• Sonuç bulunamadı

2. KENDİNİ AYARLAMA

3.2. Dini Grup Dindarlığı

3.2.2. Dini Grup Üyeliği ve Benlik İlişkisi

paylaştıkları bir değere dayanan, özel olarak oluşturulmuş bir toplumsal ilişkiler bütünü şeklinde tanımlanabilir.339 İçerisinde yakın ilişkilerin hakim olması, üye sayısının az olması, diğer kesimlerle ilişkisiz nazaran küçük gruplara tekabül etmesi, kader ve kültür birliği ile birbirine bağlanması ve içerisinde egemenlik unsuru taşımayan bir toplum yapısı olması cemaatin temel özellikleri arasında yer almaktadır.340 Cemaatlerin, modernleşme süreciyle birlikte yapısal farklılıklar göstererek tarikatlardan koptuğu da iddia edilmektedir.341

Tarikat ve cemaat arasındaki temel farklılık cemaatlerin yalnızca dini tebliğ ve irşatla uğraşmakla yetinmemesi, modern toplumda bireyin eğitim-öğretim, ekonomi, sanat ve spor gibi pek çok farklı alandaki ihtiyaçlarını karşılama gayretinde olmasıdır.342 Bunun yanında terminoloji kullanımında ve şeyh-mürit ilişkilerinin şekli açısından bazı farklılıklar da söz konusu olmakla birlikte, esas ayrım noktasını salt dini alanla meşgul olup olmama hususu oluşturmaktadır.

toplanabileceği görülmektedir: Dini ve manevi faktörler, sosyolojik faktörler ve psikolojik faktörler.343

Dini ve manevi faktörler, bireylerin dini kaygıları dolayısıyla bir dini gruba girme ihtiyacı hissettiklerini ifade etmektedir. Dini gruplara yönelme nedenleri üzerinde yapılan araştırmaların sonuçları çoğunlukla daha iyi bir dini hayat yaşama isteğinin bireylerin kararları üzerinde etkili olduğunu göstermektedir.344 Dolayısıyla bu bireyler dinin emrettiği yaşam biçimine ulaşmanın muhtemel en iyi yolu olarak dini grupları görmekte ve bu motivasyon üzere yönelişte bulunmaktadır. Bu bağlamda dini gruba yönelmenin altında bir dini eksiklik şuurunun yer aldığı söylenebilir. Bireylerin dini gruplara yönelişinde etkili olan bir diğer nedenin idealleştirilmiş değer algısı olduğu iddia edilebilir.345 Buna göre, ülküleştirdiği değerler sistemini kendi hayatında tatbik etmeye çalışan ancak bunu gerçekleştirmeyi tek başına başaramayan bazı kişilerin bu yüce değerlere bir lider/grup vasıtasıyla erişebileceklerine dair ümitlerinin dini gruplara katılımı kolaylaştırdığı söylenebilir.

Yani dini gruplar, bireyi ideal insan/inanan olmaya götüren yol olarak algılanabilmekte ya da insanın kendisinde göremediği ancak ideal edindiği mükemmelliği bir dini lider/gruba yansıtması ve daha sonra o grubun müntesibi olarak bu mükemmellikten pay edinmekle tatmin sağlamasının aracı olabilmektedir.

Yine dinin emirlerinin hilafına bir yaşantı sürmüş olmanın bireyde yarattığı suçluluk duygusu ve bunun sonucu olarak arınma ihtiyacı da dini gruba yöneliş nedeni olarak değerlendirilebilir.346 Aynı şekilde, kötü alışkanlıklarından kurtulmak, temiz ve huzur dolu bir hayat yaşamak için dini gruplara başvurduklarını ifade eden bireyler de mevcuttur.347 Bunların dışında, dini grupları din eğitimi almak için bir aracı olarak değerlendiren ve bu amaçla dini gruplara katılanlar da söz konusudur.348 Bireyin yaşadığı dini tecrübe kabilinden sayılabilecek bazı manevi olaylar da onu

343 Fatma Baynal, Erkan Yaman, “Kadınların Dinî Gruplara Yönelme, Katılma ve Bağlanma Nedenleri”, Değerler Eğitimi Dergisi, C. 12, S. 30, 2015, s. 146.

344 Muammer Cengil, “Tasavvufi Yaşantıya Yönelmede Etkili Olan Psiko-Sosyal Nedenler”, Tasavvuf İlmi ve Akademik Araştırmalar Dergisi, S. 11, 2003, s. 225.

