• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

3.4. Dünya Konjonktürünün ve Dış Kaynakların Türkiye’nin

3.4.2. Küresel Likidite Bolluğunun Büyümeye Katkısı

3.4.2.4 Büyüme Döneminde Dış Borç Gelişmeleri

Bir ekonominin dış kaynak kullanımına bağlı olarak gerçekleşen dış borçlanma olgusu, küreselleşme sürecinde bir çok ekonomi için kısa süreli spekülatif büyüme devreleri yaşanmasına yol açmıştır. Türkiye ekonomisinin son dönemde yaşadığı istihdamsız ve ithalata dayalı iç talep artışıyla gelen büyüme dönemi de milli gelire oranı düşmesine rağmen miktar olarak daha yüksek bir dış borç stoku ile mümkün olmuştur. Bu açıdan uluslar arası ülke deneyimleri istihdamsız büyümenin yalnızca Türkiye’ye özgü olmadığını ve aslında sıcak para akımlarıyla ve dış borçlanma ile finanse edilen spekülatif büyümenin ayrılmaz bir parçası olduğunu göstermektedir448. İstihdam konusunda olduğu gibi cari işlemler dengesi açısından da ekonominin gösterdiği büyüme performansı kalıcı olmaktan uzaktır. Nitekim, Türkiye gibi birçok gelişmekte olan ülkede görüldüğü gibi cari açıkların izlediği devresel gelişim dış borçları ödemek için yeniden dış borçlanma kısır döngüsüne işaret etmekte ve bu sebeple cari fazla vermek ve özellikle ithalatı azaltmak için TL’nin değer kaybetmesinin gerekli olması ekonomideki dengesizliği hep bıçak sırtında tutmaktadır449.

Aşağıda Türkiye ekonomisinin son büyüme dönemini içeren 2000’li yıllardaki dış borç stoku gelişmeleriyle hazırlanan tablo yer almaktadır.

448 Yeldan, Erinç, “İstihdamsız Büyüme, İstihdamsız Toparlanma”, www.cumhuriyet.com.tr, 19.08.2009.

449 Yentürk, 2007, a.g.e., s. 15.

Tablo 3.4.2.4.1. Dış Borçlar (Brüt - milyar $) zorunda kalmıştır ve bunun kaynağı ihracat gelirlerinin ithalattan hızlı artışı değil kısa süreli büyüme devrelerinin de kaynağı olan spekülatif yabancı sermayeyle finanse edilen dış borçlanma olmuştur450. Rezerv miktarındaki hızlı artış küresel entegrasyon sürecinde ulusal ekonomiler için zorunluluk haline gelmiştir. Dış borç stokunun dolar bazında yıllık artışı ise büyüme döneminin neredeyse her yılında reel GSYİH artışından fazla olmuştur. Yıllık ortalamalara göre %6.8 büyüme oranı, yaklaşık %14 dış borç artış oranı (dolar bazında) ile birlikte değerlendirildiğinde, ekonominin dış kaynaklara olan

450 Yeldan, 2004, a.g.e., s. 25.

bağımlılığı açıkça görülmektedir. Geçmişte de olduğu gibi, büyüme döneminde de Türkiye ekonomisinde dış borçlanmada asıl amaç tasarruf yetersizliklerini gidermek değil, ödemeler bilançosu dengesini sağlamak olmuştur ve bu borçlar özellikle de ara malı ithalatının finansmanında kullanılmıştır451. IMF değerlendirmelerine göre kısa vadeli dış borç stoku, ihracat gelirlerinin %35-40 seviyesine yükseldiğinde ekonomi krize açık hale gelmektedir452. Türkiye ekonomisinde ise bu gösterge, büyüme dönemi boyunca IMF tarafından kabul edilen seviyenin üzerinde seyretmiştir. Bu nedenle krize açık halde 6 yıla uzanan büyüme performansı, küresel likidite bolluğunun sağladığı avantajla sürdürülmüştür. Dönemde ekonomi yıllık ortalama %6.8 büyürken, dış borç servisinin milli gelire oranı ortalama olarak %8.4 olmuştur. IMF kriterlerine göre453 reel GSYİH artışından küçük olması gereken bu oran Türkiye ekonomisini riskli hale getirmektedir. Gelir artışından fazla dış borç ödemesi gerçekleştiren ekonomi, borçlanarak ve dışarıya kaynak aktararak spekülatif ve istikrarsız bir büyüme gerçekleştirmektedir. Yüksek dış borçlanmanın gerçekleştiği büyüme döneminde borç stokunun borçlulara ve vadeye göre dağılımı aşağıdaki grafikte yer almaktadır.

Grafik 3.4.2.4.1. Dış Borcun Kompozisyonu (Brüt milyon $)

0 20000 40000 60000 80000 100000 120000 140000 160000

2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009

Kısa Vade Özel Kesim Kısa Vade Kamu Kesimi

Uzun Vade Özel Kesim Uzun Vade Kamu Kesimi

Kaynak: www.tcmb.gov.tr

451 Karagöz, Kadir, “Türkiye’de Dış Borçlanmanın Nedenleri Ekonometrik Bir Değerlendirme”, Sayıştay Dergisi, sy. 66-67, 2007, ss. 99-110, s. 104.

