• Sonuç bulunamadı

Güvenlik kavramı tartışılırken kimin kimden güvenliği üzerinde durmak gerekir. Ayrıca güvenliği sağlamada ne kadar başarılı olunduğu da önemli noktalardan biridir.194

Uluslararası güvenliğe çok uzun bir süre realizmin anlayışları ve askerî terimler egemen olmuştur. Realist teoriye göre anarşik koşullar devletler için güvensizlik ikilikleri yaratmaktadır. Devletler kendi güvenliklerini sağlamaya çalışırken kendileri dışındaki diğer tüm devletleri birer tehdit olarak görmektedirler. Realizme göre uluslararası ortamda çatışma kaçınılmazdır. Bu yüzden güvenliği sağlamak için sürekli savaş hazırlığı içinde olmak gerekmektedir. Realist mantık güvenliğin sadece siyasal ve askeri bir çerçevede tanımlanmasına yol açmıştır. Realizmin güvenlik anlayışı Soğuk Savaş döneminde en parlak günlerini yaşamıştır. Soğuk Savaşın sona ermesiyle bu anlayışta çökmeye başlamıştır. 1970’li yıllarda ekonominin küreselleşmesiyle beraber de askeri güvenlik kavramı çözülmeye başlamıştır. Siyasal, ekonomik ve bölgesel çatışmalar, çevresel felaketler, yoksulluk, insanların açlıktan ölmesi de geleneksel güvenlik kavramının artık yeterli gelmediğini göstermiştir. Güvenliği sarsan bunlar gibi birçok faktör olsa da güvenlik uzmanları askeri gücün merkezi konumunu korumaya devam edeceğini öngörmektedirler. 195

Avrupa Birliği (AB) ve Birleşmiş Milletler (BM) son yıllarda güvenlikle ilgili politikalarında önemli değişiklikler yapmıştır. 1994’ de BM tarafından yayınlanan’ İnsanî Gelişim Raporunda (Human Development Report)’ devletin

194 Gunhild Hoogensen, Svein Vigeland Rottem, a.g.m. , s. 157.

195 Mohammed Nuruzzaman, “Paradigms in Conflict: The Contested Claims of Human Security, Critical Theory and Feminism”, Cooperation and Conflict, Vol.41, No. 3, ss. 286 – 290.

Deepa Ollapally, “Rethinking Gender and International Security… , ss. 9 – 10. J. Ann Tickner, “You Just Understand…, s. 624.

aksine bireyin vurgulanması ve güvenliği tehdit eden unsurlar olarak ordu dışı etkenler üzerine odaklanılması, güvenliğin realist paradigmasını önemli ölçüde sarsmıştır. Bu raporla birlikte devlet merkezli güvenlik anlayışı yavaş yavaş çatırdamaya başlamıştır. Burada insanî güvenlik özgür, bağımsız ve insan merkezli olarak tanımlanmıştır. İnsanî güvenlik şimdiye kadar olanın aksine güvenlik kavramının pozitif yönünü bizlere göstermektedir. Aynı zamanda insanî güvenlikle kastedilenin yaşamın esası olarak kabul edilen temel hak ve özgürlüklerin korunması anlamına geldiği de vurgulanmıştır. BM’nin bu raporunda güvenlikle ilgili yedi ana başlıktan bahsedilmiştir: ekonomik, gıda, sağlık, çevresel, bireysel, siyasal ve toplumsal güvenlik. Güvenliği tehdit eden etmenlerden de özellikle altı tanesi üzerinde durulmuştur: kontrol edilemeyen nüfus artışı, ekonomik fırsat eşitsizliği, göçün ortaya çıkardığı sorunlar, çevresel felaketler, uyuşturucu trafiği ve uluslararası terörizm.196

Realizme göre devlet, güvenliğin en temel nesnesidir. Devlete yönelik tehditler aynı zamanda güvenliği de hedef almaktadır. Diğer tüm tehditler ikincil planda yer almaktadır. İnsani güvenlik kavramıyla devlet güvenliğin odak noktasından çıkarak yerini bizzat insana ve insanlığı tehdit eden konulara bırakmıştır.197

Kadınların ulusal güvenlik konularına ilgi göstermesi birçok kişiyi rahatsız etmektedir ve bu çalışmalar gerçekle ilgili olmadığından dolayı eleştirilmektedir. 1985’ de Halifax’ta düzenlenen ‘Kadınların Uluslararası Barış Konferansı’nda (Women’s International Peace Conference)’ dünyanın çeşitli yerlerinden gelen yüzlerce kadın, güvenliği kendilerini tehdit eden etmenlere bağlı olarak değişik şekillerde tanımlamışlardır. Batılı kadınlara göre güvenlik nükleer savaşı ifade ederken Üçüncü Dünya kadınlarına göre ise ülkelerindeki yapısal şiddettir. Hepsinin kabul ettiği nokta ise birinin güvende

196Mohammed Nuruzzaman, a.g.m. , s. 285 – 291.

