• Sonuç bulunamadı

3.1. FEMİNİZMİN DİSİPLİNE GİRİŞİ

3.1.1 Feminizmin Konusu

Sosyal bilimlerin diğer alanlarına feminizmin girişi daha önceden gerçekleşirken Uİ disiplininde yer alması biraz zaman almıştır. Bunun en büyük nedeni de bu disipline eril anlayışın çok köklü bir biçimde egemen olmasıdır.131 Uluslararası sistem erkek dünyası olarak tanımlanmış ve kadınlar görmezden gelinerek bu alandan dışlanmışlardır. 1985’ de Cenevre’de Sovyet lider Mihail Gorbaçov ile silahsızlanma konusunu görüşmek üzere katıldığı zirvede Donald Reagan’ın Washington Post gazetesine verdiği demeçteki şu cümlesi kadınların durumunu özetlemektedir: “kadınlar bu toplantıda söz konusu olan konuları anlamaz”. 132 O zamanın koşullarında kadının konumu nasılsa günümüzde de biraz

değişmek koşuluyla aynı şekilde devam etmektedir.

Uİ her zaman için ‘cinsiyetlendirilmiş’ bir disiplin olmuştur. Toplum tarafından inşa edilen eril/dişil dikatomisi başka hiçbir alanda kendini bu kadar hissettirmemektedir. Bu konuda farklı bir bakış açısı sunan Cynthia Enloe’ya göre uluslararası siyaset bir erkek dünyasıdır, ama kadınlar kendilerinden beklenen davranışları sergilemezlerse devletler arasındaki ilişkiler bozulma noktasına bile gelebilmektedir. Uluslararası alanda kadınların etkileri ne kadar yok sayılsa da Uİ kadınlar olmadan düşünülemez. 133

Uİ disiplininde feminizmin yer edinme mücadelesi ‘pozitivizm- postpozitivizm tartışması’ olarak adlandırılan üçüncü tartışmayla aynı zamana denk gelmiştir. Bu tartışma içindeki feministler çoğunlukla kendilerini post- pozitivizmin yapısalcı boyutunda görmektedirler. 1990’ların başlarında feminist çalışmalar artık çeşitli araştırma birliklerinde kurumsallaşma aşamasına geçmiştir.

131 Muhittin Ataman, a.g.m. , s. 8

132 J. Ann Tickner, Gender in International Relation… , s. 1 – 2. 133 J. Ann Tickner, a.g.e. , s.5 – 6.

Disiplinle ilgili bu yıllarda yazılan kitaplarda feminizm bölümleri eklenmiştir. Dünyanın her yerinde feminist yaklaşımla ilgili toplantılar ve konferanslar düzenlemeye başlamıştır.134

Feminist düşünürlere göre feminizm sadece kadınları konu alan bir teori olmayıp bir bütün olarak ‘cinsiyet’ ele alınmaktadır. Feminist teorinin disipline en büyük katkısı, toplumsal cinsiyet (gender) ve cinsiyet (sex) arasındaki farkın ortaya konarak ataerkil baskıyı açıklamaya çalışması olmuştur. Önde gelen feminist düşünürlerden Cynthia Enloe da benzer düşüncededir. Enloe’ ya göre maksat sadece uluslararası ilişkilerde toplumsal cinsiyetin etkisini araştırmak değildir. Enloe çalışmalarında bir otorite olarak devletin hangi maksatla ‘erillik’ ve ‘dişilik’ fikirlerine ihtiyacı olduğunu açıklamaya çalışmıştır.135

Feminist düşünürler özel-kamusal alan ayrımı sonucunda çizilen sınırlarlarla toplumsal cinsiyetin disiplinde nasıl görmezden gelindiği üzerine yoğunlaşmışlardır. Feministler öncelikle bu ikilikle yaratılan önyargıları ortadan kaldırmayı amaçlarken sonrasındaki adımları ise kadını görünür kılmak olmuştur. Bu aşamaları başardıktan sonrada kadın hayatlarını ve tecrübelerini uluslararası ilişkiler çalışmalarına dahil etmeyi amaçlamışlardır. 136

Feministler cinsiyetle ilgili söylemlerin ataerkil bir düzenin ürünü ve güç ilişkilerine dayalı bir sistem olduğunu vurgulamaktadırlar. Cinsiyet tarihsel olarak biyolojik farklılığa indirgenmiş bir kavramdır. Çoğu toplumda cinsiyet farklılığı eşitsiz bir sisteme ve kadının erkek tarafından boyun eğdirilmesine tekabül etmektedir. Feminizmin yorumladığı toplumsal cinsiyet kavramı bu anlayışa yeni bir boyut kazandırmıştır. Feministlere göre toplumsal cinsiyet toplumsal ve kültürel olarak inşa edilmiş bir söylemdir. Bu tanımlama sonucunda eril veya dişil olarak adlandırdığımız hiçbir varlığın özelliklerinin ve davranışlarının biyolojik

134 Jill Steans, “Engaging From the Margins… , ss. 431 – 432. Muhittin Ataman, a.g.m. , s. 6.

135 Derya Özveri, “Feminist Teorinin Gelişimi Sürecinde Uluslararası İlişkilere Bakışı Üzerine Kısa Bir Değerlendirme”, Uluslararası İlişkilere Giriş: Teorik Bakış, der. Hasret Çomak, Kocaeli: Umuttepe Yay. , 2009, ss. 210 – 211.

