• Sonuç bulunamadı

Lizbon Zirvesi ve Sonrasında Güvenceli Esneklik İle İlgil

1.3. İŞ GÜVENCESİNİN ULUSLARARASI KAYNAKLARI

1.3.3. Avrupa Birliği’nin İş Güvencesi Düzenlemeleri

1.3.3.5. Lizbon Zirvesi ve Sonrasında Güvenceli Esneklik İle İlgil

Dünya rekabetinde özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya karşısında geride kaldığını fark eden Avrupa Birliği (AB), 2000 yılındaki Lizbon Zirvesi’nde kararlaştırdığı “Lizbon Stratejisi” ile kendine 10 yılda “dünyanın en rekabetçi bilgi tabanlı ekonomisi” olma gibi iddialı bir hedef belirlemiş ve bütün programlarını bu hedef doğrultusunda yeniden düzenlemiştir. Hedeflenen bilgi tabanlı ekonomik büyüme ile aynı zamanda yüksek oranlı işsizlik sorununa da çare bulunması amaçlanmıştır (Tınar, 2007).

Ancak, 2005 yılına gelindiğinde Avrupa Komisyonu “Lizbon Stratejisi Ara Dönem Raporu”nu hazırlayarak belirlenen hedeflere ne kadar yaklaşıldığını saptamaya çalışmıştır. Raporun ortaya koyduğu sonuçların Avrupa Birliği’nin 2010 yılına kadar dünyanın en rekabetçi bilgi ekonomisi olma yönündeki hedefinin oldukça gerisinde olduğunu belirlemesi ve genişlemenin yeni hedefleri ortaya çıkarması sonucu, yeni önceliklerin belirlenmesi ihtiyacı, Revize Lizbon Stratejisi’nin hazırlanmasını gündeme getirmiştir. Bu çerçevede Komisyon; “kalıcı, güçlü ekonomik büyümeyi sağlamayı” ve “daha fazla, daha kaliteli istihdam olanakları yaratmayı” birinci öncelik olarak belirlemiştir (Şenel, 2005).

Yüksek düzeyde “sosyal koruma” ilkesinden ödün vermeden rekabet gücünü geliştirmeyi hedefleyen Avrupa Modeli’nde, üye ülkelere üstü kapalı olarak katı iş güvencesi düzenlemelerinden geri dönüş anlamına da gelebilecek, “esneklik ve güvence arasında kabul edilebilir dengeler” kurulması önerisi de işsizlik rakamlarını yeterince azaltmamıştır. Sorun, 2005 yılında Lizbon Stratejisi yenilenerek aşılmaya çalışılmaktadır. Komisyon tarafından 2005’te kabul edilen “Büyüme ve İstihdam İçin Bütünleştirilmiş İlkeler 2005-2008”, AB’nin bütün gücüyle “büyüme ve istihdam

artışı”na odaklandığının göstergesidir. Avrupa Birliği Sosyal Politikası’nın önemli bir öğesi olarak görülebilecek Avrupa İstihdam Stratejisi’nin, Yenilenmiş Lizbon Stratejisi’nin çatısı altında ekonomik politikalarla bütünleşmiş bir görünümde olması, sağlıklı ve sürdürülebilir sosyal politikaların ancak güçlü ekonomik temeller üzerinde mümkün olduğu gerçeğine, başka bir deyişle, sosyal politikaların ekonomik gelişmeden ayrı düşünülemeyeceğine işaret etmektedir (Tınar, 2007).

Büyüme ve istihdama odaklanan bir yönetimin, büyümenin önünde engel olarak görülebilecek her konuyu mercek altına alması doğaldır. Nitekim küreselleşme, artan rekabet ve hızla değişen koşullar sosyal devletin finansmanını zorlaştırdıkça, sosyal harcamalar ve iş güvencesi başta olmak üzere, iş piyasalarında esnekliği engelleyen yasal düzenlemeler, etkileri açısından sorgulanmaya başlamıştır. Avrupa Komisyonu tarafından tartışmalara zemin oluşturmak amacıyla hazırlanan ve 22.11.2006 tarihinde kamuoyuna açıklanan “21. Yüzyılın Zorlayıcı Koşullarına Karşı Daha Modern Bir İş Hukuku” başlıklı Yeşil Kitap, esneklik ve güvence arasındaki denge arayışında öne çıkan ve son zamanlarda dilden düşürülmeyen “Güvenceli Esneklik” yaklaşımını kurallaştırmanın koşullarını tartışmaya açmıştır (Tınar, 2007).

