• Sonuç bulunamadı

1.2. Seçmen Tercihi Bakımından Siyasal Toplumsallaşma ve Etkenleri 32

1.3.3. Aday İmajı Araştırmaları 79 

Aday imajı ve aday değerlendirmesi siyasal iletişim araştırmalarında önemli bir yer tutmaktadır. Ancak bu konudaki çok sayıdaki araştırma yurt dışı kökenlidir (Uztuğ, 2004: 66). Diğer bir anlatımla araştırmaların çoğunun Amerika’da yapıldığı söylenebilir. Bu bakımdan çalışmanın bu bölümünde genel olarak yurt dışında yapılmış aday imajı araştırmaları bağlamında bir değerlendirme yapılmıştır. Ancak özellikle son dönemde Türkiye’de de benzer çalışmaların yapılmaya başlandığı söylenebilir.

Tarihsel süreç içerisinde lider insan tipi üstün insan yaklaşımı çerçevesinde tanımlanmıştır. Özellikle 19. yy sonlarına kadar bu durumun geçerli olduğu söylenebilir. Çünkü, mistife edilmiş geleneksel siyasette, lider mistik bir kişilik

olarak görülmüştür. Toplumsal seçkincilik düşüncesi, Eflatun’un yarı tanrı filozof kral betimlemesine dayanmaktadır. Bu kişilerin yaradılış mayası diğer insanlardan hem daha soyludur, hem de bu kişiler çok nadir bulunurlar. Bu nedenle onların tahakküm hakkı fıtridir. Hegel ise: liderleri, göğün en yüksek katlarında iken, insanlığı kurtarmak için yeryüzüne inen kahraman kurtarıcı tasviriyle tanımlamıştır (Anık, 2005: 159).

Seçim kampanyalarında 1970’li yıllara kadar imaj oluşturma ile ilgili yaygın bir farkındalık olmamıştır. Ancak ilk önemli imaj kampanyası 1840 başkanlık seçim kampanyalarında ortaya çıkmıştır. Amerikan bağımsızlık savaşı yandaşı olan Whigler (18 ve 19 yy da İngiltere’de Liberal görüşü kabul eden bu isimde bir parti de bulunmaktadır) Martin Van Buren’i yenilgiye uğratabileceğini düşündükleri hiçbir aday bulamadıkları için yeni bir isim yaratmaya çalışmışlardır. Bu nedenle Whigler orta sınıf vatandaşların savunucusu olarak ifade ettikleri bir sloganla William Hanry Harrison’u ulusal bir kahraman olarak yarattılar. O, Ohio Hamilton Kasabası mahkemisinde memur olarak görev yapmış, 12 yıl kongrede görev almış, 3 yıl Kolombiya büyükelçiliği yapmış, uzun süre ordu da görev almış ve Whigler tarafından keşfedildiğinde 67 yaşında olan biriydi. Wighler, Harrison’un hukukçu ve ordu deneyimlerini mevcut başkana meydan okuyacak bir yeterlilik olarak sunmak istemişlerdir (Trent ve Friedenberg, 2008: 74). Harrison 1840 seçimlerini kazanmıştır. Ancak başkanlığa seçildiğinde soğuk havada uzun bir konuşma yapması nedeniyle zatüre olmuş ve ölmüştür. Bu nedenle Amerikan tarihindeki en kısa süreli başkan olmuştur (http://tr.wikipedia.org/wiki/William_H._Harrison).

Adaya karşı tutumların sistematik sorgulanması Michigan grubu tarafından gerçekleştirilen araştırmalarla başlamıştır. Bu çalışmalarda adaya ve partiye ilişkin hoşlanma-hoşlanmama gibi açık uçlu değerlendirme sorularıyla hem aday hem de partiye karşı seçmen tutumları incelenmiştir (Uztuğ, 2004: 66).

