• Sonuç bulunamadı

2. SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ TANIMI, ORTAYA ÇIKIŞI,

2.4. Sivil Toplum Kuruluşlarının Faaliyet Alanları

2.5.2. Kuruluş Yapılarına Göre Sivil Toplum Kuruluşları

Belirli amaçları gerçekleştirmek için kurulan örgütlerin kuruluş süreçlerinin geniş bir çerçevede değerlendirilmesi, bu örgütleri kuran kişi ve kurumların bilinmesi ve ona göre sınıflandırılması sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin değerlendirilmesi sürecine katkı sunabilir. Bu amaçla sivil toplum kuruluşlarının; siyasi iktidarlarla, uluslararası veya ulusal düzeyde faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlarla olan yapısal ve işlevsel bağlarının ortaya çıkarılması için kuruluş yapılarına göre bir sınıflandırma yapılmalıdır. Ancak unutulmaması gereken önemli bir konu da bu tür örgütlenmelerin

yasal ve fiili anlamda yapısal ve işlevsel durumları, içinde bulundukları toplumun siyasal, sosyal ve kültürel yapılarına bağlı olarak farklılıklar gösterebilir. Bu nedenle, yapılan bu sınıflandırmalar kesinlik ifade etmemektedir.

2.5.2.1. Yarı Resmi Örgütlenmeler

Sivil toplum kuruluşları gibi işlev gören bazı kuruluşların kuruluş süreci ve örgütsel yapıları yasal düzenlemelerle belirlenmiş ve bu örgütlere bazı meslek sahiplerinin veya bireylerin üye olma zorunluluğu getirilmiştir. Barolar, Tabip Odaları, Ticaret ve Sanayi Odaları vb. örgütlenmeler bu tür örgütlenmelerdir. Bu tür örgütlerin sivil toplum kuruluşu sayılıp sayılmayacağı konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Bu tür örgütlenmeler kuruluş şekilleri ve amaçları yönünden sivil toplum kuruluşlarından oldukça uzak görünmektedirler. Ancak faaliyetlerine bakıldığında birçok konuda sivil toplum kuruluşu gibi hareket ettikleri görülmektedir.

Türkiye’de bu tür örgütlenmelere sıklıkla rastlanmaktadır. Cumhuriyet’in kurulduğu ilk yıllarda uygulanan devletçi ekonomi politikaları bu tür örgütlenmelerin sayısını artırmıştır. Bu kuruluşlar sahip olduğu yetki ve sorumluluklar, devletle olan ilişkileri, üyelik koşulları ve gelir kaynakları açısından farklılıklar göstermektedir. Meslek odaları, ilgili meslek sahiplerinin üye olmaları zorunlu olan birer kamu hukuku tüzel kişisidir. Meslek dernekleri ise odalardan farklı olarak üye olma zorunluluğu bulunmayan kuruluşlardır (Gönel, 1998: 8). Ayrıca uzmanlaşma türü örgütlenme yerine coğrafi alan esasına göre örgütlenen sanayi ve ticaret odalarına da üye olma zorunluluğu bulunmaktadır.

Türkiye’deki ticaret ve sanayi odaları üzerinde yapılan çalışmalar, hükümetlerin ve kamu bürokrasisinin bu örgütler üzerindeki etkinliğini ve politik patronaj ilişkilerinin yaygınlığını ortaya koymaktadır. Bununla birlikte bu çalışmalar, Cumhuriyet dönemi boyunca devletle odalar arasındaki ilişkinin durağan bir çizgiye oturtulamadığı ve istikrarsız bir süreçte devam ettiği görülmektedir. Türkiye’de oda kategorisi pek çok farklı türde örgütlenmeyi içermektedir. Doktorlar, mühendisler, avukatlar gibi profesyonel grupların örgütleri, sanayi ve ticaret odaları ve ticaret borsalarıyla aynı yasal düzenlemelere tabi durumdadır. Bütün zorunlu üyeliğe dayanan örgütleri bir şemsiye altında toplayan bir kuruluş olan Odalar Birliği’nin kuruluşu 1950’li yıllara

1950’li yıllardan sonra bu tür örgütlenmelerin Türk siyasal yaşamındaki önemi giderek artmıştır. Özellikle bu süreçteki iktidar muhalefet mücadelelerinde taraf olarak siyasi yapıdaki hareketliliklere katkıda bulunmuşlardır. Bu nedenle bu kuruluşların 1982 Anayasası’nda çok dar bir alanda faaliyet göstermelerine müsaade edilmiştir (Bora, 2001: 265,270). Ancak, 1990’lı yıllardan itibaren gerek ekonomik yönden güçlenmeleri gerekse konjonktür gereği Türkiye’nin siyasal yaşamında önemli bir yere sahip olmaya başladığı görülmüştür.

