• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

3.4. Dünya Konjonktürünün ve Dış Kaynakların Türkiye’nin

3.4.1. İthalata Dayalı İç Talep Artışıyla Gelen Büyüme

3.4.1.6 Büyümenin İthalata Bağımlılığı

Türkiye ekonomisinde yüksek bir büyümenin gerçekleştiği dönemde ithalatın ihracattan hızlı artışta bulunması, büyümenin ithalata olan bağımlılığını açıklamaktadır.

İthalat bağımlılığında sektörel bazda gelişmelerin de gösterdiği gibi, yatırım ve verimlilik artışına dayalı bir ihracata dönük büyüme gerçekleşmemesinin sebebi, büyümenin değerli TL ile ithalat artışına dayalı bir iç talep artışıyla desteklenmesidir.

Bu tip bir politika tercihi, ekonominin 6 yıla uzanan bir büyüme sürecini yaşamasını sağlamış, fakat ekonominin sürdürülebilir büyüme açısından sahip olduğu zaaflarını derinleştirmiştir. Nitekim aynı üretim düzeyi için daha fazla dış ticaret açığı ve daha fazla cari açık vermek zorunda kalan bir ekonomik durum ortaya çıkmıştır.

397 İnandım, Şeyda, “Kısa Vadeli Sermaye Hareketleri ile Reel Döviz Kuru Etkileşimi: Türkiye Örneği”, Uzmanlık Yeterlilik Tezi, www.tcmb.gov.tr, Ankara, Kasım 2005, s. 29.

398 Aydoğan, a.g.e., s. 103.

Grafik 3.4.1.6.1. İthalata Dayalı İstihdamsız Büyüme (%)

Kaynak: www.tuik.gov.tr, www.hazine.gov.tr

Yukarıdaki grafikten, büyüme döneminde ihracatın aynı seviyesini korumasına rağmen; yurtiçi üretimin gereği olması yanında alternatifi de olan ara ve sermaye malları ithalatında belirgin artış izlenebilmektedir. Bu ithalat kalemlerinin GSYİH’ya oranı sürekli artarken, yıllık ortalama %6.8’lik bir büyüme oranına rağmen işsizliğin aynı seviyede kaldığı görülmektedir. 2004 yılında en yüksek büyümenin yakalanmasından sonra büyüme oranı düşerken ithal ara ve sermaye malı kullanımının artması ekonominin aynı üretim düzeyi için artık daha fazla ithal girdiye ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Yurtiçi üretimin katma değerini azaltan bu olgu yatırımı olumsuz etkilerken istihdam artışını da sınırlamaktadır. Nitekim, son yıllardaki ithalat bağımlılığı, işsizliğin temel etmeni haline gelmiş, iç talep güçlü olsa da ithalat da işsizlik de artmıştır399. Ekonominin ihracata dayalı bir büyüme gerçekleştirebilmesi için, tablonun aksi bir seyir göstermesi, ihracatın ithalattan daha hızlı artan bir seyir göstermesi gerekmektedir. Oysa küreselleşme sürecinde ekonomilerin küresel entegrasyonunda gelişmiş ülkeler dışındakiler için genellikle yukarıdaki tablo ortaya çıkmaktadır.

399 Güneş, Hurşit, “İşsizlik Yaratan Büyüme Sürdürülemez”, www.milliyet.com.tr, 24.08.2006.

Tablo 3.4.1.6.1. İhracat-İthalat Bağımlılığı

2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 Tüketim Malları İhracatı

/ Ara Malları İthalatı 38,8 50,4 49 48,5 45 42,5 37,9 35,6 31 41 İhracat /Ara Malları

İthalatı 76,9 103,3 95,7 95 93,5 89,6 85,8 86,6 87 102 Ara Malları İthalatı /

İthalat 66 73,4 73 71,7 69,2 70 71,4 72,7 75,1 70,6 İhracat / İthalat 51 75 70 68 65 63 61 63 65,3 72,4 Kaynak: www.tuik.gov.tr

Yukarıdaki tablo ihracat ve ithalat arasındaki bağımlılığı açıklamaya çalışmaktadır. Yurtiçi üretimde en fazla katma değer yaratabilecek kalem olan tüketim malları ihracatının, üretimde kullanılan ara malları ithalatına oranı 2001 kriz yılındaki geçici yükselişin ardından büyüme döneminin son yılına kadar düşme eğilimini korumuştur. %0.7 büyümenin gerçekleştiği 2008 yılında da azalmaya devam ederek

%31’e düşmüştür. İhracata yönelik büyümenin izlendiği göstergelerden olan bu oranın seyri, ithalata dayalı bir büyüme olduğunu vurgulamaktadır. Toplam ihracatın ara malları ithalatına olan oranı da kriz yılından itibaren benzer düşüş eğilimi göstererek