Genel olarak araştırmalarda imaj kavramı bir çok temel boyutu olan çok yönlü bir fenomen olarak tanımlanmıştır. Diğer bir ifadeyle politik imaj, bir gözlemcinin bakış açısına bağlı olarak tanımlanabilecek karmaşık psikal bir element olarak ifade edilmiştir. Dolayısıyla bir seçmen için ideal olan bir aday, başka biri için öyle olmayabilir. Bu sorunla ilgili olarak Nimmo ve Savage karar verici, empatik lider, ahlaki örnek ve partizan savunucu olmak üzere dört ideal aday tipinden bahsetmiştir

(Aktaran: Powell ve Cowart, 2003: 55-56). Nimmo ve Savage gibi araştırmacıların genel değerlendirme niteliğindeki politik imajlarla ilgili çalışmalarından sonra bazı akademisyenler gelecekteki politik imaj kavramını incelemeye başlamışlardır. Bu araştırma sonuçları bazen kafa karıştırıcı nitelikte olmuştur. Çünkü araştırmacıların bireysel olarak yaptıkları çalışmalarda kendi sepesifik terminolojilerine ait kodlar kullandıkları durumlarla karşılaşılmıştır. Bu süreçte politik imajlarla ilgili yapılan çalışmaların çoğu, aday imajının doğası nedir?; aday imajı nasıl geliştirilebilir?; kampanyalar aday imajında hangi etkiyi sağlamaktadır? ve aday imajları seçmen kararlarında hangi etkiye sahiptir? şeklinde ifade edilebilecek dört genel sorudan birine odaklanmıştır (Powell ve Cowart, 2003: 54-55). 1984 ve 1996 yılları arasında ABD’de yapılan seçimlerde başkan adaylarının öne çıkan kişisel özellikleri ile ilgili yapılan başka bir araştırmada da, farklı seçim dönemlerinde farklı aday özelliklerinin daha ön plana çıktığı görülmüştür. Çünkü her seçim dönemi için farklı adaylara veya kampanyaya bağlı olarak adayın farklı kişisel özellik boyutlarına dikkat çekildiği için adayların imajı ile ilgili temel değerlendirilme kriterleri de genel olarak her dönem için farklılık göstermiştir (Funk, 1999: 700).

Miller ve Miller’in 1972 ABD Başkanlık seçimleri bağlamında yaptıkları çalışmada başkan adaylarının değerlendirilmesi açısından bir çok özelliğin öne çıktığı görülmüştür. Bu araştırmada ortaya çıkan sonuca göre, adayların kişisel özellikleriyle ilgili dayanaklar; yetenek ve tecrübeyi kapsayan yeterlik, doğruluk ve dürüstlüğü içeren güven, kararlılık ve istikrarlılığı içeren güvenilirlik, iletişim ve ilham kaynağı olan liderlik, yaş ve sağlık gibi konuları içeren fiziksel özellikler olmak üzere beş kategoriye ayrılmıştır. Seçmenlerin % 31’i yeterlik konusunu tercih ederken, % 21’i doğruluk ve dürüstlüğü içeren güven konusunu, % 12’si kararlılık ve istikrarlılığı içeren güvenilirlik konusunu ve % 5-6’sı ise liderlik ve fiziksel özellikleri tercih etmiştir (Aktaran: Miller ve Levitin, 1976: 42).

1970 ve 2000’li yıllar arasında adayın çekiciliği ve adayla özdeşleşme (homophily) konusunda yapılan çalışmalarla ilgili bir değerlendirme yapıldığında: hem çekiciliğin hem de adayla özdeşleşmenin çok boyutlu ölçümlere dayandığı sonucuna varılmıştır. Bu ölçümler orta düzeyde bir güvenilirliğe sahiptir. Daha az aday imajı ölçütleri kullanıldığında ise bu güvenilirlik daha düşük olmuştur. Aynı şekilde hem çekicilik hem de adayla özdeşleşme skalalarının bütününü (all items)

kullanan çalışmaların çoğu, hipotezlerle veya beklentilerle tutarlı sonuçlar vermiştir. Ancak genellikle aday değerlendirme ölçütlerinin azaltıldığı versiyonların kullanılmasıyla yapılan çalışmalar sonucunda özel durumlar ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan bütün itemlerin kullanımına bağlı olarak yapılacak araştırmalarda bu sonuçların geçerliliği tartışma konusu olmuştur (McCroskey vd., 2006: 25-26).

