• Sonuç bulunamadı

KORUMA ALTINA ALINAN HAKLAR

Avrupa Topluluklarını kendine özgü (sui generis) yapan ve diğer uluslararası kuruluşlardan ayıran organlardan birisi de Adalet Divanı’dır. Fransız idari yargı usulü esas alınarak, çalışmalarını yürüten Adalet Divanı’nın kararları özel ve tüzel kişileri ve devletleri bağlayıcı nitelik taşımaktadır. Divan kararları ulusal yasalarla çeliştiği takdirde dahi doğrudan uygulanmaktadır.242

ATAD, bugüne kadar verdiği birçok kararında genel hukuk ilkelerinin Topluluk hukukunun kaynaklarından birisi olduğunu, insan haklarının da genel hukuk ilkelerinin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulamıştır. Buna göre, insan haklarını koruma, üye devletler için müşterek olan anayasal geleneklerden ilham alır. Bu sıfatla da Topluluk hukukunun bir parçası olarak korunurlar. Ancak, ATAD insan haklarının genel hukuk ilkeleri çerçevesindeki korumasını Topluluk hukukunun yapısı ve amaçları ile sınırlamış bulunmaktadır. Bu da demektir ki; Divan tüm insan haklarını değil, Topluluğun amaçları içine giren, yani ekonomik faaliyetlerle ilişkilendirilebilen insan haklarını ilke bazında korumaktadır. Divan bugüne kadar insan haklarını koruyan ilkeleri genel hukuk kurallarının bir parçası olarak birçok davada uygulamıştır.243

Adalet Divanı’nın insan hakları konusunu ele almadaki seçiciliği, onun statüsünden kaynaklanmaktadır. Bu durum, Divan’ın insan hakları konusunu incelemesine önemli bir sınırlama getirmektedir. Fakat bu, tek sınırlama değildir.

242 ÜLGER, a.g.e., s. 85 243 GÜNDOĞDU, a.g.e., s. 93

Her şeyden önce insan haklarına aykırılık iddialarının Divan’ın önüne getirilmesi yöntemleri de başlı başına ciddi bir sınırlama teşkil edebilir. Bireyler bu gibi iddialarını aşağıdaki yöntemlerden birisiyle yapabilirler:

1- Roma Antlaşması’nın 177. maddesinde öngörülen önkarar yöntemini kullanarak,

2- Kendilerine yöneltilen bir karar veya başkalarına yöneltilmiş olmakla beraber kendilerini doğrudan ve bireysel olarak ilgilendiren bir karar veya tüzük görünümünde bir karara karşı iptal davası açarak,

3- Divan önünde kendilerinin de taraf oldukları bir davada kendilerine uygulanan bir Topluluk tüzüğünün Topluluk hukukuna aykırı olduğunu def’i yoluyla ileri sürerek244,

4- Bir başka dolaylı yöntem de, Topluluk hukukunu ihlal eden ve genel olarak da insan haklarını çiğneyen bir devleti, Komisyon’un bilgisine sunmak ve Komisyon’un o devleti takip etmesini sağlamak olabilir.245

İçtihadi yolla Topluluk çerçevesinde temel hakların korunması konusunda Adalet Divanı’nın gerçekleştirdiği gelişme, aslında bir bakıma Adalet Divanı’nın sahip olduğu elverişli hukuksal zeminin bir ürünüdür. Elverişli hukuksal zeminle kastedilen, Adalet Divanı’na kurucu antlaşmalarla tanınan yetkilerdir. Bilindiği gibi, AT Antlaşmasının 164. maddesi (yeni numaralandırmada 220. madde) AT Antlaşmasının uygulanması ve yorumlanmasında hukuka riayeti sağlama görevini

244 Bu durumda, bireye uygulanan bir Topluluk işleminin daha önce çıkarılmış bit Topluluk Tüzüğüne

dayandırılması söz konusudur. Birey, bu bireysel kararın dayandığı tüzüğün de hukuka aykırılığını ileri sürer.

