• Sonuç bulunamadı

1. LAİKLİK

1.2. LAİKLİK KAVRAMI

Philippe Ardant’ın ifadesiyle, “belirsiz amaçlı büyük mücadelelere konu olan”

laiklik kavramı, muğlak bir içeriğe sahiptir.34 Benzer şekilde, laiklik kavramını “tarifi zor ve tercümesi neredeyse imkansız” olarak nitelendirmek mümkündür.35

Dilimize Fransızcadan gelmiş olan “laik” kavramı, bu dile Eski Yunancadan gelmiştir. Bu kelimenin Yunancaya nereden geldiği ise bilinmemektedir.36

Eski Yunanda, “laos” veya “laikos” deyimi imtiyazlı bir sınıf sayılan ruhban dışındaki kimseler için kullanılmakta idi.37 Aynı şekilde, Homeros'un eserinde bu deyimin, “seçkin insanların emrinde şekilsiz ve örgütsüz bir yığını” anlatmakta olduğu

30 Baubérot, s. 35.

31 Vergin, Nur, 1994, “Din ve Devlet İlişkileri: Düşüncenin Bitmeyen Senfonisi”, Türkiye Günlüğü, n. 29 (Temmuz-Ağustos), s. 5-23.

32 Arsel, s. 173.

33 Erdoğan, Demokrasi, Laiklik, Resmi İdeoloji, s. 296.

34 Philippe Ardant, aktaran; Bockel Alain, “Laiklik ve Anayasa”, Laiklik ve Demokrasi, İmge Kitabevi, Ankara, 2001, s. 50.

35 Gunn, T. Jeremy, Din Özgürlüğü ve Laisite, (Çev: Hüseyin Bal, Ö.Faruk Altıntaş), Liberte Yayınları, Ankara, 2008, s. 3.

36 Taplamacıoğlu, s. 35; Aliefendioğlu, Yılmaz, “Laiklik ve Laik Devlet”, Laiklik ve Demokrasi, Ankara, İmge Kitabevi, 2001, s. 73.

37 Kitab-ı Mukaddes (Tevrat), ibrani dilinden Yunancaya çevrilirken, “laik” sözünden rahiplerin ve özellikle kendilerini Tanrıya verenler dışında kalan halk yığınları kastedilmekteydi. Taplamacıoğlu, s.

35.

7

sanılmaktadır.38“Laikos” din adamı olamayanlara verilen addır. Laik rahip sınıfından olmayan demektir. İlerleyen zamanlarda bu sözcüğe felsefe, siyaset ve hukuk açısından yeni anlamlar yüklenmiştir.39 Böylece laiklik, din adamları tarafından yönetilmeyen devlet ve toplum düzeni anlamını kazanmıştır.40

İnsanlık tarihine bakıldığında, başlangıçta sanat, bilim, felsefe ve hatta devlet anlayışının din içinde olduğu ve dini köklerden geldikleri görülür. Bu yönden laiklik bir tarih terimi olarak, din ile felsefenin, din ile bilimin; din ile sanatın ayrılması olarak tarif edilir. Aslında “laiklik, din ile felsefe, sanat, bilim, eğitim, hukuk ve siyaset ayrımıdır”

diye tanımlanırsa, hem yukarıda verilen, hem de devlet ve din ayrımını kucaklayan bir tanıma varılmış olur.41

Ancak günümüzde en çok atıfta bulunulan kavramlarından biri olmasına rağmen, laikliğin anlamı üzerinde fikir birliğine varılmış değildir.42 Bu durumun sebeplerinin başında, laikliğin Batı kökenli olması yatmaktadır. Ayrıca laikliğin çeşitli düzeylerinin ayırt edilmemesi de kafaları karıştıran sebepler arasındadır.43

Hafızoğulları bu durumu, “üzerinden nerede ise bir yüzyıl geçmiş olmasına rağmen, hala her kafadan bir ses çıkması karşısında, laikliğin pozitif olarak tanımlanmış, kapsamının ve sınırlarının gösterilmiş olduğunu görmüyoruz” sözleriyle ifade eder. Yazar’a göre, bugün laiklik tabiri caizse, “körün fili tarifine”

dönüştürülmüştür. “Oysa laiklik, hukukta uygulanmak zorunda olan ve uygulanagelen pozitif bir değerdir.……. Böyle olunca, bir şey hukukta uygulanıyorsa, normsa, o şeyin tanımını yapılması, kapsamının ve sınırlarının gösterilmesi zorunludur.”44

