler. Ancak bu lobicilik çeşidinde, istenilen sonucun elde edilmesi için lobilerin ve lobicilerin yüksek düzeyde uyumlu çalışmaları zorunluluğu vardır (Dincer 1998: 116) ve bu çeşit lobicilik öncelikle kamuoyunu hedef almaktadır (Kapani 2001: 207)

“Doğrudan olmayan lobicilik” olarak da adlandırılan dolaylı lobicilikte, kullanılan en baskıcı yöntem ise, seçilmişlerde “seçimlerde başarılı olamama” (seçilme veya tekrar seçilememe) korkusu yaratmaktır (Dincer 1998: 117).

Lobilerin, ilgili bakanlara, parlamenterlere, basın-yayın organlarına mektup yazmak (Kaplan 2006), kart göndermek, telefon etmek, ziyaretlerine gitmek, şahsi dostluklar kurmak ve kitle iletişim araçlarında ilanlar yayınlatmak (Şahım 2006), kampanyalar yoluyla bilgileri yayınlamak, oy verme tutanaklarını açıklamak, yönetimde karar verenlerin özel olaylarını açıklamak, siyasi protestoda bulunmak, kamu görevlilerini evinde veya otel odasında sıkıştırmak (Rızaoğlu 2004: 252) gibi yöntemlerle onları harekete geçirmeleridir. Bu uygulamalar ile “dikkati çekme” amaçlanmaktadır (Ker 1998: 275–276). Başka dikkati çekme etkinliği olarak; yürüyüşler tertiplemek, dava konusu olan hallerde mahkemelerde şahitlik yapmak, üniversite, dernek vb. yerlerde konferanslar vermek, panellere katılmak (Bayramoğlu

1987: 6), imzalı dilekçeler yollamak, ürünü boykota gitmek, kitle iletişim araçlarında kampanyalar tertiplemek ve telgraflar çekmektir (Ker 1998: 276–277).

Kamuoyunda imaj oluşturma ve yönlendirmeye yönelik yürütülen halkla ilişkiler çerçevesine girebilecek nitelikteki faaliyetler de dolaylı lobicilik olarak değerlendirilmektedir (Dursun 2002:291). Dolaylı lobicilik faaliyetleri, doğrudan doğruya örgüt, dernek gibi oluşumların kendisi tarafından yürütüldüğü gibi bu konuda uzmanlaşmış olan halkla ilişkiler şirketleri aracılığıyla da yürütülebilmektedir (Arı 2000: 155).

C. KOLLEKTİF LOBİCİLİK

Lobicilik faaliyetinin başarılı olabilmesi için günümüzde hedef kitleyle sadece yemek yemek ya da onlara sadece mektup göndermek yeterli olamamakta bunun yanında aynı alanda faaliyette bulunan diğer lobilerle kollektif ilişkilere de ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla ortaya çıkan kollektif lobicilik, “lobicinin lobiciye lobi yapması” olarak tanımlanabilmektedir. Kollektif lobicilikle, konuyla ilgili bilgi alışverişi, konunun şekillendirilmesinde karşı tarafı etkileme, hedef kitleye yönelik kullanılacak taktik ve stratejilerin tartışılması gibi imkânlar yaratılmaktadır (Bayramoğlu 1987: 6–7).

Kollektif lobiciliği kullanan örgütler önemli gördükleri etkinliklerde kolayca bir araya gelirken, önemsiz gördükleri konularda ise kolayca bir araya gelememektedirler. Hula’ya (1999: 106–107) göre, ittifakın merkezine yakın üyeler davanın başarısını daha çok önemseyenler arasından çıkarken, kenarda kalan katılımcıların konuya daha az zaman ve çaba harcamak isteyenlerden oluştuğu gözlenmiştir. Yasamayı etkilemek amacıyla kurulan ittifaklarda liderlik konumundaki kişilerin bildirdiğine göre alt düzeydeki düzenleme girişimleri (kararname ve yönetmelikler) sırasında ortaya çıkan ortak eylem sorunları yasa tasarıları konusundaki ortak eylemlerde daha az görülmektedir.

