• Sonuç bulunamadı

Bilgi ve teknolojinin yaygınlaşması ve bu bağlamda kurumsal üretimlerin daha ön plana çıkması toplumsal yaşam alanını da doğrudan etkilemektedir. Bu süreçte tüketim alışkanlıklarından aile bağlarına, kırsal yaşamdan kentsel yaşama, kutsal birlikteliklerden rasyonel birlikteliklere doğru birçok dönüşümlerle karşı karşıya kalınmaktadır. Bu nedenle bireyin toplum hayatında edilgenlikten çıkarak daha etken bir unsur olmaya başladığı söylenebilir.

Bu yeni dönemde seçmenlerin toplum, cemaat ve aile gibi kurumlara bağlı eğilimleri daha çok bireyselleşmeye giden bir süreci izlemeye başlamıştır. Fakat bu süreçin bireyi bütünüyle diğer toplumsal oluşumların etkisinden uzaklaştırdığı söylenmemelidir. Ortaya çıkan yeni eğilimin, toplumsal aidiyetlikler de bile bireyselliğin muhafaza edilmesi şeklinde olduğu ifade edilebilir. Çünkü eğitim olanaklarının artması, kentli nüfusun çoğalması, kurumsal istihdam alanlarının

oluşması, birlikte yaşamaktan doğan hukuksal ilkelerin daha zorunluluk halini alması, üretim alanında her iki cinsinde aktif rol oynaması ve her birey açısından ekonomik özgürleşmenin daha geçerlilik kazanması gibi durumlar toplumsal alanda bireyi daha ön plana çıkarmıştır. Seçmenler oy verecekleri parti veya aday hakkında tercihte bulunurken geçmişe oranla daha fazla kendi bireysel konumlarını dikkate almaya başlamışlardır. Artık seçim kampanyalarında çeşitli toplumsal kesimlerin yanında bireylerin de ikna edilmesi gibi bir durumla karşı karşıya kalınmaktadır. Bu nedenle adayın seçmenler üzerinde bıraktığı olumlu veya olumsuz algılar, seçmenlerin tercihleri açısından etkili bir faktör olarak ortaya çıkabilmektedir. Bu bakımdan seçmen tercihlerinde aday imajı etkisinin olup olmadığı sorunu kapsamında araştırmanın temel soruları şu şekilde ifade edilebilir:

• Seçmenlerin algıları bakımından aday imajı faktörleri nelerdir? • Seçmen tercihinde aday imajı faktörlerinin ağırlıkları nelerdir?

• Seçmen kararlarında adayın ideolojisi etkili bir unsur olarak ortaya çıkmakta mıdır?

• Adayın seçim konusu seçmen davranışlarını etkilemekte midir?

• Adayın kişisel özellikleri seçmen tercihleri bakımından etkili bir unsur olarak ortaya çıkmakta mıdır?

• Aday imajı faktörleri ile seçmenlerin sosyo-demografik özellikleri arasında anlamlı farklar oluşturmakta mıdır?

• Aday imajı faktörleri seçmenlerin oy verme davranışları bakımından anlamlı bir fark oluşturmakta mıdır?

• Aday imajı faktörleri ile seçmenlerin aday hakkında bilgi edinmeleri bakımından kullandıkları iletişim yol ve yöntemleri arasında anlamlı bir fark var mıdır?

Araştırma 2009 yılı Haziran ve Temmuz aylarında Konya’da gerçekleştirilmiştir. Konya İl Merkezindeki seçmenler araştırmanın evreni olarak belirlenmiştir. 2009 Yılı itibariyle Konya Büyükşehir il sınırları dahilinde 643.648 seçmen bulunmaktadır. Araştırmada tesadüfi örneklem yöntemi kullanılarak toplam 1000 kişi ile görüşülmesi hedeflenmiştir. Bu amaçla 1000 adet anket formu hazırlanmış ve ilgili örneklem üzerinde uygulanmıştır. Ancak anket formunun yanlış

doldurulması, sorularda yer alan önermelerin dikkatli okunmaması, bazı deneklerin anket formu içerisindeki soruların çoğunluğuna cevap vermek istememesi, tuzak sorular nedeniyle tutarsız cevapların tespit edilmesi ve ankete başlandıktan sonra soru çokluğu gerekçesiyle anketin devam ettirilmek istenmemesi gibi nedenlerle 200 anket formu elenerek toplam 800 anket formu üzerinde analiz gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın uygulanması bizzat araştırmacı ve yardımcı anketörler tarafından yürütülmüştür.