Uzun bir süre aday imajı araştırmaları güvenilirlik ve kişisel etki düzleminde devam etmiştir. Buna karşın aday imajı açısından seçim konusu üzerinde çok düşük oranlarda değerlendirmeler yapılmıştır. Bu süreç, konu ve kişisel etkiler yaklaşımı şeklinde bir ikilem olarak aday imajı araştırmalarının gündeminde yer etmiştir. Daha sonraki süreç de ise, aday imajı içeriklerinin seçmenler tarafından kesin bir şekilde bilinemediği ve bazı araştırmacıların hem konunun, hem de kişisel etkilerin aday imajı bileşenlerini oluşturabileceğini ifade ettikleri görülmüştür. Bu çerçevede, yapılacak araştırmalarda seçim konusu etkilerini ve kişisel etkileri birleştiren düşünsel bir tamınlama olarak aday imajının incelenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu bakımdan, hem konunun hem de kişisel etkilerin bir bütün olarak ele alınması gerektiği söylenebilir. Diğer bir ifadeyle adayın konu hakkındaki tutumu nedeniyle oluşturduğu pozitif imajı, kişisel özellikleri açısından da olumlu bir etki oluşturabileceği gibi; pozitif kişisel etkilere sahip olan bir adayın konu hakkındaki tutumu açısından da destek alabileceği ifade edilebilir (Hacker vd., 2000: 236). Yapılan başka bir araştırmada mavi yakalı işçilerin oy verme kararlarında seçim konusu, adaya ilişkin imaj algılamaları ve adayla özdeşleşme (homophily) dereceleri karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Sonuca göre seçmenlerin arkadaşlarını seçerken kullandıkları ölçütler ile siyasal adayları seçerken kullandıkları ölçütlerin birbirinin benzeri olduğunu saptamışlardır (Uztuğ, 2004: 67).

Medya, aday imajı oluşumu açısından önemli bir etkiye sahiptir. Bu nedenle yapılan bir çok araştırmada medyanın aday imajı açısından etkileri incelenmiştir. Ronald Reagan’ın 1980 seçim kampanyası kapsamında yapılan bir çalışmada: kamusal bir imaj oluşturma çalışması üç oyuncusu olan bir oyuna benzetilmiştir. Bu oyuncular aday, basın ve halk olarak ifade edilmiştir. Bu çalışmada halk zihninde bir aday imajı oluşturmak için basının etkin bir rolünün olduğu sonucuna varılmıştır (Convington vd., 1993: 797).

Amerikada yapılan başka bir araştırmada: 1956-2004 arasında yeniden aday olan başkanların televizyon reklamlarında başarılarını anlatmak için kullandıkları stratejiler üzerinde bir içerik analizi yapılmıştır. Bu kapsamda 477 televizyon reklamı incelenmiştir. Adayların kullandığı temel stratejilerin; “yetkili kılmak” (başarının sahibiyim), “pekiştirme” (başarı nitelik bakımından önemlidir), “ayırma” (başarıdan diğerleri de sorumludur), “eksiltme” (başarı tamamlanmaz) şeklinde olduğu görülmüştür. Buna göre yetkili kılma ile ilgili 474 ifadenin, eksiltme ile ilgili 74 ifadenin, ayırma ile ilgili 49 ifadenin ve pekiştirme ile ilgili 42 ifadenin kullanıldığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca “yetkili kılmak” stratejisi, 2000-2004 yılları açısından Bush tarafından çok güçlü bir şekilde kullanılmıştır. Diğer bir anlatımla bu yıllar arasındaki toplam içeriğin % 81’i Bush tarafından yetkili kılmak stratejisi bağlamında kullanılmıştır (Stein, 2005: 285-286). Bu bakımdan başarıların sahibi olan ve bütün süreçlerde etkin olarak devrede olan başkanların seçim konusuna dayalı olarak daha karizmatik bir liderlik oluşturmaya çalıştıkları söylenebilir.