452 Opuş, Sevda, “Dış Borçlanmanın Sınırı ve Türkiye”, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, sy. 19, 2002, ss.183-206, ss. 188-189.

453 Opuş, a.g.e., ss. 188-189.

Büyüme döneminde yıllık ortalama rakamlara göre GSYİH’da %1’lik bir büyümeyle beraber toplam dış borç stokunda yaklaşık %2.3’lük bir artış gerçekleşmiştir. 2008 yılı sonu itibarıyla dönem başındaki değerlerine yakın olan toplam kamu dış borç stokunda kısa vadeli borç miktarı ekonomi için yüksek risk taşımamaktadır. Kamu kesimi dönem boyunca kısa dalgalanmalara rağmen dış borç stoku seviyesini korurken, dış borçların 2 katına ulaşmasında etken olan özel sektörün borçlanmasıdır. Özel sektörün uzun vadeli borçlanma imkanı bulabildikçe dünya piyasalarından borçlanması, ekonominin borçlu yapısının yanı sıra kısa vadeli risklerini de azalmaktadır. Dış borç stokundaki çarpıcı yükselişe yol açan özel sektör, dönemdeki küresel likidite bolluğu sayesinde borçlanmasını piyasaların el verdiği ölçüde uzun vadeli yapabilmiştir. Bunun yanında ulusalar arası sermaye akımlarının hacmindeki artışın da bu tabloda oldukça etkisi vardır. Vade açısından nispeten olumlu gelişmelere rağmen, yukarıda da değinildiği gibi kısa vadeli dış borçların ihracat gelirlerine oranı

%50 düzeyinde seyrettiğinden dolayı ödemeler dengesi açısından kısa vadeli dış borçlar risk unsuru olmaya devam etmektedir.

1990’lı yıllar boyunca yatırım ve sanayi ara mallarında yeterli oranda üretim kapasitesi genişlemesi yaratılamamasından dolayı dışa açık dönemde ithalat ihracattan daha hızlı artarak büyümeyi ithalat artışına bağımlı kılmış, dolayısıyla dış borçlar üzerinde baskı oluşmuştur454. 2002-2007 büyüme döneminde de aynı olgu ortaya çıkmıştır. Bu sefer kamunun yerine özel sektörün yüksek düzeyde dış borçluluğu oluşurken, büyüme yine ithalata ve sermaye girişlerine bağımlı halde sürmüştür.

Türkiye ekonomisinin genel bir özelliği olarak reel gelir kayıplarının da iç tasarrufları olumsuz etkilemesiyle beraber özel tasarruflarda oluşan açık dış borçlanmayı kaçınılmaz kılmış, dolayısıyla dış kaynak temelinde bir büyüme yaşanmıştır455. Nitekim finansal sistemi yeterince olgunlaşmamış bir ekonomi olan Türkiye’de 1989 yılında 32 sayılı kararla gelen finansal serbestlik, reel ekonomi ile finansal ekonominin birbirinden kopmasına yol açmış ve ekonomide sıcak para girişine dayalı spekülatif büyümeyi

454 Kara, Mehmet, “Türkiye’nin Ekonomik Büyüme Sürecinde Dış Borç Çıkmazı”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, c. 6, sy. 1, 2001, ss. 91-110, s. 101.

455 Düzgün, Recep, “Türkiye’de Özel Tasarrufun Belirleyicileri”, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, sy. 32, 2009, ss. 173-189, s. 186.

ortaya çıkarmıştır456. Bu nedenle yüksek dış kaynaklarla elde edilen bir büyüme, spekülatif olmakta ve ekonomide istikrarsızlık yaratmaktadır.

Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını yeterli seviyede tutamayan, ara malları ithalatını ve başta ham petrol gibi enerji ihtiyacında dış bağımlılığını alternatif enerji kaynaklarıyla azaltamayan bir ekonominin elde edeceği dış kaynak, dış borçların artışına yol açmakta, ekonomiyi dünya ekonomileri içinde borçlu ve yüksek riskli ekonomiler kategorisine dahil etmektedir. Kamunun dış borç stokunun azalmasına rağmen, özel kesimin borç miktarının artışıyla 2007 yılında 250 milyar $ düzeyine yaklaşan toplam dış borç, ekonominin kriz ya da durgunluk sinyalleri verdiği ortamda ülke için dünya piyasalarında yüksek risk unsuru olarak görülmektedir.

Küresel krizin de etkisiyle yaşanan 2009 yılındaki daralma dikkate alındığında, dış borçlanmanın ödemeler dengesi ve cari işlemler dengesi açıklarını finanse etmesinden dolayı, Türkiye ekonomisinde büyümenin cari açığa ihtiyacının, yapısal gelişmelerle azaltılması gerekmektedir. Bu sebeple, cari açığın büyümenin bir maliyeti olduğu kabulü son derece tartışmalıdır ve azaltılması için tedbirler gerekmektedir. Cari açığa alınabilecek önlemler ise; yurtiçi verimlilik artışının sağlanması, rekabet gücü yüksek sektörlere odaklanılması, ithal ara malları ve enerji bağımlılığının olabildiğince azaltılması gibi makro ve mikro ekonomik tedbirlerdir457.