Konu ile ilgili literatür taramasında aday imajı ölçümü amacıyla daha önceden hazırlanmış bir ölçeğe ulaşılamaması nedeniyle anket formu soruları çalışmanın teorik bölümünde ifade edilen aday imajı faktörleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Bu sorular 50 kişilik bir grup üzerinde önteste tabi tutularak gerekli düzeltmeler yapılmış ve uygulamaya geçilmiştir.

Ekte de yer alan anket formu üç ana bölümde toplam 142 sorudan oluşmuştur. Birinci bölüm ilk 80 soruda aday imajı ile ilgili önermeleri içermektedir. Bu önermeler beşli Likert skalasıyla ölçümlenmiştir. Önermelere en düşük katılım değeri olan “ Hiç önemli değil” 1 olarak kodlanırken; “ önemli değil” 2, “ne önemli ne de önemsiz” 3, “önemli” 4 ve “çok önemli” 5 olarak kodlanmıştır. Anket formunun birinci bölümünde yer alan 1,3,7,9,11 ve 13’üncü sorular konu faktörünü; 2,4,6,8,10, 12, 14, 16 ve 18’inci sorular ideoloji faktörünü diğer bir ifadeyle siyasi eğilim faktörünü; 15, 17, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 28, 30 ve 31’inci sorular güvenilirlik başlığı altındaki tutarlılık, yeterlilik, güç ve içtenlik/samimiyet faktörlerini; 5, 27, 29, 32, 34, 35, 37, 39, 41, 43, 45, 48, ve 56’ıncı sorular psikolojik çekicilik diğer bir ifadeyle parti faktörünü; 33, 36, 38, 40, 42, 44, 46, 47, 50, 52 ve 54’üncü sorular sosyal çekicilik faktörünü; 49, 51, 53, 57, 59, 61, 63, 65, 67, 70 ve 72’inci sorular görsel çekicilik faktörünü; 55, 69, 71, 73, 75, 77 ve 79’uncu sorular hitabet çekiciliği faktörünü; 58, 60, 62, 64, 66, 68, 74, 76, 78 ve 80’inci sorular da mesleki çekicilik faktörünü ölçümlemek için sorulmuştur.

Anket formunun ikinci bölümünde 2009 Yerel Seçimlerindeki Konya Büyükşehir Belediye başkanı adaylarının, çalışmanın teorik bölümde ifade edilen aday imajı faktörleri bağlamında değerlendirilmesi amacıyla sorular sorulmuştur. Bu seçimlerde % 10 barajını geçen Ak Parti (Adalet ve Kalkınma Partisi) adayı Tahir Akyürek, SP (Saadet Partisi) adayı Mustafa Özkafa ve MHP (Milliyetçi Hareket

Partisi) adayı Hikmet Çay ile ilgili olarak sorular sorulmuştur. Bu bölümde her üç aday için de 15’erli gruplar halinde aynı soruların yer aldığı toplam 45 soru sorulmuştur. Bu bölümdeki sorular da beşli Likert Skalasıyla hazırlanmıştır.

Anket formunun üçüncü ve son bölümünde ise; araştırmaya katılanların 2009 Yerel Seçimlerinde Konya Büyükşehir Belediye başkanı adayları hakkında bilgi edindikleri televizyon, gazete, dergi, radyo, internet, bilboard, broşür ve seçim bildirgesi gibi araçlardan yararlanma düzeylerinin ve adaylarla yüz-yüze görüşme sıklıklarının tespitini içeren sorularla birlikte deneklerin sosyo-demografik özelliklerin sorgulandığı toplam 17 soruya yer verilmiştir.

