• Sonuç bulunamadı

AVRUPA BİRLİĞİ KURUCU ANTLAŞMALARINDA İNSAN

A- Genel Olarak

Temel hak ve özgürlükler, Avrupa Birliği (AB) üyesi devletler açısından ortak ilkeler bütününü oluşturur. AB açısından da temel hak ve özgürlükler konusu Topluluğun oluşumundan bu yana önemli bir konu olmuştur. Ancak Avrupa Topluluklarını kuran Roma Antlaşması’nın; ekonomik ve sektörel temelli bir bütünleşme hedefinin ürünü olması nedeniyle, başlangıçta temel hak ve özgürlükler konusu topluluk hukukunun öncelikleri arasında yer almamıştır.

Kurucu Antlaşmalar AB Hukukunun asıl kaynaklarını oluşturur. Kurucu Paris ve Roma Antlaşmalarıyla bunlarda değişiklik yapan Avrupa Tek Senedi, Maastricht

Antlaşması, Amsterdam Antlaşması ve Nice Antlaşması bu kaynaklardandır.63 Antlaşmaların dışında içtihatlarla oluşturulan hukukun genel ilkeleri, temel insan

hakları metinleri ve Divan kararları da asli kaynaklar arasında kabul edilmektedir.64 Uluslararası hukuku da, AB hukukunun birinci derece kaynağı saymak mümkündür. Bu görüş başlıca iki gerekçeye dayanmaktadır. İlki, Kurucu Antlaşmalarda, uluslararası hukuka yollama yapılmıştır. İkincisi ise, bu antlaşmaların uluslararası hukukun bir ürünü olması, buna bağlı olarak da hükümlerini uygulanma ve yorumlanmalarında uluslararası hukukun bu konulara ilişkin hükümlere tabi olmasıdır.65

63 UÇUM, Mehmet, “Avrupa Birliği Hukukunun Kaynakları”, Hukuk ve Adalet Dergisi, İstanbul Yaz 2004,

s. 57

64 UÇUM, a.g.e., s. 57

65 GEMALMAZ, Esra, Avrupa Toplulukları Hukukunda İnsan Hakları, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1990,

Ortak Pazar hedefi ve Avrupa’nın bütünleşmesi, adım adım ekonomik temelli bir yapının ötesine geçilmesini sağlarken, Avrupa Topluluğu (AT) organlarının karar ve işlemlerinde temel hak ve özgürlüklere uygunluk sorunu, Avrupa Topluluklarının demokratik meşruiyeti açısından önem kazanmıştır. Yetkileri genişleyen topluluk organlarının işlemleriyle veya Topluluk düzenlemelerinin üye devlet iç hukuk kurallarında uygulanması yoluyla bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilebilir olması dolayısıyla bu konu, Avrupa bütünleşmesinin temel hususlarından biri haline gelmiştir. Kısaca, ilkesel olarak temel hak ve özgürlükler topluluk açısından her zaman önemli olsa da temel hak ve özgürlüklerin topluluk hukuku içinde korunması konusu asıl olarak topluluk bütünleşmesinin hız kazanması ve derinleşme süreci beraberinde, gündeme gelmiştir.66

Avrupa bütünleşmesi sürecinde, temel hak ve özgürlüklerin korunması konusunda ATAD önemli sorumluluklar üstlenmiş ve kararlarıyla bir Avrupa temel

hak ve özgürlükler hukuku oluşturmuştur. ATAD, antlaşmaların yorumu ve uygulanmasında kendini AB’nin yazılı kurallarıyla sınırlamayarak temel insan haklarını AB hukukunun genel ilkeleri içinde kabul etmiştir. Ancak ATAD’ın aslen Avrupa bütünleşmesinin itici gücü olarak hareket eden bir kurum olması nedeniyle, temel hakların korunması yönünde geliştirdiği standartların son derece yetersiz olduğu da öne sürülmüştür.67

Buna paralel olarak, temel hak ve özgürlükler konusu, Avrupa Parlamentosu, Konsey ve Komisyon’un çabalarıyla giderek kurucu antlaşmalarda da yer almaya