Gunhild Hoogensen, Svein Vigeland Rottem, a.g.m. , s. 157.

Tuncay Kardaş, “Güvenlik: Kimin Güvenliği ve Nasıl?”, Uluslararası Politikayı Anlamak: Ulus Devletten Küreselleşmeye, der. Zeynep Dağı, İstanbul: Alfa, 2007, ss. 149 – 150.

197A. Şevket Ovalı, “Ütopya ve Pratik Arasında: Uluslararası İlişkilerde İnsan Güvenliği Kavramsallaştırması”, Uluslararası İlişkiler Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 10, Yaz 2006, ss. 5 -6.

olması diğerinin güvende olmaması demekse, güvenlik hiçbir şey ifade etmemektedir. Aynı yıl Nairobi’de düzenlenen “Üçüncü Dünya Kadın Konferansı”da (3rd World Conference on Women) güvenliğin tanımı genişletilmiştir. Güvenlik ve barış sadece savaşın olmaması demek değildir. Barış aynı zamanda güvenliği de beraberinde getirmemektedir. Aynı zamanda yerel ve uluslararası ortamda şiddetin ve çatışmaların olmaması ayrıca ekonomik ve sosyal adaletin sağlanması anlamına da gelmektedir. Feministlerin güvenlik üzerine yaptığı çalışmalarda temel olarak iki nokta esas alınmıştır. Bunlardan birincisi toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin varlığıdır. İkincisi ise güvenlik analizlerinin kadınların tecrübelerine de yer vermesi gerektiğidir.198

Feminizmin güvenlik çalışmalarında kendini göstermeye başlaması eleştirel güvenlik çalışmalarının ortaya çıkmasıyla olmuştur. Soğuk Savaş sonrasında güvenlik araştırmacılarının birçoğu tehdit listesini genişletirken feministler daha çok kimin, kimden güvenliği ve güvenlik nasıl sağlanır konuları üzerine yoğunlaşmışlardır.199

Feministler güvenlik ilişkisi içinde erilliğin nasıl kurumsallaştırıldığını ve kadının bu ilişkinin neresinde yer aldığını ortaya çıkarmaya çalışmaktadırlar. Erilliğin şiddet ve saldırganlıkla bağdaştırılması da feminist çalışmaların önemli noktalarından biridir. Feminist güvenlik çalışmalarında kabul edilen bazı temel varsayımlar bulunmaktadır. İlk olarak, eril ve dişil kalıpları kabul edilerek, kendi amaçları doğrultusunda kullanılır. İkincisi, kadın erilleştirilmeden gerçekleşen kadın ve erkek eşitliğini savunmaktadırlar. Üçüncü olarak, barışçıl kadın ve vahşi erkek gibi kalıplar reddedilmektedir.

198 J. Ann Tickner, a.g.e. s. 54 – 55. Mohammed Nuruzzaman, a.g.m , s. 296.

Eric M. Blanchard , “Gender, International Relations and the Development of Feminist Security Theory”, Journal of women in Culture and Society, Vol. 28, No. 4, 2003, s. 1301.

199 Annick T. R. Wibben , Feminist Security Studies: A Narrative Approach, New York: Routledge, 2011, ss. 4 – 5.

Kadın nerede sorusunun yanı sıra güvenlik çalışmalarına kadını da eklemektedirler.200

Eric M. Blanchard’ a göre feministler güvenlik hakkında yaptıkları çalışmalarla dört önemli noktaya değinmişlerdir. Birincisi, uluslararası güvenlik politikaların yapılma sürecinde kadınların neden yer almadığı konusu sorgulanmıştır. İkincisi, savaş ve barış zamanlarında hangi tür kadınların devlet korumasında olduğu sorusu sorulmuştur. Üçüncüsü, kadının doğası gereği barış yanlısı ve savaş karşıtı olduğu fikrine karşı çıkılmıştır. Son olarak ise güvenlik konusunun sadece kadınları ele alarak değerlendirmenin de yanlış olduğunu öne sürmüşlerdir.201