Amerikan 2004 başkanlık ön seçimlerinde Demokrat Parti’nin adayları hakkında çıkan haberlerle ilgili yapılan diğer bir içerik analizi çalışmasında da: adayların en çok siyasete (% 55) yoğunlaştığı görülmüştür. Bunu, karakteristik özellikleri (% 34) ve kampanya konusu (% 10) takip etmiştir. Bu kapsamda adaylar karakterleri hakkında konuştuklarında kişisel niteliklerine (% 37), hedeflerine (% 32) ve liderlik yeteneklerine (% 31) yer verdikleri gözlenmiştir (Cho ve Benoit, 2005: 175).

Aday imajı araştırmalarına Türkiye ölçeğinde bakıldığında bu konuya olan ilginin son dönemde giderek arttığı söylenebilir. Ancak, daha çok seçim kampanyaları, seçmen davranışları bağlamında yapılan araştırmalarda bu konuya yer verildiği görülmektedir. Seçim sonuçları bakımından aday faktörünün giderek daha öncelikli hale geldiği bu dönemde, yeteri kadar aday imajı araştırmalarının yapıldığı söylenemez. Yapılan araştırmalar daha çok parti genel başkanları çerçevesinde yapılmaktadır. Bu bakımdan yerel seçimler bağlamında aday faktörünün daha ön plana çıkabileceği düşüncesiyle bu konuda yapılacak daha fazla araştırmanın adaylarda aranması gereken nitelikleri daha açık bir şekilde ortaya koyabileceği söylenebilir.

Kalender’in Konya’da yaptığı bir araştırmada, “fanatik idealist”, “ılımlı idealist”, “fanatik gelenekçi”, “ılımlı gelenekçi”, “ilkesiz faydacı” ve “ilkeli faydacı” gibi seçmen tiplerinin karar süreçlerinde adaylarla ilgili faktörler ele alınmıştır. Buna göre seçmen tipleri ile adayın ideolojisi, dindarlığı, cinsiyeti, giyinişi, yandaşlarını kollaması, tanınmış bir aileden olması, vaat ve söylemleri, yakışıklılığı veya güzelliği arasında anlamlı ve genelde düşük bir ilişki olduğu görülmüştür (Kalender, 2005: 159). 2004 yerel seçimleri bağlamında Konya’da yapılan diğer bir araştırmada ise, seçmenin oy verme davranışını etkileyen en temel faktörlerden birinin, adayın kendisi ve buna bağlı olarak adayın karakteristik özelliklerinin olduğu sonucuna varılmıştır (Damlapınar ve Balcı, 2005: 75). Yerel seçimler bağlamında Isparta seçmenlerine belediye başkanında bulunması gereken özelliklerle ilgili bir sorunun yöneltildiği başka bir araştırmada: belediye başkanının yönetim yeteneği (% 10.1), dürüstlüğü (% 26.4), iş bitiriciliği (% 9.5), şeffaflığı (% 3.6), hepsi (% 49.3) ve diğer (% 1.1) gibi özelliklerin tercih edildiği görülmüştür (Kaya, 2004: 64).

Sekiz yıllık iktidarı boyunca yıpranan Anavatan Partisinin (1991) yaptırdığı bir kamuoyu araştırma sonucuna göre Genel Başkan Mesut Yılmaz’ın daha ön plana çıktığı görülmüştür. Araştırmaya katılanlar içinden 1991 seçimlerinde Anavatan Partisine oy vermeyi düşünenlerin % 82’si mesut yılmazı iş bitirici, % 73’ü alçak gönüllü, % 88’i genç ve dinamik, % 75’i inandırıcı ve ekonomik konularda bilgili, % 78’i kararlı ve güvenilir ve % 76’sı adil olarak değerlendirmiştir. Ayrıca farklı partilere oy verecek olanların da, Yılmaz’ın gençlik ve dinamiklik özelliği bakımından daha olumlu olduğunu düşündükleri görülmüştür (Kalender, 2001: 69- 70).