Anket uygulaması sonucunda elde edilen veriler üzerinde Faktör Analizi yapılmıştır. Ortaya çıkan faktörlerin ve başkan adaylarıyla ilgili soruların değeşkenlerle karşılaştırılmasında Tek Yönlü Varyans Analizi (One-Way ANOVA) ve aynı değerler bakımından cinsiyetlere göre farklılıkların karşılaştırılması amacıyla Independent Samples t-Test yöntemi kullanılmıştır.

Faktör analizi, değişkenler arasındaki karşılıklı ilişkileri inceleyerek, değişkenlerin daha anlamlı ve özet bir şekilde sunulmasını sağlamaktadır (Bayram, 2004:131). Faktör analizinde bağımlı değişken ve bu değişkeni açıklamaya çalışan bağımsız değişkenler seti bulunmamaktadır. Bu bakımdan faktör analizinde aralarında yüksek korelasyon olan değişkenler setinin bir araya getirilmesi suretiyle faktör adı verilen genel değişkenlerin oluşturulması sözkonusudur. Diğer bir ifadeyle değişkenlerin sayısının azaltılması ve değişkenlerin sınıflandırılması amaçlanmaktadır (Kalaycı, 2006: 321).

Herhangi bir veri setinin faktör analizi için uygunluğunu belirlemek amacıyla korelasyon matrislerinin oluşturulması, Barlett testi ve Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) testi olmak üzere üç yöntem kullanılmaktadır. Birinci yöntemde değişkenler arasında yüksek korelasyonların olması istenmektedir. Bu oran ne kadar yüksek olursa değişkenlerden ortak faktör oluşturma imkanı da o kadar yüksek olmaktadır. KMO testi için yeterlilik oranının 0,50’nin üzerinde olması gerekir. Bu oran altındaki değerlerde faktör analizi uygulanamamaktadır. Bu bakımdan KMO değeri 0,50 zayıf, 0,60 orta, 0,70 iyi, 0,80 çok iyi ve 0,90 mükemmel olarak yorumlanmaktadır (Kalaycı, 2006: 321-322). Analizlerde elde edilen korelasyon matrisinin birim matris olup olmadığını test etmek için Barlett Testi kullanılmaktadır. Anakütle korelasyon

matrisinin birim matris olduğu şeklindeki sıfır hipotezi reddedilirse veri grubuna faktör analizi uygulanabilmektedir. Aksi taktirde analizin yapılması uygun değildir (Bayram, 2004:138). Çalışmamızda p=,000 olarak gerçekleşmiştir. KMO değeri ise 0,875 olarak gerçekleştiği için faktör analizi uygunluğu açısından çok iyi olarak yorumlanabilir. Ayrıca faktör analizlerinde açıklanan toplam varyansın 2/3 olması istenmektedir. Ancak özellikle sosyal bilim uygulamalarında bu değere ulaşmanın çok zor alması nedeniyle açıklanan varyansın 0,30 olması yeterli görülebilmektedir (Bayram, 2004: 132).

Tek yönlü varyans analizi, ilişkisiz iki ya da daha çok örneklem ortalaması arasındaki farkın sıfırdan anlamlı bir şekilde farklı olup olmadığını test etmek üzere uygulanmaktadır (Büyüköztürk, 2009: 48). Diğer bir kaynakta ise üç ya da daha fazla örneklem ortalaması arasındaki farkın sıfırdan anlamlı bir şekilde farklı olup olmadığını test etmek üzere uygulandığı ifade edilmiştir (Bayram, 2004:100).

Tek yönlü varyans analizi sonucunda elde edilen ANOVA tablosu grupların ortalamaları arasında bir fark olup olmadığını genel olarak ifade eder. Grup sayısı üç de olsa, on da olsa bütün grup ortalamalarının birbirine eşit olup olmadığını test eder. Sadece iki grup arasında farklılık olsa ve diğerleri arasında fark olmasa, ANOVA “gruplar arasında farklılık vardır” sonucunu verir. Bu farkın nereden kaynaklandığını, hangi gruplar arasında olduğunun sonuçları ise Post Hoc testleri ile öğrenilir (Öztürk, 2006: 135). Bu bakımdan en fazla kullanılan Post Hoc testleri: LSD (Least-Significance difference), Bonferroni, Scheffe, SNK (Student Newman Keuls), Tukey (Tukey’s Honestly Sifnificant Difference – HSD) ve Duncan (Duncan’s multiple range test) olarak sıralanabilir (Bayram, 2004:101). Bu çalışmada ise Tukey testi kullanılmıştır.

