• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: ÇEVRE SORUNLARI VE ÇEVRE KORUMA POLİTİKALARI

1.2. Çevre Sorunları ve Nedenleri

1.2.3. Kentleşme ve Çevre Sorunları

Senegal, Fildişi gibi az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde çok daha az çevreci bir sanayi faaliyetini yürütmektedir.

1.2.3. Kentleşme ve Çevre Sorunları

Sanayi Devrimi'ni takiben modern kentler ortaya çıkmaya başlamış ve kent merkezlerindeki üretim tesislerinin işçi açığını gidermek amacıyla tarımsal alandan kente göçler gündeme gelmiştir. Dolayısıyla, kentleşme öncelikle kent sayılarının ardından kentte yaşayan insan sayılarının artışı anlamına gelmektedir38. Sanayileşmenin bu ilk döneminde çevre tamamen ikinci plandadır ve yönetilebilir bir şey olarak görülmektedir. Kaynakların sınırsız olduğunun düşünüldüğü bu dönemde kentsel ortamda havanın ve su kaynaklarının kirlenmesi ile doğru orantılı olarak salgın hastalıkların yaygınlaştığı görülmektedir. 1876'da İngiltere'de kabul edilen bir yasa ırmak kirliliğini önlemeye yöneliktir. Ancak yasanın sanayi kuruluşlarının zararına olmayacak şekilde tanzim edilmesi söz konusudur39.

Bu örnekten de anlaşılabileceği gibi, sanayileşmeye bağlı olarak kentleşme sürecinde çevresel kaynakların, üretim-tüketim dengesinin hizmetine sunulduğu görülmektedir ve bu dönemde tahribat çok yüksek düzeylere çıkmıştır. Hava kirliliği, su kirliliği, peyzaj kirliliği, toprak kirliliği kentleşme- çevre sorunları ilişkisinin en önde gelen sonuçları arasındadır. Oysa ki önce 1960'larda ekolojist siyasi akımların ve örgütlerin devreye girmesi, ardından 1970'lerdeki hammadde krizi ve Japonya örneği ile literatürde "sürdürülebilirlik" kavramına sık sık vurgu yapılmaya başlanmış ve planlamanın önemine vurgu yapılmıştır. Planlama kavramı ile açıklanmak istenilen unsurlar;

- İmar planlarının düzenlenmesi, - Düzenli altyapıların inşa edilmesi, - Düzenli bir eğitim,

- Sosyal yaşam düzeyinin yukarıya çekilmesidir.

38

Görmez, s.15. 39

18

Ancak bu düzenlemelerin birçoğu gelişmiş Batı ülkelerinde yürürlüğe sokulmuş önlemlerdir ve az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkeler için bu tehdit hala varlığını sürdürmektedir.

1.2.3.1. Doğal Yaşam Alanlarının Yerleşim Alanlarına Dönüşmesi

Kentleşmenin doğal sonuçlarından biri o güne dek kırsal alan olan bölgelerin sanayileşme sonucu yerleşime açılmasıdır. Sanayi Devrimi'nden sonra fabrikaların olduğu ve dolayısıyla üretimin gerçekleştiği merkezlere yakınlığı ile öne çıkan bu bölgelere yerleşim başlamış ve doğal olarak yeşil alanların oranında gözle görülür bir azalmadan bahsedilebilmiştir. Bugün dünyanın en önemli metropollerinin 19. yüzyıldaki görünümü ile şimdiki görünümleri mukayese edildiğinde, kentin merkezden dışa doğru olan yayılması gözlemlenebilmektedir40.

Özellikle 19. yüzyılın sonundan 20. yüzyılın son çeyreğine kadar olan Fordist üretimin ihtiyaçlarını karşılamak için kentlere göç eden kitlelerin yaşamaları için kent merkezleri yeterli olmamış ve merkezden uzaklaşılarak şehir dışına doğru bir yayılma söz konusu olmuştur. Bu yayılma sonucunda, kentin hemen bitiminde başlayan yeşil alanlar yerleşim alanına dönüşmüştür. Örneğin, İstanbul'da yaşam tarihi yarımada ve Suriçi olarak ifade edilen bölgedeyken, kentleşme ile birlikte ilk olarak 1940'lı yıllarda Zeytinburnu ilçesi oluşmaya başlamıştır. Dünyanın diğer kentlerinde de benzer kentleşme ve kırsal alanlara doğru yayılma faaliyetleri gözlemlenmektedir. Plansız yapılan kentleşme faaliyetleri sonucunda verimli olan tarım arazileri de yerleşim alanlarına dönüştürülerek yok olmasına sebebiyet verilmektedir41.

1.2.3.2. Aşırı Doğal Kaynak Kullanımı

Kentleşme doğal alanların zamanla işgal edilmesine dayalı bir form olarak tarım alanlarının ve doğal yaşam alanlarının kentteki yerleşimcilerin sınırsız talepleri doğrultusunda tehdit edilmesine sebebiyet vermektedir. Belirli bir yüzölçümünde aşırı insan yoğunluğu ve onların ihtiyaçları, yerleşimde toprağı, tüketimde suyu, gündelik faaliyetlerin yarattığı kirlilik ile ise havayı tehdit etmektedir. Dolayısıyla, kentleşme ve

40

Görmez, s.14. 41

Ahmet Aksu, “Avrupa Birliği 'ne Uyum Sürecinde Çevre Yönetim Sistemi ve Yerel Yönetimler (Karşılaştırmalı Bir Yönetsel Model Yaklaşımı)”, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Trakya Üniversitesi SBE, 2005), s.32.

19

onun doğal değişkeni olan nüfus artışı, kentteki kaynakların aşırı kullanımı sonucunu doğurmaktadır42.

