• Sonuç bulunamadı

3. KEFALET SÖZLEġMESĠNĠN GEÇERLĠLĠK KOġULLAR

3.3. KEFALET SÖZLEġMESĠNĠN YAZILI ġEKĠLDE YAPILMAS

3.3.3. ġEKLĠN KAPSAM

3.3.3.1. Kefilin Sorumlu Olacağı Azami Miktarın Gösterilmes

Kefilin sorumluluğunun üst sınırının belirtilmesi gereğini geniĢ yorumlayan bir görüĢe göre, kefalet belgesinde, öncelikle kefilin sorumluluğunun üst sınırı belirtilmelidir. Ancak kefilin sorumlu olacağı azami miktarın bizzat kefalet belgesinde gösterilmesi gerekmez. Kefalet belgesiyle, esas borca iliĢkin belgeye yollama yapılabilir. Esas borca iliĢkin belgede esas borcun tutarı belirliyse veya bu tutarın belirlenmesine olanak veren veriler bulunuyorsa, kefaletin Ģekil koĢulu yerine getirilmiĢ demektir. Kefilin sorumlu olacağı azami miktarın nasıl gösterileceğine yönelik olarak yapılan en geniĢ yoruma göre, yollama yapılan belgeden anlaĢılabilen esas borç tutarı, kefilin sorumluluğunun üst sınırı olarak dikkate alınacaktır.193

Kefilin sorumluluğunun üst sınırının belirtilmesi gerekliliğini daha dar yorumlayan bir diğer görüĢe göre ise, kefil, üstlendiği sorumluluğun üst sınırını yaptığı yazılı beyan içerisinde (kefalet belgesinde) doğrudan zikretmelidir. Söz konusu görüĢe göre, kefil sorumluluğunun üst sınırını bizzat kendi beyanıyla belirlemeli, esas borca iliĢkin belgeyi incelemek zorunda kalmamalıdır. Burada, kefilin sorumluluk sınırının esas borç tutarıyla aynı olması gerekmemektedir. Kefil için esas borç tutarından daha yüksek veya daha düĢük bir sorumluluk sınırı belirlenebilir. Lakin kefilin sorumluluğunun üst sınırının bizzat kefilin beyanıyla belirlenmesinin yanı sıra bu belirlemenin açık olarak yapılması ve sorumluluğun üst sınırının her türlü Ģüpheden arındırılmıĢ bir Ģekilde ortaya koyulması gerekmektedir.194

818 sayılı (eski) BK m. 484 hükmünde kefalet sözleĢmesinin Ģekli, ‘Kefaletin sıhhati, tahriri Ģekle riayet etmeğe ve kefilin mes’ul olacağı muayyen bir miktar iradesine mütevakkıftır.’ Ģeklinde ele alınmaktaydı. 818 sayılı BK düzenlemesine göre, kefalet belgesi, kefilin azami sorumluluk miktarını göstermeliydi. Lakin bu gerekliliğin kesin bir rakam zikredilerek yerine getirilmesinden söz edilmiyordu.195

193 Özen, Burak: s. 208

194 Özen, Burak: s. 209–211 195

Zira BK m. 484 düzenlemesinde, kefil olunan miktarın mutlaka kefalet senedinde gösterilmesi Ģartı aranmamakta, kefilin sorumluluğunun belirlenebilmesi yeterli görülmekteydi.196

Nitekim aynı görüĢü benimseyen Grassinger197 de, eski Kanun düzenlemesinde, kefilin sorumlu olacağı en üst tutarın kefalet senedinde ya açıkça yer almasının ya da kefalet senedinde yer alan bilgiler ıĢığında basit bir hesaplama yöntemiyle anlaĢılabilir olmasının, kefili koruma amacıyla öngörülen Ģekil Ģartı için yeterli olacağı görüĢündeydi. Doktrinde bir diğer görüĢü benimseyen Bilge ise, söz konusu yorum tarzının kanunun azami miktar hakkında koyduğu hükmü bertaraf edici bir neticeye kadar götürebileceği kanaatindeydi. Öyle ki uygulamada tarafların bir takım harç ve resimlerden kurtulmak için kefalet senedinde mesuliyet miktarını göstermeme yolunu tuttukları ve bu yüzden birçok ihtilafların doğduğu da bir gerçekti. Bu nedenle Bilge, azami miktarın tayin edilebilir olmasının yeterli olmadığı düĢüncesindeydi.198

Bununla birlikte 818 sayılı (eski) BK m. 484 hükmünde öngörülen kefilin azami sorumluluk miktarına iliĢkin Ģart salt anapara için mi geçerliydi? Hatemi199, kefalet sözleĢmesinde gösterilen sınırın MK 766/I c. 2’deki azami meblağ ipoteğinde olduğu gibi yalnızca anapara için değil, aynı zamanda faiz ve masraf gibi yan borçlar için de geçerli olduğu görüĢündeydi.