Adalet Divanı’na vermiştir. Adalet Divanı’nın bu görevi yerine getirmek için sahip olduğu en etkili yollardan biri de AT Antlaşmasının 177. maddesinde (yeni 234) düzenlenen ön karar prosedürüdür.246

ATAD, Topluluk hukuku alanına ilişkin olmayan ulusal düzenlemelerin değerlendirilmesi yetkisine sahip değildir. Ancak ulusal düzenleme özel olarak Topluluk hukukuna ilişkinse, ATAD önkarar prosedürü üzerinden ulusal mahkemeye davanın karara bağlanmasında esas olarak yorum kriterlerini verir.

Aslında bu prosedür, yalnızca ulusal yargı organlarının Topluluk hukukunu uygularken karşılaşabilecekleri güçlükler konusunda Adalet Divanı’nın görüşünü alabilmeleri amacıyla öngörülmüş olup, bu prosedür çerçevesinde Adalet Divanı;

1- kurucu antlaşmanın yorumu hakkında,

2- Topluluk kurumlarının tasarruflarının geçerliliği ve yorumu hakkında, 3- Konsey tarafından kurulan birimlerin tüzüklerinin247 yorumu hakkında önkarar yoluyla hüküm verir.248

Önkarar prosedürü de temel hakların yetkili ulusal mahkeme üzerinden denetimini temin etmektedir. Ulusal mahkemelerin Topluluk hukukunu temel haklar bakımından denetleme yetkisi bulunmamaktadır. Sekunder hukukun temel haklarla uyumu konusunda bir tereddüt bulunması halinde, ulusal mahkemelerin AT Antlaşmasına göre ATAD ‘a önkarar başvurusu yapma gerekliliği doğmaktadır.249

246 TEZCAN, a.g.e., s. 200

247 Bu tüzüklerde öngörüldüğü takdirde 248 TEZCAN, a.g.e., s. 201

Bununla birlikte bu prosedür, Adalet Divanı’na diğer birçok alanda olduğu gibi, temel hakların Topluluk çerçevesinde korunması konusunda gerekli açılımı yapma olanağı vermiştir. Tabi bu da, bu prosedürün Adalet Divanı tarafından ustaca kullanılması sonucu gerçekleşmiştir. Bu ustaca kullanım sayesinde, Topluluk hukuk düzeninde kısa sürede, birazda Almanya ve İtalya gibi bazı üye devletlerin anayasa mahkemelerinin etkisiyle, temel haklar yargısal anlamda koruma altına alınmıştır. AİHS çerçevesinde benzeri bulunmayan bu prosedür sayesinde, Topluluk hukuk düzeninde temel hakların korunması özerk bir biçimde gerçekleştirilmiştir.250

Önkarar sisteminin işlemesi için asıl davaya bakan milli mahkeme ile ATAD’ın işbirliği yapması gerekir. Eğer ana davaya bakan mahkeme bir ilk derece mahkemesi ise, davacının yapacağı Topluluk hukukuna aykırılık itirazını ATAD’a havale edebilir, fakat buna mecbur da değildir. Ancak Topluluk hukukuna aykırılık itirazı, kararları temyiz edilemeyecek bir mahkeme önünde ileri sürülmüşse, davanın önkarar için ATAD’a havale edilmesi zorunludur. ATAD bir önkarar verinceye kadar esas davaya bakan mahkemenin davayı durdurması gerekir. Önkarar geldiğinde esas dava bu önkarara göre nihai olarak karara bağlanır. Mili mahkemenin önkararı tartışma yetkisi yoktur.251

Diğer taraftan bir milli mahkemenin bakmakta olduğu bir davayla ilgili olarak bir hukuki konuda ATAD’dan önkarar istemesi, bazen soruna bakış açısının farklı olması sebebiyle mümkün olmayabilir. Şöyle ki, eğer ATAD’ın vereceği önkarar esas davanın neticelendirilmesinde etkili ve belirleyici olacaksa, milli mahkemenin

250 TEZCAN, a.g.e., s. 201 251 GÜNDÜZ, a.g.e., s. 104

önkarar istemesi beklenir. Fakat gerçekten bu değerlendirmenin doğru olup olmadığına karar verme yetkisi, milli mahkemeye aittir.252