1.2.3.3. Atıkların Yeryüzü Tabakasına Etkisi

Kentsel ortamda nüfus yoğunluğu beraberinde atık yoğunluğunu da getirmektedir. Atıklar, toplumların sosyo-ekonomik faaliyetleri sonucu işe yaramaz hale gelen katı ve sıvı çıktılardır ve organik ve inorganik olmak üzere ayrılmaktadırlar. Buna göre organik atıklar sebze, meyve yiyecek artıkları iken, inorganik atıklar; cam, kağıt, plastik ve metallerdir ve bunlar çeşitli zararlı unsurları bünyelerinde barındırmaktadırlar. Dolayısıyla, bu zararlı bileşkelerin halk sağlığı, çevre mühendisliği, ekonomi vb. çeşitli disiplinlerden istifade edilerek ve atık oluşturma, biriktirme, toplama, taşıma, işleme, depolama vb. çeşitli aşamalardan geçirilerek ekonomiye geri kazandırılmaları gerekmektedir43.

1.2.3.4. Işık Kirliliği

Işık kirliliği de, kentleşme kaynaklı bir çevre sorunu olup, özellikle yol, cadde, sokak, park, bahçe, turistik tesislerin dış cephe aydınlatmalarında ve reklam panolarında kullanılan ürünlerin yanlış tercih edilmesi, ev ve binalardan taşan ışıklar ve uzaya gönderilen direkt ışıklarla, aydınlatılan yüzeylerden yansıyan endirekt ışıklardan kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, kentsel alanlarda sosyal yaşam genelde geceye kaymıştır ve estetik kaygılar ile birleşince kirliliğin yaşandığı zaman dilimi daha da büyümüştür. Bu şekilde gerçekleştirilen bilinçsiz aydınlatmalar ile ekolojik dengeye zarar verilmekte ve ışık kirliliği oluşmaktadır. Bunda temel sorun daha çok aydınlatmanın daha iyi görüş sağladığı yanılgısıdır. Oysa ki, yetersiz aydınlatmanın yaratacağı güvenlik tehlikeleri kadar, aşırı aydınlatma da gözlerde kamaşma yaratacak ve görme koşullarını bozacaktır44.

1.2.3.5. Peyzaj Kirliliği

Kentler tarih içerisinde insan eliyle oluşturulmuş yapay alanlardır. Sanayileşme, çarpık kentleşme, nüfus artışı vb. faktörler doğal çevrenin sürekli olarak bozulmasına işaret

42

Görmez, s.15. 43

Sevgi Aydın, “Konaklama İşletmelerinde Çevresel Maliyet Faktörlerinin Çevre Muhasebesi Üzerine Etkileri: Türkiye-Birleşik Krallık Uygulaması”, (Yayımlanmamış Doktora Tezi, Akdeniz Üniversitesi SBE, 2010), s.12; Sönmez ve Bayri, s.4.

44

20

etmektedir. Örneğin, Londra, Paris gibi şehirler tarihsel olarak düzenlerini uzun süre statik bir şekilde muhafaza ederken, Sanayi Devrimi'nden sonra şehirlerin çehresi o güne dek olmadığı bir hızla değişmiştir. Sanayileşme, kentin herhangi bir noktasında gelişigüzel bir şekilde başlamış ve kent bu alanın çevresinde örgütlenmiştir. Dolayısıyla, bir organizasyondan ve planlamadan bahsedilememektedir.

Burada doğal olanın kendiliğinden estetiği yerine insan eliyle inşa edilmiş bir estetiğin ikamesinden bahsedilebilmektedir. Doğal çevrede insan eliyle yapılmış değişikliğin sağlıklı insanların görüntü alanlarını rahatsız edici hale getirmesi durumu "peyzaj ya da görüntü kirliliği" olarak adlandırılmaktadır45. Peyzaj kirliliğinin en temel sonucu kentsel alandaki yeşil alanların talan edilmesi ve bunların yerine çarpık yapılaşmanın ikâme edilmesidir. Yerleşimin bir diğer getirisi ise estetik olmayan tasarımlara sahip ilan ve reklam tabelalarıdır. Peyzaj kirliliğinin diğer unsurları ise şu şekilde sıralanmaktadır46;

a. Yanmış orman alanları, b. Yeşili yok edilmiş boş alanlar, c. Erozyona uğramış alanlar, d. Kirli kıyılar ve sular, e. Hava kirliliği,

f. Görüş alanı darlığı, g. Çarpık yapılaşma, h. Düzensiz trafik, i. Atıklar,

j. Levha ve tabelalardaki kirlilik, k. Yapıların aşırı köşeli olması, l. Renklerde uyumsuzluk,

m. Yapılardaki kolon sayısının fazlalığı, n. Eşya düzeni,

o. TV yayınları kaynaklı görüntü kirlilikleri, p. Sigara içmeye bağlı görüntü kirlilikleri.

45

Recep Şener, “Konaklama İşletmelerinde Çevre Muhasebesi Uygulamaları: Marmaris İlçesi Örneği”, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, T.C. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi S.B.E, 2012), s.60.

46

21

Peyzaj kirliliği kentsel ortamda yaşayan insanlar üzerinde genel bir kötümserlik, öfke, hoşnutsuzluk ve yılmışlık hali gibi çeşitli psikolojik ve travma, bulantı, baş dönmesi gibi çeşitli fizyolojik sorunları da gündeme getirmektedir. İnsanların ruhsal-bedensel bütünlükleri bozulmakta, depresyon daha sık rastlanan bir vakaya dönüşmekte, genel yorgunluk yaygınlaşmaktadır.