• Sonuç bulunamadı

3. KENDİNİ AYARLAMA VE DEMOGRAFİK YAPI

3.3. Kendini Ayarlama ve Eğitim Durumu

Grup İçi 16502,006 802 20,576

Toplam 16578,060 805

Tablo 31’de sergilenen, Diğerlerinin İfade Edici Davranışlarına Duyarlılık alt ölçeğinden alınan puanlarda yaş gruplarına göre anlamlı bir farklılık yaşanıp yaşanmadığını sınayan ilişkisiz örneklemler için tek yönlü varyans analizinin sonuçlarına göre, p=0,297>0,05 olduğu için gruplar arasında anlamlı farklılık gözlenmemiştir (F(3,802)=1,232, p>0,05). Yani, Diğerlerinin İfade Edici Davranışlarına Duyarlılık puanları üzerinde yaş değişkeninin istatistiksel açıdan anlamlı farklılık oluşturacak bir etkiye sahip olmadığı anlaşılmaktadır.

ortalamaları birbirlerine çok yakın skorlardan oluşmaktadır. 141 kişiden oluşan ilkokul mezunu katılımcıların en yüksek ortalamaya (X=40,97) sahip olduğu görülmektedir. Ortaokul mezunlarının 122 kişiden oluştuğu ve ortalamalarının 40,83’e tekabül ettiği görülmektedir. Lise mezunlarına gelindiğinde ise toplamda 291 kişiden oluşan grubun kendini ayarlama puan ortalamalarının 40,79 olduğu tablodan anlaşılmaktadır. 252 kişilik yükseköğretim mezunları da 40,39’luk ortalamaya sahip görünmektedir. Bu skorlar için ortalama 7,5’lik bir standart sapma payının olduğunu ifade etmek de mümkündür.

Grupları kendini ayarlama puan ortalamaları bağlamında bir sıralamaya koymak gerekirse, ilk sırada gelen ilkokul mezunlarını ortaokul mezunları takip etmektedir. Üçüncü sırada lise mezunları yer almaktayken, yükseköğretim mezunları ortalama açısından en son sırada gelmektedir. Yani yalnızca ortalamalar üzerinde bir değerlendirme yapılırsa, eğitim durumu ile kendini ayarlama arasında ters yönlü bir ilişki olduğu söylenebilir. Diğer bir ifadeyle, eğitim durumu arttıkça kendini ayarlama puanlarında bir azalma yaşandığı yorumu yapılabilir. Ancak gruplar arasında var olan bu farklılığın istatistiksel açıdan bir anlam ifade edip etmediğinin anlaşılması için tek yönlü varyans analizine ihtiyaç vardır. Aşağıda ilgili değişkenler arasındaki varyans analizi sonuçlarının yer aldığı tablo sunulmaktadır.

Tablo 33. Kendini Ayarlamanın Eğitim Değişkenine Göre Farklılaşması ile İlgili Sonuçlar (ANOVA)

Varyansın Kaynağı

Kareler Top.

sd Kareler Ort.

F p Eta-Kare Anlamlı

Fark

Gruplar Arası 39,145 3

13,048

,212 ,888 - -

Grup İçi 49249,753 802 61,409

Toplam

49288,898 805

Katılımcıların kendini ayarlama puanları arasında anlamlı bir fark olup olmadığını test etmek amacıyla eğitim durumlarına göre oluşturulan grupların puan ortalamalarının ilişkisiz örneklemler için tek yönlü varyans analizi ile kıyası

gerçekleştirilmiştir. Analiz sonucunda, eğitim durumlarını ifade eden dört grubun ortalaması arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılık tespit edilememiştir (F(3,802)=0,212, p=0,88>0,05).

Bu durumda “Eğitim durumu yükseldikçe kendini ayarlama ortalaması da yükselecektir.” şeklindeki hipotez 1-d’nin desteklenmediği görülmektedir. Eğitim kurumları belli davranış kalıplarının öğrenildiği yerler olduğu için, eğitim düzeyinde yaşanan artışın kendini ayarlamayı da pozitif yönde etkilemesi beklenmekteydi.

Ayrıca çok farklı sosyal ve kültürel arka planlara sahip kişileri bir araya toplayan eğitim kurumlarının, birey için değişik tutum, inanç ve değerlere sahip insanlarla tanışmak, farklı dünya görüşlerinden haberdar olmak, kısaca ötekinin varlığının farkına varmak ve bu ötekiyle yaşamayı öğrenmek gibi çeşitli sosyalleşme imkanları sunduğu düşünüldüğünde, artan eğitim düzeyinin kendini ayarlama stratejilerini kullanmayı canlandırması öngörülebilir.