B- Kişisel Nitelikteki Haklar

ATAD’ın geliştirdiği Topluluk hak ve hürriyetler listesinin tamamlanmış bir liste olduğu söylenemez ama, temel hakları korumakla yükümlü olduğu hukukun genel prensiplerinin ayrılmaz bir parçası kabul etmesi, listenin genişlemesine imkan vermiştir. Üstelik Divan içtihadı, AB Anayasa Tasarısı ile anayasal değer kazanan Topluluk Temel Hak ve Hürriyetler Bildirgesi’nin yazılmasında etkili olmuş ve hak ve hürriyetlere pozitif temel getirilmesini hazırlamıştır. ATAD, Topluluk hukuk kurallarını yorumlarken, bir dizi kararında bu kuralların temel hakları koruyucu anlamını ortaya koymuştur.253

Adalet Divanı’nın önüne gelen davalar çerçevesinde verdiği kararlarla, içtihadi yolla bir temel haklar kataloğu hazırladığı söylemenebilir. Bu katalog henüz oldukça eksik olmasına rağmen, yargısal yolla hazırlanmış olmanın avantajını taşımaktadır.254

Koruma altına alınan hak ve ilkeler şunlardır:

- İnsan onuru - Eşitlik ilkesi

- Adil yargılanma hakkı

- Suçların ve cezaların kanuniliği ilkesi

252 GÜNDÜZ, a.g.e., s. 106 253 ÇAVUŞOĞLU, a.g.e., s. 163 254 TEZCAN, a.g.e., s. 205

- Ne bis in idem ilkesi

- Avukat ve müvekkili arasındaki güvenin korunması ilkesi - Özel yasanın gizliliği

- Konut dokunulmazlığı - Din özgürlüğü

- Mülkiyet hakkı

- Düşünceleri açıklama özgürlüğü - Örgütlenme özgürlüğü

- Belge ve bilgilere ulaşma ve bunları inceleme hakkı - Ticari faaliyet ve çalışma özgürlüğü

ATAD, Pecasting kararı’nda kişilerin serbest dolaşımı ve sınırları ile ilgili 64/221 sayılı Konsey Direktifini incelemiş; 8. madde düzenlemesini AİHS’nin adil yargılanma hakkını tanıyan 6. maddesinin karşılığı olarak değerlendirmiştir. Direktifin 8. maddesi; bir üye devlet vatandaşının diğer bir üye devlete girişi, oturma izni almaması veya sınırdışı edilmesine ilişkin her türlü karara karşı, idari işlemler için o üye devlet vatandaşlarına tanınan yasal yollara başvurma imkanına sahip olduğunu hükme bağlamaktadır. Mahkeme Pecasting davasında sınırdışı edilme kararına karşı yargı yolunun açık olduğuna ve 8. maddenin kişinin adil yargılanma hakkını koruma altına aldığına karar vermiştir. İlgili madde, başvurunun sınırdışı edilme kararını erteleme etkisine ilişkin özel bir yükümlülük öngörmemekte ancak, iç hukuk hükümlerinin bu imkanı tanıması halinde milli

mahkemelerin erteleme kararı verebileceği, ATAD tarafından kabul edilmektedir. Sınırdışı etme kararı, Topluluk hukukunun koruması altındaki kişinin 8. madde uyarınca adil yargılanma hakkını kullanmasından sonra uygulanacaktır. Direktifin 9. maddesi ise 8. maddeyi tamamlayıcı bir düzenleme getirmiş ve Divan’ın ifadesiyle, söz konusu kararlara yargı yolunun kapalı olması veya milli mahkemelerin kararın uygulanmasını erteleme yetkilerinin olmadığı durumlarda “asgari usuli koruma” (minimum procedural safeguard) güvence altına almıştır. Buna göre, kişinin sınırdışı etme kararını veren makam dışında yetkili bir makama şikayette bulunma hakkı vardır ve gecikmesinde sakınca görülen durumlar dışında sınırdışı edilme, yetkili makamın görüşünü bildirmesine kadar ertelenecektir.255

Topluluk hukukunun pazar özgürlükleri, öncelikle ekonomik niteliktedirler. Ancak ATAD, bu özgürlüklerin sadece ekonomik nitelikleriyle yetinmemiştir.

