• Sonuç bulunamadı

1.3. İŞ GÜVENCESİNİN ULUSLARARASI KAYNAKLARI

1.3.3. Avrupa Birliği’nin İş Güvencesi Düzenlemeleri

1.3.3.3. Avrupa Birliği Yönergeleri

AB Bakanlar Konseyi, 1970’li yılların ikinci yarısından itibaren işçilerin korunması, toplu işten çıkarmalar, işletmenin el değiştirmesi ve işverenin ücretleri ödemeyecek duruma düşmesi halinde işçilerin korunmasını güçlendirmek ve üye ülkelerdeki hukuk sistemlerini uyumlu hale getirmek için birtakım yönergeler kabul etmiştir (Tosun, 2004:59). Avrupa Birliği yönergeleri genelde, toplu çıkarma ve yeniden yapılanma gibi, ILO normlarına göre daha seçici konuları, oldukça esnek biçimde düzenleyen belgelerdir (Dereli, 2005).

1.3.3.3.1. Avrupa Birliği’nin 75/129 Sayılı Yönergesi

Avrupa İş Hukukunun altın yılları olarak kabul edilen 1970’li yıllarda, ortak pazarın işçiler üzerinde yaratacağı olumsuz etkilerinin giderilmesi için üç yönerge kabul edilmiştir. Bu Yönergelerden ilki, toplu işçi çıkarmaya ilişkin 75/129 sayılı Avrupa Ekonomik Topluluğu yönergesidir. Bu yönerge ile toplu işçi çıkarma halinde, işçilere daha geniş bir koruma sağlanması amaçlanmıştır (Akın, 2008).

1970’li yıllarda dünyada yaşanan petrol krizi her ülkeyi olduğu gibi Avrupa’yı da etkilemiştir. Bu kriz ortamında, Almanya-Hollanda kökenli, AKZO isimli çok uluslu bir şirket, işgücü organizasyonu değişikliği sebebiyle toplu işçi çıkarmaya gitmiştir. Fakat bu şirket toplu işçi çıkarırken, çıkarılacak işçileri en az tazminat ve mahkeme masrafını ödeyeceği ülkelerden seçmiştir. Bu uygulama Avrupa ülkelerinde geniş yankı uyandırıp, tepkilere neden olmuştur. Tepkilerin nedenlerinden biri, çıkarılacak işçilerin seçiminde tamamıyla maddi kaygılar güdülmesinin, sosyal boyutunun göz ardı edilmesinin ve işçilerin korunması açısından mevcut ulusal farklılıklar istismar edilerek, ayrımcılık yapılmasının kabul edilemez olmasıdır. Üstelik o günlerde henüz işçilere yönelik koruyucu sistemlere sahip ülkelere zarar vermeyen bu istismarın, kriz ortamında bumerang etkisi yaparak gelişmiş sistemleri de olumsuz etkilemesi ihtimali de tedirginlik yaratmıştır. Tepkiler üzerine Avrupa Birliği, 17.02.1975 tarihli “Üye Devletlerin Toplu İşçi Çıkarmalarına İlişkin Mevzuatların Yakınlaştırılması Hakkında” 75/129 sayılı Direktifi çıkarmıştır (Kelesli, 2006).

75/129 sayılı Yönergenin yürürlüğe girmesi ile topluluğa üye ülkeler, iç hukuklarında gerekli değişiklikleri yapmaya başlamakla birlikte; toplu işçi çıkarmanın resmi kurumların kontrolüne ve iznine tabi tutulması piyasa şartları ile bağdaşmayınca, Yönergenin getirdiği korumacı ve kontrolcü uygulamalarda gevşeklik baş göstermiştir. Topluluğa üye ülkelerin baskıları ve uygulamada karşılaşılan sorunlar nedeniyle, 75/129 sayılı Yönergede, 1992 yılında 92/56 sayılı Yönerge ile güncel gelişmeler ve ihtiyaçlar doğrultusunda değişiklikler yapılmıştır. 92/56 sayılı Yönerge ile işverence yapılan ekonomik nedenli fesihler dışında, diğer bazı fesihler de toplu işçi çıkarma kavramına alınmış; önceki yönergede yer alan kavram sorunları açıklığa kavuşturulmuş; işverenin, toplu işçi çıkarma sürecinde, işçi temsilcilerini bilgilendirip, danışma süreci geliştirilmiş; işçilere toplu iş sözleşmeleri ile Yönergede yer alan hakların da üzerinde haklar tanınabileceği düzenlenmiştir. Bununla birlikte, topluluğa üye ülkelerin yapmış oldukları baskı sonucunda, resmi makamların, toplu işçi çıkarma aşamasındaki etkileri zayıflatılmıştır. 1975 ve 1992 tarihli iki yönerge de, 20 Temmuz 1998’de yürürlüğe giren, Toplu İşçi Çıkarma Konusunda Üye Ülkelerin Mevzuatlarının Uyumlulaştırılmasına İlişkin 98/59 sayılı Yönerge ile yürürlükten kaldırılmıştır (Akın, 2008).