Tek yönlü varyans analizinde toplam varyans bağımsız değişkenin farklı düzeylerine bağlı varyans (gruplararası varyans) ve bağımsız değişkenin düzeyleri içindeki varyans (gruplariçi ya da yansız varyans) olmak üzere ikiye ayrılır. Gruplariçi varyans hata varyansı € olarak da ifade edilir. Bu analize ilişkin istatistiksel model kareler toplamı temelinde şu şekilde yazılabilir:

KTT = KTA + KTe

Burada KTT toplam kareler toplamını; KTA A faktörünün yol açtığı gruplararası kareler toplamını; KTe gruplariçi kareler toplamını göstermektedir.

Aşağıda ifade edilen ANOVA’ya ilişkin formülasyon tablosunda ise n, toplam denek sayısını; A, bağımlı değişken üzerinde etkisi araştırılan faktörün düzey varyansını göstermektedir. Bu kapsamda ANOVA formülasyon tablosu şu şekildedir (Büyüköztürk, 2009: 48):

Tablo 3.1. İlişkisiz ölçümler için tek yönlü ANOVA formülasyon Tablosu Varyansın Kaynağı Kareler Toplamı

(KT)

Serbestlik Derecesi (sd)

Kareler Ortalaması

(KO) F-Oranı

Gruplararası KTA A-1 [ KTA /A-1]=KOA KOA / KOe

Gruplariçi KTe n-A [ KTe / n-A]=KOe

Toplam KTT n-1

Çalışma analizlerinde faktörlerin ve adaylarla ilgili önermelerin bağımsız değişkenlerle karşılaştırmasını yapmak için kullanılan diğer bir test ise “Independent- Samples t-testi” dir. Burada bağımsız iki örneklem grubunun ortalamaları karşılaştırılmaktadır. İki grup üyeleri arasında (bayan-erkek, birinci sınıf öğrencileri- ikinci sınıf öğrencileri, yabancı dil bilenler-yabancı dil bilmeyenler gibi) kesinlikle ortak üyenin bulunmaması gerekmektedir ( Ak, 2006: 74).

3.1.1. Araştırmanın Hipotezleri

Çalışmanın hipotezleri şu şekilde sıralanmıştır: Hipotez 1.

Seçmenlerin cinsiyetleri adayın görsel özelliklerinin algılanması bakımından farklılıklar oluşturmaktadır. Ekonomik ve siyasi bir aktör olarak kadının ikinci planda kaldığı ve erkek egemen adaylıkların yoğun olduğu toplumlarda erkekler kadınlara oranla adayın görsel özelliklerine daha önem vermektedirler.

Hipotez 2.

Seçim kampanyalarında adaylar hakkında televizyondan daha fazla bilgi edinen seçmenler görsellik faktörüne daha önem vermektedirler. Televizyonlar adayların icraatları, projeleri hakkında bilgi sağladığı gibi onların görsel olarak seçmenler tarafından tanınmasını da sağlamaktadır.

Hipotez 3.

Adaylar ile ilgili haberlerin resimlerle desteklenerek verilmesi nedeniyle gazetelerden bilgi edinme düzeyi yüksek olan seçmenler adayların görsellik özelliğine daha çok önem vermektedirler.

Hipotez 4.

Adaylar ile ilgili olarak dergilerden bilgi edinme düzeyi yüksek olan seçmenler adayların görsellik özelliğine daha fazla önem vermektedir. Çünkü dergiler, yazılı metinlerin farklı görüntüler ile desteklenerek tasarlandığı yayınlardır.

Hipotez 5.

Seçim kampanyaları döneminde adaylar ile daha fazla yüz-yüze iletişim kurma imkanına sahip olan seçmenler adayın görsel özelliklerine önem vermektedir.

Hipotez 6.