Gravier kararında, hizmetlerin serbest dolaşımına ilişkin ilkeleri, yüksek okullardaki eğitim hizmeti için de uygulamıştır. Bu kararda ATAD, Belçikalı öğrenciler için alınmayan eğitim harcının, Belçika’da eğitim gören Fransız vatandaşı bir öğrenciden alınmasını Topluluk hukukuna aykırı bulmuştur. ATAD’a göre, eğitim politikasının ve eğitimin örgütlenmesinin üye devletlerin yetkisine bırakılmış olması, meslek edinmenin ön koşulu niteliğinde olan yüksek eğitimin, hizmetlerin serbest dolaşımına ilişkin pazar özgürlüğünün kapsamında yer almasını engelleyen bir unsur değildir. Meslek edindiren eğitim için yüksek okul ve üniversitelere kabul, devam ve mezuniyet konuları öğrencilerin, kişilerin ve hizmetlerin serbest dolaşımından yararlanmasını gerektirir.

Kraus kararında ise bu yararlanma, bir üye devlet vatandaşına diğer bir üye devlette ayrımcı kurallar uygulanması ile sınırlı değildir. Üye devlet kendi yurttaşları için de, kişilerin ve hizmetlerin serbest dolaşımından kaynaklanan korumayı sağlama yükümlülüğü altındadır. Farklı bir üye devlette mesleğe yönelik eğitim alan ya da almak isteyen üye devlet vatandaşları, kendi ülkelerinde ayrımcılığa uğrayamazlar.

Steinhauser kararına baktığımızda ATAD; yerleşme serbestisini kültürel etkinlikler için de onaylamış ve sanatçıların vatandaşlığa dayalı ayrımcılığa uğramaksızın atölye sahibi olmalarını yerleşme serbestisine dahil etmiştir. Luisi ve

Carbone kararında, üye devlet vatandaşlarının yabancı para bulundurmaya ilişkin ulusal yasaların getirdiği engellerle karşılaşmadan turistik geziler yapabilmesi “hizmetlerin serbest dolaşımından pasif yararlanma” olarak tanımlanmıştır. Cowan kararında da bu husus etkili bir biçimde uygulanmıştır: Fransa’ya turist olarak gelen ve bu sırada saldırıya uğrayan bir üye devlet vatandaşı, Fransız makamlarına karşı Fransız mahkemelerinde açtığı tam yargı davasında, tazminat miktarının hesaplanmasında vatandaşlıktan kaynaklanan ayrımcılığa uğramaması vurgulanmıştır. ATAD, tazminatın pazar özgürlüğüne ilişkin ekonomik bir edim olmadığı ve turizm hizmetiyle tazminat arasında bir bağın bulunmadığı iddialarını dikkate almamıştır.256

Hem pazar özgürlüğü temel hak ilişkisini hem de Topluluk hukukunun ulusal anayasalarda güvencelenen temel haklarla ilişkisini gündeme getiren Grogan kararı da değinilmesi zorunlu bir örnektir. Grogan davasında ATAD, pazar özgürlüğünün

dar yorumlanmakta ve bu yorumuyla aslında, pazar özgürlüğünün etkili kullanımına ilişkin bir temel hakkı Topluluk hukukunun uygulama alanı dışında görmektedir.