Benlik değişkenleri arasında kendini ayarlamaya da yer verdiği çalışmasında Koç, bizim elde ettiğimiz sonuçlara yakın tespitlerde bulunmuştur. Buna göre, eğitim durumuna göre kendini ayarlama skorlarında anlamlı bir farklılık olmadığı ortaya çıkmıştır. Ancak ortalamalara bakıldığında, en yüksek ortalamanın ilköğretim mezunlarına, en düşük ortalamanın da yükseköğretim mezunlarına ait olduğu gözlenmiştir.19 Bunun dışında, eğitim düzeyine niceliksel değil ama niteliksel bir perspektifle yaklaşarak Altunsu Sönmez, doktora çalışması kapsamında ele aldığı kendini ayarlama değişkenini alınan eğitimin içeriği ile karşılaştırmayı tercih etmiştir. Araştırma sonucunda Altunsu Sönmez, imam-hatip liselerinden mezun olan katılımcıların kendini ayarlama skorlarının diğer katılımcılardan istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde düşük olduğunu ortaya koymuştur. Aynı şekilde, ilahiyat fakültesi öğrencilerinin diğer fakültelerde okuyan öğrencilerden anlamlı bir şekilde ayrıldığını, yani diğerlerinden daha düşük kendini ayarlama skorlarına sahip olduğunu ileri sürmüştür.20 Bizim çalışmamız ise alınan eğitimin niteliğine dair bir kıstasa sahip olmadığı için sonuçların karşılaştırılması mümkün olmamaktadır.

19 Koç, a.g.e., s. 156.

20 Sönmez, a.g.e., ss. 284-289.

Tablo 34. Kişisel Sunumu Düzenleme Becerisinin Eğitim Durumuna Göre Dağılımı

Bağımlı Değişken Eğitim Durumu N X S

Kişisel Sunumu Değiştirebilme Becerisi

İlkokul 141 18,8156 4,82642

Ortaokul

122 18,9262 4,46320

Lise

291 18,9003 4,39047

Yükseköğretim 252 18,6349 4,85832

Toplam 806 18,8065 4,62209

Tablo 34’de örneklem grubunun eğitim durumununa göre Kişisel Sunumu Düzenleme Becerisi alt ölçeğinden aldığı skorlar sıralanmıştır. Öncelikle, tüm grupların skorlarının birbirine çok yakın olduğunu belirtmek gerekmektedir. İlkokul mezunu olan 141 kişinin alt ölçek ortalaması 18,81 iken, 122 kişilik ortaokul mezunlarının ortalaması 18,92 olup, 291 kişisen oluşan lise mezunlarının ortalaması 18,90 olarak görünmektedir. Yükseköğretim mezunları ise 252 kişiden oluşmakta ve alt ölçek ortalamaları 18,63’e karşılık gelmektedir.

Alınan alt ölçek ortalamaları bazında bir sıralama yapmak gerekirse en yüksek Kişisel Sunumu Düzenleme Becerisi ortalaması ortaokul mezunlarına aittir.

İkinci sırada lise mezunları gelirken, üçüncü sıraya ilkokul mezunları yerleşmiştir.

En düşük ortalama ise yükseköğretim mezunlarına ait görünmektedir.

Tablo 35. Kişisel Sunumu Düzenleme Becerisinin Eğitim Değişkenine Göre Farklılaşması ile İlgili Sonuçlar (ANOVA)

Varyansın Kaynağı

Kareler Top.

sd Kareler Ort.

F p Eta-Kare Anlamlı

Fark

Gruplar Arası 11,742 3 3,914

,183 ,908 - -

Grup İçi 17186,064 802

21,429

Toplam

17197,806 805

Örneklem grubunun Kişisel Sunumu Düzenleme Becerisi puanları arasında anlamlı bir fark olup olmadığını sınamak için eğitim durumları baz alınarak oluşturulan grupların puan ortalamaları tek yönlü varyans analizi ile karşılaştırıldığında sonuçların gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılaşma olmadığını gösterdiği tablo 35’ten anlaşılmaktadır (F(3,802)=0,183, p=0,908>0,005).

