• Sonuç bulunamadı

AVRUPA BİRLİĞİ PARLAMENTOSU VE İNSAN HAKLARI

Avrupa Parlamentosu, 1957 tarihli Roma Antlaşmasında belirtilen ifadesiyle, Avrupa Topluluğu (AT) tarafından bir araya getirilen devletlerin insanlarını temsil eden bir kurumdur.184 Topluluğun ilk ortaya çıkışından itibaren, Topluluk organları içinde en çok değişikliğe uğrayan Avrupa Parlamentosu’dur. AKÇT ile ortaya çıkan bu kurum 1962’den sonra kendini Parlamento olarak adlandırmış ve Avrupa Tek Senedi ile de resmen bu adı almıştır. Avrupa Tek Senedi ve Maastricht Antlaşması ile veto ve geciktirme yetkisi verilerek Parlamento’nun yasama sürecindeki etkileri arttırılmıştır.

Avrupa Parlamentosu klasik ve anayasa hukuku anlamında bir parlamento değildir. Çünkü, hukuk koyma usulüne istisnaen ortak olarak katılması ve yine bu hususta istisnaen Konseyle işbirliği yapması dışında, önerme, yasama ve vergi koyma erkine sahip bulunmamaktadır.185 Avrupa Parlamentosu üyeleri genel oy ve doğrudan seçimle belirlenir. Üyeler beş yıllık süre için seçilirler. Avrupa Parlamentosunun toplantı dönemi bir yıldır. Avrupa Parlamentosu kendi iç tüzüğünü bizzat kendisi yapar. Avrupa Parlamentosu kendi üyeleri arasından başkan ve başkanlık divanı seçer. Parlamento, Strasbourg’da toplanır.

184 BOZKURT / ÖZCAN / KÖKTAŞ, a.g.e., s. 52 185 TEKİNALP / TEKİNALP, a.g.e., s. 195

B- Parlamentonun İnsan Haklarının Korunması ile İlgili Girişim ve Çabaları

Avrupa Parlamentosu, üyelerinin genel oyla seçilmesi nedeniyle Topluluğun

demokratik unsuru ve Avrupa halklarının temsilcisi durumundadır. Bu nedenle temel hak ve hürriyetlerin korunmasına yönelik politikaların oluşturulmasında önemli bir kurumdur. Demokratik bir toplum olmanın gereği, siyasi kurumların temel hak ve özgürlüklerinin korunmasında öncü bir rol oynamasıdır. Bu noktada, Avrupa Parlamentosu’nun aktif bir insan hakları politikası izlemesi gerekmektedir. Avrupa Parlamentosu, insan hak ve hürriyetleri ile ilgili olarak; üçüncü ülkelerle mali ve siyasi her türlü ilişkilere yönelik anlaşmalar gündeme geldiğinde, insan hakları uygulama ve ihlallerine dayalı raporların değerlendirilmesi , üye ülkelerdeki insan haklarını ilgilendiren ve ortak yararlarına olan ırkçılık, yabancı düşmanlığı, ölüm cezaları, yoksulluk, şiddet, ayrımcılık, iltica hukuku ve politikasının uyumlaştırılması gibi konularda tartışılması; dış ziyaretlerde insan hakları konularına dikkat çekilmesi gibi konulara ağırlık vermiştir.186

Avrupa Parlamentosu, ülke parlamentolarının aksine AB’nin yasama organı değildir. Komisyon ve Konsey arasında paylaşılmış yasama ve yürütme yetkilerinin kullanılmasının demokratik bir biçimde denetlenmesi amacıyla kurulmuştur. Parlamento’nun Birliğin yasama mekanizmasında yeterli bir işlevi bulunmaması, Birliğin karar alma sürecinde demokrasi açığı olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle özellikle Maastricht ve Amsterdam Antlaşmaları’nın yapmış olduğu değişikliklerle, AB’nin yasama ve karar alma sürecinde, özellikle zorunlu olarak

danışılma ve bağlayıcı görüş bildirme mekanizmalarıyla güç ve etkisi sürekli olarak arttırılmıştır.187

Birliğin siyasi kurumları içinde insan haklarına en büyük önemi Parlamento vermektedir. Avrupa Parlamentosu, insan hakları ve demokrasi kavramlarının Birliğin temel değerleri arasında yer almasına önemli bir katkıda bulunmuştur.

