• Sonuç bulunamadı

2.3. Sosyal Ağ Kullanım Amaçları

2.3.2. Kişisel Sunum ve Narsizm

Kişisel sunum ve narsizm bireylerin sosyal ağ kullanım amaçlarındandır. Sosyal ağlarda bireyler, kendilerine ilişkin bilgileri aktararak kişisel sunumlarını yapmaktadır. Ancak söz konusu bu durum, aşırıya kaçtığında ya da farklı şekillerde ortaya çıktığında bireylerin kişisel sunumları narsizm sunumları haline dönüşebilmektedir. Bu sebeple bu başlık kapsamında, ilk olarak bireylerin sosyal ağları kullanım amaçlarından biri olan kişisel sunum açıklanacak, ardından narsizm konusu ele alınacaktır.

Kişisel sunum, bireylerin kişisel bilgilerini, fotoğraf ve videolarını içeren profil sayfası oluşturması (Wang vd., 2010), bir anlamda kişiye özgü alan (profil, kişisel sayfa) yaratılması (Karal ve Kokoç, 2010) şeklinde yapılmaktadır. Sosyal ağlar kullanıcılarını bir profil oluşturmaya teşvik etmektedir. Bu profil, bireylerin temel özelliklerini hem metinsel hem de görsel olarak yansıtmaktadır. Facebook’ta kişilerin profillerinde şu bilgiler yer almaktadır: Cinsiyet, doğum tarihi, memleket, dini inanç, hobiler, sevdiği müzik ve filmler, iletişim bilgileri, eğitim ve iş bilgileri, üye olduğu gruplar ve sayfalar, arkadaşlar, paylaşılan fotoğraflar ve videolar. Bu bilgilerin tamamına bakıldığında, bireylerin bir anlamda kendilerini bu sosyal ağlar içerisinde tanımladığı, konumlandırdığı ve sunduğu görülmektedir (Göker vd., 2010: 188).

Kişisel sunuma, istendik imajı yaratma edimi olarak da bakmak mümkündür. Çünkü diğerleri ile iletişim kurarken bireylerin kendine ilişkin algı ve izlenimler istenilen şekilde yaratılabilmektedir. Sanal ortamda bireyler, hangi roller oynayacaklarına, kimleri nasıl yönetip yönlendireceklerine ya da hangi senaryoyu yazıp nasıl oynayacaklarına karar vererek karşısındakini etkileyip yönlendirme gücüne sahip olabilmektedir (Kellner, 2001: 147). Hatta birden fazla kimliğe sahip olarak kendini farklı şekillerde, farklı platformlarda var edebilmektedir. Bu tarz farklı varoluş şekilleri kimi zaman olumlu kimi zaman da olumsuz sonuçları beraberinde getirmektedir. Ancak olumlu anlamda bakıldığında, Kohut (1986: 233), bu iletişimsel taktiklerin bireylere; duygusal düzenleme yapabilme, geçici dürtüleri doyurabilme, egoyu onarma, empati geliştirme, farkındalığı arttırma, mevcut imajı ile ideal imajı arasındaki farkı kapatma, amacına ulaşmanın hazzını yaşama,

diğerlerinin kendisi ile ilgili algı ve tutumlarını düzenleme yolu ile özsaygı ve özgüven kazanma gibi bazı konularda katkı sağlayabileceğini söylemektedir.

Türkçe Sözlük’e göre narsizim “özseverlik” yani kendini sevme anlamında kullanılmaktadır. Sözcüğe ilk bakıldığı zaman, olumsuzda ziyade olumlu bir anlam ifade ettiği düşünülebilmektedir. Ancak egoism ve kişinin kendine aşırı değer vermesini (akt., Alemdar vd., 2017: 74) içeren narsisizm, “kırılganlığını büyüklenmeci bir benlik imajıyla örtmeye çalışmayı ifade etmektedir” (Atay, 2011: 5). Bir anlamda, kendini önemli ve özel gören birey için her şeyden önce kendisi merkezi konumdadır.