Kişisel Sunumu Düzenleme Becerisinin bir yönüyle adab-ı muaşereti kapsadığı iddia edilirse, eğitim durumunun ilgili beceri üzerinde bir etkisinin olması beklenebilir. Çünkü toplumsal görgü kuralları bireyin o an nasıl bir psikoloji içersinde bulunduğunu, olan biten hakkında ne düşündüğünü hesaba katmaksızın, ortama göre sergilenmesi gereken davranış kalıplarını bireye tabir caizse dayatmaktadır. Bu durumda kişiye özel davranış tarzı yerine ortama özel davranış tarzı söz konusu olmaktadır. Ortama özel davranış tarzı bahsi de kendini ayarlamanın belirgin özelliği olarak yorumlanmaya müsait bir mahiyet taşımaktadır. Ancak bizim çalışmamızın sonuçları, bu yorumun doğruluğunu destekleyen veriler sunmamaktadır.

Tablo 36. Diğerlerinin İfade Edici Davranışlarına Duyarlılığın Eğitim Durumuna Göre Dağılımı

Bağımlı Değişken Eğitim Durumu N X S

Diğerlerinin İfade Edici Davranışlarına Duyarlılık

İlkokul 141 22,1560 4,89939

Ortaokul 122 21,9098 4,80531

Lise 291 21,8969 4,43921

Yükseköğretim 252 21,7579 4,32460

Toplam

806 21,9007 4,53805

Tablo 36’da, örneklem grubunun Diğerlerinin İfade Edici Davranışlarına Duyarlılık alt ölçeği puan ortalamalarının eğitim durumu kategorilerine göre dağılımı gösterilmektedir. Tabloya göre, ilkokul mezunu 141 katılımcının alt ölçek ortalaması 22,15 iken ortaokul mezunu 122 katılımcının ortalaması 21,90’dır. 291 kişiden

oluşan lise mezunlarının ortalamasının 21,89 ve 252 kişilik yükseköğretim mezunlarının alt ölçekten aldıkları puanların ortalamasının 21,75 olduğu anlaşılmaktadır.

Sıralayıcı bir bakışla ortalama puanlar ele alındığında, en yüksek Diğerlerinin İfade Edici Davranışlarına Duyarlılık ortalamasının ilkokul mezunlarına ait olduğu görülmektedir. Daha sonra ortaokul mezunlarının geldiği ve onları lise düzeyinde eğitim görmüş katılımcıların izlediği söylenebilir. Yükseköğretim mezunlarının ise en düşük ortalamaya sahip grubu oluşturduğu tablodan anlaşılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında eğitim düzeyi ile Diğerlerinin İfade Edici Davranışlarına Duyarlılığın ters yönde bir ilişki içerisinde olduğu ve birinde artış yaşanırken diğerinde azalma gözlendiği yorumu yapılabilir. Ancak ortalama puanlar üzerinde gözlenen bu farkın istatistiksel açıdan anlamlı olup olmadığının tespiti için ilişkisiz örneklemler için tek yönlü varyans analizine başvurulacaktır.

Tablo 37. Diğerlerinin İfade Edici Davranışlarına Duyarlılığın Eğitim Değişkenine Göre Farklılaşması ile İlgili Sonuçlar (ANOVA)

Varyansın Kaynağı

Kareler Top.

sd Kareler Ort.

F p Eta-Kare Anlamlı

Fark

Gruplar Arası 14,343 3 4,781

,231 ,874 - -

Grup İçi 16563,717 802

20,653

Toplam

16578,060 805

Tablo 37’den anlaşıldığı üzere, katılımcıların Diğerlerinin İfade Edici Davranışlarına Duyarlılık alt ölçek ortalamalarında eğitim durumuna göre anlamlı bir farklılık tespit edilmemiştir (F(3,802)=0,231, p=0,874>0,05). Diğer bir ifadeyle ilgili alt ölçek ortalamaları üzerinde yakalanan ters yönlü ilişki, istatistiksel açıdan herhangi bir anlam ifade etmemektedir.

Diğerlerinin İfade Edici Davranışlarına Duyarlılığın, diğer bireylerin davranışlarını okuma ve anlamlandırma sürecini içerdiği için, empatik eğilimle ilişkili olabileceği yorumundan hareketle, empatik eğilimin eğitim durumuna göre

farklılaşıp farklılaşmadığı hususunu kapsayan araştırmalara bakıldığındığında, doktora çalışması bağlamında Ali Ayten’in, empatik eğilim açısından farklı eğitim düzeyine sahip gruplar arasında anlamlı bir farklılaşma olmadığı sonucunu elde ettiği görülmüştür.21