Avrupa Birliği’nin “Üye Devletlerin Toplu İşçi Çıkarmalara İlişkin Mevzuatlarının Yakınlaştırılması (Uyumlulaştırılması) Hakkında 98/59 Sayılı ve 20.07.1998 Tarihli Konsey Yönergesi”nin 4/1 hükmü gereğince, toplu işçi çıkarmayı planlayan bir işverenin, uygun zaman önce gerekli bilgileri işçi temsilcilerine ve aynı zamanda yetkili kamu makamına bildirerek görüşmelere başlaması, görüşmelerin bitimini takiben toplu işçi çıkarma planına ve görüşmelere ilişkin gelişmelerle birlikte tüm bilgileri yetkili kamu makamına bildirmesi ve ancak bu ikinci bildirimden itibaren işten çıkarma için otuz günlük sürenin işlemeye başlaması söz konusudur (Şen, 2005).

1.3.3.3.2. Avrupa Birliği’nin 77/187 Sayılı Yönergesi

1977’de kabul edilen 77/187 sayılı yönerge ise, işletmelerin el değiştirmesi halinde çalışanların haklarının korunmasıyla ilgilidir. Bu yönergede transferin iş

sözleşmelerini etkilememesi ve çalışanların kazanılmış haklarının korunması zorunluluğuna dikkat çekilmektedir (DPT, 1995:181).

Yönergeye göre, yasal olarak faaliyetini sona erdiren işletmeden devredilerek başka bir işletmede çalışmaya başlayan işçilerin mevcut hak ve yükümlülükleri, otomatik olarak yeni işverene geçmektedir. Yönergede, hizmet akdinin devir sırasında devam edeceği şartı konulmuştur. İşyerinin devrinde, çalışma şartları işçi için olumsuz durumlar meydana getirirse, işçinin işten ayrılması halinde, hizmet akdi işveren tarafından feshedilmiş gibi işlem görecektir. Yeni işveren, ekonomik ve diğer bazı nedenlerle işçileri işten çıkarmak isterse, gerekçe olarak işletmenin el değiştirmesini gösterememektedir. İşyerinin devri kural olarak, işyerindeki işçi temsilcilerinin hukuki durumunu, görevlerini ve bunlar hakkındaki koruyucu önlemleri etkilememektedir. Ayrıca, işçi temsilcilerine danışma ve bilgi verme prosedüründe de değişiklik olmamaktadır (Tosun, 2004:60).

1.3.3.3.3. Avrupa Birliği’nin 80/987 Sayılı Yönergesi

1980’de kabul edilen, 80/987 sayılı işyerinin tasfiyesi halinde işçilerin korunmasıyla ilgili yönerge, tasfiye halinde bir garanti kurumu oluşturulmasını ve bu yolla çalışanların ücretlerinin en az 30 günlük bir süre için korunmasını öngörmektedir (DPT, 1995:181).

Avrupa Birliği'nin konu ile ilgili yönergesinin gerekçe kısmında, üye ülkelerdeki farklı uygulamaların yarattığı sorunlar dile getirilmiş; Birliğin temel hedeflerinden olan dengeli ekonomik ve sosyal gelişmeyi sağlamak amacıyla ve farklı uygulamaların halen sürdüğüne dikkate çekilerek ilgili yönergenin çıkarıldığı belirtilmiştir. Yönergenin 1. maddesi, uygulamanın kapsamını düzenlemekte ve hizmet sözleşmesi ya da iş ilişkisinden doğan alacakların yönerge ile korunacağını belirtmektedir. Ayrıca üye ülkelerin istisnai olarak hizmet sözleşmesinin özel koşullarından doğan sebeplerle ya da bu yönergedekine benzer güvenceler sağlamış olmak koşulu ile belli kategorideki alacakları direktifin kapsamı dışında bırakmalarına olanak tanımıştır. 2. maddede hangi hallerin iflas sayılacağı düzenlenmiştir. Direktif, bu haller sebebiyle üye ülkelerin

belirlenmiş bir tarihten geriye doğru işçi alacaklarını garanti altına alabilecek bir garanti fonu oluşturmak için gerekli düzenlemeleri yapmalarını öngörmüştür (Alpar, 2002:6).