• Sonuç bulunamadı

1. BENLİK KAVRAMI VE TEMEL YAKLAŞIMLAR

1.2. Benliği Açıklamaya Yönelik Yaklaşımlar

1.2.5. Hümanistik Yaklaşım

Hümanistik yaklaşım temel olarak insanın kişisel gelişimi ve kendi kaderini belirlemek için gerekli kapasiteye sahip olduğu vurgusu üzerinde şekillenmiştir63. İlgili bakış açısının içerisine doğduğu bilimsel atmosfere bakıldığında, psikoloji disiplininde hakim olan iki ekol göze çarpmaktadır. Bunlardan ilki, insanı bilinçaltı kaynaklı içgüdülerinin ve geçmiş yaşantılarının esareti altında hayatını sürdürmeye çalışan bir nesne olarak değerlendiren Freudçu psikanalitik yaklaşımdır. Diğeri ise insanı, çevresinden gelen uyarıcılara cevap veren çok gelişmiş makinaya benzeten davranışçı yaklaşımdır ki hümanistik bakış açısı davranışın kontrolünü birey dışındaki faktörlere atfeden bu iki yaklaşıma da karşı çıkmıştır.64 Hümanistik perspektif insana karşı karamsar bakış açısını reddeden, onu eşsiz kabul eden ve bireye kendi yazgısının yönetmeni olmaya muktedir bir potansiyel bahşeden bir söylemle ortaya çıkmıştır.65 Dolayısıyla hümanistik psikolojinin nihai amacı, insanlara kendi iç potansiyellerinin farkına varmada ve sahip oldukları yetenekleri harekete geçirmede yardım etmek66 olduğunu ifade etmek pekala mümkündür.

Hümanistik psikolojiye göre kişilik, bireyin dünyaya bakış açısına ve ona dair inançlarına dayanmaktadır.67 Bu bakış açısı, insan doğasını tabiatı gereği iyi olarak kabul etmektedir. Yani insan, gizli karanlık güçlerin, sabit genetik belirleyicilerin ya da çevresel etmenlerin tahakkümü altında olmaktan ziyade, özgür seçimler

62 Oliver P. John, Richard W. Robins, “Gordon Allport Father and Critic of the Five-Factor Model”, Fifty Years of Personality Psychology, (ed.) Kenneth H. Craik- Robert Hogan- Raymond N. Wolfe, New York, Springer Science+Business Media, 1993, ss. 225-226.

63 Rod Plotnik, Haig Kouyoumdjian, Introduction to Psychology, 9. B., Belmont, Wadsworth, 2011, s.

442.

64 Timothy Moore, “Humanistic Psychology”, Gale Encyclopedia of Psychology, 2. B., (ed.) Bonnie Strickland, Michigan, Gale Group, 2001, s. 313.

65 Jerry Burger, Personality, s. 275.

66 Moore, a.g.m., s. 313.

67 James W. Kalat, Introduction to Psychology, 8. B., Belmont, Thomson Wadsworth, 2008, s. 542.

yapabilecek yeterliliğe sahip, üretken, dünyayı kendi algılarıyla şekillendirebilen aktif fail, obje değil subje bir varlıktır.68 Kısaca bu zaviyden bakıldığında görünen tablo kendi seçimlerinin ürünü olan bireyi resmetmektedir.

Bu yaklaşımın temel karakteristikleri, kişinin dünyayı algılayış ya da yorumlayış tarzının kendisi için gerçekliğin ta kendisi olduğunu vurgulayan fenomenolojik perspektif, parçaların eşsiz bir yekun oluşturduğunu iddia eden (birey farklı kişisel özelliklerinin, çabalarının, kabiliyet ve arzularının yörüngesi dahilinde başarılı ya da başarısız olmaktadır) bütünlükçü bakış ve bireyin potansiyelini maksimum düzeyde kullanabilmesini ifade eden kendini gerçekleştirme (self-actualization) kavramıdır.69 Dolayısıyla bir teorinin hümanistik yaklaşım çerçevesinde değerlendirilebilmesinin ön şartları bahsi geçen karakteristikleri taşımasıyla sağlanmış olmaktadır.

Hümanistik yaklaşımın iki önemli temsilcisi Carl Rogers ve Abraham Maslow’dur. Psikoloji eğitiminden önce teoloji formasyonu alan Rogers’ın insana bakışında aldığı teoloji eğitiminin etkileri görülmektedir denilebilir. İnsanı tabiaten iyi ve tüm potansiyelini kullanmaya güdülenmiş bir varlık olarak değerlendiren Rogers, kişilik gelişiminin ardındaki itici gücün kendini gerçekleştirme olduğunu ileri sürmektedir.70 Ayrıca benlik kavramı ve ideal benlik arasındaki ayrıma dikkat çeken Rogers, her bireyde böyle bir ayrımın olduğunu, ancak bu ikisi arasındaki uçurum büyüdükçe kişinin kendisini rahatsız hissettiğini, uçurum kayboldukça da kişinin kendini gerçekleştirmeye o denli yakınlaştığını ileri sürmektedir.71 Bunun için hümanist psikoloji bireylerin benlik kavramlarını ideal benlikleri doğrultusunda geliştirmelerine ya da ideal benliklerini revize ederek gerçeğe yakın hale getirmelerine yardım etmeyi gaye edinmektedir.72 Zira bu perspektif bazı psikolojik rahatsızlıkların ideal benlik-gerçek benlik arasındaki uyuşmazlıklardan

68 Dennis Coon, John O. Mitterer, Introduction to Psychology: Gateways to Mind and Behavior, 12.

B., Belmont, Wadsworth, 2010, s. 409.

