• Sonuç bulunamadı

1. LATİN AMERİKA’NIN GENEL SOSYAL KORUMA ve SOSYAL POLİTİKA

1.5. Ekonomik Krizler ve Neoliberalizm 72 

1.5.2. Latin Amerika’da Sosyal Güvenlik Reformu 77 

Son 30 yıl içinde ülkelerin refah rejimlerini ve algılarını doğrudan etkileyen bir dizi sosyoekonomik, siyasi ve kültürel olay meydana gelmiştir. Küreselleşmenin ve teknolojik ilerlemelerin de kolaylaştırıcı etkileriyle sermaye ve üretim hızla ucuz emek bölgelerine kaydırılmış, her alanda bir alternatif teşkil eden Doğu Blok’u yıkılmış ve böylelikle uzlaşmacı endüstri ilişkilerine olan ihtiyaç eskiye göre daha azalmıştır. Dolayısıyla bu ihtiyaca göre tasarlanmış refah rejimleri de “reform” adı altında değiştirilmeye, yeniden tasarlanmaya başlamıştır. Bu değişim genellikle emek piyasasından ve sosyal güvenlik uygulamalarından başlamış ve yönü, önceki kazanımların aşındırılması şeklinde olmuştur.

Bir ülkede sosyal güvenliğin kapsamının ve düzeyinin, o ülkenin sosyal haklara verdiği önem ve ideolojik yapı, politik geçmiş ve yapılanma kadar, hatta belki de daha çok oranda, o ülkedeki işçi sınıfının sahip olduğu güç ve potansiyel tehdit oluşturma düzeyi tarafından belirlendiği ileri sürülmektedir. Dolayısıyla refaha ilişkin alanlarda reforma gidilirken, ülkeler arasında fark yaratan önemli noktalardan

78

biri, işçi sınıfının nispeten güçlü olduğu ülkelerde, bu sınıfı ikna etmenin kritik önemde olması ve bu nedenle daha ılımlı adımlar atılması ile tersi durumlarda daha radikal politikaların uygulanabilmesidir.147

Sosyal güvenlik alanındaki reformlar yapısal ve yapısal olmayan reformlar olarak iki kategoride incelenebilir. Yapısal olmayan reformlarda, mevcut sosyal güvenlik modeline bağlı kalınır, sosyal güvenlik sistemi finansal olarak güçlendirilmeye çalışılır ve hak kazanma koşulları sıkılaştırılır. Yapısal reformlar olarak adlandırılan ikinci tür reformlar ise mevcut sosyal güvenlik modelini tamamen tasfiye ederek ya da ona alternatif bir sistem oluşturarak veya özel sektöre dayalı bir sistemle tamamlayarak radikal bir dönüşüm gerçekleştirir.148 Bu radikal dönüşümler özellikle neoliberalizm ile birlikte hızlanmıştır. Dünya Bankası bu süreçte ülkelere sunduğu teknik, idari ve finansal desteklerle yapısal reformların en önemli destekçisi konumundadır.

Yapısal reformlar, Dünya Bankasının da önerileri ışığında iki ya da üç ayaktan oluşabilir. Birinci ayağında, sistem tarafından kapsanan herkese asgari bir düzeyde yaşlılık aylığı, malullük aylığı, ölüm aylığı gibi sosyal sigorta yardımları sağlayan bir kamu sosyal güvenlik rejimi bulunmaktadır. İkinci ayakta, geleneksel dayanışma ya da dağıtım sistemi yerine monte edilmiş, bireysel sorumluluğa ve tasarruflara dayanan zorunlu özel emeklilik programları bulunur. Son ayakta ise nüfusun gelir düzeyi nispeten yüksek kesimlerine yönelik gönüllü bireysel emeklilik programları yer alır.149

Reform sürecinde Dünya Bankasının bu önerilerini de dikkate alan Latin Amerika’da sosyal güvenlik konusu birçok ilki barındırması bakımından önemlidir. Bu ilklerin başında emeklilik sisteminde gerçekleştirilen köklü dönüşüm gelmektedir. Reform öncesinde uygulanan dağıtım sistemi; prim ödemelerinden kaçınma, nüfusun yaşlanması, yetersiz belirlenmiş katkı tutarları, erken emeklilik,

147 Meryem Kurtulmuş Kıroğlu, “Sosyal Güvenlik Sistemlerinin Yeniden Yapılandırılması: AB ve

Latin Amerika Ülkelerinde Emeklilik Reformları”, İktisat Dergisi, Sayı: 478, Ekim 2006, s.18.

148 Carmelo Mesa-Lago (c), “Myth and Reality of Pension Reform: The Latin American Evidence”,

World Development, 2002, Vol. 30, No. 8, s.1310.