66 Avrupa Birliği Ansiklopedisi, (basım yeri ve yılı bilinmiyor), s. 33 67 Avrupa Birliği Ansiklopedisi, s. 33

başlamıştır. Buna rağmen 2000 yılında Avrupa Birliği Temel Haklar Şartının hazırlanmasına kadar AB bünyesinde bir temel haklar kataloğu bulunmamıştır.68

İnsan hakları, AB için yasal açıdan gittikçe önem kazanmakla beraber, her zaman için “yasa ötesi” bir anlam ifade etmiştir. Bunun ana nedeni, insan hakları kavramının felsefi ve siyasi temelinin Avrupa olmasıdır. Dolayısıyla AB, kuruluşundan beri insan hak ve özgürlüklerini temel alan bir zihniyetin ürünü olmuş ve bu değerlerin Birliğin ruhuna ne denli hakim olduğu, AB’nin yargı organı olan ATAD içtihadında ve daha sonra Avrupa Parlamentosu kararlarında açıkça belirmiştir. Kısaca, çıkış noktası ekonomik bütünleşme olan AB sürecinde insan hakları, siyasal bütünleşmeye paralel olarak ilk önce pratik düzeyde ele alınmış, üzerinde uzlaşılması zor her siyasal süreçte olduğu gibi bu konuda da zamanla ve bazı tarihsel dönüşümlerle birlikte yasalaşma aşamasına gelebilmiştir.69

B- Kurucu Paris ve Roma Antlaşmaları

Günümüzde AB’nin temelini oluşturan Avrupa Toplulukları’nın ilk adımı Paris’te atılmıştır. Dönemin Fransız Dışişleri Bakanı Robert Schuman’dan adını alan “Schuman Planı” esas alınarak yapılan görüşmeler sonunda Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT)’ nu kuran ve aynı zamanda AB’nin temelini oluşturan Paris Antlaşması; Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda, İtalya ve Lüksemburg arasında 18 Nisan 1951 tarihinde Paris’te imzalanmış ve 25 Temmuz 1952 tarihinde yürürlüğe girmiştir.70 Paris Antlaşması’nın en önemli yanı, akit devletlerden

68 Avrupa Birliği Ansiklopedisi, s. 34

69 TÜRKMEN, Füsun, “Avrupa Birliği ve İnsan Hakları”, Derleyen-DEDEOĞLU, Beril, Dünden Bugüne

Avrupa Birliği, İstanbul 2003, s. 47

bağımsız olarak oluşturulan organlara71, üye ülkelerin kömür ve çelik endüstrilerinin yönetilmesi görevinin verilmiş olmasıdır.72 Bu antlaşmada özetle, Avrupa’da ekonomik ve politik işbirliği hedeflenmiştir; insan haklarına yönelik önemli bir düşünce yoktur. İnsan haklarına ancak değinilip geçilmesinin nedeni, o zamanlarda ilgi odağının bireyler değil, halklar olmasıdır.73

Avrupa Topluluklarının diğer parçalarını oluşturan ve Roma Antlaşması olarak bilinen Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)74 ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (AAET) 1957’de Roma’da kabul edilmiştir. Avrupa’nın bütünleşmesinin önce ekonomik birlikte aranmasının daha gerçekçi olacağı düşüncesi sonucunda bu alanda yoğunlaşılmış ve 25 Mart 1957’de Roma’da AET’yi kuran antlaşma imzalanmıştır.75 Bu antlaşma ekonomik bütünleşmenin yanı sıra para birliğini ve

siyasi işbirliğini de amaçlamıştır. İnsan haklarını Topluluk hukukunun genel ilkesi olarak kabul etmek AET’nin hedef, görev ve faaliyetleri arasında sayılmıştır. AET Antlaşmasında kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımı düzenlenmiştir. AET ile aynı tarihte AAET hayata geçmiştir.