2.5.2.2. Kuruluş Yapılarına Göre Bağımsız Sivil Toplum Kuruluşları

Sivil toplum kuruluşları, belirli amaçları gerçekleştirmek için gönüllülük esasına göre kurulmuş örgütlenmelerdir. Bu tür örgütlenmeler kuruluş yöntemi bakımından sivil toplumun özü olan gönüllülük esasını ön planda tutar. Siyasi partiler (iktidara gelene kadar), sendikalar, dernekler, vakıflar, kulüpler vb. örgütlenmeler bu türden sivil toplum örgütü olarak sayılabilir. Bu tür örgütlenmelerin toplumda ortaya çıkması ve faaliyetlerine devam edebilmesi için uygun toplumsal altyapı ortamının bireylere sunulması gerekmektedir. Öncelikle toplumda bağımsız sivil toplumun oluşması ve gelişmesi için, serbest piyasa şartlarına sahip ekonomik yaşamın bulunması, katılımcı demokrasi yapılanmasının oluşturulması ve örgütlenme kültürünün gelişmiş olması gerekli görülmektedir. Katı bir merkeziyetçiliğe sahip olan ve katılımcılık kültürünün gelişmemiş olduğu toplumlarda; siyasal iktidarlar ve kamu bürokrasisi bu tür bağımsız örgütlenmelere iyi bir gözle bakmaz ve örgütlenmelerini ve faaliyetlerini sürekli engellemeye çalışır.

2.5.2.3. Kuruluş Yapılarına Göre Bağımsız Olan Uygulamada Başka Kurum ve Kuruluşlara Bağımlı Kalan Sivil Toplum Kuruluşları

Liberal ekonomik yapının ve modern demokratik kuralların hakim olmadığı veya bu yapının çarpık ve kuralların farklı bir şekilde oluştuğu toplumlarda sivil toplum kuruluşlarının kuruluş süreçlerinde ve faaliyetlerini sürdürme aşamasında çok değişik durumlarla karşılaşılır. Özellikle ekonomik bağımsızlığı olmayan veya güdümlü olarak kurulan bazı örgütlenmeler sivil toplum kuruluşu olarak kabul edilse de bu kuruluşların amacı başka kurum ve kuruluşların yaşamasını veya gelişmesini sağlamaktır. Bu tür örgütlerden bazıları kanunun çizdiği alanda bir siyasal partinin veya siyasi iktidarın

altyapısı veya payandası olarak işlev görmektedir. Bu örgütlerin politikalarının belirlenmesinde örgüte üye olan veya örgütte yönetim görevi alan kişilerden daha ziyade bağlı oldukları siyasal ve yönetsel kurum ve kuruluşların etkinliği söz konusudur. Bu tür örgütlenmelere özgür bir siyasal ortamın olmadığı, demokrasi kültürünün gelişmediği toplumlarda sıkça rastlanmaktadır.

Siyasi iktidarı elde etmek için çalışan birçok siyasi parti kendilerine hareket genişliği ve etkinlik artışı sağlayabilmek için çeşitli türde örgütlenme yoluna gitmektedir. Bu tür örgütlenmeler sivil toplum örgütü tipi örgütlenmeler olmalarına karşın bazen illegal faaliyetlerde de bulunmaktadırlar. Türkiye’de 1980 öncesinde öğrenci ve gençlik olaylarında bu türden sivil toplum örgütlenmelerinin kullanıldığı sıklıkla ileri sürülmektedir (Birand, 1984: 45,46). Bu tür sivil toplum örgütlerinin ikinci bir kısmını ise, şiddeti ve terörü kendisine siyaset tarzı olarak seçmiş olan yasa dışı faaliyetlerde bulunan örgütlerin propagandasını yapma, bu örgütlere eleman ve maddi kaynak kazandırma ve bu örgütlerin kamuoyunda meşruiyet kazanmasını sağlama amacıyla kurulan sivil toplum örgütleri oluşturmaktadır. Yerel, bölgesel, ulusal ve uluslar arası alanda faaliyet gösteren ve resmi kuruluş amacı ile yerine getirdiği işlevleri arasında önemli farklılıklar olan birçok sivil toplum örgütüne rastlanmaktadır. Son yıllarda küresel boyutta terörle mücadele kapsamında yürütülen operasyonlarla bu tür sivil örgütlerin daha fazla gündeme geldiği görülmektedir.