345 Daniel Kraus, “Psychological Studies of New Religious Movements: Findings from German- Speaking Countries”, The International Journal for the Psychology of Religion, C. 9, S. 4, 1999, s.

279.

346 Cengil, a.g.m., ss. 215-216.

347 Cengil, a.g.m., s. 225.

348 Baynal, Yaman, a.g.m., ss. 148-149.

dini gruba götüren etkenler arasında yer almaktadır.349 Son olarak dini rol model arayışı gibi manevi arayışların da bireyleri dini gruplara sevk eden faktörlerden biri olduğu ileri sürülebilir.350

Sosyolojik faktörlerin de bireyleri dini gruba yönlendirmede ağırlığı olduğu bilinmektedir. Bahsi geçen sosyolojik faktörler arasında en etkin olanın anne-baba olduğu iddia edilebilir. Buna göre anne-babası bir dini grup mensubu olan bireylerin ebeveynlerinin etkileri doğrultusunda dini gruplara katılabildiği bilinmektedir.351 Eşin bir dini grup üyesi olması da dini gruba yönelmeyi etkileyebilmektedir. Anne-baba ve eş kadar etkin olamasa da diğer aile bireylerinin de kişinin bazı dini gruplar hakkında bilgi sahibi olması ve grup yaşantısına dair bir meraka düşmesi noktasında etkili olduğu söylenebilir. Yine dini grup mensubiyeti bulunan arkadaşları vasıtasıyla dini gruplarla tanıştığını beyan edenler de mevcuttur. Aynı şekilde medyanın etkisinden de bahsetmek mümkündür.352 Ayrıca sosyal çevre edinme ihtiyacına binaen dini gruplara yöneliş de söz konusu olabilmektedir.353

Psikolojik faktörler ise, öncelikli olarak güven ihtiyacına dayandırılabilir.

Sayısız tehlike ve olasılıklarla dolu olan dünyada tek başına her gün yeni bir yaşam mücadelesine atılan birey için güven ihtiyacı başat ihtiyaçlar arasındadır. Bu minvalde dini grupların özellikle ölüm ve ölüm ötesi hakkındaki güven veren söylemleriyle bireyleri kendisine çektiği iddia edilebilir. Bu bağlamda bir yakının ölümü dolayısıyla bir dini gruba katıldığını ifade eden bireyler söz konusudur.354

Zygmunt Bauman’ın, cemaatlerin bireyde oluşturduğu güvenlik duygusuna yaptığı vurgunun çerçevesi, günümüz dini gruplarını da kapsamına alacak şekilde genişletilebilir. Bauman cemaatlerin üyelerine sıcak, keyifli ve rahat bir ortam, aynı dili konuştukları ve kendilerini çok iyi anlayacak arkadaşlar, tehlikelerden arınmışlık hissinin beraberinde getirdiği emniyet duygusu sunarak, onlara kaybettikleri ve umudunda oldukları cenneti yaşattığını ileri sürmektedir. Ancak bu cennet yaşantısının bir bedeli olduğunu ve bu bedelin de özgürlük cinsinden ödendiğini

349 Cengil, a.g.m., s. 221.

350 Baynal, Yaman, a.g.m., s. 149.

351 Cengil, a.g.m., s. 221.

352 Baynal, Yaman, a.g.m., ss. 149-150.

353 Cengil, a.g.m., ss. 236-237.

354 Cengil, a.g.m., s. 221.

ifade eden Bauman, cemaatin hizmetlerinin karşılığında katı bir itaat beklentisinde olduğunu düşünmektedir. Yani cemaat yaşantısı sürmek arzusunda olan bireyin güvenlik isteği özgürlüğünden vazgeçerek, itimat isteği cemaat dışındakilere güvenmeyerek, emniyet isteği yabancıları içeri sokmayarak karşılanmaktadır. Ona göre, cemaat arayışı içerisinde olmak nasıl güvenlik arayışı içerisinde olmak anlamına geliyorsa, cemaate girmek de bir süre sonra özgürlük arayışına girmek anlamına gelebilir. Bu sebeple de hem güvenlik hem de özgürlüğün birlikte elde edilmesi güç olmaktadır.355

Aynı şekilde günlük yaşamında dine yer kalmayan modern insanın hayatı anlamlandıramaması sebebiyle yaşadığı varoluşsal krizler de bireyleri dini gruplara götürebilmektedir. Zira din, insanın akıl yoluyla anlamak ve yorumlamakta güçlük çektiği konularda kendisine yol gösteren anlamlandırıcı bir çerçeve sunmaktadır.

