• Sonuç bulunamadı

Konstrüktivizm ve Feminizm

3.2. ULUSLARARASI İLİŞKİLER DİSİPLİNİNİYLE FEMİNİST

3.2.2. Pozitivizm Postpoizitivizm Tartışmasında Feminizm

3.2.2.2. Konstrüktivizm ve Feminizm

Son yıllarda Konstrüktivist akımla beraber gelen tartışmaların uluslararası ilişkiler kuramı açısından önemini yadsıyamayız. Konstrüktivizmin iki temel özelliği vardır:

(1) İnsan cemiyetlerinin yapısı esas olarak maddi güçlerden ziyade paylaşılan fikirlerce belirlenmektedir.

(2) Belli amaçlar doğrultusunda yola çıkmış aktörlerin kimlikleri ve çıkarları onlara doğa tarafından verilmez bunlar ortak fikirler doğrultusunda oluşturulur.158

Alexander Wendt Konstrüktivist akımın öncüsü olarak kabul edilmektedir. ‘Social Theory of International Politics (Uluslararası Politikaların Toplumsal Teorisi)’ isimli eserinde Konstrüktivizmin temel ilkelerini ortaya koymuştur.159 Wendt bu eserinde Realizm ve Neorealizm başta olmak üzere Pozitivist kuramlara yönelik eleştirilerini dile getirmiştir. Wendt’e göre bu kuramlar uluslararası yapıyı açıklarken sadece materyal gerekçelere başvurur. Konstrüktivizmin temel eleştirisi ise materyal gerekçelere gereğinden fazla önem gösterilmesidir.160

156 J. Ann Tickner, Gendering World Politics: Issue and Approaches in the Post Cold War Era, ss. 31. 157 J. Ann Tickner, “You Just Understand… , s. 619.

158 George Welton, Wolfango Piccolt, “Konstrüktivizme Yönelik Problemler”, Uluslararası İlişkilerde Sınır Tanımayan Sorunlar: Göç, Yurttaşlık, İnsan Hakları, Toplumsal Cinsiyet, Küresel Adalet ve Güvenlik, der. Ayhan Kaya, Günay Göksu Özdoğan, İstanbul: Bağlam Yay. , 2003, ss. 89 – 91. 159 Alexander Wendt, Social Theory of International Politics, Cambridge University Press, Ekim 1999.

160 Birgül Demirtaş-Coşkun, “Social Theory of International Politcs, Alexander Wendt, (book review)”, Uluslararası İlişkiler Dergisi, Cilt. 2, Sayı. 7, Güz 2005, s. 189.

Konstrüktivistlere göre devletin davranışlarını açıklamada güç ve anarşiden daha önemli kavramlar mevcuttur. Neorealistler için normların uluslararası politikada zorlayıcı bir etkisi bulunmamaktadır. Neoliberaller ise normları sadece belirli bir grup aktörün çıkarlarını en üst düzeye çıkartmaya yarayan bir araç olarak görmektedirler. Konstrüktivistlere göre ise normlar kolektif anlayışı yansıtmaktadırlar. Pozitivist kuramların öne sürdüğünün aksine normlar daha derin etkilere sahiptirler.161

Realizm ve Neorealizmde olduğu gibi Wendt’e devleti temel aktör olarak ele almaktadır. Fakat Wendt devletin hareketleri ve ulusal çıkar üzerine yoğunlaşmak yerine devletin kimliğini incelemeyi tercih etmiştir. Wendt özellikle Neorealizmin kurucusu olarak kabul edilen Waltz’un materyalizmini eleştirmektedir. Wendt’e göre materyal gerekçeler sosyal gerekçelerle birlikte sunulmalıdır. Sadece çıkarların şekillendiği değil aynı zamanda kimliklerin de şekillendiği bir teoriye ihtiyacımız vardır. Wendt, uluslararası alanı birimleri arasında sürekli etkileşim ve iletişimin olduğu bir yapı olarak değerlendirmektedir. Konstrüktivizm ‘uluslararası sistemin yapısal teorisi’ olarak da tanımlanmaktadır.162

Wendt, güç ve çıkar kavramlarının yerine kimliği ön planda tutmaktadır. Konstrüktivistlere göre sosyal yapı üç temel element içermektedir: aktörler tarafından paylaşılan bilgi (shared knowledge), materyal kaynaklar (material resources) ve uygulamalar (practices). Wendt’in en önemli tavsiyelerinden biri materyal faktörlerin yanı sıra fikirlerin (idea) ve bilginin de ( knowledge) analizlere dahil edilmesidir. 163

161 Yücel Bozdağlıoğlu, Identity and International Relations: Turkish Foreign Policy in the Post- World War II Era, University of Kentucky, 2001, ss. 16 – 18.

162 Erik Ringmor, “Alexender Wendt: A Social Scientist Struggling with History”, The Future of International Relations, ed. Iver B. Neuman, Ole Waever, London: Routkedge, ss. 270 .