Paris ve Roma Antlaşmalarında kurulan topluluklarda ayrı ayrı organlar söz konusu olmuştur. 8 Nisan 1965 tarihinde Brüksel’de imzalanan Birleşme

71 Paris Antlaşması’nda dört organ öngörülmüştür;

- Yürütme organı niteliğindeki Yüksek Otorite

- Üye ülkelerin temsilcilerinden oluşan Özel Bakanlar Kurulu - Parlamentoya benzeyen Genel Kurul

- Yüksek Otoritenin tasarruf ve işlemlerini inceleyen Mahkame (Adalet Divanı) Daha ayrıntılı bilgi için,bkz. TEKİNALP / TEKİNALP, a.g.e., s. 7

72 KÖKTAŞ, Arif, Avrupa Birliğinde İşçilerin Serbest Dolaşım Hakkı ve Türk Vatandaşlarının Durumu,

Ankara 1999, s. 12

73 DUPARC, Christiane, AT ve İnsan Hakları, Ankara 1992, s. 11

74 7 Şubat 1992 tarihli Maastricht Antlaşması ile, 25 Mart 1957’de imzalanan Roma Antlaşması ile

oluşturulan Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun (European Economic Community – EEC) adı, Avrupa Topluluğu olarak değiştirilmiştir. Bkz. Avrupa Birliğinin abc’si

http://www.fp6.org.tr/web/e_dokuman/ab_genel/ABnin_abc.doc, 08.07.2006

Antlaşmasıyla bu organlar birleştirilerek her üç topluluk için görev yapmak üzere Komisyon, Konsey, Genel Kurul (daha sonra Parlamento oldu) ve Adalet Divanı’na dönüştürülmüştür. Bu antlaşma 1 Temmuz 1967 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.

Avrupa Topluluklarının kurucu anlaşmaları olan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu Antlaşması (AKÇT), Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu Antlaşması (AAET), ve Avrupa Ekonomik Topluluğu Antlaşması (AET), insan haklarının korunmasına yönelik bir temel haklar kataloğu içermemiştir. Sadece AET’de Antlaşmanın amacı doğrultusunda, pazar özgürlükleri (malların, hizmetlerin, kişilerin serbest dolaşımı), kadın ve erkekler için ücretlerde eşitlik ve genel olarak ayrımcılık yasağı gibi konulara yer verilmiştir. O zaman ki bakış açısına göre, Antlaşmaların tarafı olan devletler, insan haklarının ulusal yargı mercilerince korunması fikrinden hareket etmişlerdir. Bu sebeple bir temel haklar korumasının varlığı çok gerekli görülmemiştir. Paris ve Roma Antlaşmalarına bakıldığında şu sonuç çıkarılabilir; Modern insan hakları anlayışında ifadesini bulan kişiliğe bağlı dokunulamaz, devredilemez ve vazgeçilemez temel hak ve özgürlükler formülü bu antlaşmalarda yer bulamamıştır.76

Topluluğun bu ilk antlaşmalarında “hukukun üstünlüğü” ATAD, “demokrasi” ise Avrupa Parlamentosu tarafından temsil edilmiştir. Topluluğun kurucularının aşamalı planı, ilk başta ekonomik bir topluluk kurmak yoluyla uzun süredir çatışmalarla bölünmüş halklar arasında daha geniş bir ortaklık oluşturmak ve bundan sonra paylaşılacak ortak kaderi yönlendirecek kurumların temelini atmak

olarak saptanmıştır. Bu aşamada ilgi odağı henüz birey değil halklar olduğu için kurucu antlaşmalarda insan hakları konusunda çok kısa olarak değinilmekle yetinilmiştir. İnsan hakları alanında, Roma Antlaşması’nda uluslararası antlaşmalara yapılan göndermeler Paris Antlaşması’nda olduğundan daha açık değildir.77 Roma Antlaşması’nın 48-58 maddeleri arasında “işçilere ve bağımsız çalışanlara tanınan dolaşım serbestisi” ve “milliyet ve cinsiyete dayalı ayrımcılığın yasaklanması” ileride bu konulardaki bir çok önemli mevzuatın ve içtihadın temelini oluşturmuştur.78 Roma Antlaşması’nın, Avrupa Parlamentosu’nun denetim yetkilerine (m. 137, 138 ve 144) ve Adalet Divanı tarafından yargı denetimi yetkisine ilişkin hükümleri, girişimin en başından itibaren demokratik ilkelere ve değerlere saygı gösterme çabasının bir ifadesidir.79