Seçmenlerin yaşları, parti ve siyasi eğilim faktörüne önem verme bakımından farklılıklar oluşturmaktadır. Sosyal yaşam ve diğer ilişkileri bakımından edindiği tecrübeler nedeniyle daha yaşlı seçmenler, gençlere oranla rasyonel bir yaklaşımla parti ve siyasi eğilim faktörüne daha az önem vermektedirler.

Hipotez 7.

Memurlar aday imajı bakımından parti ve siyasi eğilim faktörüne daha az önem vermektedir. Memurlar, siyaset yasağı olan ve seçim sonuçlarında oluşan idari düzenlemelerden doğrudan etkilenen meslek grubunda bulunmaktadırlar. Dolayısıyla politik yaşam bakımından daha tarafsız görünme ihtiyacı hissetmektedirler.

Hipotez 8.

Seçmenlerin eğitim düzeyi yükseldikçe parti ve siyasi bağlılıkları azalmaktadır. Çünkü, eğitim düzeyi yüksek bireylerin aldıkları kararlarda rasyonel kabuller daha öncelikli bir tercih sebebi olarak ortaya çıkmaktıdır.

Hipotez 9.

Gelir düzeyi düşük seçmenlerin parti ve siyasi bağlılıkları daha yüksektir. Siyasal yaşamdaki aktif aktörlerin genellikle ekonomik durumu yüksek olan vatandaşlardan oluşması, ekonomik olarak güçsüz olan seçmenlerin parti ve siyasi faktörlere daha bağlı olmasını sağlamaktadır. Ayrıca bireyin gelir durumu ile eğitim durumu arasında bir paralellik kurulabileceği için, gelir durumu yüksek seçmenler oy verme davranışlarında daha rasyonel davranabilmektedirler.

Hipotez 10.

Yerel seçimlerde il veya belde merkezinde güçlü olarak algılanan partilere oy verenlerin siyasi ve parti bağlılıkları daha yüksektir. Geçmiş seçim dönemlerinde bağımsız belediye başkanı adaylarının kazandığı seçim sayısının çok az olduğu

Türkiye gibi ülkelerde, seçmen kararları bakımından partiler önemli bir etkiye sahiptir. Bu bakımdan yerel hizmetlerden maksimum düzeyde yararlanma isteği de gözönünde bulundurularak güçlü partilere olan bağlılık daha da artmaktadır.

Hipotez 11.

Başkan adayları hakkında dergilerden daha fazla bilgi edinen seçmenler parti ve siyasi eğilim faktörüne daha fazla önem vermektedirler. Dergiler genellikle gerek okuyucu kitlesi bakımından ve gerekse özel röportaj gibi uygulamaları bakımından sınırlı ve daha benzerlik gösteren gruplar tarafından okunmaktadır.

Hipotez 12.

Başkan adayları hakkında seçim bildirgelerinden bilgi edinme düzeyi yüksek olan seçmenler daha fazla siyasi ve parti bağlılığı göstermektedirler. Çünkü genel uygulama bakımından seçim bildirgelerinin dağıtımı daha çok parti üyeleri ve parti sempatizanlarına yapılmaktadır.

Hipotez 13.

Adaylar hakkında internetten bililenme düzeyi yüksek olan seçmenler konu ve güven oluşturma faktörüne daha fazla önem vermektedirler. İnternet erişimi bakımından eğitim düzeyi yüksek olan seçmenler daha yoğunluktadır. Ayrıca internet aracılığıyla sağlanan sınırsız bilgiler içinden adayla ilgili bilgilerin okunması özel bir ilgiyi gerekli kılmaktadır.

Hipotez 14.

Aday ile daha fazla yüz-yüze görüşme imkanı bulan seçmenler adayı değerlendirirken seçim konusu ve bununla ilgili yeterliliklere daha az önem vermektedirler. Adayın seçmenlerle daha fazla yüz-yüze iletişim kurması görsellik özelliğini daha ön plana çıkarabilmektedir.

Hipotez 15.

Yaşça daha büyük seçmenler aday imajı bakımından sosyallik faktörüne daha fazla önem vermektedirler. Çünkü bireyler yaşlandıkça toplumsal geleneklere ve sosyal ilişkilere daha önem vermektedirler.

Hipotez 16.

