• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1.4. İktisadi Büyümeye Teorik Yaklaşımlar

1.4.1. Klasik Büyüme Teorisi

İktisadi hayatın gelişmesiyle beraber ortaya çıkan iktisadi görüşlerden önde geleni Adam Simith tarafından öne sürülen görüşler olmakla birlikte geleneksel yaklaşım, Robert Malthus ve David Ricardo’nun da görüşleriyle şekillenmiştir. Smith, büyüme olgusunu inceleyen ilk iktisatçı olarak işbölümünün toplumun genel çalışması üzerindeki tesirlerini, bu etkilerin belirli birkaç sanayi eşyasında kendini nasıl gösterdiğini toplu iğne üretimi örneği üzerinden Ulusların Zenginliği adlı çalışmasında açıklamıştır93. İşbölümü sonucunda aynı sayıda kişinin iş miktarında sağlayabileceği büyük artışın; el yatkınlığının artırmasından, işin parçaları arasındaki vakitten tasarruf edilmesinden ve işi kolaylaştıran makinelerin icadından gerçekleşeceğini vurgulamıştır94. Nitekim uzmanlaşma ve işbölümü üretimle tüketim arasındaki doğrudan bağın koparak, üretimin toplumsallaşmasına neden olmaktadır95. Smith, işbölümü arttıkça emeğin verimliliğinin (işçi başına üretimin) artacağını öne sürmüş, büyümenin sürekli ve sınırsız bir olgu değil, sınırlı bir olgu olduğunu ve ekonomilerin nihayetinde durgun duruma ulaşacağını savunmuştur96. Sonuç olarak Smith’e göre işbölümü uzmanlaşmayı, uzmanlaşma verimliliği, verimlilik yatırımları, yatırımlar da kalkınmayı sağlamaktadır97.

İlk klasikler arasında olan R. Malthus da büyüme modelini nüfus artışı ve hasıla-çıktı büyüme hızları arasındaki uyumsuzluk üzerine inşa ederek, azalan getiriler

93 Smith, Adam, Ulusların Zenginliği, çev. Haldun Derin, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1948, s. 3.

94 Smith, a.g.e., s.8.

95 Akat, a.g.e., s. 65.

96 Dulupçu, Murat Ali - Özkul, Gökhan, “Klasik Büyüme Teorileri”, www.sdu.edu.tr, ts., ss.3-12.

97 Dülgeroğlu, s.32.

kanunun işlediğini öne sürmüştür98. Kaldı ki, klasik ekonomistlerin nüfusun büyümesiyle ilgili düşüncelerini geliştirdiği dönemde bir nüfus patlaması yaşanmaktaydı ve bu durum teorileri için ampirik baz oluşturmuştur99. Klasik büyüme teorisinde Smith’in görüşlerinden büyümenin kaynağı olarak iş bölümünün alındığı ve büyümenin temel özelliğinin sınırlı bir büyüme olduğu çıkarılabilmektedir100. Klasik büyüme teorisinin varsayımlarına göre101;

-Ekonomi tam rekabet ve tam istihdam koşullarındadır.

-Sermaye birikimini uyaran temel faktör kardır.

-Sanayi kesiminde teknik ilerleme hızlıdır.

-Tarım kesiminde teknik ilerleme yavaştır.

-Üretim fonksiyonu veridir.

-Ücretler kısa dönemde arz ve taleple belirlenirken, uzun dönemde asgari ücret düzeyinde sabit kalma eğilimindedir.