Kollektif lobicilik için Newcomb’un denge teorisinde ileri sürdüğü; “insanların kendi pozisyonlarıyla uygunluk içinde olan bilgi kaynaklarına, kulak verme eğiliminde oldukları ve sergiledikleri davranışları destekleyici ve doğrulayıcı bilgiler aradıkları görüşü”nün (McQual ve Wındahl 1993: 33) geçerli olduğunu söylemek de mümkündür.

D. DİĞER LOBİ ÇEŞİTLERİ

Yukarıda belirtilen ve herkes tarafından bilinen çeşitlerden başka; çok fazla bilinmeyen ama kullanılan lobicilik çeşitlerde mevcuttur. Bunlar, “amatör lobicilik”, “yüksek düzeyde lobicilik”, “Wagner tipi lobicilik”, “etnik lobicilik”, “bilgi lobiciliği”, “uluslararası lobicilik” ve “sesli ve sessiz lobicilik” tir.

1. Amatör Lobicilik: Her hangi bir lobi firmasıyla çalışmayan ancak

kendilerini alakadar eden konuların hükümet veya yasamanın gündemine gelmesi durumunda kendi üyelerini harekete geçirerek lobicilik yapan kuruluşlar vardır. Amaçlarını çok iyi tespit etmiş ve yaptıklarının farkında olan bu örgütlenme faaliyetlerine “Amatör Lobicilik” denilmektedir. Ahlaki, dini, etnik, insan hakları veya genel toplum çıkarları gibi birçok konuda faaliyet gösteren örgütlenmelerin genellikle bu tekniği tercih ettikleri görülmektedir (Arı 2000: 155).

2. Yüksek Düzeyde Lobicilik: Tüm ülke düzeyinde büyük iş adamları ve

şirket yöneticilerinin kişisel dostluklarıyla, iş ve meslek kuruluşlarından, buralardaki alt komitelerden, itibar kazandırıcı kulüp üyelerinden, açık siyasal öğelerden, müşterilerle ilişki kurma yollarından yararlanarak askeri ve politik üst çevrelerle kaynaşma şeklinde gerçekleşmektedir. Yüksek düzeyde lobiciliğin özelliği, sadece iktidar çevresinde yapılması ve bu çevrenin dışına çıkılmamasıdır. Konu olarak da, vergilerin düşük tutulması, en verimli iş ve sanayi dallarının özel sektöre bırakılması, devletin sosyal harcamalarını en üst düzeyde tutması ve iktidardaki partinin iktidarda kalmasının sağlanması gibi konular olmaktadır (Mills 1974: 405–407).

3. Wagner Tipi Lobicilik: Bu tip lobiciliğin esası parlamenterlerin genel

konulara olan ilgisizliğine dayanmaktadır. Buna göre, parlamenterlerin büyük çoğunluğu kendi bölgelerini ilgilendiren kararlara daha fazla ilgi göstererek oralara daha çok transfer yapılmasını isterler. Bu durum ise lobicilerin işini kolaylaştırmakta, sadece gelir transferlerini düzenleyen yasalarla ilgilenen ancak diğer kararlarla ilgilenmeyen parlamenterlerin lobiler tarafından etkilenmesini basit hale getirmektedir. Bu tip lobiciliğe de Tullock tarafından “Wagner Tipi Lobicilik” denilmektedir (Tullock’dan Aktaran Çaha 1997: 425).

4. Etnik Lobicilik

Etnik lobicilik, adından da anlaşılacağı üzere aynı etnik kökenden gelen insanların herhangi bir nedenden dolayı lobi oluşturarak faaliyette (Faupin 2005: 92) bulunmalarıdır. Bu etnik lobilerin savunduğu ya da olmasını istediği konular, genellikle etnik grubun milli çıkarlarını alakadar eden veya etnik grubu oluşturanların genel menfaatini etkileyecek olan kararlar olmaktadır. Etnik lobi’de üyeler arasındaki bağ manevi ve milli temellere dayanması nedeniyle çok güçlüdür. Bu bağlamda üyelerin giyimi, tıraşı, yüzüğü, okuduğu kitap veya gazetesi bile birbirleri arasındaki iletişimde “iletişim kodu” içerebilmektedir.