Avrupa Komisyonu’nun “Avrupa’da İstihdam 2006 Raporu”nda; iş güvencesi ve güvenceli esneklik konuları ele alınmıştır. Raporda, iş güvencesine ilişkin yasal düzenlemelerin istihdamı gözetmediği, işletmelerin işçi almalarını zorlaştırdığı ve teorik düzeyde varsayılan olumlu etkinin ortadan kaybolduğu kaydedilmiştir. İş güvencesinin özellikle kadınlar ve gençlerin istihdam olanaklarını zayıflattığı öne sürülen raporda, iş güvencesi uygulamasının halihazırda işi olanları korurken, kadınlar ve gençler gibi dezavantajlı grupların işgücü piyasasına girişini zorlaştırıp istihdam dışı kalmalarına yol açtığı belirtilmektedir. Bu doğrultuda, iş güvencesi hükümlerinin, iş gücü hareketliliğini azalttığı, işsizleri durağanlaştırarak uzun dönemli işsizliği tetiklediği ifade edilmiştir (ABHaber, 2007b).

Üye ülkeler ve sosyal taraflar ile diğer ilgili kuruluşlar, 31 Mart 2007’de sona eren 4 aylık görüş bildirme süresinin ardından, 2007 Haziran’ında güvenceli esneklik konusunda bir bildirinin açıklanmasını ve yılsonuna kadar üye ülkeleri yönlendirici bir dizi ilkenin ortaya konulmasını beklemişlerdir (Tınar, 2007). 2006 yılında Avrupa

Komisyonu’nun güvenceli esneklik konusunda başlattığı danışma süreci, 27 Haziran 2007 tarihinde yayınlanan “Güvenceli Esneklik İlkelerine Doğru: Esneklik ve Güvence Yoluyla Daha Çok ve Daha İyi İstihdam” başlıklı bildiriyle AB sosyal politika gündeminin en önemli maddesi haline gelmiştir. Bildiri, Aralık 2007 Zirvesi’nde üye ülkeler tarafından kabul edilmiş ve AB; tüm ülkeleri güvenceli esneklik politikalarına ilişkin olarak pozisyon oluşturmaya çağırmıştır (Kurt, 2008:1).

Avrupa İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ETUC), güvenceli esnekliğin çalışanların esnekliği konusuna aşırı vurgu yapılmasından endişe duyduğunu açıklarken, Avrupa İşveren Örgütü (BUSINESSEUROPE) ise, güvenceli esnekliği, işgücü piyasalarını modernleştirmek için bir fırsat olarak değerlendirmiştir. 27 Haziran 2007 tarihinde Komisyon, işçiler için iş güvencesini koruyarak daha esnek bir işgücünün yaratılmasını sağlamak için, güvenceli esneklik konusunda ortak ilkelerin oluşturulmasını önermiştir. Paydaşlarla yapılan geniş kapsamlı istişareler sonrasında geliştirilen ilkeler, “güvenceli esneklik bileşenleri” olarak atıfta bulunulan aşağıdaki sekiz alanı belirlemiştir (AB Koordinasyon Dairesi Başkanlığı Bülteni, 2007:5):

-İstihdam ve büyüme için AB stratejisinin uygulanması ve Avrupa sosyal modelinin güçlendirilmesi,

-Haklar ve ödevler arasında bir denge kurulması,

-Güvenceli esnekliğin Üye Devletlerin farklı durumlarına, ihtiyaçlarına ve zorluklarına uyarlanabilmesi,

-Standart olmayan iş sözleşmeleri ile belirsiz süreli standart iş sözleşmeleri arasındaki farkın azaltılması,

-Çalışanlara (iç ve dış) kariyer basamaklarında yatay ve dikey olarak hareket edebilmeleri için yardımcı olmak üzere iç ve dış güvenceli esnekliğin geliştirilmesi,

-Toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemek ve herkes için eşit fırsatları teşvik etmek,

-Güven havasını teşvik etmek için dengeli politika paketlerinin ortaya konması, -Güvenceli esneklik politikalarının maliyet ve faydalarının adil bir şekilde dağılımının sağlanması (AB Koordinasyon Dairesi Başkanlığı Bülteni, 2007:5).

