• Sonuç bulunamadı

Katz ve Scotland’ın İşlevsel Kuramı 16 

1.1.2. Tutumlarla İlgili Kuramlar 15 

1.1.2.2. Katz ve Scotland’ın İşlevsel Kuramı 16 

Özgül tutum değişimi koşullarını belirlemeye çalışmışlardır. Tutumların Araçsal, ego-savunucu, değer ifade edici ve bilgi işlevi olmak üzere dört işlevinin olduğunu ileri sürmüşlerdir (Aktaran: İnceoğlu,1993:26).

1.1.2.2.1. Araçsal İşlev

Öğrenme teorilerinin bazı ilkelerinde tutum oluşumu ile ilgili tiplerinin olduğu belirtilebilir. Özellikle bu ilkeler, tutumun ödül ya da yasağa bağlı olarak oluştuğu durumlarda sözkonusu olabilir. Örneğin beyaz bir çocuk zenci oyun arkadaşlarıyla çok olumlu bir atmosferde ilişkilerini sürdürebilir. Ancak olgunlaşma dönemine geldiğinde ise, beyaz toplum ile ilgili düşüncelerinde değişmeler meydana gelebilir. Genel itibariyle zenci karşıtı temeller üzerinde büyüdüğü için beyaz toplumun belli kriterlere sahip olduğunu düşünebilir. Eğer bu zenci karşıtı temelleri reddederse; toplumsal dışlama eğiliminden son derece rahatsız olabilir (Sarnoff vd., 1966: 122).

Araçsal işlev bireyin en fazla ödül ve en az ceza beklentisi varsayımına dayanır. Birey ödüllendirici konulara karşı olumlu, cezalandırıcı konulara karşı ise olumsuz tutum geliştirir. Ödül veya ceza geçmişe veya geleceğe dönük amaçlara ulaşmada araçsal bir rol oynar. Bu amaçlara ulaşma işlevi ne kadar güçlü olursa, ilgili tutum da o denli olumlu olur. Oluşan tutum, konuyla ilgili araçsallığın ötesinde toplumsal uyumu sağlayıcı bir işlev görür. Birey çevresindeki çok çeşitli uyarıcılarla karşılaşır ve toplumsal uyumu sağlayıcı tutumlar oluşturur (İnceoğlu, 993: 27).

Katz ve Stotland’ın ortaya koyduğu tutum değişim kuramında belirtilen tutumun dört işlevinden ilki olan araçsal modelde, bireyin tutum değişimi ödül ve cezaya bağlıdır. Bireyin elde edeceği fayda ya da zarar onun yeni tutum oluşumunu ve tutumun derecesini etkilemektedir. Ancak burada ifade edilen tutum değişimi daha çok toplumsal uyum açısından değerlendirilmektedir. Birey, davranışından dolayı elde edeceği ödül ve cezayı toplumsal uyum açısından ele almaktadır.

1.1.2.2.2. Ego Savunmacı İşlev

Ego savunmacı işlev bireyin bilinçaltındaki bazı sorunlarını çözümleme gereksinimlerini karşılar. Kişi kendi egosunu kendi gözünde yükseltmek için kendinde kabullenemeyeceği olumsuz özellikleri başkalarına atfedebilir (Kağıtçıbaşı, 1999:171). Bu yolla başka kişileri ve sosyal grupları aşağılayabilir. Bu davranışın ardında kendi aşağılık duygusunu başkasına yansıtarak kendini tatmin etme olgusunun bulunabileceği ileri sürülebilir. Diğer gruplara ve insanlara karşı ön yargılı olmasının gerçek nedeni olarak işlerinde ve sosyal hayatında kendine güvenmemesidir. Bahsi geçen diğer kişi ve grupların üstünlüklerinin bilincinde

olması, onları suçlamasına neden olabileceği ve kendi yetersizliğini böylece kapatabileceği düşüncesinde olduğu ifade edilebilir (Oktay, 1996: 164). Dolayısıyla bu işlevde birey, mantığa dayanan ve tutum objesi hakkında bilgi sağlayan iletişime kapalıdır. Bu çeşit bir iletişimle kolay kolay tutum değiştirmez. Bu değişim için ilgili temel kişilik sorununun çözülmesi gerekir (Kağıtçıbaşı, 1999:171).

İçsel sorunları olan birey, tanımak istemediği yada bilmek istemediği öz algılamalarından kendini korumak ister. Yani, belirli objelere karşı tutumlar geliştirerek öz benliğini sarsıcı duygulardan arınabilir. Dolayısıyla öz-saygısını koruyucu bir mekanizma sağlamış olur. Bu mekanizma bireyin psikolojik iç çatışmaları sonucu oluşan güvensizlik duygularından kaynaklanmaktadır. Bir yandan bireyi tümsel bir çöküntüden kurtarırken; diğer yandan bireyin çevresine uyumunu engellemektedir (İnceoğlu, 1993: 27).