Ancak Topluluk Antlaşmalarıyla gerçekleştirilen egemenlik haklarındaki devirler neticesinde, egemenlik hakkına dayanan ve daha önceleri üye devletlerin rol oynadığı birçok alanda Topluluk rol oynamaya başlamıştır. Buna paralel olarak da, bu alanlarda ulusal yasama organlarından çok Topluluk organlarının düzenlemeleri göze çarpmaya başlamıştır. Her geçen gün de bu alan Topluluk lehine genişlemektedir. Bu durumda bir çok alanda, artık üye devletlerin olduğu gibi bireylerin de hukuki durumlarının Topluluk organlarınca belirlenmesi sonucu doğmuştur. İstisnalar dışında Topluluk Antlaşmalarında ne hakları tespit eden ve koruyan hükümlerin, ne de bir temel haklar kataloğunun bulunmaması, Topluluk işlemleri karşısında üye devlet vatandaşlarının temel haklarının korunması sorununu ortaya çıkarmıştır. İşte bu ve bunun gibi problemleri çözmek için özellikle son 15-

77 DUPARC, a.g.e., s. 12

78 İKTİSADİ KALKINMA VAKFI, a.g.e., s. 112 79 DUPARC, a.g.e., s. 12

20 yıllık dönemde yoğunlaşan birçok reform ve düzenlemenin yapıldığı görülmektedir.

Bütün bunlara rağmen AB’nin kendine has ve bağlayıcı nitelikte bir insan hakları belgesi ya da hak ve özgürlükler bildirisi yoktur. Kurucu Antlaşmalarda çeşitli maddelere serpiştirilmiştir ve asıl amacı ekonomik faaliyetleri düzenlemek olan kimi hükümler sınırlı bir şekilde insan haklarına değinmektedir.80

C- Avrupa Tek Senedi

Avrupa Topluluklarının gelişim sürecinde önemli bir dönüm noktası olan Avrupa Tek Senedi, Roma Antlaşması’nın 236. maddesine dayanarak Kurucu Antlaşmalarda yapılan değişikliklerdir. 1 Temmuz 1987’de yürürlüğe girmiştir.

Dönemin Komisyon Başkanı Jacques Delors, Avrupa Tek Senedi’ndeki ana hedefleri şu şekilde özetlemiştir: “Avrupa Tek Senedi, birkaç cümleyle, sınırları olmayan büyük bir pazarın, daha fazla ekonomik ve sosyal bütünleşmenin, bir Avrupa araştırma ve teknoloji politikasının, Avrupa Parasal Sisteminin güçlendirilmesinin, Avrupa Sosyal Alanının başlangıcının ve çevre alanındaki önemli faaliyetlerin aynı alanda uygulanması taahhüdüdür.”81

İnsan haklarının Topluluk içinde korunması, üye devletlerin anayasaları ve yasaları ile Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne atıfta bulunularak ele alındığı gibi BM

80 ARIKOĞLU, Cemile, Avrupa Birliği’nin İnsan Hakları Politikası/ Türkiye Örneği Üzerine İnceleme,

Yüksek Lisans Tezi, Edirne 2003, s.83

81 KODAKCI, Devrim, Genişleme AB’de Demokrasi Eksikliği ve Çözüm Önerileri, Uzmanlık Tezi, Ankara

Antlaşması’na atıfla da üçüncü ülkelerle ilişkilerde insan haklarının korunmasından söz edilmiştir.82