Etnik lobicilik, diğer lobilere göre daha saldırgan bir yapıdadır. Bu nedenle kendi üyelerini bile davaya hizmet noktasında eleştirip yargılayabilmekte, gerekirse “hainlik”le damgalayabilmektedir. Gayri ahlaki sayılan ve hiçbir zaman tasvip edilmeyen yöntemlerin bile bu lobicilik tekniğinde kullanıldığı olmakla birlikte genel olarak, her türlü lobicilik araç, gereç ve teknikleri ustaca kullanılabilmektedir. Örneğin, 6 Ağustos 1923 tarihinde Lozan’da Amerika ile Türkiye arasında imzalanan “Dostluk ve Ticaret Antlaşması”na Amerika’da yaşayan Ermeniler büyük tepki göstermişler bunu engellemek için “Lozan Antlaşmasına Hayır!” kampanyası yürütmüşlerdir. Bu kapmaya da “Lozan Antlaşmasına Hayır!”, sloganını kullanan Ermeni ve Rum lobileri, zaten var olan Türk düşmanlığını iyice körüklemek için kurulu bulunan düşman örgütleri, onların kadrosunu, organlarını, gazetecileri, gazeteleri ve etkileri altındaki çevrelerini organize bir şekilde kullanmışlardır. Bunlar aracılığıyla oluşturulan baskı neticesinde kampanyaya, başka örgütler, gazeteler ve Amerikan iç politikasına oynayan muhalefetteki Demokrat Parti ileri gelenleri de katılmış, böylece Amerikan kamuoyunun ve Kongresinin baskı altına alınması kolaylaşmıştır (Şimşir 2001: 36–39).

Dünyadaki en önemli lobi merkezlerinden olan Washington’ da ki lobi faaliyetlerinin önemli bir bölümünü de etnik lobilerin faaliyetleri oluşturmaktadır. Bunun için Yüzü aşkın büyükelçilik kendi lobi faaliyetlerini yürütürken, aynı zamanda Amerikalı lobici ve lobi firmalarının desteklerini de sağlamaktadırlar. Ayrıca bazı Amerikalılar etnik baskı grupları kurarak ana ülkelerine destek sağlama faaliyeti içine de girerler. Onun için bulunmuş oldukları ülkenin vatandaşlık hakkına

sahip taraftarlarıyla, karar alıcı seçilmişler üzerinde seçimlerde oy baskısı kozunu kullanmakta, kampanyalara parasal destek sağlamakta, ziyaretler, sıkı diyaloglar geliştirmekte, sahip oldukları çeşitli dernekleri aracılığıyla geceler, kampanyalar ve çeşitli gösteriler düzenlemektedirler (Gürbüz 2005: 1–2). Kuruluşları aracılığıyla etnik lobicilik yapanlara en iyi örnek ABD’deki Ermeni lobileri gösterilmektedir. Bunların günümüzde ABD’de lobicilik yapan 182’si Ermeni kilisesi olmak kaydıyla toplam 1228 Ermeni kuruluşuna sahip olduğu bilinmektedir (Kantarcı 2001: 156).

Etnik lobilerin davalarını somutlaştırıp, fiziki bir varlığa dönüştürdükleri dernek binası, kütüphane, kilise-cami gibi dini yapılar ve kültür merkezleri binaları inşa ettikleri de olmaktadır ki, bu türden çalışmalar onlar tarafından bir çeşit lobicilik yöntemi olarak kullanılmaktadır. Etnik lobilerce, fiziki yapılaşma çalışmalarının “dava adına” yer kazanımı yanında sosyal ve psikolojik boyutunun olduğu da bilinerek teşvik edilmektedir. Lobinin tüm üyelerine ait olan ortak kullanım alanları, genellikle “imece” usulüyle yapıldığından, dağınık olan imkânları birleştirip daha etkili hale getirmekte, ulus olma bilincini de artırmaktadır. Kendisini büyük bir grubun parçası hisseden bireyler böylece etnik kimliklerini kaybetmekten de kurtulmaktadırlar (Laçiner ve Bal 2002: 83–84).