Şaban H. Çalış, “Uluslararası Örgütler: Tanımların Yaklaşımların ve Tarihin Alacakaranlığı”, Uluslararası Örgütler ve Türkiye, der. Şaban H. Çalış, Birol Akgün, Önder Kutlu, Konya: Çizgi Kitabevi, 2006, ss. 17.

163 Yücel Bozdağlıoğlu, a.g.t. , s. 19. Birgül Demirtaş-Coşkun, a.g.m. , s. 191.

Son yıllarda uluslararası ilişkilerde konstrüktivist bir dönüşe (constructivist turn)164 şahit olmaktayız. Bazı Feminist teorisyenler Feminizm ve Kostrüktivizmin benzer ontolojik tabanlara sahip olduğunu düşünmektedirler. Feminist düşünürlerin çoğu toplumsal cinsiyetinde sosyal bir inşa olduğunu kabul etmektedirler. Örneğin Spike Peterson’a göre cinsiyet, içinde bulunduğumuz dünyada öznel kimlikler şeklinde sosyal olarak inşa edilmiş ve üretilmiştir. Uluslararası İlişkiler alanında çalışan Feministler gücü bir sosyal inşa, cinsiyeti ise gücün bir kodu olarak ele almaktadırlar. Bu araştırmacılardan biri olan Joan Scoott’un tanımlamasına göre cinsiyet sosyal inşa ve güçten meydana gelmektedir. Feministler cinsiyeti çok farklı şekillerde tanımlamışlardır. Fakat bu tanımlamaların ortak noktası cinsiyetin toplumsal ve kültürel olarak eril ideoloji tarafından inşa edilmiş olması yönündedir. Erilliği oluşturan kavramların zıddı olan özellikler dişiliği oluşturmaktadır. Feminizm de Konstrüktivizm gibi araştırmalarında norm, kimlik ve kurallar üzerinde yoğunlaşmıştır. 165

Konstrüktivizmi bazı düşünürler feminizmin tamamlayıcısı olarak görürler. Fakat Cynthia Weber gibi önde gelen feminist düşünürlere göre bunlar gereksiz çıkarımlardır. Çünkü Feminizmin kendisi başlı başına bir teoridir ve başka bir ‘baba’ teoriye ihtiyaçları yoktur. Feminizm ve Konstrüktivizm arasındaki diyaloğun gelişmesi önemlidir. Çünkü ikisi de aynı ontolojik tabandan geldiği için birbirlerine pozitif anlamda katkı sağlayabilirler. Bu konuda Konstrüktivizmi savunan kuramcıların Feminist eleştirilere dikkat etmesi gerekmektedir. 166

Uİ disiplinindeki feministlerin hepsi de Konstrüktivistlerle aynı ontolojiyi paylaşmamaktadır. Konstrüktivizmle aynı ontolojiyi paylaşanlar ise diğer farklılıkları dışlamamaktadır. Enloe’ya göre devletlerin içindeki cinsiyetin inşası erillik ve dişillik fikirlerin üretilmesini sağlıyor. Uluslararası yapı toplumsal cinsiyet tarafından

164 Jeffret T. Checkel, “The Constructivist Turn in International Relations Theory”, World Politics, Vol. 50, No. 2, Ocak 1998, ss. 324 – 348.

165 Brigit Locher, Elisabeth Prügl, “Feminism and Constructivism: Worlds Apart or Sharing the Middle Ground”, International Studies Quarterly, vol. 45, no. 1, Mar. 2001, ss. 111 – 122.

Cynthia Weber, International Relation Theory: A Critical Introduction, ikinci bsk. , Newyork: Routledge, 2005, ss. 89 – 90.

166 Brigit Locher, Elisabeth Prügh, a.g.m. , ss. 112 – 113. J. Ann Tickner, “You Just Understand.., s. 614.

oluşturuluyor, küresel politikalarda toplumsal cinsiyeti oluşturuyor. Savaşı, barışı ve devrimleri toplumsal cinsiyet şekillendirmektedir. Feministlere göre toplumsal cinsiyet olmadan uluslararası hiçbir politikadan ve yapıdan söz etmek mümkün değildir. Kısacası uluslararası ilişkiler kuramında toplumsal cinsiyet Feminizmin temel analiz birimidir. Konstrüktivizm toplumsal cinsiyete bu kadar çok önem vermemektedir. Toplumsal cinsiyet temel analiz birimi değil, uluslararası ilişkilerde daha alt basamaktadır. Toplumsal cinsiyet gücün bir kodudur.167

Feministlerin ve Konstrüktivistlerin araştırma yöntemleri birbirinden farklıdır. Konstrüktivistler devlet hareketlerini ve ulusal çıkarı açıklamak için devlet kimliğini anlamanın gerekli olduğunu öne sürmektedirler. Feministler ise bu görevi toplumsal cinsiyet kavramına verirken kimliği tek açıklayıcı öğe olarak ele almamaktadırlar. Konstrüktivistler cinsiyeti görmezden gelmektedirler. Ayrıca pozitivist eğilimleri nedeniyle kendilerini sınırlayarak feminist epistemolojiyi önemsememektedirler.168