Hem Topluluğun kurucu antlaşmalarının bazı hükümlerini değiştiren ve tamamlayan, hem de dış politika konusunda Avrupa Siyasal İşbirliğine ilişkin düzenlemeler içeren Avrupa Tek Senedi’nin önsözünün üçüncü paragrafında, üye devletlerin yine üye devlet anayasaları ve yasaları ile AİHS ve Avrupa Sosyal Şartında tanınan temel haklar ve özellikle özgürlük, eşitlik, sosyal adalete dayanan demokrasi anlayışını geliştirmede kararlı olduğu vurgulanmıştır. Bu önsöz metne dahil değildir ancak bu durum ATAD’ın bu ifadeyi temel hakların yürürlük kaynağı olarak yorumlamasına engel yoktur. AİHS ve Avrupa Sosyal Şartına yapılan bu gönderme ile Topluluğa üye ülkelerde, özgürlük, eşitlik ve sosyal adaletin

gerçekleştirilmesi doğrultusunda önemli bir adım atılmıştır.83

Tek Senedin getirdiği diğer önemli değişiklikler şunlardır84;

- Roma Antlaşması’na sosyal politika, ekonomik ve sosyal uyum, çevre, teknolojik araştırma ve geliştirme, parasal kapasite gibi yeni politikalar eklenmiştir.

- Avrupa Siyasi İşbirliği, hukuksal bir temele dayandırılmıştır.

- Avrupa Parlamentosu’nun etkinliğini arttırıcı düzenlemeler yapılmıştır.85 Öngörülen yeni usulle Topluluk kurumları arasındaki ilişkiler güçlendirilmiş ve böylece karar alma sürecinde demokratikleşme yolunda önemli adımlar

82 DUPARC, a.g.e., s. 14

83 ALNIAK, M. Oktay, İnsan Hakları ve Avrupa Birliği, İstanbul 2006, s. 27 84 ÜLGER, İrfan Kaya, Avrupa Birliği El Kitabı, Ankara 2003, s. 83,84

85 Yeni üye kabulü ve ortaklık antlaşmalarında Avrupa Parlamentosu’nun ön muvafakat vermesi kuralı

getirilmiş ayrıca işbirliği yöntemi adı verilen yeni bir sistem kabul edilerek Avrupa Parlamentosu’nun karar sürecine etkin katılımı sağlanmıştır.

atılmıştır. İşte temel hak ve özgürlükler bakımından Tek Senetteki asıl olumlu sayılabilecek gelişme, yeni bir liste ekleme değil, üye devlet halkları tarafından genel ve doğrudan seçim yoluyla seçilen parlamenterlerden oluşan Avrupa Parlamentosu’nun insan haklarına duyarlı bir Avrupa kamuoyunun sesi olmayı arttırılmış olan yetkileri ve etkinleştirilmiş olan yeni prosedürler ile daha güçlü bir biçimde başarabilecek olmasıdır.86

D- Maastricht (Avrupa Birliği) Antlaşması

AB, bütünleşme sürecinde temel bir hedef ve aşama olarak ilk defa 19-20 Ekim 1972’de hükümet ve devlet başkanlarının Paris Zirvesi’nin sonuçları arasında yer almıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda Avrupa Topluluğu üyesi 12 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarının 10 Aralık 1991’de Maastricht Zirvesi’nde onayladıkları, 7 Şubat 1992’de dışişleri bakanlarının imzaladığı AB (Maastricht) Antlaşması, 1 Kasım 1993’te resmen yürürlüğe girmiştir. Günümüzde AB kavramı, Avrupa bütünleşmesinin 1993 sonrası aldığı örgüt yapısının genel adı olarak kullanılmaktadır.

Maastricht Antlaşmasıyla, adalet ve içişleri alanında işbirliğinin öngörülmesi, temel haklarla ilgili korumanın önemini bir kat daha arttırmıştır. Zira adalet ve içişleri alanında işbirliği kapsamına giren iltica, göç, insan kaçakçılığı gibi konular temel haklarla çok ilgilidir.87 Maastricht Antlaşması; yaşama hakkı, özel yaşamın

korunması hakkı, işkence yasağı, yargılanma hakkı, düşünce ve basın özgürlüğü, olağanüstü hal ilanı, toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkı gibi hak ve

86 GEMALMAZ, Esra, a.g.e., s. 30

87 ÖZCAN, Mehmet / TEZCAN, Ercüment / YONAR, Özlem, “AB’de İnsan Haklarının Gelişimi”,

Derleyen-KAR, Muhsin / ARIKAN, Harun, Avrupa Birliği Ortak Politikaları ve Türkiye, İstanbul 2003, s. 403 vd.