Parlamento’nun insan haklarına yaklaşımı şu ana ilkelere dayanmaktadır188: - İnsan haklarının geniş bir biçimde ele alınması,

- İnsan haklarının bölünmezliği: medeni ve siyasi hakların, ekonomik, sosyal ve kültürel haklardan ayırt edilmezliği,

- İnsan haklarının evrenselliği: İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin her türlü ulusal, kültürel veya dini hükümden üstün olduğu,

- Demokratik ilkelerle kalkınma politikalarının eşgüdümü.

Bu ilkelerden hareketle, Parlamento insan hakları alanında sırasıyla tartışma-

görüşme, izleme ve denetleme olmak üzere üç temel işlev yerine getirmektedir. Bu işlevler ve Parlamento’nun Prosedür Kuralları kapsamında, 1970’li yıllardan beri insan hakları konulu genel nitelikte ve özel durumlarla ilgili raporlar, kararlar ve bildiriler yayınlamakta, ayrıca Topluluğun yapısal evrimi ile dış ilişkilerini düzenleyen sözleşmelere insan hakları ile ilgili hükümler getirilmektedir.189

187 BEŞE, a.g.e., s. 443 188 TÜRKMEN, a.g.e., s. 51 189 TÜRKMEN, a.g.e., s. 51

a) Hakların Korunması ile İlgili Görüşmelerde Kabul Edilen Bağlayıcı Olmayan Metinler

Avrupa Parlamentosu’nun temel hakların korunması ile ilgili girişim ve çabaları, 10 Şubat 1972’ye kadar dayanır. Bu tarihte kabul edilen deklarasyonda; üye devletlerin anayasalarında ve AİHS’den kaynaklananlar başta olmak üzere, temel hakların korunmasına öncelikle önem verdikleri, yetkilerini kullanırken ve Topluluğun hedeflerini gerçekleştirmeye çalışırken bu haklara saygı gösterecekleri özellikle belirtilmiştir. Bu deklarasyon, 1989’da genişletilmiş ve içine, medeni ve siyasi hakların yanısıra, ekonomik, sosyal ve kültürel haklarında yer aldığı bir katalog eklenmiştir.190

Bu deklarasyondan esinlenen bir temel haklar kataloğu (AB tarafından garanti edilecek temel haklara ilişkin), Avrupa Parlamentosu’nun Kurumsal İşler Komisyonu tarafından 10 Şubat 1994’de kabul edilmiştir. Bu çalışmalar sonucu kabul edilen AB Anayasası taslağı, VIII. Bölümünde aşağıdaki hak ve ilkelere yer vermiştir: Yaşama hakkı, yasa önünde eşitlik ilkesi, düşünce özgürlüğü, özel yaşam

ve ailenin korunması, toplanma hakkı, meslek özgürlüğü, sosyal haklar, siyasi parti ve derneklere üye olma hakkı, non bis in idem ilkesi, geriye yürümezlik ilkesi, dilekçe hakkı, çevreye saygı hakkı. Aynı taslağın 38. maddesinde ATAD, Birlik tarafından teminat altına alınmış bir hakkın ihlali üzerine bireyler tarafından açılacak davalara bakmakla yetkili kılınmıştır. Bu gelişmelere paralel olarak, Maastricht Antlaşmasından sonra oluşturulan Kamusal Özgürlükler ve İçişleri Komisyonu, 1993 yılında Toplulukta insan haklarına saygı üzerine yıllık bir rapor

hazırlamış ve Avrupa Parlamentosu bu konuya ilişkin kararını 11 Mart 1993’te kabul etmiştir.191

