• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

3.3. Baz Etkisi

Türkiye ekonomisinin yakın dönemine kıyasla 2000’li yıllarda nispeten uzun sayılabilecek 6 yıllık bir büyüme dönemine sahip olmasının ardındaki nedenlerden biri baz etkisidir. Bir ekonomide bir dönemdeki reel üretimin daralmasının ardından,

369 Bozdağlıoğlu, Yasemin Uyar, “Türkiye’nin İthalat ve İhracatının Eşbütünleşme Yöntemi İle Analizi (1990-2007)”, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, c. 9, sy. 3, 2007, ss. 213-224, s. 223.

370 Kumcu, Ercan, “İç Talep Büyüyor Ama Ekonomi Büyümüyor”, www.hurriyet.com.tr, 01.04.2008.

371 Günal, Mehmet, “Türkiye Ekonomisi Nereye Gidiyor?”, www.ortadogugazetesi.com.tr, ts., s. 1.

372 Tüsiad, 2007, a.g.e., s. 20.

sonraki dönemde üretimin eski düzeyine doğru sıçrama yapmasıyla, daralmayı takip eden bir veya birkaç dönem reel üretim artışı uzun dönemli eğilimin üzerinde olmakta ve büyüme oranı yüksek çıkmaktadır. 6 yıllık büyüme dönemi de, kriz yılı olan 2001 dikkate alınmadan değerlendirildiğinde yıllık ortalama %6.8’lik bir büyümeyi içermektedir. Fakat bu büyüme performansı kriz yılı ile birlikte ele alındığında baz etkisinin düzeyi tahmin edilebilmektedir.

Ekonominin 2001 ve 2009 yılındaki krizlerini de içeren 10 yıllık eğilimi GSYİH artışı baz alınarak izlendiğinde aşağıdaki grafik elde edilmektedir. Grafikte 1980-2001 döneminin ortalama büyüme oranı olan %3.8, uzun dönemli büyüme oranı olarak alındığında aynı eğilimin sürmesi varsayımına göre 2009 yılında ekonominin ulaşacağı GSYİH düzeyi sabit fiyatlarla tespit edilmiştir. Ayrıca 2002-2007 dönemi büyüme performansı eğilim olarak gösterilmiştir. Yıllık gerçekleşen GSYİH’nın da sabit fiyatlarla grafiğe alınmasıyla 2002-2007 büyüme döneminin uzun dönem içindeki yeri görülmektedir. Büyüme döneminin başladığı 2002 yılı, baz etkisinin büyümede ağırlıklı rol oynadığı bir yıl olmuştur373.

Grafik 3.3.1. Baz Etkisi ve Uzun Dönem Büyüme (1998 Sabit Fiyatlarıyla)

Kaynak: www.hazine.gov.tr

373 DPT, “Ekonomik Gelişmeler”, www.dpt.gov.tr, Eylül, 2003, s. 2.

Yalnızca 2002-2007 büyüme dönemi ele alındığında büyüme eğiliminin ekonominin uzun dönemli büyüme eğiliminden çok daha iyi bir görünüm sergilediği açıktır. Fakat büyüme dönemi, öncesindeki ve sonrasındaki krizle birlikte ele alınınca bir başka kesinliğe işaret etmektedir. Gerçekleşen büyüme uzun dönemli sürdürülebilir bir büyüme olmaktan çok, 2001 krizinin ardından ekonominin baz etkisi ile bir sıçrama yapmasıyla ve mali disiplinin yanında küresel koşulların da desteğiyle 6 yıllık bir döneme yayılan bir büyümedir. Dönemin ilk üç yılındaki ortalama %6.9’luk reel üretim artışı 2001 yılı ile değerlendirilince aynı oran %3.8 olmaktadır. Bu oran, ekonominin uzun dönemdeki büyüme eğilimine eşit bir değerdir. Dolayısıyla büyüme döneminin ilk yarısı olan 2002-2004 yıllarını kapsayan süreç, baz etkisinin ağırlığının hissedildiği bir zaman dilimidir. Nitekim 2004 yıl sonu itibarıyla ekonomi uzun dönemli büyüme eğilimine ulaşmıştır. Baz etkisinin uzunluğu; krizden sonra ekonominin uzun dönem büyüme ortalamasına ulaştığı zaman olarak dikkate alınırsa, ilk yıllar GSYİH düzeyinde bir sıçramayı göstermektedir.