Dini gruplar da bireylere içselleştirebilecekleri bazı açıklama modelleri sunarak onların bu ihtiyaçlarına cevap verebilmekte ve bireyde bir bütünlük duygusu oluşturabilmektedir.356 Ayrıca bireyleri dini gruplara çeken önemli etkenlerden birinin stresle başa çıkma olduğunu ileri süren araştırmacılar da vardır. Bu araştırmacılar, dini grupların müntesiplerine sosyal destek sağlayarak ve onları şiddet, uyuşturucu kullanımı gibi sosyal tehditlerden uzak tutarak dış dünya kaynaklı stresten olabildiğince ari bir ortam sunduğunu ve bu sebeple rağbet gördüğünü ifade etmektedir.357

Dini grupların, topluma ve kendisine yabancılaşan bireyin yaşadığı kaygı, benlik yitimi, yalnızlık ve umutsuzluk gibi olumsuz duyguların telafisinde aktif rol oynadığı, bu sebeple yabancılaşmanın dini grupların tercihinde önemli bir etken olduğunu ileri sürmek de mümkündür.358 Yabancılaşma, temel olarak kişinin akranlarına, ailesine ya da topluma ait olmadığını hissetmesi, onlarla sıcak ilişkiler içinde olmaması sebebiyle tecrübe ettiği ayrılmışlık duygusunu ifade etmektedir.

355 Zygmunt Bauman, Cemaatler: Güvenli Olmayan Bir Dünyada Güvenlik Arayışı, çev. Nurdan Soysal, İstanbul, Say Yayınları, 2016, ss. 7-12.

356 Nils G. Holm, Din Psikolojisine Giriş, İstanbul, İnsan Yayınları, 2004, ss. 25-26.

357 Lawrence Liliston, Gary Shepherd, “New Religious Movements and Mental Health”, New Religious Movements Challenge and Response, (ed.) Bryan Wilson, Jamie Cresswell, London, Routledge, 1999, ss. 135-136.

358 Muhammet Kızılgeçit, Birey ve Hareket Açısından Yeni Dini Hareketlerin Psikolojisi, Rize, STS Yayınları, 2016, ss. 68-76.

Böylesi bir ayrılmışlık, kopmuşluk ya da yabancılık hissi dolayısıyla köklerini sorgulayan ya da çoktan kaybetmiş olan kimse için dini gruplar bir alternatif olabilmektedir.359 Yabancılaşmanın önemli bir kısmı ailedeki problemli yapının işareti olarak yorumlandığı için dini gruplara katılımda ailenin ve yaşanan ailevi problemlerin önemli bir faktör olarak ele alınması gerekmektedir. Ailevi sorunlara ek olarak bazı ruhi bunalım halleri, günlük hayatın makineleştiren rutininden kaynaklanan tükenmişlik sendromu gibi psikolojik sıkıntıların da insanları dini gruplara kanalize ettiği söylenebilir.360

Dini grupların bireyin geçmişiyle, yani dini ve kültürel mirasıyla arasında köprü vazifesi görerek bütünleşmesinde, bireye yaşadığı kimlik krizinin üstesinden gelmede yardımcı olabileceği de düşünülmektedir. Zira birey içerisinde bulunduğu dini grup üzerinden edindiği kültürel bağ ile bugününe anlam kazandırmayı sağlayabilmektedir. Kurduğu bağ ile kişi gerçek benliğiyle bütünşerek kendisini, çevresini, dününü, bugününü ve yarınını yeniden anlamlandırma fırsatı yakalayabilmektetir.361 Buradan hareketle, bireyin yaşadığı kopukluk ve uzaklaşmanın başka bir formu olarak geçmişine yabancılaşmasının, bunun neticesinde ise kendisine alternatif çözüm olarak görünen dini gruplara teveccüh göstermesinin mümkün olduğu ileri sürülebilir.

Dini gruplara olan rağbeti bireylerin yaşamış oldukları mahrumiyetler üzerinden yorumlamak da mümkündür. Bu görüşe göre dini gruplar, bireylerin günlük hayatlarında tecrübe ettikleri ekonomik, sosyal, fizyolojik ve psikolojik mahrumiyetlerin bireyde oluşturduğu yoksunluk duygusu için bir teselli mekanizması görevi görebilmektedir.362 Çok zengin bir ailede büyüyüp finansal açıdan hiç problem yaşamamış olan bir genç, hakikatten ve ondan doğacak anlam duygusundan mahrum kalmış olabilir ya da çok meraklı ve zeki bir çocuk imkansızlıklar dolayısıyla eğitim hakkına erişemediği için sosyal adaletten mahrum kalmış olabilir. Bedensel engeli dolayısıyla atlet olamayan kişi fizyolojik