Seçmenlerin cinsiyetleri ile adayın sosyallik özelliklerine verdikleri önem arasında anlamlı bir ilişki vardır. Erkek egemen siyasal yapılarda erkekler adayın sosyallik özelliklerine kadınlardan daha çok önem vermektedirler.

Hipotez 17.

Yaşları küçük olan seçmenler yaşça daha yaşlı seçmenlere oranla hitabet faktörüne daha önem vermektedirler. Genç yaştaki bireylerin daha heyecanlı ve enerjik bir yapıya sahip olması aday imajı açısından hitabet faktörünü daha önemli kılmaktadır.

Hipotez 18.

Yerel seçimler bakımından erkek egemen bir politik hayatın hüküm sürdüğü toplumlarda erkek seçmenler adayın yerel özelliklerine daha önem vermektedirler.

Hipotez 19.

Aday imajı bakımından psikolojik çekicilik unsuru olarak parti bağlılığı yüksek olan seçmenler yerellik faktörüne de önem vermektedirler.

3.2. Örneklem Özellikleri

Araştırmaya katılan 800 deneğin sosyo-demografik özelliklerinin belirlenmesi amacıyla deneklere yaşları, cinsiyetleri, meslekleri, eğitim durumları ve aylık gelirleri ile ilgili sorular sorulmuştur. Ayrıca seçmenlerin 2007 milletvekili genel seçimlerinde ve 2009 yerel seçimlerinde hangi partiye oy verdikleri ve oy verdikleri partilerine olan bağlılık dereceleri ile ilgili sorular sorulmuştur. Bununla birlikte seçmenlere televizyon, gazete, dergi, radyo, internet, bilboard, broşür, seçim bildirgesi ve yüz-yüze iletişim teknikleri gibi iletişim kanallarının hangisinden ve ne sıklıkla adaylar ve seçim kampanyaları hakkında bilgi aldıkları sorulmuştur.

3.2.1. Deneklerin Cinsiyeti

Araştırmaya katılanlar cinsiyetleri açısından değerlendirildiğinde: toplam deneklerin % 30.5’inin bayan, % 69.5’inin erkek olduğu görülmektedir. Anket uygulama aşamasında bayan deneklere ulaşımın daha zor olması nedeniyle erkekler açısından böyle bir yoğunlaşmayı doğurmuştur. Özellikle kadınların anket yapma isteğini reddetmesi, anketin daha yoğun olarak çalışma ortamlarında gerçekleştirilebilmesi ve bu ortamlarda bayan çalışan sayısının daha düşük olması bu durumun ortaya çıkmasında etkili olmuştur.

3.2.2. Deneklerin Yaşı

Denekler yaşları itibariyle değerlendirildiğinde ortaya çıkan tablo şu şekildedir: Araştırmaya katılanların % 21.3’ü 18-24; % 30.7’si 25-31; % 21’i 32-38; % 14.3’ü 39-45; % 8’i 46-52; % 3.2’si 53-59; % 1.6’sı ise 60 ve üzeri yaş gruplarındaki insanlardan oluşmuştur. Bu verilere bakıldığında araştırmaya katılanların % 50’den daha fazlasının orta yaş grubuna dahil olduğu söylenebilir. 25 -38 yaşları arasında bulunan denekleri toplam katılanların % 51.7’sini oluşturmaktadır. Bununla birlikte araştırmaya katılanların önemli bir bölümü iş gücüne yeni katılan veya eğitimine devam eden gençlerden oluşmaktadır. 53 yaş ve üzerinde bulunan denekler ise oldukça az bir oranda gerçekleşmiştir. Dolayısıyla araştırmaya katılanların büyük bir çoğunluğunun iş gücü piyasasında olabilecek bireylerden oluştuğu görülmektedir.