Grogan davası; Dublin davasının tecavüz sonucu hamile kalan genç bir kıza çocuğunu düşürme izni vermemesi ile başlamıştır. Katolik İrlanda Anayasası gönüllü olarak bebek düşürülmesine izin vermemektedir. Öte yandan AT Antlaşması bu tür temel hakları korumaktadır.257 İrlanda Anayasası’nda kürtaj yasaktır. Bu yasak o kadar kapsamlıdır ki İrlanda dışında bir yerde kürtajın yapıldığı yerler veya klinikler ya da yöntemler hakkında kamuoyuna bilgi vermek dahi hukuken mümkün değildir, ceza kapsamına alınmıştır. İrlanda’da üniversite öğrencilerine hizmet veren üç dernek, hamile olan ve kürtaj yaptırmak isteyen kadınlara yardım etmek üzere komşu ülke Birleşik Krallık’ta kürtaj yapan kliniklerin isimleri, yerleri, irtibat yollarını anlatan kitapçıklar veya broşürler yayınlamıştır. Ancak hiçbirisi kürtajı savunmamış ve sadece bilgi vermekle yetinmişlerdir. Kürtaja karşı olan bir başka dernek, bunun üzerine harekete geçerek bu faaliyetin durdurulması ve yapanların cezalandırılması amacıyla bir İrlanda mahkemesinde dava açmıştır. Mahkeme davayı kabul ederek ilk üç dernek yetkilileri aleyhine karar vermiştir. Sonunda dava İrlanda Yüksek Mahkemesi’nin önüne gelmiştir. Yüksek mahkeme de kürtajla ilgili bilgi vermenin İrlanda hukukuna aykırı olduğu yönünde karar vermiştir. Ancak dava daha Yüksek Mahkemenin önündeyken davalılar, kürtajla ilgili bilgi vermenin Topluluk hukukuna uygun olduğunu, İrlanda hukukunun Topluluk hukukuna aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bunlara göre, Topluluk ülkeleri arasından hizmetlerin dolaşımı

257 AKMAN, Vedat, Avrupa Topluluğu ve Türkiye Uluslarüstü Andlaşmalar ve Ekonomik Birliğin Ötesinde

serbesttir. Kürtaj yapma, bir tıbbi hizmettir. Hizmetlerin serbest dolaşımı demek, ihtiyacı olanın gidip hizmeti yerinden temin etmesi de demektir. Dolayısıyla İrlanda hukukunun getirdiği yasak, Topluluk hukukuna aykırı bir yasaktır. Bu itiraz, İrlanda Yüksek Mahkemesi tarafından ATAD’a havale edilerek uyuşmazlıkla ilgili bir önkarar vermesi istenmiştir. 258

ATAD, özetle uyuşmazlık hakkında şu kararı vermiştir: Tıbben gebeliği sona erdirme bir tıbbi faaliyettir. Para karşılığı yapılır ve mesleki faaliyettir. Yani Roma Antlaşmasının 60. maddesi anlamında bir faaliyettir. Milli hukuk, Topluluk hukukunun uygulama alanına girerse, Divan kendisinden istendiği zaman istemde bulunan milli mahkemeyi Topluluk hukuku alanına giren o kanunun temel haklarla bağdaşıp bağdaşmadığını değerlendirmeye imkan vermek için gerekli olan tüm yorum unsurları için teçhiz etmelidir. Divan, insan haklarını korumayı ihlal eden milli hukuk konusunda herhangi bir yetkiye sahip değildir. Ancak bir üye ülkede kanunlar veya anayasa başka bir ülkedeki kürtaj kliniklerinin yeri ve bunlarla temas konusunda her türlü bilgilendirmeyi yasaklıyorsa, bu antlaşmanın 59. maddesi anlamında bir sınırlama teşkil edebilir. Fakat bunun olması için bilgilendirmeyi kliniklerin kendileri yapmalıdır. Burada bilgilendirmeyi hizmeti veren klinikler değil, öğrenci dernekleri yapmaktadır. İrlanda’daki bir öğrenci derneğinin bilgilendirme faaliyeti ile başka bir ülkedeki kürtaj hakkında bilgi vermeyi yasaklama faaliyeti arasındaki bağ, Antlaşmanın gerekli kıldığı anlamda bir sınırlama teşkil edemeyecek kadar zayıftır. Milli makamların akışını engellediği bilgi başka ülkedeki bir ekonomik işletme tarafından dağıtılmamaktadır. Tersine,

bilgi burada ifade özgürlüğünün bir tezahürü görünümündedir. Burada asıl sorun bilgi alma ve verme özgürlüğü sorunudur. Başka bir ülkede kurulu olan kliniklerin yürüttüğü ekonomik faaliyetlerden bağımsızdır ve bunlar 59. madde anlamında bir sınırlama değildir.259