özgürlüklerden temellenmiştir.88 Ayrıca Maastricht Antlaşması’nın giriş bölümünde özgürlük, demokrasi, insan hakları ve temel özgürlüklere saygı ve hukuk devleti ilkelerine bağlılık teyid edilmiştir.89

AB Antlaşması’nın F maddesine göre AB, hükümet sistemleri, demokrasi ilkeleri üzerine kurulmuş olan üye ülkelerin, ulusal kimliğine saygılı olacaktır. Ayrıca AB, AİHS’de garanti altına alınan ve üye ülkelerin ortak anayasal geleneklerinden kaynaklanan temel haklara, Topluluk hukukunun genel prensibi olarak saygılı olacaktır. Böylece Topluluk hukuk düzeninde, temel hakların iki kaynağı kurucu antlaşmada yer almıştır. Bu kaynaklardan ilki üye devletlerin ortak

anayasal gelenekleri, ikincisi ise tüm üye devletlerin taraf olduğu AİHS’dir.90

AB vatandaşlarının Birlik düzeyinde haklarını ve çıkarlarını korumak üzere “Avrupa Vatandaşlığı” kavramı Maastricht Antlaşması ile hukuki sisteme dahil edilmiştir. Bu vatandaşlık kapsamında birtakım haklar tanınması yoluyla bireylerin kendilerini Birliğin bir parçası olarak hissetmeleri hedeflenmiştir. Söz konusu haklar şu şekildedir (8a-8e maddeleri);91

- Birlik vatandaşlarının üye devletlerin toprakları üstünde serbestçe dolaşmak ve ikamet etmek hakkına sahip olması,

- Uyruğu olmadığı üye bir devlette ikamet eden bütün birlik vatandaşlarının, ikamet ettiği üye devletin vatandaşları ile aynı koşullarda yerel seçimlerde oy kullanmak ve seçilmek hakkına sahip olması,

88 YILMAZ, Veli, Terör Hukuku, İstanbul 1993, s. 21 vd. 89 ÖZCAN/TEZCAN/YONAR, a.g.e., s. 404

90 ÖZCAN/TEZCAN/YONAR, a.g.e., s. 404

91 İKV Yayınları, AB Bütünleşmesinin Vardığı Nokta; 1996 Hükümetlerarası Konferansı ve Türkiye’nin Bu

- Uyruğu olmadığı bir üye devlette ikamet eden bütün Birlik vatandaşlarının, bu ülkenin vatandaşları ile aynı koşullarda Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy kullanmak ve aday olmak hakkına sahip olması

- Bütün birlik vatandaşlarının uyruğunda olduğu üye devletin temsil edilmediği üçüncü ülkelerin topraklarında, bütün üye devletlerin, söz konusu üye devlet vatandaşları ile aynı koşularda diplomatik ve konsolosluk yetkililerin korumasından yararlanması (üye devletlerin tümünün sadece Çin, ABD, Japonya ve Rusya’da büyükelçilikleri vardır),

- Bütün Birlik vatandaşlarının Avrupa Parlamentosu nezdinde şikayet haklarının olması,

- Bütün Birlik vatandaşlarının 138e maddesi hükümleri uyarınca tayin edilen vekile (mediateur) başvurma haklarının olması.92

Bununla beraber bu hakların uygulanmasında eksiklikler ve belirsizlikler de görülmektedir. Örneğin serbest dolaşım konusunda çok sayıda yönergenin de bulunması bazı kısıtlamalara ve karmaşıklığı da yol açmaktadır. Yönergelerin bir düzenlemeyle uyumlu hale getirilmesinin yanında Antlaşma hükümlerinin uygulamaya yönelik ek mevzuatta tamamlanması ile tam bir işlerlik kazanması önem taşımaktadır. Ayrıca Birlik vatandaşlarına tanınan hakların etkin bir niteliğinin olduğunu söylemek mümkün değildir.93

92 Bu hakla, vatandaşların, idarenin haksız uygulamalarına tepki gösterebilmesi sağlanmıştır. Ancak bu

hakkın kullanılması Birlik kurumlarının idari uygulamalarıyla sınırlı tutulmuştur.