149 World Bank, “Averting the Old Age Crisis: Policies to Protect the Old and Promote Growth, New

79

yetersiz yatırım politikaları, faydaların katkılara göre cömert ve eşitsiz dağıtılması, yüksek yönetim giderleri ve diğer yönetim sorunları gibi olumsuzluklar nedeniyle emeklilik sisteminin genel nakit dengesini bozduğu için eleştirilmiştir.150 Bu nedenle reformun ana çatısı bireysel kapitalizasyon sisteminin getirilmesine dayanmıştır. Böylelikle hem sermaye piyasasının oluşumuna katkı sağlanması hem de sisteme yapılan katkılar ile sonuçta alınan emeklilik ödemeleri arasında bir dengenin kurulması amaçlanmıştır.

Reform çağrılarının artmasında doğrudan rol oynayan bir gelişme de bölgenin 1980’li yıllarda yaşadığı büyük ekonomik krizdir. Bu kriz sonucunda bölgenin büyük bölümünde zaten yüksek seviyelerde bulunan işsizlik ve kayıtdışı çalışma daha da yükselmiştir. Böylece Latin Amerika genelinde sosyal güvenlik sistemlerindeki sorunlar daha da ağırlaşmış, finansal ve aktüeryal dengesizlik daha da artmıştır. Sosyal güvenlik sistemlerindeki bu finansal zorluklar, sosyal güvenlik harcamalarının ekonomik büyümeyi engellediği iddialarının çok daha yüksek sesle dile getirilmesine yol açmıştır. Yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranının daha düşük olduğu azgelişmiş ülkelerde bile yakın gelecekte benzer sorunların ortaya çıkacağı; bu nedenle devletlerin sosyal sigorta yerine zorunlu özel emeklilik programlarını bir an önce uygulamaya sokması gerektiği savunulmuştur.151 Ayrıca, 1950’li ve 1960’lı yıllardaki demokratik kalkınmacı hükümetlerin Avrupa tipi bir refah devleti yapısına ulaşmak amacıyla benimsedikleri politikaların artık geçerliliğini yitirdiği iddiası da sosyal güvenlik reformlarını meşru kılmak için öne sürülen temel gerekçe olmuştur.152 Bu çerçevede, birçok Latin Amerika ülkesi bireysel emeklilik hesaplarına dayanan yeni bir model uygulamaya başlamış ve bu model ya önceki klasik dağıtım sistemine dayanan emeklilik modelinin yerini almış ya da bazı ülke örneklerinde görüleceği üzere, onunla birlikte ve onu pekiştirecek şekilde uygulanmaya başlamıştır.

Aslında sosyal güvenlikteki bu değişiklikler, çok daha kapsamlı bir dönüşümün sadece bir ayağını oluşturmuştur. Latin Amerika’da radikal bir sistem dönüşümü gerçekleşmiş, bunun da kaçınılmaz olarak sosyal politika üzerine bazı yansımaları

150 Usami(b), a.g.m., s.160. 151 Kıroğlu, a.g.m., s.26.

80

olmuştur. İlk olarak, II. Dünya Savaşından itibaren aralıksız sürdürülen ithal ikameci kalkınma stratejisinden vazgeçilerek, ihracat temelli kalkınma politikasına geçilmiştir. Buna paralel olarak, ithal ikameci dönem boyunca son derece katı olduğu ileri sürülen endüstri ilişkileri de reformlarla daha esnek bir hale getirilmiştir. Neoliberal politikalara doğru yaşanan bu keskin dönüşümde askeri ve otoriter yönetimler kilit rol oynamıştır. Doğal olarak sosyal politika, devletin içinin boşaltıldığı ve çok az bir işlevsel gücü kalmış residual kurumlara dönüştüğü bu süreçten doğrudan etkilenmiştir.153 Ancak sosyal güvenlikteki bu dönüşümün uluslararası örgütlerin ülkeler üzerindeki etki derecelerine ve mevcut siyasi ortama göre ülkeler arasında değişkenlikler gösterdiği belirtilmelidir.

Sosyal politika reformunun asıl ilgi alanı sosyal sigorta kurumlarının yeniden yapılandırılması, prim ödemeye dayalı dayanışma esaslı sigorta fonlarının yerine bireysel tasarruf programlarının getirilmesi ve böylece özel şirketlerin kapsam ve etkinliğinin arttırılması konularına yönelik olmuştur. Bu reformlar, sosyal korumanın güçlendirilmesi amacından çok, mali açıkları azaltma amacına göre tasarlanmıştır.154