Amerikan Psikiyatri Birliği’ne göre narsizmin dokuz kriteri bulunmaktadır. Bunlar (American Psychiatric Association, 2013):

1. Kendisinin önemine dair büyüklenmeci bir duyguya sahip olmak,

2. Sınırsız başarı, güç, zekâ, güzellik veya ideal sevgi fantezileriyle meşgul olmak,

3. “Özel” olduğuna ve ancak özel veya üst düzey insanlar tarafından anlaşılabileceğine, onlarla ilişkide bulunması gerektiğine inanmak,

4. Aşırı hayranlık beklemek,

5. Hak sahibi olduğuna inanmak (özellikle ayrıcalıklı muamele görme veya beklentilerine otomatik olarak uyum gösterileceğine dair makûl olmayan beklentilere sahip olmak),

6. Kişilerarası ilişkilerde sömürücü olmak (amaçlarına ulaşmak için insanları kullanmak),

7. Empatiden yoksun olmak (diğerlerinin duyguları ve gereksinimlerini kabullenme veya paylaşmada gönülsüzlük),

9. Kibirli ve küstah davranış veya tutumlar sergilemek şeklinde ifade edilmiştir

Atay’a (2011: 5-7) göre ise narsizmin yedi kriteri bulunmaktadır; otorite, teşhircilik, sömürücülük, hak iddia etme, kendine yeterlilik, üstünlük ve kendini beğenme bu boyutları oluşturmaktadır. Bu bilgilerden de anlaşılacağı gibi, narsizmin kriterlerinin genel çerçevesi çoğunlukla benzer özelliklere işaret etmektedir. Bu yönde Bergman ve arkadaşları (2011: 709-710), sosyal ağların narsistik kişiliğin yansıtılmasında ideal yerler olduğunu söylemektedir. Özellikle bu ağlar kibir, kişinin kendini abartılı sunumu, diğer kullanıcıların dikkatini çekme ve sosyal onaylanma gibi durumlar için fırsat yaratmaktadır. Bergman ve arkadaşlarının araştırma bulgularına göre, özellikle Facebook ve Twitter kullanan bireylerin narsistik kişilik özellikleri, sosyal ağları kullanmayan bireylere göre daha fazla orandadır. Bir anlamda sosyal ağların bu yapısı, narsistik eğilimleri arttırmakta ya da narsist eğilimli bireyler için yeni sanal bir platform oluşturmaktadır. Çünkü günümüzde sosyal ağlar bireylerin kendilerini teşhir ettikleri ve aynı zamanda başkalarını röntgenledikleri bir mecraya dönüştü. Söz konusu bu durumdan özellikle gençlerin oldukça etkilendiği bilinmektedir. Hatta bu dönemde yaşayan Y ya da milenyum kuşağı gençleri “Ben nesli” olarak tanımlanmaktadır. Kısaca bireyin kendisini sevmesinin yani egosantrizmin aşırı boyutu, narsizmi arttırmaktadır. Narsizmin ileri aşaması da kişilik bozukluğuna yol açmaktadır (Bayhan, 2017).

Bununla birlikte popüler psikiyatride “gelişmeleri kaçırma korkusu” olarak bilinen FOMO (Fear of Missing Out), sosyal ağ kullanımının narsistliğe evrilmesinde doğrudan bağlantılı bir konudur. Çünkü dijitalleşen günümüz toplumunda bireylerin çoğu uyanır uyanmaz, sosyal ağlar hesaplarından kendisiyle ilgili yorumları incelemektedir. Bu sebeple sosyal ağlara aşırı ilgi duyan bireylerin beyni, herhangi bir uyuşturucu madde almadığı halde, sanki almış gibi haz duymakta, bazı hormonlar salgımakta ve bazı ruhsal problemlerle karşı karşıya kalabilmektedir. Bu durum, “sanal uyuşturucu” olarak nitelendirilmektedir. FOMO belirtileri gösteren bu kişiler, ödüllendirilme ihtiyacı hissetmekte, bu yüzden bazı kaygılar taşımakta ve sanal ortamda yer almadığı zamanlarda kendisini kötü hissetmektedir. Bireyler “Facebook’ta kendilerinin ne kadar takipçisi olduğu ve kendi sayfalarında

paylaştıklarına ne kadar “like” (beğeni) aldıkları çerçevesinde “narsist” kimliklerini tatmin etmektedir. Herkes Instagram, Youtube, Twitter ve Facebook’ta microcelebrity (küçük şöhret) olmayı hedeflemektedir” (Bayhan, 2017). Narsistlik eğilimine sahip bireyler, kendilerini daha fazla göstermek için sürekli fotoğraf paylaşma ve durum güncelleme gibi aktivitelerde bulunmaktadır. Bu aktivitelerin beğeni alması sonucunda ise bu tip bireylerin narsislik düzeyleri sosyal ağlar aracılıyla daha da artmakta (Buffardi ve Campbell, 2008) ve sosyal ağları kullanım amaçları farklı şekillere dönüşmektedir.