İrlandalı kız davası yeni Avrupa çerçevesinin, üye ülkelerin sosyal değerleri üzerinde olabilecek etkilerini göstermesi bakımından önemlidir.260 İrlanda kürtaj yasağıyla ilgili davanın gösterdiği gibi, temel hak uyuşmazlıkları yetkili mahkemelerin konuya farklı müdahaleleriyle önlenebilir. ATAD, her şeyden önce spesifik olarak Topluluk hukuku tarafından düzenlenen bir meselenin olup olmadığını incelemektedir. ATAD sadece bu bağlamda temel hakları denetleyebilir.261

ATAD, Johnston kararında etkili yargısal denetim prensibini, üye devletler ortak anayasal geleneklerinin özünü oluşturan hukukun genel prensipleri içinde görmekte; AİHS’nin 6. ve 13. maddelerinde de262 düzenlendiğini belirlemektedir. ATAD’a göre, Divan’ın önceki kararlarında tanındığı gibi Sözleşmenin temel prensiplerine Topluluk hukuku içinde uyulması zorunludur. Dava konusu olayda,

Birleşik Krallık Sex Discrimination Order 53. maddesinin 2. fıkrası uyarınca Bakanlığın, aynı maddenin 1. fıkrasında yer alan milli güvenlik, kamu güvenliği ve düzeni gerekçeleriyle cinsiyete dayalı ayrımcılık doğuran kararlarının kesin karar

259 GÜNDÜZ, a.g.e., s. 105 260 AKMAN, a.g.e., s. 25

261 ARSAVA, Nice Anlaşması Sonrasında Avrupa Birliği’nin Geleceği, s. 118

262 AİHS m. 6: Medeni hak ve yükümlülükleri ya da hakkında herhangi bir suçlama karara bağlanırken

herkesin, yasayla kurulmuş bağımsız ve yansız bir mahkeme tarafından makul bir süre içinde adil ve açık yargılanma hakkı vardır…

AİHS m. 13: Bu sözleşme’de tanınmış olan hak ve hürriyetleri ihlal eden herkes, bu ihlal resmi sıfatla davranan kimseler tarafından yapılmış bile olsa, milli bir makam önünde etkili bir sonuç doğuracak başvuruda bulunma hakkına sahiptir.

niteliğinde olmasını, 76/207 sayılı Konsey Direktifinin263 6. maddesinde düzenlenen etkili yargısal denetim prensibine aykırı bulunmuştur. Direktifin 6. maddesi, üye devletlerin ortak anayasal geleneklerinden ve AİHS’nin ilgili maddelerinden kaynaklanan yargısal korumayı düzenleyici kural olarak yorumlanmaktadır. Milli organların kararlarına karşı yargı yolunun açık olması, temel hakları etkili koruma şartı olarak sayılmaktadır. Divan, UNECTEF v. Heylens kararında, Johnston kararına yollama yapmış; üye devletlerin ortak anayasal geleneklerinden ve AİHS’nin 6. ve 13. maddelerinden kaynaklanan bu şartın Topluluk hukukunun genel prensibi olduğunu belirtmiştir. Heylens kararında ayrıca milli makamlar sebep gösterme yükümlülüğü altına sokulmakta, kişinin kendisiyle ilgili karar hakkında tam bilgi sahibi olması gerektiği ifade edilmektedir. Etkili yargısal korumanın gerçekleşebilmesi için, dava konusu işlemin yetkili makamca sebeplendirilmiş olması, bu sebeplendirmenin davacı tarafından bilinmesi ve mahkemenin de bu sebebin yasaya uygunluk denetimi yapabilmesi gerekir. Bu şartların aranması, kişinin haklarını en etkili bir biçimde savunma hakkını tanıma arayışının sonucudur.264

