• Sonuç bulunamadı

1.1.2. Tutumlarla İlgili Kuramlar 15 

1.1.2.4. Tutarlılık Kuramları 21 

1.1.2.4.3. Bilişsel Çelişki Kuramı 25 

Bilişsel çelişki kuramı Festinger tarafından ortaya atılmıştır. Ona göre kişinin sahip olduğu bir inanç, bilgi ya da tutum, aynı kişinin sahip olduğu bir başka inanç bilgi ya da tutumun tersini gerektirirse; bu iki inanç, bilgi ya da tutum arasında bilişsel çelişki vardır (Kağıtçıbaşı, 1999: 158). Diğer bir ifadeyle, bir diğerinin tersini gerektiren iki biliş arasında çelişki adı verilen bir tutarsızlık sözkonusudur (Freedman vd., 2003: 494). Burada ortaya çıkan çelişki, bireyin kendisi hakkındaki düşünceleri, davranışları ve çevresi açısından meydana gelebilir (Oktay, 1996: 168).

Bilişsel çelişki kuramı bireyin kendi iç dünyasında tutarsızlıklardan arınmak için bilişleri, duyguları ve davranışları arasında tutarlılık sağlamaya çalıştığı varsayımına dayanmaktadır. Şahıs belli bir şeye inanıyorsa ve inandığına ters düşen bir davranışta bulunuyorsa bu uyumsuzluğu azaltma veya artmasını önleme yoluna gidebilir. Diğer bir anlatımla bireyin kendisi, çevresi veya davranışlarıyla ilgili inanç ve kanılarını oluşturan bilişsel çelişki durumunda, birey ya çelişkili davranışına devam eder ya çelişkinin farkına varır ve o davranışı yapmama eğilimine girerek uyuşumlu bir tutum sergiler ya da iki tutumla ilgili bilişleri arasında ilgisiz bilişlere sahip olabilir (İnceoğlu, 1993: 34).

İnsanlar günlük yaşamlarında bir çok çelişkili davranışta bulunmaktadırlar. Bu çelişkili davranışlar için bahaneler üreterek rahatlarlar. Örneğin sol ideolojiye sahip bir parti ile kendi düşünceleri arasında hiçbir bağın olmadığını savunan bir seçmenin, sol bir partiye oy vermesi çelişkili bir durumdur. Ancak, ülke veya kendi ihtiyaçlarına günün şartlarında cevap verecek en iyi partinin oy verdiği sol parti olduğunu veya sağda istediği gibi bir partinin olmadığını düşünmesi nedeniyle bu çelişkili davranışı gerçekleştirmiş olabilir. Aynı şekilde sol partilere oy vermeyecek tutumlara sahip seçmenin, sağ bir partiyi tercih etmesi uyumlu bir durumu ortaya koymaktadır. Bununla birlikte sol partiye oy verilmemesi gerektiği bilgisi ile seçimde oy kullanmak zorunda olduğu bilgisi arasında ilgisizlik ilişkisi söz konusudur.

Bilişsel çelişki kuramının temel dayanakları şu şekilde ifade edilebilir (İnceoğlu, 1993: 36):

• Psikolojik olarak gerilim yaratan olgu konusunda birey çelişkiyi azaltmaya ve uyum sağlamaya, çelişkiyi artırma olasılığı olan durum ve bilgilerden kaçınmaya yönelmektedir.

• Çelişkinin büyüklüğü, unsurların yaşamsal önemi arttıkça çoğalmaktadır. • Çelişkiyi azaltma baskısının gücü, çelişki büyüklüğünün bir sonucudur. Çelişkideki yoğunluk, çelişkili durumların önemi ve miktarına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Çelişkili durumlar, birey için ne kadar önem taşırsa, ortaya çıkan çelişki de o kadar güçlü ve yoğundur. Aynı şekilde herhangi bir davranışta çelişkili durumların sayısı uyumlu durumların sayısından ne kadar fazla ise bireyin çelişki içerisinde olma durumu da o derece yüksektir. Bu nedenle çelişkili durumdan kurtulabilmek için bu unsurların öneminin veya sayısının azaltılması gerekmektedir.

İnsanlar, sergiledikleri davranışlara bağlı olarak sahip oldukları çelişkili durumdan kurtulmak için çaba gösterirler. Çünkü bu durum onlar için rahatsızlık uyandırmaktadır. Örneğin birey, geriye döndüremeyeceği bir karar verdikten sonra ortaya çıkan uyuşmazlık kararını değiştiremeyeceği için tutumunu kararı doğrultusunda değiştirebilir veya bu kararını haklı çıkaracak bahaneler, gerçekler bulabilir (Kağıtçıbaşı, 1999: 160). Bu durum onun rahatlamasını sağlayabilir. Burada ortaya çıkan önemli nokta davranışa bağlı olarak bir tutumun oluşmasıdır. Daha açık bir ifadeyle davranışı yönünde bir tutuma sahip olmayan birey, bu eyleminden sonra ortaya çıkan çelişkili durumu giderecek mantığa uygun başka yol bulamayınca, yaptığı davranışın akla ve mantığa uygun olduğu konusunda kendisini inandırabilmektedir.

Çelişkili durumların nasıl ortadan kaldırılacağı konusunda çeşitli görüşler üzerinde durulmuştur. Çünkü birey çelişkili bir durumla karşılaştığında gerilim içerisindedir. Bu gerilimden kurtulmak için ya karar verdiği taraf lehine olan üstünlükleri ve cazibeleri artıracak, ya kararını geri alacak (ki bu durum çoğu zaman mümkün olmayabilir.) ya da yaptığı hatasını kendi kendisine itiraf ederek gerilimi azaltacaktır (Oktay, 1996: 168). Başka bir çalışmada da bu çelişkili durumdan kurtulma yolları şu şekilde izah edilmiştir (Secord ve Backman, 1972: 404):

Davranışsal Bilişlerdeki Değişim: Birey davranışıyla ilgili bilgisi ve inançları arasında uyumsuzluğa sahip olduğu durumlarda, genel olarak davranışını değiştirme eğilimindedir. Örneğin, sağlığı için zararlı olduğu bilgisine rağmen sigara içen biri, sigara içmeyi bırakabilir. Veya çalışmayı sevmeyen ancak tıp fakültesinde okumak isteyen bir kimse, bu amacına ulaşabilmek için çok çalışması gerektiğinin farkına vardığında, çalışmayı seven bir tutum geliştirebilir.

Çevresel bilişlerin değişmesi: Bazı zamanlarda birey davranışından doğan çelişkiyi giderebilmek için yeni çevresel bilişler arayışına girebilir. Daha açık bir ifadeyle sigara içen bir insan, bu davranışının sağlığa zararlı olduğunun farkındadır ve ortaya çıkan uyumsuzluğu giderebilmek için çevresinden destek aramaya başlar. Örneğin doktorların da sigara içtiğini söyleyebilir.

Yeni Bilişsel Elementlerin Eklenmesi: Bazı durumlarda uyumsuzluk içeren bilişsel elementlerin değiştirilmesi çok zor olabilir. Bu nedenle ortaya çıkan uyumsuzluğun üstesinden gelmek için yeni bilişsel elementler bulma eğilimine girilebilir. Örneğin ekonomik gücünün yeterli olmayacağı ölçüde bir otomobili satın alan bir insan, kendisini maaşının daha fazla artacağına veya daha fazla para kazanacağına ikna etmeye zorlayabilir.