Avrupa Parlamentosu, 11 Temmuz 1990’da AB’ye yönelik olarak kabul ettiği kararında insan onuruna saygı, yaşam hakkı, yasa önünde eşitlik, düşünce ve vicdan özgürlüğü, özel hayatın ve ailenin korunması, mülkiyet hakkı, toplantı ve dernek kurma özgürlüğü, mesleki özgürlükler, eğitim hakkı ve mahkemelere başvuru hakkı gibi hak ve ilkelerin yer aldığı bir temel hak ve özgürlükler bildirisi ile ırkçılık ve yabancı düşmanlığına karşı resmi bir bildirgenin Maastricht Antlaşmasına eklenmesini istemiştir. Bildirgedeki en önemli noktalardan biri, temel hak ve özgürlüklerin Topluluğa karşı korunması ile ilgili şikayetlerin, bütün iç hukuk yolları tüketildikten sonra ATAD’a götürülmesinin öngörülmüş olmasıdır. Kararda ayrıca, Topluluğun AİHS’ye katılması da istenmiştir. Bunun üzerine, Avrupa Parlamentosu Kurumlar Komisyonu 25 Mart 1992 tarihli kararında, Maastricht Antlaşmasında “temel hak ve özgürlüklerin ve yurttaşlığın korunmasının yeterli bir şekilde ele alınmaması, özellikle de bir hak ve özgürlükler bildirgesinin antlaşmaya dahil edilmemesi” konusundaki üzüntüsünü dile getirmiştir.192

Avrupa Parlamentosu tarafından gerçekleştirilen bir başka çalışma da Spinelli

Projesi olmuştur. Avrupa Parlamentosu’nun 14 Şubat 1984 tarihinde kabul ettiği projenin 4. maddesinde, AİHS’den ve üye devletlerin ortak anayasal geleneklerinden kaynaklandığı haliyle, AB’nin temel hakları koruyacağı, Birliğin yetkili olduğu alanlarda Avrupa Sosyal Şartı ve üye devletlerin anayasalarından

191 TEZCAN, a.g.e., s. 154

kaynaklandığı haliyle ekonomik, sosyal ve kültürel hakların gelişimini sağlayacağı belirtilmiştir.193

Konsey, Komisyon ve Parlamento arasındaki 5 Nisan 1977 tarihli ortak

deklarasyonla temel hakların korunması konusundaki kararlılık belgelenmiştir. Bu deklarasyon ATAD’ın temel hak ve hürriyetlere ilişkin olarak mevcut içtihatlarının ortaya koymuş olduğu ilke ve prensiplerinin bir sonucu olmuştur. Topluluğun hukukun genel ilkeleri ve özellikle de üye devletlerin anayasa hukuklarının üzerinde şekillendiği temel hakları içeren hukuka saygı prensibi üzerine kurulduğu vurgulanmış; AİHS’de yer alan temel haklara saygı ve bunların korunmasının

önemi belirtilmiştir.

Ancak insan hakları ile ilgili deklarasyonlar bununla sınırlı değildir. Örnek olarak, Parlamento, Konsey ve Komisyon başkanlarının kabul ettikleri 19 Haziran 1983 tarihli Stuttgart deklarasyonu, 11 Haziran 1986 tarihli Irkçılığa ve Yabancı Düşmanlığına Karşı Ortak Deklarasyon, dışişleri bakanlarının kabul ettiği 21 Haziran 1986 tarihli deklarasyon ve Konsey’in, insan hakları, demokrasi ve kalkınma ile ilgili 28 Kasım 1991 tarihli deklarasyonu verilebilir.

b) Yıllık Raporlar

AB’nin insan hakları politikasının oluşum sürecinde, Avrupa Parlamentosu’nun katkısını sağlayan diğer bir araç da, AB’nin insan haklarıyla ilgili faaliyetleri ve diğer ülkelere karşı izlediği insan hakları politikası konusunda, özellikle 1986’dan itibaren Komisyon tarafından sunulan raporlardır.

1983’te Avrupa Parlamentosu raporlarıyla birlikte birçok gelişme olmuş ve insan hakları politikası dışa yönelik ve aktif bir nitelik kazanmaya başlamıştır. Bu noktada Parlamentosu; AB mevzuat ve uygulamalarından etkilenen Avrupa vatandaşlarının haklarını aramaya imkan verecek bir AB insan hakları kataloğunun belirlenmesinin gerekliliğini vurgulamıştır.