ATAD, AİHS’nin 6. maddesini, Dufay v. Euro paan Parliament davasında da inceleyerek, Avrupa Parlamentosunda görev yapan Christiane Dufay’ın işine son verilmesi amacıyla yapılan başvuruyu, Memur Yönetmeliğindeki 3 aylık süreyi geçtiği sebebiyle cevapsız bırakılmasını Sözleşmeye aykırı bulmamıştır. Dufay, süre şartının 6. maddeye aykırı olduğunu iddia ederken, Divan 6. maddede

263 76/207 sayılı Konsey Direktifi, kadın ve erkeklerin çalışma şartlarında eşitlik prensibine uyulmasını

düzenlemektedir.

düzenlenen ve adil yargılanma hakkının, yasal işlemleri süre şartına bağlamayı yasaklamadığını hükme bağlamıştır.

Vatandaşlığa dayalı genel ayrımcılık yasağı ve vatandaşlığa dayalı özel ayrımcılık yasakları265 yalnızca Birlik vatandaşlarının ayrımcılıktan korunmasına yöneliktir. Birlik vatandaşları, öncelikle üye devletlerin ayrımcı işlemlerinden korunurlar. Vatandaşlığa dayalı ayrımcılık yasakları dışındaki ayrımcılık yasakları266, pazar özgürlüklerine oranla daha karmaşık bir görünüm sergilerler. Kadın ve erkekler için eşit işe eşit ücret ilkesi açıkça ve öncelikle üye devletlere yönelmiştir.267 Ancak ATAD içtihadı doğrultusunda, kadın ve erkeklere eşit işe eşit ücret ilkesi, üye devletlerdeki gerçek ve tüzel kişileri de bağlar.268 Konsey de fırsat eşitliği ilkesinin ve işle istihdama ilişkin sorunlarda kadın ve erkeklere eşit davranılması ilkesinin uygulanmasını sağlayacak işlemleri yapma yetkisiyle donatılmıştır. Malların ve sermayenin dolaşımında “keyfi ayrımcılık” yasağı da üye devletlere yöneliktir. Ulaştırma ve tarım alanındaki ayrımcılık yasakları, bir temel hak olan eşitlik ilkesine yaklaşırlar. Tarım pazarının ortak örgütlenmesinde, üreticiler ya da tüketiciler arasında ayrım yapılmamasını öngören AT’nin 40. maddesinin 3. fıkrası bu duruma örnek gösterilebilir. ATAD, bu türden vatandaşlık bağına dayanmayan ayrımcılığı, bir temel hak olan eşitlik ilkesinin uzantısı olarak yorumlamış ve bu ilkenin önce Topluluğu, sonra da Topluluk işlemini uygulayan üye devleti bağladığını belirtmiştir. Kurucu antlaşmaların spesifik ayrımcılık

265 Pazar özgürlüklerinde vatandaşlığa dayalı ayrımcılık yasakları hiç kuşkusuz bu özgürlüklerin

bileşenidirler.

266 Bkz. AT Antlaşmasının, Amsterdam Antlaşması ile değişik 75. maddesinin 1. fıkrası, 141. maddesinin 1.

fıkrası, 34. maddesinin 2. fıkrasının 2. bendi, 30. maddesinin 2. cümlesi, 58. maddesinin 3. fıkrası

267 Bkz. AT Antlaşmasının, Amsterdam Antlaşması ile değişik 141. maddesinin 1. fıkrası 268 Bkz. AT Antlaşmasının, Amsterdam Antlaşması ile değişik 141. maddesinin 3. fıkrası

yasaklarını düzenleyen sınırlı içerikleri, temel hak olan eşitlik ilkesinin önemini arttırır. ATAD, Defrenne II kararında cinsiyete dayalı ayrımcılık yasağını doğrudan, kadın ve erkekler arasındaki eşit işe eşit ücret ilkesine ilişkin AT Düzenlemesine değil, Topluluk hukukunun yazısız temel haklarından olan eşitlik ilkesine dayandırmaktadır. Böylece antlaşma maddesinin sınırlı içeriğiyle yetinmemekte, boşluğu Topluluğun yazısız temel haklarından eşitlik ilkesiyle kapatmaktadır. Cinsiyete dayalı ayrımcılıkla mücadeleyi hedefleyen yönerge hükümlerinin