Özsoy, yaptığı bir çalışmada seçmenlerin siyasetçiyi nasıl tanımladıkları üzerinde durmuştur. Buna göre siyasetçiler: yalancı, halkı idare eden, halka hizmet etmesi gereken, dürüst kimse, menfaatçi, hırsız, boş sözcü, halk savunucuları, yanlış yönetenler gibi kavramlarla tanımlanmıştır. Araştırmaya katılanların büyük bir çoğunluğu (% 32.6) yalancı tanımlamasında bulunmuştur (Özsoy, 2002: 108). Aynı araştırmada ideal bir siyasetçide aranan özellikler sorgulandığında: siyasetçinin dürüst, çalışkan, aydın, halktan biri, iyi eğitimli, demokrat, genç ve çağdaş olması gibi özelliklerinin daha ön plana çıktığı görülmüştür (Özsoy, 2002:118). Bu çalışma, adayların seçmenler tarafından bölgesel ve toplumsal farklılıklara bağlı olarak farklı

şekillerde algılanabileceğini ortaya koymaktadır. Yukarıda ifade edilen bir çok araştırmada adayların farklı özellikleri daha öne çıkarken; bu araştırmada Türkiye siyasal yapısı bakımından özel bir durum olarak ifade edilebilecek yalan ve menfeat algılamasının öne çıktığı söylenebilir. Dolayısıyla aday imajı çalışmalarında ele alınabilecek çok sayıdaki boyuttan birinin de bölgesel özelliklerin olabileceği düşünülebilir.

Lider özelliklerinin seçmen davranışlarına olan etkisiyle ilgili olarak yapılan diğer bir araştırmada ise: seçmenlerden 1’den 5’e doğru artan derecede lider özelleklerinden etkilenme durumlarını ifade etmeleri istenmiştir. Sonuca göre ortalamaları 3’ün üzerinde bulunan özellikler liderin seçmenleri etkileyen olumlu özellikleri olarak ele alınmış ve bu özellikler üç grup altında toplanmıştır. Buna göre, ilk grupta: liderin ileri görüşlülüğü, güvenilirlik ve inanılırlığı, ahlaki karakteri, bilgi birikimi, siyasi tecrübesi, konuşma tarzı ve ikna yeteneği, öğrenim durumu ve söylemleri; ikinci grupta: sağlık durumu, özgeçmişi, yöreye yaptığı hizmetler, mesleği, karizması ve yaşı; üçüncü grupta ise: dış görünüşü, ailesi, diğer çevresi, hakkındaki iddialar ve cinsiyeti liderin seçmen tercihini olumlu yönde etkileyen özellikleri olarak ortaya çıkmıştır. Bu gruplamalar, aldıkları ortalamalar doğrultusunda en yüksekten en düşüğe doğru sıralanmıştır (Polat vd., 2004: 102).

Sonuç olarak belirtmek gerekirse, gelinen noktada aday imajının hem kişisel özelliklere, hem seçim konusuna, hem de mevcut toplumsal ortam ve politik şartlardan kaynaklanan farklılıklara bağlı olduğu söylenebilir. Daha önce üstün kişilik olarak ele alınan aday imajı çalışmalarının, bu dönemde zaman, mekan ve şartlara bağlı olarak farklılıklar gösterebilen ve çok boyutlu bir süreçle ele alınması gereken bir durum olduğu sonucuna varılabilir.