Avrupa Parlamentosu’nun insan haklarına ilişkin olarak alınan politika kararlarını; insan haklarına ilişkin konuları Komisyon ve Konsey gündemine getirmek ve gerek Komisyonun gerekse Konseyin benimsemeye hazır olduğu insan haklarına ilişkin politikaların genel çerçevesini ve uygulama alanını genişletmek suretiyle iki şekilde etkilediği gözlemlenmektedir.

Avrupa Parlamentosu, AB’nin insan hakları politikasının siyasal temellerinin oluşum ve gelişiminde önemli bir birikim ve altyapı oluşturan bütün bu rapor ve kararlarıyla oynamış olduğu rolün yanında AB’de insan hakları politikasıyla ilgili kurumların oluşturulmasında da çok etkili bir misyon üstlenmiştir. Örneğin 1984’de oluşturulan İnsan Hakları Alt Komisyonun temelinde, ilk kez 1980’de Avrupa Parlamentosu tarafından kurulmaya çalışılan Siyasi İlişkiler Komitesi vardır.194

Avrupa Parlamentosu 1991 yılında da AB içerisinde insan haklarına saygı konusunda yıllık bir rapor hazırlanması kararını almıştır. Bu tür bir rapor, Parlamento’ya Aralık 1994’te sunulmuştur. Raporda işkence, kötü muamele,

ırkçılık, yabancı düşmanlığı, yoksulluk, sosyal ve kültürel haklar, göçmenler, özel hayatın gizliliği gibi konular yer almıştır.195

c) Diğer Girişim ve Çabalar

AB hukuk sistemi içinde Avrupa Parlamentosunun temel hakların korunması yönünde atmış olduğu en somut ve en kapsamlı adımlardan birisi de, hukuki bağlayıcılığı olmamakla beraber genel oyla seçilen Parlamentonun iradesini ve öncü rolünü yansıtması bakımından oldukça anlamlı olan ve AB’nin temel haklara ve insan haysiyetine saygıya dayanan bir hukuk topluluğu olduğunu vurgulayan 12 Nisan 1989 tarihli Temel Hak ve Hürriyetler Bildirgesi’dir.196 Temel Hak ve Hürriyetler Bildirgesine İlişkin Parlamento’ya sunulan raporda, ATAD’ın temel hakları koruma içtihadının ve AİHS’nin önemi vurgulanırken, AİHM’nin kararları da Sözleşmenin kapsamı içinde değerlendirilmiştir. Sosyal, ekonomik ve yeni hakların düzenlenmesinde ise Topluluk hukuk birikiminden, üye devlet anayasalarından ve ilgili uluslararası belgelerden etkilenildiği belirtilmektedir. Rapora göre; Topluluk hukukunun üstünlüğü, temel hak ve hürriyetlere saygıyı sağlayan hukukun üstünlüğüdür ve Bildirge’nin hazırlanmasındaki amaç, temel hak ve hürriyetlere en yüksek korunmanın sağlanmasıdır.197 Bu Bildirge, klasik hak ve hürriyetler alanında, yaşama hakkı ve buna bağlı olarak işkence, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele ve cezaya karşı korunma hakkını tanımanın yanında ölüm cezasının kaldırılmasını öngörmüştür. Ayrıca, adil yargılanma hakkı getirilmiş; düşünce, inanç ve din hürriyeti, yasa önünde eşitlik, aynı suçtan iki kere yargılanma

195 Ayrıntılı bilgi için bkz. Annual Report On respect For Human Rights in the European Union, 1993,

Committee On Human Liberties and İnternal Affairs, 21 December 1994.

