• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: YEREL YÖNETİMLER VE ÇEVRESEL FAALİYETLERİN

2.1. Yerel Yönetimler

2.1.2. Avrupa Birliği ve Yerel Yönetimler

Avrupa Birliği, 1992 Maastricht Antlaşması ile birlikte "yerindenlik" (subsidiarity) ilkesine ve Bölgeler Komitesine yer vermeye başlamıştır. AB politikalarının %70-80'i yerel otoriteler tarafından verilen kararlara dayanmaktadır. Bu anlamda, diğer ülke yaklaşımlarından farklı olarak yerel otoritelerin sadece tanınması değil, aktif siyasi katılımı da özendirilmektedir. Nitekim Maastricht Antlaşması aynı zamanda "merkeziyetçi" yapının sonlandırılması ve yeni katılan üyelerin de bu politika doğrultusunda teşvik edilmesi sonucunu doğurmuştur.

Avrupa Birliği'nde yerel yönetimlere özel ilgi gösterilmesinin altında yatan faktörler şu şekilde sıralanmaktadır136;

a. AB bünyesindeki uygulamaların önemli bir bölümünün yerel nitelikte olması, b. AB'nin uluslar üstü yapılanması nedeniyle uluslar üstü birime (Brüksel) ve

ulusal devletlere ulaşmanın zorluğu nedeniyle "yerinden yönetim" uygulamalarına ağırlık tanınması,

c. AB projesinin ancak halkın siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel kararlara katılımı ile başarı olabileceği fikri.

AB tüm Avrupa'da yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerekliliği üzerinde durmakta olup; politikalarını buna göre revize ederken, çeşitli mali yardımlarla bu amaca ulaşmaya çalışmaktadır. Bu doğrultuda 1994 yılında Bölgeler Komitesi kurulmuş ve bu yapının bölgesel ve yerel yönetimlerin Brüksel'deki temsilcisi olması amaçlanmıştır. Nitekim komite AB yapısı içinde yerel ve bölgesel yönetimlere resmi bir temsil ve danışma kanalı açmıştır. Çünkü komite, AB mevzuatını uygulayan yerel yönetimlerin

135

Aydın, s.12. 136

Abdurrahman Taraktaş, "Avrupa Birliği ve Yerel Yönetimler", Canatay Hacıköylü (Ed.), Yerel Yönetimler içinde, Eskişehir: T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını No: 2928, 2013, s.161.

64

AB kurumları ile iletişimini sağlayan bir katalizör gibi tasarlanmıştır. Komitenin temel hedefleri şunlardır137;

a. AB bünyesinde yaşanabilecek demokratik eksiklikleri gidermek, b. Yerellik ilkesinin uygulanmasını sağlamak,

c. Yerel toplulukların çıkarlarını savunmak,

d. AB yurttaşlarının sesini duyurabilmesi için sözcülük rolü üstlenmek.

AB'nin yerel yönetimler anlamında tek bir sistemi olmamakla birlikte, tüm üyelerinden imzalamasını istediği metin Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı'dır. Çünkü bu şart, AB mevzuatının en önemli yapıtaşlarından birini oluşturmaktadır. AB'nin yerel yönetimlere açmış olduğu alan aynı zamanda üç temel unsuru beraberinde getirmektedir. Bunlar; yerelleşme, bölgeselleşme ve küreselleşmedir.

2.1.2.1. Yerelleşme

AB'nin üyelerinin imzalamasını gerekli gördüğü "Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı" ile yerinden yönetim esasına dayanan bir Avrupa inşası hedeflenmektedir. İmzacı ülkeler yerel yönetimlerin merkezi yönetimler karşısında geniş bir özerkliğe sahip olmalarını ilkesel olarak kabul etmeleri gerekmektedir. Özerklik kavramıyla altı çizilen unsur; kamu hizmetlerinden büyük payın yurttaşların lehine olacak biçimde ve yerel yönetimlerin sorumluluğu altında yerine getirilmesidir. Bu doğrultuda hizmeti, hizmete en yakın birim yerine getirirken, üst düzey yönetimler; alt düzeydeki yönetimlere yardımda bulunacaklardır.

Bu sözleşmenin 4. maddesinin 3. bendinde yerelleşme esası, "kamusal sorumlulukların uygulanması, genel olarak ve tercihen, vatandaşlara en yakın makamlara bırakılmalıdır. Bu sorumluluğun (yani bir faaliyetin, işin) başka bir makama (yahut kuruluş ya da kademeye) bırakılmasında, işin ölçeği, cinsi, etkinliği ve ekonomik gerekleri göz önünde bulundurulmalıdır" denilerek ekonomik bir zemine referans verilmektedir. Yerelleşmenin bu anlamda en temel şartı "yeterli mali kaynaklara sahip olmaktır"138. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, yerel yönetimlerin siyasal, yönetsel ve mali özerkliklerinin korunması ve haklarının kabul edilmesi yönünde Avrupa ölçüsünde

137

Taraktaş, s.163-164. 138

65

ortak temel hükümler getirmektedir. Ancak, bunların uygulanması genelde, Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin kendi iç mevzuatına bırakılmıştır139.