Feminist düşünürler güvenlik çalışmalarıyla yeni kavramların ortaya çıkmasına yardımcı olmuşlardır. Bu kavramların en önemlilerden birisi kabul edilen Ann Tickner’ın ‘yapısal şiddet’ kavramıdır. Bu kavramla kastedilen savaş sırasında doğrudan uygulanan şiddet yerine uluslararası ve yerel siyasal ve ekonomik kurumlar tarafından uygulanan baskıdır.202

Feminist düşünürlere göre toplumlarda cinsiyet adaleti sağlanmadan tam bir güvenliğin oluşmasını bekleyemeyiz. Erkeğin baskısını ve kadının boyun eğişini toplumun tüm katmanlarından ve birimlerinden kaldıramadığımız sürece güvenliği de sağlayamayız. Eğer güvenlik söylemlerinde cinsiyeti analiz birimi olarak ele alırsak güvenliğin tüm alanlarında cinsiyetlendirilmiş ilişkiler ve yapılar karşımıza çıkacaktır.203

Katharine Moon ‘Sex Among Allies(1997) (Müttefikler Arasında Cinsiyet)’ isimli çalışmasında fuhuşun Kore ve ABD ilişkilerini düzenlemek için nasıl bir araç olarak kullanıldığını ortaya koymaya çalışmıştır. Kore savaşında neredeyse kitlesel fuhuş üretildi diyebiliriz. Savaş bittikten sonra Güney Kore’nin ABD’ye bağımlılığı sürecinde de bu kadınlar Amerikan

200 Annick T. R. Wibben, a.g.e. , ss. 23 – 27. 201Eric M. Blanchard, a.g.m. , s. 1290.

202 Eric M. Blanchard, a.g.m. , ss. 1297 – 1298. 203 Heidi Hudson, a.g.m. , s. 162.

askerlerine hizmet vermeye devam etmişlerdir. Amerikan üssü çevresindeki kamplarda yaşayan kadınlar zamanla dilleri, davranışları ve giyim tarzlarıyla batılılaşmaya başlamışlardır. Bu kamplarda yaşayan kadınları ve Amerikalı askerlerden olan çocuklarını kendi toplumları dışlamıştır. Fuhuş kamplarındaki kadınlar ve çocuklarının güvensizliği üzerine devlet kendi güvenliğini oluşturmaya çalışmıştır. Moon bu çalışmasında güvenliğin farklı versiyonlara sahip olduğunu ve güvenliğin bazı zamanlar nasıl başkalarının güvensizlikleri üzerine kurulu olduğunu ortaya koymaya çalışmıştır. 204

Maria Stern’in ‘Naming Security, Constructing Identity (2005) (Güvenliği Adlandırmak, Kimliği İnşa Etmek)’ isimli çalışması da geleneksel güvenlik kalıplarının yetersiz kaldığını göstermektedir. Stern bu çalışmasında Guatemala’daki iç savaşın bitimindeki süreçte kadın hayatlarını ele almıştır. Mayalı kadınların hem kadın olmalarından ötürü hem de kimliklerinden dolayı toplum ve devlet tarafından nasıl sömürüldüğü ortaya konulmuştur. Mayalı kadınalar evde cinsel şiddetin kurbanı olurken cinsiyetlendirilmiş toplumda da ekonomik sömürülmenin bir öznesi olmuşlardır. Devlet, Mayalı kadınların günlük eylemlerini bile sorgular hale gelmiştir. Burada güvenliği sağlayacak olan devletin Mayalı kadınlar için güvensizliğin temeli olduğu ortadadır. Kimden kimin güvenliğinin sağlanacağı bu noktadaki önemli sorulardan bir tanesidir.205

Feminizmin güvenlik analizleri disiplinde hâlâ söz sahibi değildir. Bunun nedeni bu analizlerin genellikle kadınlar tarafından yine kadınlar için yapılmasıdır. Ulusal ve uluslararası güvenlik politikalarının oluşturulması ve uygulanmasında halen nihai olarak eril düzen hakimdir. Kadınların bu hakimiyeti yıkması fazla kolay olmayacaktır.206

204 Annick T. R. Wibben, a.g.e. , ss. 87 – 91. 205 Annick T. R. Wibben, a.g.e. , ss. 91 – 94.

206Gunhild Hoogensen, Svein Vigeland Rottem, a.g.m. , s. 166.