Maastricht Antlaşması’nda üye devletlerin ekonomik ve parasal birliğe katılımı için öngörülmüş bulunan zorunlu koşullara Maastricht Kriterleri denmektedir.94

Maastricht Antlaşması ile getirilen yeni düzenlemeler kısaca şu şekildedir95; - Birlik vatandaşlığı

- Ekonomik ve parasal birlik

- Avrupa Merkez Bankası, Avrupa Merkez Bankalar sistemi, Avrupa Para Enstitüsü - Eğitim ve kültür - Kamu sağlığı - Tüketicinin korunması - Trans-Avrupa şebekeleri - Sanayi

- Ortak karar alma prosedürleri - Ombudsman müessesesi - Bölgeler komitesi

- Ortak dış politika ve dış güvenlik poltikası - Hukuk ve içişleri alanında işbirliği

- Avrupa Parlamentosu’na yeni yetkiler tanınması

94 Daha ayrıntılı bilgi için, bkz. ÜLGER, a.g.e., s. 200

- İkame etme prensibi

E- Amsterdam Antlaşması

Avrupa Birliği Antlaşması ile üç temel kurucu antlaşmada değişiklikler yapan ve 1 Mayıs 1999’da yürürlüğe giren Amsterdam Antlaşması ile Maastricht Antlaşması’nın F maddesi (yeni 6. madde), kimi eklemeler yapılarak zenginleştirilmiştir. Amsterdam Antlaşması’na “ikinci Maastricht” de denilmektedir.96 Daha önce Avrupa Tek Senedin önsözünde yer alan ama kurucu metne dahil olmayan ilkesel vurgulamalar, biraz zenginleştirilerek kurucu antlaşma metnine girmiştir.97

Amsterdam Antlaşması, Maastricht Antlaşması’ndaki “F” maddesini değiştirerek, AB’nin, insan hakları, demokrasi, temel özgürlükler ve hukukun üstünlüğü ilkelerine verdiği önemi göstermiştir.98 Değiştirilen “F” maddesi şu şekildedir: “Avrupa Birliği; özgürlük, demokrasi, insan haklarına saygı ilkeleri ile temel özgürlükler ve hukuk devleti esasına dayanmaktadır. Bunlar tüm üye ülkeler için ortak temel ilkelerdir.” Amsterdam Antlaşması, Birlik çerçevesinde temel hakların korunması hususuna değişik bir gözle bakmış, AİHS’yi adeta devre dışı bırakarak temel hakların korunmasına ilişkin Topluluğa özgü sistemi kurmuştur.99

Ortak ilkeler olarak benimsenen temel ilkelerin üye devletlerin ağır ve sürekli bir biçimde ihlali halinde başvurulabilecek bir yaptırım düzeneği de öngörmüştür. Bu çerçevede Konsey, üye devletlerin üçte birinin ya da Komisyonun önerisi ve

96 ÜLGER, a.g.e., s. 45

97 Birliğin özgürlük, demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti gibi, üye devletlerin hepsinde geçerli olan

ilkeler üzerine kurulu olduğu yönünde hükümler yazıldı.

98 CANBOLAT, İbrahim S., Uluslarüstü Sistem Avrupa Birliği, İstanbul 2002, s. 214 99 TEZCAN, Ercüment, Avrupa Birliği Hukuku’nda Birey, İstanbul 2002, s. 183

Avrupa Parlamentosunun onayı üzerine, oybirliğiyle ve şikayet edilen üye devletin raporu da istendikten sonra, herhangi bir üye devletin temel ilkelere aykırı davrandığını saptayabilir. Ayrıca, Adalet ve İçişleri Alanlarında İşbirliği başlığı altında, ayrımcılıkla mücadele konusunda Antlaşmaya eklenen madde ile Konsey’e