Ülkemizde de özellikle son yıllarda Alman lobilerinin Konrad Adeneuer ve Frederich Ebert şeklinde TOSYÖV, Türk Demokrasi Vakfı ya da Liberal Düşünce Topluluğu kanalı ile faaliyet göstererek lobicilik çalışmaları yaptıkları bilinmektedir (Şahım 2006).

5. Bilgi Lobiciliği

Bu lobicilik türünde öncelikle iyi araştırma ve bilgiyi iyi seçme (analiz etme) zorunluluğu vardır. Araştırılarak elde edilen bilgiler hedef kitleye sunulmadan önce lobinin istekleriyle uygun halde dengelenir. Bennedsen ve Feldmann’a (2002: 188) göre de, Lobicilik yapan çıkar grupları yalnız kendi çıkarlarına uygun olduğunda politika oluşturma sürecine bilgi sağlarlar. Çıkar gruplarının ellerindeki bilgi ve dolayısıyla lobicilik etkisiz kaldığında artık lobicilik faaliyetine çaba ve kaynak harcama için bir gereklilik de kalmamıştır. Bazı yazarlara göre bir parlamento sisteminin çıkardığı bir koalisyon hükümetinin partilerinin gücü ile hükümet üyeleri arasındaki birlik ABD Kongresindeki iki parti sisteminin sağladığı güç ve birlikten

daha fazladır. Aynı zamanda parlamenter demokrasilerde yasama süreci ABD Kongresindeki kadar geniş bir çıkar grupları etkisine açık değildir… çıkar grubunun kendi lehine sonuç elde etmek amacıyla stratejik bilgi sağlama isteği karar alma kurumlarının yapısına göre artmakta veya azalmaktadır.

Bilgi sunma, lobicilikte karar alma bakımından önem taşıyan bilginin parlamenterlere stratejik bir biçimde aktarımıdır. Bu kapsamda bir lobi grubu, seçim bölgesinin kamusal yarar bakımından değerlendirme bilgisini yasamadaki temsilcisine ileterek kamusal yararın bölgeye verilmesini etkileyebilir (Bennedsen ve Feldmann 2002: 190).

Bennedsen ile Feldmann (2002: 199), bilgi lobiciliğinin yasama sisteminin yapısıyla doğrudan etkili olduğunu savunmuşlardır. Onlara göre, ABD gibi “güvenoyu” bulunmayan yasama sistemlerinde ister uzun ister kısa dönemde bilgi aktarımı mecliste oluşan politika oluşturma koalisyonunu etkileyebilmektedir. Bunun sonucunda çıkar grupları bilgi lobiciliği yapmayı her zaman az çok cazip görmektedirler. Ancak “güvenoyu” uygulamasının bulunduğu yasama sistemlerinde uzun dönemli meclislerde bilgi aktarımı, politika oluşturma koalisyonu üzerinde önemli bir etkiye sahip olmamaktadır Bunun sonucunda çıkar gruplarının bilgi lobiciliğine kaynak ayırmak için daha zayıf isteği bulunmaktadır. Aynı mecliste kısa dönemde, bilgi akışının bir politikanın oluşturulmasındaki bileşim üzerindeki etkisi artış gösterir. Bunun sonucunda ise yaklaşan bir parlamento seçimleri öncesinde çıkar gruplarının bilgi lobiciliği yapma nedenleri artar.

Bennedsen ve Feldmann’dan aktarımda bulunan David P. Baron’a (2002: 205) göre bu farklılığın kaynağı hükümetlerin kurumsal yapılarındaki farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Bu araştırmacıların “bilgi lobiciliği modelinde” bilgi bir çıkar grubu tarafından bir çoğunluğun hâkim olduğu yasama meclisine sunulmaktadır. Yasama söz konusu yararları paylaştırırken karşılığında satın almak zorunda olduğu oyu göz önünde bulundurur. Bu rıza verme sürecinin etkin olup olmadığına göre tasarının geçip geçmemesi üzerinde sahip olunan ve lobiciliğin hedefi olan etki az olmakta (Avrupa örneğinde olduğu gibi) veya çok olmaktadır (ABD örneğinde olduğu gibi).

6. Uluslararası Lobicilik

Bu lobicilik türü daha çok uluslararası yaptırımların veya kararların