6098 sayılı (yeni) TBK m. 583 f. 1 düzenlemesinde ise, kefalet sözleĢmesinin yazılı olarak yapılmasından ve kefilin sorumlu olacağı azami miktarın gösterilmesi gerekliliğinden söz edilmektedir. Ancak söz konusu düzenleme, kefilin azami sorumluluk miktarının kesin bir rakam zikredilerek belirtilmesi gerekliliğinden söz etmemektedir. O halde, kefilin sorumlu olacağı azami miktarın nasıl belirtileceği yoruma açık olacak, bu konudaki tartıĢmalar Türk Borçlar Kanunu çerçevesinde yine devam edecektir.200 Özen201, TBK m. 583/1 hükmünde öngörülen Ģeklin kefili koruma iĢlevi sebebiyle kefilin üstlendiği azami sorumluluk miktarının kesin bir

196 Reisoğlu, Seza: s. 83

197

Grassinger, Gülçin Elçin: s. 108

198 Bilge, Necip: Borçlar Hukuku Özel Borç Münasebetleri, Ankara 1971, s. 372 199 Hatemi: Borçlar Hukuku Özel Bölüm, Ġstanbul 1999, s. 119

200 Özen, Burak: s. 212 201

rakam olarak gösterilmesi gerektiği görüĢündedir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi202

ise bir kararında, kefalet sözleĢmesinde kefilin sorumlu olduğu miktar gösterilmemiĢ olsa bile sözleĢme kapsamından kefilin sorumlu olacağı azami miktarın anlaĢılması halinde kefalet sözleĢmesinin geçerli olacağını belirtmiĢ ve davaya konu olayda protokolde tarafların 19.056,00 TL borç miktarı üzerinde mutabık kaldıkları belirtildikten sonra protokolün altının müteselsil kefil tarafından imzalanması sebebiyle kefalet sözleĢmesinin geçerli olduğu yönünde hüküm kurmuĢtur. Barlas203

ise, Kanunun ilgili hükmünde yapılan değiĢiklik sonrası Yargıtay’ın asıl borç tutarını aynı zamanda kefalet limiti olarak da geçerli sayan yerleĢik uygulamasının tarihe karıĢacağını, hükmün lafzında yeterli açıklık olmamasına rağmen, bu konuda rakamsal bir belirleme yapılmasının zorunlu olduğunu belirtmiĢtir. Öyle ki kefaletin geçerliliği bakımından önemli olan husus, kefalet limitinin gösterilmiĢ olması olup, asıl borç tutarının veya asıl borca getirilen sınırın sözleĢmede gösterilmesinin bu açıdan bir önemi bulunmamaktadır. Kefalet sözleĢmesinde asıl borç tutarının gösterilmesi olsa olsa aynı borçlunun aynı alacaklıya karĢı birden fazla borcunun bulunması halinde, kefaletin hangi borç için verildiğinin belirlenebilmesi noktasında ayırt edici bir fonksiyon olarak iĢe yarayabilir. Kanaatimce, gerek Ģeklin kefili koruma iĢlevini gerekse de harç ve resimlerden imtina etmeye yönelik taraf iradelerinin önüne geçilmesini sağlamak amacıyla kefalet sözleĢmesinde kefilin üstlendiği azami sorumluluk miktarının kesin bir rakam olarak gösterilmesi gerekmektedir. Böylelikle hem kefil korunmuĢ olacak hem de taraflar arasında doğabilecek ihtilafların ve kanuna karĢı hilenin önüne geçilmiĢ olacaktır.