3.2.3. Deneklerin Meslekleri

Araştırmaya katılanların % 15.6’sını esnaf, % 22.9’unu özel sektör işçisi, % 9.4’ünü kamu işçisi, % 5.9’unu serbest meslek, % 15.9’unu memur, % 1.3’ünü sanayici ve tüccar, % 5.1’ini emekli, % 6’sını ev hanımı, % 13.3’ünü öğrenci ve % 5’ini diğer mesleklerden olan bireyler oluşturmaktadır. Deneklerin meslek grupları incelendiğinde önemli bir bölümünü ücretli çalışanlar oluşturmaktadır. İkinci önemli meslek grubu ise esnaflardan oluşmaktadır. Öğrenci olan denek sayısı da önemli bir oranda gerçekleşmiştir. Bu bakımdan 18-24 yaş aralığında olan % 21.3’ oranındaki deneklerin önemli bir bölümünün öğrenci olduğu söylenebilir. Ayrıca araştırmaya katılanların % 30’unu oluşturan bayanların % 6’sı ev hanımıdır. Bu nedenle bayan deneklerin önemli bir bölümünün çalışanlardan oluştuğu söylenebilir.

3.2.4. Deneklerin Gelir Durumu

Aylık gelirleri bakımından deneklere bakıldığında: araştırmaya katılanların % 15.7’si gelirinin olmadığını belirtirken; % 13.9’u 500 TL ve daha az, % 31.2’si 501- 1000 TL, % 18.6’sı 1001-1500 TL, % 10.8’i 1501-2000 TL, % 4.3’ü 2001-2500 TL, % 5.4’ü ise 2501 TL ve daha fazla miktarda aylık gelire sahip olduğunu belirtmiştir. Bu verilere göre araştırmaya katılanların yaklaşık % 45’inin 1000 TL ve altında aylık gelire sahip olduğu, % 29.4’ünün 1000-2000 TL arasında aylık gelire sahip olduğu ve % 9.7’sinin 2001 ve daha yüksek oranlarda aylık gelire sahip olduğu görülmektedir. Dolayısıyla araştırmaya katılanların büyük bir bölümünün düşük bir

gelire sahip oldukları söylenebilir. Ayrıca araştırmaya katılanların dikkat çeken bir bölümünün herhangi bir gelire sahip olmadığını belirtmesi de önemli bir durum olarak değerlendirilebilir. Araştırmaya katılanların % 13’ünün öğrenci olmasına rağmen % 15.7’sinin herhangi bir gelire sahip olmadığını belirtmesi, çalışan öğrencilerin de varlığı göze alındığında, çalışma çağında olan fakat hiçbir gelire sahip olmayan deneklerin olduğunu göstermektedir. Bu bakımdan araştırmaya katılanların % 50’den daha fazlasının düşük denebilecek bir yaşam standardına sahip olduğu söylenebilir.

3.2.5. Deneklerin Eğitim Durumu

Denekler eğitim durumları açısından incelendiğinde: araştırmaya katılanların 0.9’u okur yazarlar, % 11.3’ünün ilkokul, % 10.4’ünün ortaokul, % 33’ünün lise, % 39.3’ünün üniversite ve % 5.1’inin yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitime sahip olduğu görülmüştür. Araştırmaya katılanlar üniversite mezunu ve üniversite mezunu olmayan şeklinde bir ayırıma tabi tutulduğunda; yaklaşık olarak her iki ayırımında aynı seviyelerde olduğu söylenebilir.

3.2.6. 2007 Genel Seçimlerinde Deneklerin Oy Verdikleri Parti

2007 genel seçimlerinde deneklerin hangi partiye oy verdikleri incelendiğinde: araştırmaya katılanların % 64.1’inin Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AKP), % 8.6’sının Saadet Partisi’ne (SP), %9.4’ünün Milliyetçi Hareket Partisi’ne (MHP), % 4.1’inin Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP), % 1.3’ünün Demokrat Parti’ye (DP), % 0.9’unun Demokratik Sol Parti’ye (DSP) ve % 4.6’sının da diğer partilere oy verdikleri görülmektedir. Ayrıca % 7 oranındaki denek sayısının da bu soruya cevap vermedikleri görülmüştür. Bu veriler 2007 genel seçimi resmi sonuçları ile kıyaslandığında birbirine yakın sonuçların ortaya çıktığı söylenebilir. 2007 genel seçimlerinde AKP % 65, MHP % 13, CHP % 8, DP % 5 ve SP % 4.5 oy almıştır. Verilere bakıldığında deneklerde gerçekleşen oy dağılımı ile SP’nin seçimde aldığı