Avrupa Sosyal Ortakları; Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu (BUSINESSEUROPE), Avrupa İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ETUC), Avrupa Kamu Katılımlı Özel Girişimler ve Ortak Ekonomik Amaçlı Girişimciler Merkezi (CEEP) ve Avrupa Küçük ve Orta Ölçekli Girişimciler ve Zanaatkarlar Birliği’nin (UEAPME); 2006-2008 Sosyal Diyalog Çalışma Programındaki en önemli maddelerden biri olan “Müşterek İşgücü Piyasası Analizi”, bir yıldan fazla süren müzakerelerden sonra, 2007 Eylül ayı içerisinde sonuçlanmıştır. 8 Ekim 2007 tarihinde yapılan ve “güvenceli esneklik” (flexicurity) gündemiyle toplanan Olağanüstü Üçlü Sosyal Zirve sonrasında, AB Dönem Başkanı Portekiz Başbakanı Jose Socrates, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, ETUC Genel Sekreteri John Monks ve BUSINESSEUROPE Başkanı Ernest-Antoine Seillière tarafından kamuoyuna duyurulmuştur. Müşterek İşgücü Piyasası Analizi konusunda sağlanan mutabakatla, Avrupa Sosyal Ortakları tarafından “güvenceli esneklik” ilkeleri ortak kabul görmüştür. Söz konusu belgenin, AB Kurumlarına Avrupa Sosyal Ortaklarının ortak görüşü olarak sunulmasının ardından, Avrupa Komisyonu tarafından teklif edilen “Güvenceli Esnekliğin Ortak İlkeleri”, 2007 Aralık ayı içerisinde Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi tarafından kabul edilmiştir (TİSK, 2008).

AB Dönem Başkanı Portekiz Başbakanı Jose Socrates, anlaşmayı “işçi işveren ilişkilerinde tarihi bir dönüm noktası” olarak nitelendirirken, Portekiz İşçi Sendikaları Federasyonu “güvenceli esneklik” konusunda Başbakanlarından farklı düşündüklerini, Avrupa Birliği işçi ve işveren temsilcileri arasındaki görüşmeler sürerken, Lizbon sokaklarında düzenledikleri protesto yürüyüşü ile göstermişlerdir. Olaysız sona eren yürüyüşe “Haklarla Beraber İş”, “Güvenceli Esnekliğe de Hayır” pankartlarıyla 200 binden fazla işçi katılmıştır (Hürriyet Gazetesi, 2007).

Bu gelişmelerden yaklaşık bir ay kadar sonra, 25 Kasım 2007’de Prag’da toplanan Avrupa Sol Partisi 2. Kongresi’nin Sonuç Bildirgesi’nde; Avrupa’da çalışanların haklarının azaltıldığı, işlerinin gün geçtikçe daha güvencesiz hale geldiği, gençlerin sınırlı sözleşmeli bir iş bulmalarının gittikçe zorlaştığı belirtilmektedir. Tüm belgelerinde toplumsal uyum konusuna gönderme yapılmasına karşın, mevcut Avrupa’yı tanımlayan asıl kavramın güvencesizlik olduğu ifade edilmekte ve güvenceli esneklik ile iş güvencesinin geliştirilmesinin değil, toplu görüşmelerin ortadan

kaldırılarak haklı bir gerekçe olmadan işten çıkarmalara karşı yasal güvencelerin aşağıya çekilmesinin amaçlandığı belirtilmektedir (www.european-left.org).

1.4. ULUSAL DÜZEYDE İŞ GÜVENCESİ UYGULAMALARI ve