196 BEŞE, a.g.e., s. 436

yasağı (non bis in idem) ile geriye yürüme yasağı (non-retroactivity) gibi haklar düzenlenmiştir. Bildirge, sosyal ve ekonomik haklar alanında ise, sosyal güvenlik hakkı, toplu sosyal haklar, meslek seçme hakkı, adil çalışma şartları hakkı, ailenin hukuki, ekonomik, ve sosyal korunmadan yararlanma gibi hakları tanımıştır. Bildiride tanınan yeni haklar, Topluluk sınırları içerisinde hareket serbestisi, kişilerin kendileriyle ilgili idari belgelere ve verilere ulaşma ve bunları düzeltme hakkı, çevre ve tüketicinin korunması hakkıdır.

Topluluğun sosyal politikasını ortaya koyan ve 9 Aralık 1989 tarihli AT İşçilerinin Temel Sosyal Haklar Şartı da Avrupa Parlamentosunun Temel Hak ve Hürriyetler Bildirgesini sosyal haklar alanında tamamlayıcı bir girişim olarak son derece önemlidir.198 Bütünleşen Avrupa’nın ekonomi düzeni içinde çalışanların yaşam ve çalışma şartlarının ortak standartlara bağlanarak iyileştirilmesini amaçlayan Sosyal Şart; sosyal güvenlik hakkı, örgütlenme ve toplu iş sözleşmesi hakkı, mesleki eğitim hakkı, kadın ve erkekler için fırsat eşitliği ve eşit muamele hakkı, işçilerin bilgi edinme ile işyerinin yönetimine katılma hakkı, işyerinde çocukların ve gençlerin korunması, emeklilik hakkı ve yaşlıların korunması ve sakatların korunması ile ilgili düzenlemeler getirmiştir. Maastricht’de imzalanan AB Antlaşması’na ekli protokol ise, Birleşik Krallık dışında Topluluğa üye 11 devletin 1989 Sosyal Şartı’ndan hareketle kabul ettikleri Anlaşmayı konu almıştır.199

Maastricht Antlaşması ile kabul edilen bir yeniliğe göre AB vatandaşları veya üye ülkelerde oturanlar veya buralarda daimi iş merkezi olan tüzel kişiler, Topluluk

198 BEŞE, a.g.e., s. 436

faaliyetleriyle ilgili olarak Avrupa Parlamentosuna doğrudan doğruya dilekçe verebilirler. Avrupa Parlamentosu bu iş için bir dilekçeler komitesi kurmuştur.200 Buna benzer şekilde Avrupa Parlamentosu, antlaşma gereğince Birlik vatandaşlarının veya üye ülkelerde oturan kişilerin veya daimi işyerleri burada olan tüzel kişilerin ATAD ve İlk Derece Mahkemesi dışında kalan topluluk kurumlarının kötü işleyişi ile ilgili olarak yapabilecekleri şikayetleri dinlemek araştırmak ve halledilmesine yardımcı olmak üzere de bir Ombudsman kurmuştur.201

Ombudsman, bir Avrupa Parlamentosu üyesinin, bir şikayetçinin bildirmesi üzerine veya bizzat, kendisinin vakıf olması halinde Topluluk organlarının kötü işleyişiyle ilgili durumları incelemeye alır. Bu amaçla, istediği bilgilerin kurumlar tarafından kendisine verilmesi ve istediği dosyayı incelemesine izin verilmesi gerekir.202

İnsan haklarıyla ilgili referansların, yetmişin üzerinde Afrika, Karayip ve Pasifik ülkesi ile imzalanan, ekonomik ve teknik yardım, ticari ve endüstriyel işbirliği ile gümrük bağışıklıklarını içeren Lome Konvansiyonlarına dahil edilmesi de Avrupa Parlamentosunun çaba ve etkisiyle gerçekleşmiştir. Bu politika, Komisyon’un insan hakları ve demokrasinin geliştirilmesine yönelik faaliyetlerinin anlatıldığı 1995 Temmuz ayında yayınlanan raporu tarafından da doğrulanmıştır.