Jill Steans, a.g.m. , ss. 436 – 437. 136 Jill Steans , a.g.m. , ss. 434 – 435.

kökenli olmadığı ortaya çıkmaktadır. Bu kavramlar ayrıca zamana ve mekana göre farklı içeriklere sahip olabilmektedir. Toplumsal cinsiyet söylemi cinsiyet ve cinselliğin toplumda güç ilişkilerine dönüşmüş şeklidir. Siyasal yaşamda toplumsal cinsiyet kavramını anlamak için kadın ve erkeğin benzer ve farklı noktalarına bakılmamaktadır. Bunun yerine toplumsal olarak inşa edilen eril ve dişil kavramlarının bir bütün olarak toplumu nasıl etkilediği ve şekillendirdiğine bakılmaktadır. Toplumsal cinsiyet hem toplumun bir ürünüdür hem de iktidarın bir ifadesi ve ayrıca politikalar için düzenleyici bir prensiptir. Toplumsal cinsiyet aynı zamanda yapısından dolayı kimlikle ilişkilidir. Böylece kimliklerimizi kendimizn seçmediği, toplum tarafından bize empoze edildiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Cinsiyetlendirilmiş olanlar sadece bireyler değildir. Feminist kuram yapıların, kurumların ve söylemlerin cinsiyetlendirilmiş boyutunu ortaya çıkarırken, ‘kadınlar nerede’ sorusundan yola çıkmıştır. Toplumsal cinsiyet analizleri güç yapılarının nasıl işlediğini göstermektedir. Erkekler de en az kadınlar kadar ataerkil düzenden etkilenmektedir. Ataerkillik, Batı temelli erilliğin toplumda baskın olmasının bir ifadesidir. Ataerkil düzen kurulmuş olan ikilikleri normalleştirir ve böylece toplumsal cinsiyet yapısını görünmez bir hale getirir.137

Feminist Uluslararası İlişkiler söyleminde genel olarak iki kesim yer almaktadır. Joan Wallach Scott’ın öncülük ettiği birinci kesim, eril ve dişil arasındaki ilişkinin siyasal olarak nasıl meşrulaştırıldığı üzerinde çalışmıştır. Ayrıca politika ve uluslararası yapıdaki yerleşmiş güç ilişkilerini incelemişleridir. İkinci kesimde yer alan J. Ann Tickner ve Christine Sylvester gibi feminizmin önde gelen düşünürleri de uluslararası yapılarda kadın ve cinsiyetin neden yok olduğu konusuna yoğunlaşmışlardır. İki kesiminde ortak paydası kadın hayatının ve tecrübelerinin görmezden gelindiği, eril/dişil farklılığının yaratıldığı ve ataerkil düşünce yapısının egemen olduğu uluslararası yapıyı vurgulamaktır.138

137 Diana Thorburn, a.g.m. , s. 2.

Laura Sjoberg, “Gender, State and War Redux: Feminist International Relations Across the ‘Levels of Analysis’ “, International Relations, Vol.25, No.1, 2011, s. 110.

Marysia Zalewski, a.g.m. , s. 341. J. Ann Tickner, a.g.e. , s. 7.

Gunhild Hoogensen, Svein Vigeland Rottem, a.g.m. ,ss. 163 – 164. 138 Diana Thorburn, a.g.m. , s. 5.

Geleneksel olarak güç, egemenlik, rasyonellik, iktidar, bağımsızlık, özerklik, kahramanlık ve vatanseverlik gibi kavramlar toplumlarda erillikle bağdaştırılmaktadır. Kadınlar ise bu özelliklerin tersi istikametinde ve bu özelliklerin yok olduğu parçada yer almaktadır. Kadınlar, zayıf, anne, çocuk yetiştiricisi, erkeğe bağımlı hatta vatanseverlikten uzak olarak tanımlanmaktadır. Eril kimlik diğer tüm kimliklerin özellikle de kadının üzerinde yer almaktadır. Ulusal çıkarlar söz konusu olduğunda kadınlar birer tehlike olarak görülmüştür. Dış politika içerisinde de kadınlar kendilerine yaftalanılan sıfatlardan dolayı muzdarip olmuş ve birçok güçlükle karşılaşmışlardır. Reagan döneminde 1981’de BM’ye elçi olarak atanan Jeane Kirkpatrik kendisini “erkek dünyasında bir fare” olarak tanımlamaktadır. Uİ disiplininde yer alan feministlere düşen görev ise inşa edilmiş bu ikilikleri kabul etmek yerine kökenine inerek analiz etmektir. Eril ve dişil arasındaki farklılıklar doğal ve değişmez nitelikler değildir. Eğer biyolojik temelli açıklamaları referans kabul etmezsek cinsiyet eşitsizliğinin toplum hayatına egemen olduğunu nasıl açıklayabiliriz? 139

Tickner’a göre toplumsal cinsiyeti uluslararası ilişkilerde temel analiz birimi olarak kabul edersek feminizmin de cinsiyet eşitliğini amaç olarak ele aldığını kabul etmeliyiz. Cinsiyet analizleri kadınla olduğu kadar erkekle de ilgili olup hatta homofobi ve homosekseulatiteyi içine almaktadır. Bu nedenle toplumsal cinsiyeti nötr olarak görmeliyiz. Erkek ve kadın doğal olarak birbirinden farklıdır. Ama bu birinin diğerine hükmedeceği anlamına gelmemektedir. 140