Yukarıda belirtilen hususların yanı sıra kredi sözleĢmelerinde de kefiller, kefilin sorumlu olacağı azami miktarın gösterilmesi ilkesine uygun olarak sözleĢmede belirlenmiĢ bulunan limitle sınırlı olmak üzere ve mevcut sözleĢmenin taraflara sunduğu imkânı kullanmak suretiyle ileride doğacak münferit alacakların tamamını tekeffül etmektedirler.204

Bu nedenle, kredi sözleĢmesinin kefili olup, kredi veya kefalet limiti belirlenmemiĢ bir sözleĢmede geçerli bir kefaletin varlığından söz edilemez. Hukuken geçerli olmayan ve sorumluluk doğurmayan limitsiz kefaletin

202

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 25.09.2012 Tarih ve 2012/8648 E. – 2012/13532 K. Sayılı Ġlamı,

www.sinerjias.com.tr, (E.T.: 10.09.2014)

203 Barlas, Nami: Kefalet SözleĢmesinin Geçerlilik ġartları, s. 359

204 Akkanat, Halil: Kefaletin Fer’iliği Ġlkesi Ve Banka Ticari Kredi SözleĢmeleri, Prof. Dr. Necip

TBK’nın 128. maddesindeki üçüncü kiĢinin fiilini üstlenme olarak kabulü de olanaksızdır. Nitekim bir borca kefalet, üçüncü kiĢinin fiilini üstlenme niteliğinde değildir. Kefalet fer’i borç olmasına karĢın üçüncü kiĢinin fiilini üstlenen, edimin Ģahsi borçlusudur. Kefalette halefiyet bulunduğu halde, üçüncü kiĢinin fiilini üstlenmede özel bir sözleĢme hükmü olmadıkça halefiyet söz konusu değildir. Bu sebeplerle limiti belirsiz olmakla geçerli sayılmayan bir kefalet, üçüncü kiĢinin fiilini üstlenme olarak da kabul edilemez.205

Burada tartıĢılması gereken bir diğer husus ise, kefilin sorumlu olacağı azami miktarın yabancı para cinsinden gösterilip gösterilemeyeceğidir. 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun uyarınca çıkarılan 32 Sayılı Karar m. 18/2 hükmü, ‘Bankaların Türkiye’de ve dıĢarıda yerleĢik kiĢiler muhatap, yurt içinde açılacak uluslararası ihalelerle ilgili olarak Türkiye’de yerleĢik kiĢiler lehine Türkiye’de yerleĢik kiĢilere muhatap döviz üzerinden teminat mektubu düzenlemeleri, garanti ve kefalet vermeleri serbesttir.’ Ģeklinde düzenlenmiĢtir. Söz konusu hüküm uyarınca, yabancı para borçları için kefalet kabul edilmekte olup, kefilin sorumlu olacağı azami meblağ yabancı para olarak da gösterilebilecektir. Bununla birlikte ayni bir teminat olan ipotekten farklı olarak, kefil olunan meblağın Türk Lirası ile belirlenmesi hakkında yasal bir zorunluluk bulunmayıp, Medeni Kanun değiĢikliklerinde (MK m. 851) döviz üzerinden ipotek verilmesi dahi kabul edildiğinden yabancı para cinsinden kefaletler de geçerlidir.206

Kefalet sözleĢmesinin kefilin durumunu ağırlaĢtırıcı nitelikte anlaĢmalar olmadan ayakta tutulacağına iliĢkin TBK m. 583 hükmü kefilin yararına olan bir düzenlemedir. Bu nedenle kefilin, bu tür anlaĢmaların geçerli olmadığını bilseydi, kefalet sözleĢmesini yapamayacağına iliĢkin iddiayı ileri sürmesi düĢünülemez. Yine aynı Ģekilde alacaklı açısından da söz konusu anlaĢmaların geçersiz olduğu bilinseydi, kefalet sözleĢmesinin hiç yapılamayacağına iliĢkin bir iddianın ileri sürülmesi mümkün değildir.207

205

Kostakoğlu, Cengiz: Bankalar Kanunu ġerhi, Banka Kredi SözleĢmelerinden Doğan UyuĢmazlıklar Ve Akreditif, En Son Yargıtay Kararları Ġle GeniĢletilmiĢ 4. Baskı, Ġstanbul 2003, s. 761-762

206 Reisoğlu, Seza: s. 87 207