Bunun yanı sıra, Özgürlükler ve Vatandaş Hakları Komisyonu, Adalet ve İçişleri Komisyonu ve Kadın Hakları Komisyonu gibi komisyonların Birlik

200 GÜNDÜZ, Aslan, “Avrupa Birliğinde İnsan Haklarının Yeri Kurumsal Düzenleme ve Bireyin Hakları”,

Marmara Üniversitesi Avrupa Araştırmaları Dergisi, Orhan Oğuza Armağan, İstanbul 1999,C.7 Sayı: 1- 2,, s.101

201 GÜNDÜZ, a.g.e., s.101

202 GÜNDOĞDU, a.g.e., s. 90; Report On The Situation of Fundamental Rights in the European Union in

içerisinde insan haklarına ilişkin sorunların çözümü için çaba sarf ettiklerini belirtmek gerekir. Ayrıca Hukuk ve Yurttaş Hakları Komisyonu, Kurumsal İşler Komisyonu, Kadın Hakları Komisyonu, Dış Ekonomik İlişkiler Komisyonu, İşbirliği ve Kalkınma Komisyonu gibi komisyonların katkılarıyla, Avrupa Parlamentosu, hem Konsey ve Komisyonla, hem de yurttaşlarla ve kamuoyuyla insan hakları konusunda sürekli bir irtibat halindedir.203

Avrupa Parlamentosu’nun, insan hakları alanında diğer rol ve fonksiyonları da şu şekildedir:

- Üçüncü ülkelerle mali ve siyasi her türlü ilişkilere yönelik antlaşmalar gündeme geldiğinde, bu ülkelerdeki insan hakları uygulama ve ihlallerine yönelik raporlara dayalı tartışmalar açmak,

- Üye ülkelerde insan haklarını ilgilendiren ve üye ülkelerin ortak yararına olan ırkçılık, yabancı düşmanlığı, aşırı sağ şiddet, AB’nin iltica hukuku ve politikasının uyumlulaştırılması, yoksulluk ve sosyal ayrımcılık gibi konularda kamuoyunda tartışmalar başlatmak,

- Komisyon ve Konseye AİHS’ye katılma, Lome Konvansiyonlarının uygulanması gibi konularda ve belirli ülkelerdeki insan hakları ihlallerine ilişkin yazılı ve sözlü soru sormak,

- İnsan hakları ihlallerinin tartışılması ya da insan haklarının siyasi, kültürel, hukuki ve ekonomik yönden geliştirilmesi için parlamenterler, akademisyenler ve benzeri kişilerden oluşan temsilcilerle kamuoyuna açık forum ve toplantılar yapmak,

- Dış ziyaretlerde insan hakları konularına dikkat çekmek ve ayrıca insan hakları konularında parlamentolar arası dayanışmayı geliştirmek.

Bu gelişmelere bakıldığında; AB kurumlarının insan haklarıyla ilgili önemli girişimlerde bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak, kurumsal yapıdaki bir takım aksaklıklar. Kurumların çalışmalarında demokrasi eksiğini ortaya koymuştur. Bu da şüphesiz kurumların gerek insan hakları gerekse diğer konularda aldığı kararlara da yansımıştır. AB kurumlarının yetki ve sorumlulukları her antlaşmada değişiklik göstermiştir. Değişiklikler Parlamentoyu, Komisyon ve Bakanlar Konseyi karşısında güçlendirmiştir. Birliğin politikalarını uygulayan ana kurum Komisyondur. Ancak meşru bir kurum değildir. Çünkü; aldıkları kararlarda Avrupa halkına karşı herhangi bir sorumlulukları yoktur. Bakanlar Konseyi ise en önemli karar organıdır. AB mevzuatları Bakanlar Konseyinin onayından sonra yürürlüğe girer. Konseyin dolaylı bir meşruluğu vardır. Dolayısıyla tek meşru kurum Parlamentodur. Özellikle komisyon üzerinde kontrol yetkisi mevcuttur. Kurumlarda tam anlamıyla meşruluğun sağlanamaması, demokrasi ve insan hakları konusunda yapılan çalışmalar noktasında da belli eksiklikleri gündeme getirmiştir. Bu noktada kurumun yetki ve sorumlulukları yeniden gözden geçirilmesi, eksiklikler ortadan kaldırılmalıdır. Ancak bu temel değişiklikler yapıldığında, kurumsal yapı tam anlamıyla oturtulduğunda daha aktif bir politika izlenebilecek, kurumların daha geniş alanlarda daha iyi kararlar almaları ve hayata geçirmeleri sağlanabilecektir. Bu yeni kurumsal yapının da anayasayla desteklenmesi gerekmektedir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