BÖLÜM 2

SEÇMEN TERCİHİNDE ADAY İMAJI FAKTÖRLERİNİN ETKİSİ Günlük hayatta maddi ve manevi bir çok unsurla ilgili olarak bireyler tarafından çeşitli algılamalar söz konusudur. Her hangi bir firma tarafından üretilmiş ürünün kaliteliliği ile ilgili oluşmuş öncel algılama, o firma ve ürünlerinin birey üzerinde oluşturduğu imajı temsil etmektedir. Aynı şekilde siyasal tüketim aracı olarak siyasetçiler seçmenler üzerinde oluşturdukları algılarla kendi imajlarını oluşturmaktadırlar. Bu süreçte bir çok etkenin devreye girdiği söylenebilir. Adayın projeleri, yaşam biçimi, toplumsal sorunlara hangi pencereden baktığı, kişilik özellikleri gibi birçok unsur seçmen algılaması bakımından önem taşımaktadır. Bu bakımdan aday imajı konusunda bütünsel bir bakış açısının sağlanabilmesi için adayın kişisel özelliklerinin yanında içinde bulunulan toplumsal kabullerin de ele alınması gerekir. Bu kabuller, bazen adayın nasıl algılandığı konusunda kişisel özelliklerden daha etkin bir durumda olabilir. Çünkü, imaj bir birikimin ve içinde bulunulan kültürün bir yansımasıdır (Çobanoğlu, 2007: 206).

Yapılan araştırmalar seçmenlerin kendilerine göre idealize ettikleri bir aday tipinin olduğunu göstermiştir. Dolayısıyla seçmenler tercihlerinde kendi ideal aday imajları ile kendi önlerine gelen gerçek imajlar arasında bir karşılaştırma yapmaktadırlar. Bu bakımdan seçim kampanyalarında imaj oluşturma çalışmaları önemli bir etki unsuru olarak ortaya çıkmaktadır (Devran, 2004: 196).

Kişisel imaj, adayın kendisi ile ilgili algıladığı imajı, başkaları tarafından adayın algılanması sonuçunda oluşan yansıyan imajı ve adayın arzu ettiği imajı olmak üzere üç farklı şekilde ifade edilebilir (Kaşıkçı, 2006: 18-19). Ancak aday imajının seçmen davranışı üzerindeki etkilerinin ele alınması bakımından siyasal imaj konusunun daha ağırlıklı olarak yansıyan imaj boyutunda ele alınması gerektiği üzerinde durulabilir.

Yapılan bir araştırmada adayın herhangi spesifik bir konuyu seçim sürecinde ele alarak medya ve benzeri araçlarla gündeme getirmesi sonucunda bu konu ile ilgili içeriklere maruz kalan seçmenlerin diğer seçmenlere göre daha çok etkilendiği görülmüştür (Miller ve Krosnick, 2000:305).

Aday imajı, uzun bir süre adayın seçmenlerde bıraktığı kişisel izlenim etkisi bağlamında ele alınmıştır. Seçim konusu aday imajı incelemelerinin dışında tutulmuş

veya çok az bir etkisi olduğu varsayılmıştır. Daha sonraları ise aday imajı, konu algılamasının, kişilik algılamasının ve yapılan seçime bağlı olarak o zaman ve mekanda bulunan seçmenin aday ile ilgili diğer algılarının etkili olduğu bütünleşik bir yapı olarak kavramsallaştırılmıştır (Haçker vd., 2000:227).

Yapılan araştırmalar oy verme davranışının, kısa dönemli olarak ele alınabilecek adayın kişisel özelliklerinden ve adayın seçim konusundan etkilenebileceği gibi; parti ve ideoloji gibi uzun dönemli etki süreçlerine de bağlı olabileceğini göstermiştir (Aktaran: Hacker vd., 2000: 227-228). Bu bakımdan seçmenlerden gerekli desteği sağlayabilmek amacıyla siyasal kampanya yöneticileri kendi adayları için seçmenin algılamasına uygun ideal bir aday imajı tasarlayabilirler. Bu bağlamda kampanya yönetimi sırasında adayların mevcut konumları, ideolojisi, kişisel özellikleri ve seçmenlerin tercihleri dikkate alınabilir (Devran, 2004: 2006).