Burada belirtilen sorunun çözümü için, yaygın olarak kullanılan psikotrapy tekniklerinden: olumsuz duyguların dışa vurulması ve doğrudan açıklama yöntemi kullanılabilir. Kötü duyguların dışa vurulmasında ilk olarak bireyin düşmanlık veya kin gibi gizli etkilerden kaynaklanan gerginliğinden kurtulması önerilebilir. Çünkü bu tür hislerin aşırı derecede açıklanma arzusu nedeniyle bireyin bedensel ve psikolojik sağlığında kullanacağı enerjiyi tükettiği üzerinde durulmaktadır. İkinci bir yol olarak da içsel çatışmaların kelimelere dökülerek somutlaştırılması istenir. Somutlaştırma işlemi bireyin kendi kendini algılamasını sağlar. Diğer bir yöntem olan doğrudan açıklama ise, mantığın kullanımına dayalıdır. Bireyin davranışı ile ilgili psikolojik temellerini anlatması sağlanır. Bu durum bireyde bir rahatlamaya neden olabilir (Sarnoff vd., 1966: 126).

1.1.2.2.3. Değer İfade Edici İşlev

Birey genel olarak kendi kişisel değerlerine ve kendi kavram dünyasına uygun olan tutumları hakkında açıklama yapmaktan memnundur. Bu yüzden örneğin güçlü demokratik liberal değerlere sahip bir birey, bu değerlerini pekiştirici davranışlardan büyük bir haz alabilir (Secord ve Backman, 1972: 406). Diğer bir ifadeyle bu işlev, kişilerin tutumlarını benimseme nedeni olarak kendilerinin nasıl bir insan olduklarını açıklama, ifade etme ihtiyacını vurgulamaktadır. İnsanlar, kendilerini hoşgörülü,

liberal, çalışkan, cesur, demokrat, becerikli vs. olarak tanımlayabilir ve bunları açıklamaktan zevk alabilirler (Oktay, 1996:165).

Temel değerler ile tutarlı tutumların oluşması isteğine dayalı bu işlevde, toplumsal kabul görme gibi bir ödülden ziyade, bireyin kendi kimliğini ifade edebilme durumunun sözkonusu olduğu söylenebilir. Bireyin geçmiş deneyimleri onun kimliğine uygun bir durum göstermediği zaman tutum değişimi olabilir. Ancak bunların çevresel koşullarla desteklenmesi gerekmektedir.

1.1.2.2.4. Tutumun Bilgi İşlevi

Bireyler günlük hayatlarında sayısız uyarıcılarla karşı-karşıyadırlar. Dolayısıyla bu uyarıcıları anlamlandıracak, değerlendirecek bilgi kapasitesine genel olarak sahip olmayabilirler. Bu yüzden uyarıcılar kategorize edilerek basitleştirilir ve öylece yorumlanır. Çoğu zaman dile getirilen basmakalıp yargılar bu sürece bağlıdır. Bu süreç sonunda oluşan tutumun değişmesi ise, daha çok karşıt bilgilerin elde edinilmesiyle sağlanabilir. Ancak bireyin geçmiş deneyimleri de dikkate alındığında ve gelen bilgilere seçici yaklaşacağı göz önünde bulundurulduğunda, bu durumun kolay olmadığı görülmektedir. Birey, özellikle zihninde yerleşmiş olan ve danışma çevresine uygun bilgileri alma ve değerlendirme eğilimindedir (İnceoğlu, 1993: 30).

Kişinin mevcut tutumu, ona ilgili tutumu hakkında bilgi sağlamaktadır. Çünkü her tutum bireyin kendi deneyimleri, sınamaları ve yanılmaları sonucu elde edilmeyebilir. Çoğu zaman başkalarının deneyimlerine bağlı olarak da tutumlar öğrenilebilir (Kağıtçıbaşı,1999:172). Bu nedenle toplumsal liderlerin önemli bir etkiye sahip olduğu söylenebilir. Onların deneyimleri, geçmiş yaşantıları diğer bireylerin tutum gelişiminde ve şekillenmesinde etkili olabildiği gibi, siyasal ikna açısından gerekli olan diğer bilgilere kapalı hale gelmelerini de sağlayabilir. Bu bakımdan oluşmuş olan tutumların değişim sürecinde seçici algılamaya bağlı olarak tutum değişiminin oldukça zor olduğu söylenebilir.