Ricardo’nun yaklaşımında tarımdaki azalan verimler nedeniyle sınırlı bir büyüme vurgulanırken, büyümenin başlıca kaynağının artık değerin verimli bir biçimde yeniden yatırımı olduğu işaret edilmektedir102. Modelde yatırımlar büyümenin itici gücü olmakla beraber103, klasik teori karamsar bir yaklaşım içindedir. Çünkü, klasikler kapitalizmin içsel dinamizmi ile ekonominin kendiliğinden büyüyeceğini varsaymışlar ve fakat bu büyümenin belli bir durgunluk noktasına kadar devam edeceğini ileri sürmüşlerdir104. Buna göre, ekonomi belli bir gelişme safhasının ardından azalan verimler kanunun geçerli olmasından dolayı durgunluk safhasına girecektir105. Modelin formelleşmesine en büyük katkıyı yapan Ricardo’ya göre durgun durum şöyle

98 Dulupçu - Özkul, a.g.e., ss.16-17.

99 Parasız, 2007, s. 79.

100 Mızrak, a.g.e., s. 31.

101 Acar, a.g.e., ss. 61-63.

102 Mızrak, a.g.e., s. 25.

103 Şahin, Necmettin, Türkiye’nin Dışa Açık Büyüme Stratejisinin Siyasi ve Ekonomik Sonuçları, İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Malatya, 2008 , s.20.

104 Sungur, Onur, “Büyüme, Kalkınma ve İktisadi Dalgalanmalar”, www.sdu.edu.tr, ts., s.4.

105 Talaşlı, Esra, Doğrudan Yabancı Yatırımların Türkiye’nin Ekonomik Büyümesi Üzerine Etkileri (2000-2007), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya, 2008, s.32.

açıklanmaktadır; sermaye birikimi karların düşmesine, bu da birikimin ortadan kalkmasına sebep olmakta ve kapitalizm uzun dönemde karın ve birikimin mevcut olmadığı, nüfusun değişmediği durgun bir duruma ulaşmaktadır106. Teknik ilerlemenin de büyümenin sürmesine bir noktadan sonra destek olamayarak iktisadi gelişmenin sınıra dayanıp duracağı da bu yaklaşımda savunulmaktadır. Ayrıca klasiklere göre;

ekonominin kendi kendini düzelten mekanizmalara sahip olması nedeniyle devletin ekonomiye dengesizlikleri gidermek amacıyla karışmasına gerek olmamakta; nitekim karışması dengesizlikleri daha uzun süreli kılmakta ve kaynak dağılımını olumsuz etkilemektedir107.

Klasik büyüme teorisinin ardından geçen zamanda yaşanan iktisadi gelişmeler, bu teorinin tecrübe edilen pratiğin gerisinde kaldığını, bazı varsayımlarının tersine döndüğünü göstermektedir ve bunlar eleştirileri de beraberinde getirmiştir. Başlıca eleştiriler, ekonominin tam istihdam ve tam rekabet koşullarında bulunmadığı yönündedir. Ayrıca, azalan verimler kanunun her zaman geçerli olmadığı da tecrübe edilmiştir. Üstelik ekonomik büyümenin durgunluk safhası gibi bir aşamaya geçmediği, günümüzde ülke ekonomilerinin artan risklerle beraber fırsatlara da sahip olduğu açıktır. Neo-klasik görüşün öne sürdüğü gibi yakınsama ve yakalama durumlarının gerçekleşememesine rağmen iktisadi büyümede sınıra gelindiği ve ekonomilerin durgunluk safhasına geçtiği de tecrübe edilmemiştir. Tecrübe edilen ise kriz ve durgunluklara rağmen iktisadi büyümenin ülkelerin bulunduğu iç ve dış şartlara göre sürmesidir. Teorinin öne sürdüğü gibi tarım kesimindeki teknik ilerleme de gelişen teknolojiyle beraber varsayıldığı kadar yavaş olmamış, sanayideki teknik ilerleme tarıma da yansıyarak, makineleşme ile verimlilik artışı nispeten gerçekleşmiş ve halende sürmektedir. Dolayısıyla sektörlerin yatay ve dikey bağlılıkları da artmıştır. Yöneltilen eleştirilere ve teorinin varsayımlarına rağmen iktisadi büyüme teorilerinin başta geleni olduğu için ayrıca bir önem taşımaktadır.

106 Akyüz, a.g.e., s. 60.

107 Eğilmez, Mahfi - Kumcu, Ercan, Ekonomi Politikası, Om Yayınları, İstanbul, 2002, s. 21.