2.1.2.2. Bölgeselleşme

AB'de bölge, "coğrafi, ekolojik, ekonomik, kültürel, etnik, kentsel ve yönetsel açıdan benzer, yakın bütün olan alan parçaları" olarak tanımlanmaktadır140. Avrupa Parlamentosunun 18 Kasım 1988’de onayladığı Bölgeselleştirme Şartında bölge, “coğrafi yönden, nüfusu, kimi ortak özellik taşıyan ayrı bir birim ya da kendine yeterli bir yapı oluşturan yöreler ya da yörelerin birlikte oluşturdukları bütüncül yapılar” olarak tanımlanmış ve ortak özelliklerin de, dil, kültür ve tarihsel gelenekler olduğu vurgulanmıştır141 (Keles, 1999; 81). Bölgeselleştirme özendirilirken, bunun ulus-devletlerde bölgecilik korkusu yaratmamasına dikkat edilmektedir. Çünkü AB farklı etnik unsurların farklı ülke sınırlarına dağıldıkları bir yapıya da işaret etmektedir. AB'nin bölgeselleşme eğilimini temsil eden en önemli enstrüman "Bölgeler Komitesi"dir. Komitenin 317 asil ve 317 yedek üyeleri dört yıl görev yapmakta olup, seçilirken ülkelerin coğrafi ve yerel/bölgesel dengelerini temsil etmektedirler. İki yılda bir gerçekleşen seçimler Lüksemburg'da yapılmaktadır. Bölgeler Komitesinin faaliyetleri altı uzmanlık komisyonu aracılığı ile yürür ve yılda beş genel kurul toplantısı yapılır. Bu toplantılarda aynı zamanda önergeler incelenir ve nihayetinde bir taslak görüş oluşturulur. Taslak görüş yılda beş defa gerçekleştirilen toplantılardan birinde ele alınır. Komite daha ziyade bir danışma organı konumundadır ve bu nedenle henüz istenilen etkinliğe erişememiştir. Bunun en temel gerekçesi ise ülkeler arası pratik farklılıkları ve üyeler arasında yetki dağılımı sorunlarıdır142. Bunun dışında bölgeselleştirmeyi teşvik etmek AB Bölge Kalkınma Fonu, Avrupa Sosyal Fonu, Avrupa Tarımsal Garanti ve Yönlendirme Fonu, Balıkçılık Yönlendirme Mali Aracı, Az Gelişmiş Üyelere Uyum Fonları ve Avrupa Yatırım Bankası'nın sağladığı fonlardan da istifade edilmektedir. 139 Ahmet Aksu, s.102. 140 Taraktaş, s.164. 141

Ruşen KELEŞ, Avrupa'nın Bütünleşmesi ve Yerel Yönetimler, Ankara: Türk Belediyecilik Derneği ve Konrad Adenauer Vakfı Yayınları., 1999, s.81.

142

66

2.1.2.3. Küreselleşme

AB'nin yerel yönetimlerle ilgili eğilimleri, küreselleşmenin bir sonucu olarak da okunabilmektedir. Her şeyden önce AB, bir uluslar üstü kurum olarak belirli bir coğrafyada bütünleşme projesine referans vermektedir. Yerel inisiyatifler çelişkili gözükse de önem kazanmaktadır. AB'nin "yerindenlik" ilkesini yerleşik kıldığı Maastricht Antlaşması'ndan önce imzaya açılan ve 1988'de yürürlüğe giren "Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı" (AYYÖŞ), 1985'te Rio'daki Dünya Kongresi'nde kabul edilen "Yerel Yönetimler Evrensel Bildirgesi" nin gölgesi altında kaleme alınan bir metindir. Yerel yönetimlerin merkezi yönetim organları ile mesafesi, görev ve işlevleri itibarı ile özerkliği bu metin ile garanti altına alınmaktadır. Özellikle, dünyada ekonominin küreselleşmesi AB'nin kayıtsız kalamadığı bir konu olmuş ve yerel idarelerin bu işleyişteki rolünün altı çizilmiştir. Avrupa Birliği küreselleşmeyi, yerel ve ulusal düzeyde demokrasinin ve insan haklarının geliştirilmesini olmazsa olmaz bir ön koşul olarak görmektedir. Böylece sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarında serbestlik tanıma, kendi yönetimlerinin şeffaflaştırılmalarını sağlama ve yerel yönetimlerinde güçlendirilmesini hedeflemektedir143.