69 Plotnik, Kouyoumdjian, a.g.e., s. 442.

70 Carl R. Rogers, “A Theory Of Therapy, Personality, and Interpersonal Relationships, As Developed in The Client-Centered Framework”, Psychology: A Study of Science, C. 3 (Formulations of :The Person and The Social Context), Sigmund Koch (ed.), New York, McGrow Hill Book Company, 1959, s. 196.

71 Rogers, a.g.m., ss. 203, 205-206.

72 Kalat, a.g.e., s. 542.

kaynaklandığına inanmaktadır.73 Kısaca, kişilik gelişiminde Rogers’a göre olmazsa olmaz olan koşulsuz olumlu kabulden bahsetmek gerekmektedir. Bu da bireyin yeni fikir ve eylemlere kendisini açabilmesine, sahip olduklarını en verimli şekilde kullanabilmesine, yani kısaca kendisini gerçekleştirebilmesi için çevresinden kesin kabul görmüş olmasına bağlıdır.74

Abraham Maslow ise, hümanistik psikolojinin manevi babası olarak bilinmektedir ve bu akımın parlamasında en çok emeği geçen kişi olarak kabul edilmektedir.75 Maslow’un teorisinin merkezinde de kendini gerçekleştirme kavramı yer almaktadır.76 Ona göre her bireyin doğuştan getirdiği bir kendini gerçekleştirme eğilimi bulunmaktadır. Ancak bu eğilimin aktive olması belli bir ihtiyaçlar dizisinin giderilmesiyle mümkün olabilmektedir. Bu ihtiyaçlar, fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyacı, ait olma ve sevgi ihtiyacı, saygı görme ihtiyacı şeklinde sıralanmakta ve son olarak da kendini gerçekleştirme ihtiyacı gelmektedir.77 Bu hiyerarşiye göre bir sonraki basamak için yeterli enerjinin elde edilebilmesi adına önceki basamakta yer alan ihtiyacın karşılanması gerekmektedir. Çünkü ancak böylelikle en üst ihtiyaç olan kendini gerçekleştirme için gerekli şartlar sağlanabilmektedir.78

Maslow’a göre kendini gerçekleştiren bireyler (the actualized), yüksek motivasyona sahip, durdurulamaz, kendini üstün gören (self-righteous) güçlü bireylerdir. Böylesi bireyler zirve tecrübeler (peak expriences) yaşamaktadırlar ve kendilerini güçlerinin zirvesinde hissetmektedirler. Kapasitelerini en iyi ve en yüksek derecede kullanmakta, kendilerini her zamankinden daha bütünleşmiş, daha zeki, daha parlak, daha ufuklu, daha sorumluluk sahibi, daha üretken, daha aktif, korku ve kaygılarından arınmış ve daha zarif görmektedirler. Zirve tecrübesi yaşayanlar kendi gerçek benliklerine her zaman olduklarından daha yakındırlar, bu sebeple de daha içten ve doğal bir şekilde eylemde bulunabilmektedirler.79 Bu da onları daha eşsiz ve özgün kılmakta, anı yaşayabilen, geçmişin olumsuzluklarından ve geleceğin

73 Coon, Mitterer, a.g.e., s. 486.

74 Rogers, a.g.m., ss. 223-225.

75 Duane Schultz, A History of Modern Psychology, s. 387.

76 Robert A. Wicklund, Martina Eckert, The Self-Knower: A Hero Under Control, New York, Springer Science+Business Media, 1992, ss. 25-26.

77 Abraham Harold Maslow, Motivation and Personality, New York, Harper & Row Publishers, 1970, ss. 35-58; Schultz, a.g.e., s. 387.

78 Plotnik, Kouyoumdjian, Introduction to Psychology, s. 443.

79 Abraham Harold Maslow, “Peak Experiences As Acute Identity Experiences”, American Journal of Psychoanalysis, S. 21, 1961, ss. 254-257.

kaygılarından ari bir biçimde bugünü en verimli şekilde değerlendiren bireyler haline getirmektedir.

Maslow’un psikolojiye en büyük katkısının, insanoğluna insanlığını yeniden hatırlatmak olduğu kabul edilmektedir. Zira psikanalitik yaklaşımın ve davranışçılığın hakimiyetindeki psikoloji sınırlı, yeniliğe ve sınırların aşılmasına karşı şüpheci bir bakışa sahipken80 hümanistik psikoloji bireye tüm prangalardan kurtularak kendiliğinin zirvesini yaşamayı öğütlemiştir. Bununla birlikte hümanistik yaklaşımın eleştirilen tarafları da söz konusu olmuştur. Temel kavramlarının belirgin bir şekilde tanımlanmamış olması eleştiri noktalarından birini teşkil etmektedir. Buna göre, kendini gerçekleştirme ya da potansiyelin tam kullanımı gibi anahtar kavramların net bir şekilde tanımlanamaması, örneğin kendini gerçekleştiren bireyin tespitini imkan dışına çıkarmaktadır. Bireyin tecrübe ettiği halin zirve deneyim mi ya da hoş vakit geçirmek mi olduğunun ayrımı bu zaviyeden bakıldığında bulanık görünmektedir. Ayrıca her bireyin kendi içerisinde keşfedilmeyi bekleyen bir potansiyelle doğmuş olması fikrinin, önceden belirlenmişlik düşüncesini çağrıştırdığı, dolayısıyla hümanistik yaklaşımın özgür irade vurgusuna ters düştüğü şeklinde eleştiri yöneltenler de söz konusu olmuştur. 81