Latin Amerika’da sosyal güvenlik reformunu ilk uygulayan ülke, askeri idare altındaki Şili’dir. 1981 yılında başlatılan ve bireysel kapitalizasyon sistemine tam bir geçiş anlamını taşıyan reform süreci adeta bir devrim niteliğindedir ve insanların tüm dünyada emeklilik programlarına bakışını köklü biçimde değiştirmiştir. Liberal politikalara tam bir geçiş anlamındaki 1973 askeri darbesi öncesinde Şili’de işsizlik, iş kazası, aile yardımları, konut kredileri, yaşlılık, emeklilik ve sakatlık ile sağlık sigortasının dahil olduğu çok sayıda sosyal sigorta uygulanmıştır. Bu farklı sigorta kolları askeri rejim tarafından birleştirilerek, o dönemde neredeyse tamamen iflas etmiş durumda bulunan ulusal emeklilik sistemi, özel sektör tarafından idare edilen, fon takibi yapılan ve önceden belirlenmiş katkıların artık sadece çalışanlar tarafından ödenmesine dayanan tamamen farklı bir sisteme dönüştürülmüştür.155 Prim ödeme yükümlülüğünün yalnızca çalışanlarca üstlenilmesi, yeni sistemin en sakıncalı tarafını teşkil etmiştir.

153 Usami(a), a.g.m., s.141.

154 Barrientos, Gideon and Molyneux, a.g.m., s.760.

155 Olivia S. Mitchell, “Social Security Reform in Latin America”, Federal Reserve Bank of St.

81

Reformun ilk sonucu, sağlık sigortasının emeklilik yardımları ve diğerleri olarak ikiye bölünmesi olmuştur. Prim ödemeli emeklilik sistemleri bireysel kapitalizasyon yöntemi ile hayata geçirilmiş; sağlık sigortası da işçilerin gelirlerinin küçük bir parçasını bir kamu sağlık fonuna ya da bir dizi özel sağlık sigortası planına yatırdıkları bir yapı temelinde yeniden organize edilmiştir. Bunların dışındaki diğer programlar devletin sorumluluğunda kalmaya devam etmiştir.156 Tekrar vurgulamak gerekirse, Şili sosyal sigorta reformu, özellikle de emeklilik reformu, diğer Latin Amerika ülkeleri için bir model olmuştur.

İki temel ayağı bulunan bu yeni sistemin, özel sektöre dayalı emeklilik programı çok daha fazla ilgi çekmiş ve daha çok tartışılmıştır. Yeni düzenlemeyle, kayıtlı sektörde çalışan herkesin kazancının %10’unun özel sektörün idaresindeki emeklilik fonlarına yatırılması zorunlu kılınmıştır. Buna ek olarak, dul ve yetim aylıkları ile sakatlık riskleri için de %2,5-%3,7 arasında bir oranda prim ödenmesi kararlaştırılmıştır. Bir başka yenilik olarak, sigortalılara emekli olduklarında alacakları emeklilik aylıklarını yükseltmek için %10’a kadar daha fazla prim ödeme imkanı sunulmuştur. Son olarak, çalışanlara sağlık, analık ve gebelik için de fazladan %7 prim yatırma yükümlülüğü getirilmiştir. Tüm bu düzenlemelerin ardından, özelleştirilmiş yeni sistemde çalışanların üzerindeki toplam zorunlu prim yükü oranı %19,5 ile %20,7 arasında değişen bir büyüklüğe ulaşmıştır. Hatta kamu sektöründe bu oran, %27 civarında olmuştur.157 Dolayısıyla bu yeni sistemin sosyal güvenliği, toplumun genelini ilgilendiren bir mesele olmaktan çok, sadece çalışanlara ait bir sorun gibi gördüğü sonucu çıkarılabilir. Ayrıca bu sistemin, çağdaş sosyal devlet olmanın en temel özellikleri arasında sayılan, “toplumun refah ve huzurunu eşit oranda sağlama” ve “tüm bireylerin toplumsal mirastan eşit pay almalarını mümkün kılma” ilkeleriyle çeliştiği de belirtilebilir.

Şili ulusal sisteminin diğer ayağı olan ve daha az tartışılan düzenleme ise hükümet destekli yaşlılık sigortasıdır. Bu düzenleme, özel emeklilik fonu asgari bir

156 Barrientos, a.g.m., s.142.

82

gelir yaratmak için çok yetersiz olan çalışanlara devlet tarafından ödenen bir taban niteliği taşımıştır.158

Şili’nin ardından birçok bölge ülkesi de benzer reformları uygulamıştır. Ancak bölgenin büyük ekonomileri içinde sadece Meksika, sisteminin hemen hemen tamamını kapitalizasyon sistemine dönüştürmüştür. Nitekim aldığı radikal sosyal güvenlik önlemleri açısından, emeklilik sigortasının özelleştirilmesinden ve yoksullara yönelik uyguladığı sıkı programlardan da açıkça görülebileceği gibi Meksika, piyasa mekanizmasına dayalı reformlar konusunda Şili’den sonraki en istekli ülke olarak göze çarpmaktadır. Brezilya’da ise emeklilik sisteminin özel sektör çalışanlarının dahil olduğu bölümünde dağıtım sistemi aynen devam ettirilerek; kamu çalışanlarının dahil olduğu kısımda ise katkısız emeklilik sigortası katkılı bir hale dönüştürülerek bir reform gerçekleştirilmiş ve bunların yanı sıra, evrensel bir sağlık sistemi başlatılmıştır.159 Bu kısa değerlendirmeler ışığında, Latin Amerika’daki ülkeler ikameci, karma ya da tamamlayıcı ve paralel reform yapanlar olarak üç gruba ayrılabilir. Bu grupların özellikleri şu şekilde açıklanabilir:

- İkameci reform kapsamında tam bir dönüşüm ve özelleştirme yaşanmış ve kamusal sistem yeni girişlere kapatılmıştır. Bu model temelde, tamamı kişinin kendisi tarafından finanse edilen ve yatırımlara yönlendirilmiş bireysel sigortalı hesaplarına dayanan ve özel sektör gibi işletilen (Meksika’da bu sistem kamusal ya da karma kurumlar tarafından da işletilebilmektedir) bir sisteme dayanmaktadır. Katılımın zorunlu tutulduğu bu sistem dahilinde yapılacak ödemeler ise bireysel hesaplarda saklanan ve emeklilik zamanında hesaplanacak olan toplama bağlı olduğundan, baştan tanımlanmamıştır. Bu sistemin en başta gelen uygulayıcıları Şili (1981), Bolivya (1987), Meksika (1997) ve El Salvador (1998)’dur.160

Karma sistemde, kamusal sistem tamamen sona erdirilmemiş, ancak reforme edilmiştir ve yeni sosyal güvenlik sisteminin birleştirilmiş 2 zorunlu ayağından biri

158 Kıroğlu, ag.m., s.27; Mitchell, a.g.m., s.15. 159 Usami(a), a.g.m., s.138.

160 John Turner, “Social Security Privatization in Latin America”, Economics Team AARP Public

83

haline gelmiştir. Bu sistemde tüm çalışanlar zorunlu sosyal güvenlik programına ve zorunlu bireysel hesap programına katılmaktadır. Bu ikili zorunlu sistem içindeki kamu ayağı, primli sisteme dayanmakta ve temel bir emeklilik aylığı olarak önceden tanımlanmış ödemelerde bulunmaktadır. Sistemin diğer ayağını teşkil eden ve tamamen bireysel katkıya dayalı kısımda ise önceden tanımlanmamış yardımlar yer almakta ve hem sadece özel ya da sadece kamusal hem de karma biçimde yönetilmektedir. Bu yeni sistemin en önemli işlevi, tamamlayıcı emeklilik ödemesinde bulunmaktır. Bu modelin en başta gelen uygulayıcıları Arjantin (1994) ve Uruguay (1996)’dır. Arjantin’deki model sisteme yapılan katkı miktarıyla ilişkiliyken, Uruguay’daki model kazanç miktarıyla ilişkilendirilmiştir. Ayrıca Uruguay’da düşük gelirli kesim, geleneksel sisteme tabi olmaya devam etmiştir. 161

Paralel reform modelinde de sistemin kamusal ayağına son verilmemekte; ancak Peru’daki gibi kısmen ya da Kolombiya’daki gibi tamamen reforma tabi tutulmakta ve kamusal sistemin tekeline son vermek üzere onunla rekabet edecek yeni bir bireysel kapitalizasyon sistemi oluşturulmaktadır. Çalışanlar biri hükümet tarafından diğeri ise özel sektör tarafından idare edilen sistemlerden hangisine katılacaklarını kendileri seçer. Bu modelin önde gelen uygulayıcıları arasında Peru (1993) ve Kolombiya (1994) en başta sayılabilir.162

Sonuç olarak Latin Amerika’da sanılanın aksine, reformlar sonucunda oluşmuş ve bölgenin tamamında geçerli tek bir sosyal güvenlik modelinden bahsedilemez. Nitekim bazı bölge ülkeleri önceden belirlenmiş katkı esasına dayalı bireysel hesap modelini, finansal sorunlar yaşayan kamu emeklilik sisteminin yerine monte ederken, diğer ülkeler bu ikisinin bir arada uygulanmasından oluşan karma bir model izlemiş veya bireysel hesapları isteğe bağlı ve tamamlayıcı olarak sisteme dahil etmişlerdir. Dolayısıyla, Latin Amerika’daki bu model çeşitliliği karşısında bireysel emeklilik tasarruf hesaplarını değişen düzeylerde sisteme dahil eden çok sayıda emeklilik modeli bulunduğunu belirtmek daha isabetli olacaktır.

161 Mesa-Lago (a), a.g.m., s.9; Turner, a.g.m., 1. 162 Mesa-Lago (a), a.g.m., s.9; Turner, a.g.m., 1.