2004 sonrasında gerçekleşen sabit fiyatlarla reel GSYİH artışı 2005-2007’yi kapsayan üç yılda yıllık ortalama %6.7 büyüme gerçekleşmiştir. Bu oran ise 6 yıllık büyüme dönemindeki orana yaklaşık bir değerdir. Dönemin son üç yılında baz etkisinden söz edilememekle beraber bu süreçteki büyüme eğiliminin de aşağı yönde olduğu yukarıdaki grafikten izlenebilmektedir. Büyüme dönemi 2001 kriz yılı ile birlikte ele alındığında ise yıllık ortalama %6.8 olan oran yaklaşık %5’e düşmektedir.

Aynı döneme 2008 yılındaki durgunluk eklendiğinde ise, yaklaşık olarak %4.5 yıllık ortalama büyüme rakamı çıkmaktadır. 2009 krizi de dahil edildiğinde ortalama büyüme oranı yaklaşık olarak %3.5’e düşmektedir. Bu oran eknominin 1980-2001 dönemindeki uzun dönem büyüme oranına (%3.8) yakın bir değerdir. Bahsedilen yıllık ve dönemlik ortalama değerler aşağıdaki tabloda verilmektedir.

Tablo 3.3.1. Dönemlere Göre Büyüme Performansı

1980-2001 2001 2002 2003 2004 2001-2004 2005 2006 2007 2005-2007 2002-2007 2008 2009

GSYİH % 3,8 -5,7 6,2 5,3 9,4 3,8 8,4 6,9 4,7 6,7 6,8 0,7 -4,7 Kaynak: www.hazine.gov.tr

1980-2009 dönemi için yaklaşık %3.8 yıllık ortalama büyüme oranı hesaplanmıştır.

(1998 öncesi yıllar 1987 serisine, 1998 ve sonrası yıllar ise 1998 serisine göre dikkate alınmıştır).

Reel GSYİH artışı için geçerli olan bulgular TÜİK tarafından üretim yöntemiyle açıklanan sanayi kesimi büyümesi için de geçerlidir. Baz etkisi gözetildiğinde 2001-2004 döneminde sanayi kesimi sabit fiyatlarla yıllık ortalama %3.65 artış göstermiş, aynı değer 2001-2007 dönemi için de yaklaşık %6 olmuştur. 2001-2007 dönemi için reel GSYİH artışı ise yaklaşık %5’tir. Benzer bir olgu yatırımlar için de geçerlidir.

Gayrisafi sabit sermaye stoku (GSSSO) değişimi 2001 krizinde %30’a varan küçülmenin ardından sonraki üç yılda ortalama %19.1 büyüme göstermiştir. 2001 yılı değerlendirmeye dahil edildiğinde ise yıllık ortalama değişim %6.5 olmaktadır. Sanayi kesimi büyümesi ve GSSSO değişimi de büyüme döneminin ilk yarısında reel GSYİH artışı gibi baz etkisine maruz kalmaktadır.

Büyüme dönemi boyunca polika tercihleri küresel sermayenin ve mali disiplinin desteğiyle fiyat istikrarını sağlayarak büyüme elde etmek yönünde olmuştur. Fakat büyüme hedefinde üretim yapısı, istihdam ve gelir dağılımı gibi unsurlar da gözetilmediğinde ekonominin dengeleri bozulmaktadır374. 6 yıllık büyüme dönemi öncesi ve sonrası ile 2001 ve 2009 krizlerini kapsayacak şekilde değerlendirildiğinde ise yüksek bir büyüme performansından bahsedilememektedir. Yukarıdaki tablodan 2009 yılı itibarıyla ekonominin tekrar uzun dönemli büyüme oranına (%3.8) ulaştığı görülmektedir. Bunun nedenleri ise gerçekleşen büyümenin kaynaklarında aranmalıdır.

Büyümenin kaynakları olarak başta küresel koşulların desteklediği dünya ticaret hacmindeki genişleme ve sermaye hareketleri gelmektedir. Bu olguların arka planındaki unsurlar ise, TL değerlenmesi ve ayrıca reel faizlerin dış dünyaya nispeten hala yüksek olmasıdır. Ekonominin nispeten istikrarlı bir duruma gelmesini sağlayan mali disiplinin

374 Oktay, Erhan, “Son Krizin Ekonomik ve Toplumsal Sonuçları”, Maltepe Üniversitesi İİBF Dergisi, sy.1-2, İstanbul, 2002, ss. 1-7, s. 7.

de büyümeye katkı sağladığı açıktır. Fakat Türkiye ekonomisi 2000’li yıllarda küresel ekonomiye daha sıkı bağlarla eklemlenirken, bu eklemlenmenin ekonominin uzun vadede aleyhine sonuç veren kanallarla gerçekleşmesi söz konusudur.

3.4. Dünya Konjonktürünün ve Dış Kaynakların Türkiye’nin Ekonomik