Özbudun, laikliği, “din hürriyeti” ve “din-devlet işlerinin ayrılığı” olarak iki başlık altında sınıflandırmaktadır. Din hürriyeti, vicdan ve ibadet hürriyetini de kapsar. Bu

38 Taplamacıoğlu, s. 35.

39 Bilge, Necip, “Atatürk Devrimlerinin Temel Ögesi Lâiklik”,Atatürk Düşüncesinde Din ve Laiklik, ATAM, Ankara, 1999, s.75

40 Kışlalı, s. 131; Benzer bir yorum için, bkz. Aliefendioğlu, s. 73.

41 Taplamacıoğlu, s. 36.

42 Erdoğan, Demokrasi, Laiklik, Resmi İdeoloji, s. 262.

43 Erdoğan, Demokrasi, Laiklik, Resmi İdeoloji, s. 262

44 Hafızoğulları, “Türkiye Cumhuriyetinin Devletinin Meşruiyeti Temeli Olarak Laiklik” s. 61.

8

hürriyet, herkesin dilediği dini inanç ve kanaate sahip olabileceği gibi dilerse hiçbir inanca sahip olmama hürriyetini de içerir. Din-devlet işlerinin ayrılığı ise çeşitli şartları içeren bir kavramdır. Yazar’a göre bir ülkede din-devlet işlerinin ayrılığından söz edilebilmesi için;

a) Resmi bir devlet dininin olmaması,

b) Devletin bütün din mensuplarına eşit davranması,

c) Din kurumlarıyla devlet kurumlarının ayrılmış olması,

d) Devlet yönetiminin din kurallarından etkilenmemesi gereklidir.45

Bir başka açıdan laiklik, dinin devlet işlerine karıştırılmaması ve buna karşılık devletin de dine karşı lehte veya aleyhte bir tavır takınmaması olarak açıklanabilir.46 Bu durumda laiklik, “din ve devlet işlerinin, yani yönetim ve dinin birbirinden ayrılması ve karşılıklı olarak özerk duruma gelmesi” dir.47

Yayla, laikliğin “tek bir anlaşılış ve yorumlanış biçimi olmadığına” dikkat çekerek kavramın felsefi, sosyolojik, siyasi ve hukuki olarak üç alanda ele alınabileceğini söylemektedir.48 Felsefi laiklik, “bilginin referansının Tanrısal olmaktan çıkartılıp, beşerî-rasyonel temellere oturtulması”dır.49 Bu anlayış, tabiatüstü güç tasarımlarına dayandırılan metafizik ve teolojik inanışları insanın ürettiği rasyonel bilgiden ayırmakta;

insanı anlamakta ve beşeri sorunları çözmede rasyonel bilgiyi üstün tutmaktadır.

Modern bilimlerin temelinde de laik ve rasyonel düşünce yatmaktadır.50 Sosyolojik anlamda laiklik ise, “dinin toplumsal hayattaki etkisinin asgariye indirilmesini;

toplumun büyük ölçüde sekülerize olmasını ifade eder. Bu ise, toplumsal kurum ve ilişkilerde dinsel bilgi otoritelerine başvurmanın yerini insan aklının ve yaşama pratiğinin almasını; kamusal alanda ‘’dünyaya dönük’’ ilgi ve duyarlılıkların ön plana

45 Özbudun, Ergun, Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, 2011, s. 79-87.