%90’ın altına inmiştir. Ara malları ithalatının toplam ithalat içindeki payı büyüme dönemi boyunca kısa dalgalanmalara rağmen seviyesini korumuş olmasına rağmen, gelişmekte olan bir ekonominin zaafı olmaya devam etmektedir. En hızlı artan ithalat kalemi ana metal sanayi grubundaki mallar olmuş, bu mal grubunu kimyasal madde ve ürünler grubu izlemiştir. Her iki grupta büyüme dönemi boyunca hızlı bir artışla 23 milyar $ seviyesine ulaşmıştır. Ayrıca motorlu taşıtlar ve römorklar grubundaki malların ithalatı da hızlı bir artışla 15 milyar $ düzeyine çıkmıştır. İhracat ve ithalatın bileşenlerindeki bu gelişmelere bağlı olarak da ihracatın ithalatı karşılama oranı düşüş göstermiştir. Dış ticaretteki yapısal açığın büyüme dönemi sonunda artarak sürmesi gelecek dönemler üzerinde baskı unsuru oluşturmaktadır.

İmalat malları ithalatında en fazla paya sahip olan kimyasal madde ve ürünler grubu büyüme dönemi sonunda yaklaşık 3 katına ulaşarak 24 milyar $ seviyesine çıkmıştır. Ana metal sanayi grubundaki malların ithalatı da hızlı artışla 5 katına ulaşarak

23 milyar $ olarak gerçekleşmiştir. İmalat malları grubunun alt kalemlerindeki bu gelişmeler de yukarıdaki yargıları destekler niteliktedir.

Dış ticaret verilerinden elde edilen bir bulgu da ihracat artışlarının daha fazla ithalat artışlarıyla mümkün olabilmesidir. İhracat artışlarının yeni yatırım kapasitelerinin yaratılmasından ziyade ara malı ithalatı artışı yolu ile kapasite kullanım oranlarının artışlarına dayalı gerçekleşmesi söz konusu olmaktadır400. Ara malları ithalatının sermaye mallarını ithalatından çok daha yüksek bir orana sahip olması ve daha fazla artış göstermesi bu yargıyı desteklemektedir.

Bu veriler ışığında Türkiye ekonomisinin dış ticarette yapısal sorunları bulunmaktadır. Bu sorunlar şöyle sıralanabilir; döviz kuru politikası ile dış ticaret hadleri etkileşimi, ihracatın ithalata yüksek oranda bağımlılığı, düşük kar marjı ile ihracatı sürdürülebilir kılma çabası ve teknolojik verimlilik artışlarının dünya rekabet ölçeğinde olmamasıdır401. Bu sorunlar dış ticaret hadlerini ve eğilimini etkilemektedir.

Bu bağlamda, büyümenin ihracat yerine Türkiye’de olduğu gibi iç tüketim talebinin artmasıyla hızlanması hammadde, enerji, sermaye ve teknoloji gibi önemli üretim faktörlerini yurtdışından ithal etmek zorunda olan ülkelerde döviz sorunu yaratabilmektedir402. Böylelikle ithalatın finanse edilememesi veya ileride sorun çıkabilecek şekilde geçici olarak finanse edilmesi, büyümenin bir döviz krizine yol açmasına ve bu kriz sonrasında ülke üretiminin gerilemesine neden olmaktadır403.

Sonuç itibarıyla, zaman içerisinde sınırlı olumlu gelişmeler olmakla beraber, Türkiye ekonomisi karşılaştırmalı üstünlükler temelinde rekabet baskılarının çok yoğun yaşandığı katma değeri düşük mallar yoluyla küresel pazarda yer alma dezavantajını yaşayan bir ülke konumundadır404. Gelinen noktada ise ekonomide değerli TL ile ithalata dayalı iç talep artışıyla gelen hızlı büyüme tercihi aksi yönde değişme zorunluluğundadır. İç talep kontrolü ile aynı üretim düzeyi için gittikçe artmayan ithalat

400 Eşiyok, B. Ali, “Türkiye Ekonomisinde Üretimin ve İhracatın İthalata Bağımlılığı, Dış Ticaretin Yapısı: Girdi Çıktı Modeline Dayalı Analiz”, Uluslararası Ekonomi ve Dış Ticaret Politikaları Dergisi, www.uedtp.org.tr, İstanbul, Ocak 2008, ss. 117-160, s. 153.

401 Erkılıç, a.g.e., s. 87.

402 Özel, a.g.e., s. 12.

403 Özel, a.g.e., s. 12.

404 Türker, M.Tuba, Dışa Açık Büyüme: Türkiye Örneği, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir, 2006, s. 188.

gerekliliği sağlanarak, aşırı değerli TL yaratılmadan düşük reel faizler hedeflenerek yapısal değişimlerin de desteğiyle sürdürülebilir bir büyüme tercihi benimsenme zorunluluğu vardır.