Oy verme davranışı bakımından aday imajı etkileri ile ilgili olarak çok sayıda araştırma yapılmıştır. Fakat kavramsal tarifi ile ilgili zorluklar devam etmektedir (Allen ve Post, 2004: 174). Diğer bir ifadeyle aday imajı ile ilgili çok sayıda araştırma yapılmasına rağmen; oy verme davranışında aday imajı etkilerinin anlaşılmasını birçok problem engellemektedir. Bunlardan ilki; genellikle aday imajının seçmenlerin bilişsel bir yaratımından ziyade medya ve kampanya yöneticilerinin bir yaratımı olarak düşünülmesidir. İkincisi: aday imajının, aday ile ilgili bir çok değerlendirme eğilimini kullanan çok yönlü bir yapıdan ziyade tek değişkenli ve genel bir değerlendirme yapısı olarak ele alınmasıdır. Üçüncüsü: daha önceki aday imajı araştırmalarında genellikle iletişim perspektifinin değerlendirilmemesidir. Dördüncüsü ise: oy verme davranışı bakımından aday imajı etkisi ile ilgili çalışmaların teknolojinin, medyanın, reklamların, iyi finanse edilmiş politik manipülasyonların olduğu ülke genelindeki seçimlerde yapılmasıdır (Allen ve Post, 2004:181).

Genel olarak ifade edildiğinde, aday imajı faktörleri ile ilgili kompleks bir yapının söz konusu olduğu söylenebilir. Bu bakımdan yukarda belirtelen düşüncelere paralel olarak aday imajı faktörleri açısından ideolojiye dayalı imaj, konuya dayalı imaj ve kişiliğe dayalı imaj olmak üzere genel bir değerlendirme yapılabilir. Çalışmanın bu bölümünde bu değerlendirmeler ayrıntılı olarak ele alınmıştır.

2.1. İdeolojiye Dayalı İmaj

İdeoloji Fransız aydınlanması sırasında türetilmiştir. Destuth ve Tracy, toplum sorunlarının anlaşılması ve çözümü için yeni bir düşünce sistemi geliştirmek amacıyla ideolojiyi önermişlerdir. Toplumdaki nedensel güçleri anlamak için ilk dönemlerde mantıksal düşüncenin üzerinde odaklanılmıştır. Bunun, ideolojinin olumlu yanı oldugu söylenebilir. Liberalizm, sosyalizm, marksizm bu anlamda ortaya çıkan ideolojik düşüncelerdir. Bunlar ütopik kuramsal bir çekiciliğe sahip olmalarına rağmen çoğu yönleriyle gerçekleştirilmesi mümkün olmayan anlamına da gelmektedir. Bu bakımdan ideoloji, ilk zamanlarda olumlu bir anlamla ortaya çıkmasına karşın daha sonraları olumsuz anlamları içeren bir kavram olarak ifade edilmiştir (Aktaran: Milburn, 1998: 110).

Peter Hall ideolojiyi sembolik bir sistem olarak ifade etmiştir. Bu bakımdan ideolojinin politik değerlerin oluşumundan daha fazla şeyleri ifade ettiği söylenebilir. Diğer bir ifadeyle ideoloji politik gerçekliğin birey tarafından algılanma şekli olarak belirtilebilir. İdeoloji sosyal bir ortamda oluşturulur ve sürekli bir tanımlama ve yorumlama sürecine tabidir. Birey açısından ideolojinin içselleştirilmesi, siyasi bir eylem için bir motivasyon kaynağı olan kural ve değerler üzerinde politik gerçekliğin sürekli olarak değerlendirilmesini gerektirmektedir (Denton ve Woodward, 1985: 40).

İdeoloji her türden sembolleştirme olayını içermektedir. İdeolojinin siyasetle