46 Dursun, Davut, Osmanlı Devletinde Siyaset ve Din, İşaret Yayınları, İstanbul, 1989, s. 85.

47 Dursun, s. 86; Benzer bir yorum için bkz. Başgil, Ali Fuat, Din ve Laiklik, Yağmur Yayınları, İstanbul, 2007, s. 160.

48 Yayla, s. 92; Erdoğan, Demokrasi, Laiklik, Resmi İdeoloji, s. 7; Aliefendioğlu, s. 74.

49 Yayla, s. 92; Erdoğan, Demokrasi, Laiklik, Resmi İdeoloji, s. 263.

50 Erdoğan, Demokrasi, Laiklik, Resmi İdeoloji, s. 263.

9

çıkmasını gerektirir.”51 Ancak Yayla’nın altını çizdiği önemli bir nokta, sosyolojik laiklikte önemli olan, bunun kendiliğinden olması, yani toplumu sekülerize etmeyi hedefleyen bir kamu otoritesinin insanlara dayatmada bulunmamasıdır.52 Siyasal anlamda laiklik ise, öncelikle bir siyasal örgütlenme ilkesidir. Devlet otoritesinin ve siyasal otoritenin meşruluğunun tanrısal değil, dünyevi bir kaynağa; yani halka dayanmasıdır.53 Hukuki anlamda laiklik ise, siyasal iktidarın kaynağıyla ilgili telakkinin laikleşmesinin bir sonucu olarak, “pozitif hukukun dinî kurallar yerine aklî esaslara dayanmasıdır.”54 Laik devlette yasalar, çağdaş hukuk verilerine dayandırılır. Bu konudaki referans pozitif hukuktur.55

Ancak uygulamada, Devletin yansızlığı tezini mutlak saymak gerçekçi sonuçlara götürmeyebilir.56 Sosyal kültürde var olan dini değerlerin hukuk düzenlerini ve politikasını etkilemesi kaçınılmaz olduğu gibi laikliğe de aykırı değildir. Zira devlet eğer demokratik bir biçimde yapılanmışsa, vatandaşların çeşitli türden duyarlılıklarına kayıtsız kalmadığı gibi dini duyarlılıklarına da kayıtsız kalamaz.57 Laiklik bakımından önemli olan nokta, bu tür düzenlemelerin “dinin gereği” olarak değil “toplumsal ihtiyacın karşılanması” adına yapılmasıdır.58 Bundan dolayı, devletin dini ihtiyaçları karşılamaya yönelik bazı düzenlemeler yapması –din ve mezhepler arasında ayırım yapmadığı müddetçe- laikliğe aykırı değildir. Dini bayram günlerinin resmi tatil olması gibi…59 Bir başka görüşe göre, “Hukukun, düzeni olduğu toplumun din ve ahlak değerlerinden etkilenmesi doğaldır. Ancak bu ne hukukun kaynağının ilahî olduğu ne de hukukun din düzeni olduğu anlamına gelir”.60 Öte yandan bu konuda, “hukukun ortaya çıkışını saf bir akılla ya da din-akıl çatışmasıyla açıklamak gerçekçi değildir. Evrimci bir bakış açısıyla hukukun, aklı da kapsayan ve dinlerin de bir parçasını oluşturduğu beşeri

51 Erdoğan, Demokrasi, Laiklik, Resmi İdeoloji, s. 263.

52 Yayla, s. 93.

53 Yayla, s. 93; Erdoğan, Demokrasi, Laiklik, Resmi İdeoloji, s. 264.

54 Erdoğan, Demokrasi, Laiklik, Resmi İdeoloji, s. 264.

55 Tayhani, s. 520.

56 Çağlar Bakır, “Türkiye’de Laikliğin Büyük Problemi”, COGİTO, Yaz, 1994, s. 109-115.

57 Arabacı, s. 11; Yayla, s. 94; Erdoğan, Mustafa, Anayasal Demokrasi, Siyasal Kitabevi, Ankara, 1999, s.

241-242.

58 Erdoğan, Anayasal Demokrasi, s. 241-242.

59 Erdoğan, Anayasal Demokrasi, s. 298; Başgil, Din ve Laiklik, s. 175; Çağlar, s. 115.

60 Hafızoğulları, Zeki, “Lâiklik”, Atatürk Düşüncesinde Din ve Laiklik, ATAM, Ankara, 1999, s. 281.

10

tecrübenin bir ürünü olduğunu söylemek daha gerçekçi olacaktır” 61 değerlendirmesini yapmak da mümkündür.

Kısaca, hukuk düzeninin laikliği “dini tümüyle görmezlikten gelmesi veya din kaynaklı sivil ve siyasal etkinlikleri bastırmayı hedefleyen normativiteyi içermesi değil, onun varlık ve meşruluğunun dine dayandırılmamasıdır.”62