359 John A. Saliba, Understanding New Religious Movements, 2. B., New York, Altamira Press, 2003, ss. 81-83.

360 Baynal, Yaman, a.g.m., s. 148.

361 Daniel Bell, “Kutsalın Dönüşü”, Laik Ama Kutsal, (ed.) Ali Köse, İstanbul, Etkileşim Yayınlar, 2006, ss. 66-67.

362 Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, 10. B., Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2013, ss. 92-96.

mahrumiyetten, sıcak bir aile ortamında büyüyüp sağlıklı bir bağlanma süreci geçirememiş kimse psikolojik mahrumiyetten muzdarip olabilir. Bir alanda yaşadığı mahrumiyet dolayısıyla birey, yoksunluklarını unutturacak sıcak ve huzurlu bir ortam arayışında olabilmekte ve dini gruplar böyle bir ruh halindeki birey için normalde olduğundan çok daha cazip bir hal alabilmektedir. Tüm bu örnekler, mahrumiyetin tek açıdan düşünülmemesi gerektiğini ve görünüşte her şeye sahip olan birinin dahi dini gruplara girmek için psikolojik arka plana sahip güçlü nedenlerinin olabileceğini göstermektedir.

Dini grup temayülünün bireydeki dindarlık eğiliminden kaynaklanabileceği iddiası da, dini grup psikolojisini çözümlemede kullanılan açıklamalardan biri olarak kabul edilmektedir. Bu iddiaya göre, dini gruplara meyleden bireylerin akranlarından daha fazla dini eğilimlerinin olması muhtemeldir. Zira bazı bireylerin kendilerini inançlarına adamak gibi arzu ve ihtiyaçları olabilmektedir. Böylesi kimseler, kendilerini inançlarına adayarak vuku bulabilecek bazı büyük felaketleri önleme ve dünyanın kurtarıcısı olma arzusu tarafından güdülenebilmektedirler.363 Ütopik gibi görünse de, günümüz dini gruplarında benzer motivasyona sahip bireylerin olduğu ifade edilebilir. Örneğin, bir dini grupla tanışıp radikal dini dönüşüm yaşayarak seküler bir hayattan, koyu dindar bir yaşantıya geçiş yapan kimselerde, kendisini, malını, sosyal hayatını, aile ilişkilerini, sahip olduğu zamanın zorunlu ihtiyaçlar için ayırdıklarının dışında kalan kısmının neredeyse tamamını dine vakfederek yeni bir kimliğe bürünme durumu söz konusu olabilmektedir.

Ezcümle, cemaatler bireye daha bütünlüklü ve stabil bir kimlik duygusu kazandırabilir. Benzer şekilde bireyin hayatın anlamına dair sorularını cevaplayarak onda bir güven duygusu oluşturabilir veya en hak gruba intisap ederek hakikate ulaştığına ve böylelikle hakikatin bir parçası olduğuna dair söylemleriyle bireyin kendisini daha kıymetli hissetmesine yardımcı olabilir. Ancak tam aksine cemaatlerin bireyin varolan içsel problemlerini arttırma ve dolayısıyla içsel gelişimini yavaşlatma ihtimali de söz konusu olabilmektedir.364 Daniel Kraus’un yeni dini hareketlerin benlik gelişimini sekteye uğratabileceğine dair fikirlerini günümüz

363 Saliba, a.g.e., s. 83.

364 John A. Saliba, Perspectives on New Religious Movements, 2. B., London, Bloomsbury Academic, 2016, s. 97.

Türkiye toplumundaki dini grupları da içine alacak şekilde düşünmek mümkündür.

Buna göre bireyin intisap ettiği yeni dini hareketin dogmalarının içselleştirilmesi, örneğin tek hak yol inancının geliştirilmesi, bireyin kendisini ve çevresindeki diğer bireyleri anlamasında bir engel teşkil edebilmektedir.365 Dini gruplar kişinin dünya görüşünü kökten etkileyebilmekte, kendisiyle aynı yolu paylaşmayan diğer insanlara bakışını ve onlarla olan ilişkisini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Benzer şekilde cemaat üyelerinin cemaat liderine karşı sorgusuz ve aşırı bağlılık geliştirmeleri de benlik için yıkıcı veya hastalıklı sonuçlar doğurabilmektedir.

365 Daniel Kraus, “Psychological Studies of New Religious Movements”, ss. 279-280.

İKİNCİ BÖLÜM

ARAŞTIRMA YÖNTEMİ