İNSAN HAKLARININ YARGISAL DÜZEYDE KORUNMASI

I- GENEL OLARAK

A- Avrupa Toplulukları Adalet Divanı ve Yargı Yetkisi

ATAD, kurucu antlaşmaların ve ikincil (secunder) hukuk normları olarak adlandırılan tüzük ve yönergelerle alınan kararların uygulanmasından ve yorumlanmasından sorumlu organdır.204 ATAD 1952 Paris Antlaşması ile kurulmuştur.205ATAD’ın kurucu antlaşmalarla tespit edilen yetkisi sınırlı olmasına karşılık, münhasır ve mecburilik niteliği taşımaktadır.206

AB, gerek hedefleri gerek bu hedeflere ulaşma doğrultusunda oluşturulan teşkilatlanma yapısıyla, kendine özgü, sui generis bir uluslararası yapılanmadır. Avrupa Topluluklarını sui generis yapan ve diğer uluslararası örgütlenmelerden ayıran en önemli özellik, belirlenen hedeflere hükümetler arası girişimler yerine, oluşturulan yapısal ve sürekli organlar vasıtasıyla ulaşmasıdır. İşte bu organlardan birisi de ATAD’dır.

18 Nisan 1951 tarihinde Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunu kuran Paris Antlaşmasında (31-45. maddeler), 25 Mart 1957 tarihinde Avrupa Ekonomik Topluluğunu kuran Roma Antlaşmasında (AT 164-188) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğunu kuran 25 Mart 1957 tarihli Roma Antlaşmasında (AT 136-160) ATAD statüsü, görev ve yetkileri düzenlenmiştir. 25 Mart 1957’de Avrupa Topluluklarının

204 ÜLGER, a.g.e., s.84.

205 GÜVENER, Selim, "Avrupa Birliği Kurumları", http://www.milliyet.com.tr, 25.05.2005

206 SAYAN, Halil, ATAD'ın Hukuki Yapısı, Yetkileri ve Kararlarının Bağlayıcılığı, Yüksek Lisans Tezi,

Ortaklaşa Bazı Kurumlarına İlişkin Sözleşme imzalanmış ve bu Sözleşme ile üç Avrupa Topluluğunun ortaklaşa olarak bir meclis ve bir adalet divanına sahip olmaları öngörülmüştür ( 2. ve 3. maddeler). 8 Nisan 1965’te imzalanan Avrupa Toplulukları için tek bir Konsey ve tek bir Komisyon kuran Antlaşma (Fusion Antlaşması) ile üç topluluk için ortak organlar tesis edilmiştir. AT Antlaşmasına ek olarak yapılan protokolle ise, ATAD statüsü kabul edilmiştir.207

Roma Antlaşması, Topluluk Hukukunun yorum ve uygulanmasından doğan uyuşmazlıklarda tek yetkili organ olarak ATAD’ı öngörmüştür. Avrupa Topluluğu ile birlikte bir hukuk oluşmuştur. Bu hukuk Topluluk Hukuku’dur. Başlangıç yıllarında rakipsiz olan ATAD, Tek Sened ile birlikte bir yardımcıya kavuşmuştur. Avrupa Tek Senedi, ATAD’ın yükünü hafifletmek amacıyla 168 A maddesiyle birlikte, bir ilk derece mahkemesinin kurulmasını, hükme bağlamıştır. Söz konusu mahkeme, Konseyin çıkartmış olduğu tüzüğe istinaden 1989’dan itibaren görevlerini sürdürmektedir. ATAD’ın, ulusal hukuku yorumlaması yahut ulusal hukuktan doğan uyuşmazlıklara bakması diye bir husus yoktur. Sadece topluluk hukukuyla sınırlı bir yetkisi vardır. Uluslararası hukukta ihtiyari yargı prensibi