• Sonuç bulunamadı

KARATAY MEDRESESİ’NDE GÖREV ALAN MÜDERRİSLERİN PROFİLİ

Belgede KONYA VAKIFLARI (sayfa 81-84)

EMİR CELÂLEDDİN KARATAY VE KARATAY MEDRESESİ

KARATAY MEDRESESİ’NDE GÖREV ALAN MÜDERRİSLERİN PROFİLİ

Türkiye Selçukluları dönemine ait kaynak-lardan, Karatay Medresesi’nde büyük ilim adam-larının müderrislik yaptığı tespit edilmektedir.

Şemseddin Mardinî, Rükneddin Mazenderanî, Afsahaddin ve Siraceddin Horus bu dönemde Ka-ratay Medresesi’nde görev yapmış olan müderris-lerdir. Anadolu dışından Konya’ya gelen bu din adamları medreselerde dersler vererek Türk insanı üzerinde yüzyıllarca sürecek derin izler bırakmış-lardır213. Osman Turan, müderrislerden Mardinli Şemseddin’in, II. İzzeddin Keykâvus’un tahtı ilk

210 TTD EVKAF 584 .40 .

211 KVS. R. 1330/1914, s. 570.

212 Fethiye Medresesi müderrisi Naim Hazım 1922 yılında neş-rettiği şiirinde Karatay Medresesi’nin durumunu şu şekilde ifade etmiştir: “Bir zamanlar faziletin, fennin/Sırf göğsünde azm-i mâ-yenin/ Ruhu çarpan bu muhteşem kubbe/Bak karşımızda bir türbe/

İçi bom-boş bütün civarı ölü/ Sakfı altında bir semâ gömülü”. Bk.

Naim Hazım, “Karatay Medresesi’nde”, Sebilü’r- Reşad, XX/496, 1922, s. 15.

213 Hilmi Ziya Ülken, “Konya’da Anadolu Selçukîleri Devrinde İlim ve Felsefe”, Konya, 8, 1937, s. 490-497.

defa terkinden sonra bir ay kadar süreyle vezirlik makamında bulunduğunu ifade etmiştir214. Selçuk-lu dönemine ait menâkıbnâmelerde o, “dönemin ileri gelenlerinden”215 ve “Fıkhın Ebû Hanîfe’si ve ilmin ummânı”216, “müderrislerin sultanı”217 olarak tarif edilmektedir.

Şemseddin Mardinî’nin 1256 yılında Atabe-kiyye Medresesi’nin218 açılışından sonra müder-risliğine burada devam ettiği bilinmektedir219 . Bu durumda, 1254 yılında Celâleddin Karatay’ın ölü-müne kadar Karatay Medresesi’nde hizmette bu-lunduğu tahmin edilebilir.

Mevlânâ Celâleddin, Celâleddin Karatay’ın ölümünden sonra da medreseyle yakından ilgi-lenmeye devam etmiştir. Nitekim yakınlarıyla bir-likte medreseden çıkarak Celâleddin Karatay’ın ruhuna Kur’an okumak üzere türbesine girdiğine dair kayıtlar, bunu göstermektedir220. Mevlânâ’nın Karatay Medresesi’nde müderrislik yaptığına dair iddialara temkinli bakmak gerekir. Mevlânâ Celâ-leddin’in, babası Baha Veled’in isteği üzerine Mol-la-i Atîk (Gühertaş) Medresesi’nin ilk müderris-liğini yaptığı221, ancak 1244’te Şems-i Tebrizî ile karşılaşmasından sonra tedris işlerine son verdiği bilinmektedir222. 1251 yılında inşa edilen Karatay Medresesi’ndeki Mevlânâ Celâleddin ile ilişkiler

214 Turan, Celâleddin Karatay, s. 72.

215 Eflâkî, Ariflerin Menkîbeleri, s. 187.

216 Eflâkî, Ariflerin Menkîbeleri, s. 169.

217 Eflâkî, Ariflerin Menkîbeleri, s. 205.

218 Bu medresenin vâkıfı Atabey Fahreddin Aslandoğmuş’tur. Bk.

Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, Turan Neşriyat Yur-du, İstanbul 1971, s. 480-481; aynı yazar, Resmi Vesikalar, s. 67.

219 Eflâkî, Ariflerin Menkîbeleri, s. 271.

220 Erdoğan, Karatay Medresesi, s. 532-534; Vryonis, The Decline of Medieval Hellenism , s . 533 .

221 Mehmet Önder, Mevlânâ’nın Konya’daki Evi ve Medresesi, Konya Gazeteciler Cemiyeti Neşriyatı, Konya 1956, s. 3.

222 Helmut Ritter, “Celâleddin Rumî”, İA, III, İstanbul 1993, s. 53-59.

de bu dönemden sonra geliştiğinden onun burada müderrislik yapmadığını kanıtlar niteliktedir.

Celâleddin Karatay’ın ölümünden sonra med-reseye Afsahaddin müderris olarak tayin edilmiş-tir. Mevlânâ bu medreseye müderris atamalarında etkili olmuştur. Nitekim o, Tabib Ekmeleddin’e medresede kendisine mensup bazı öğrencilerin tahsil gördüğünü, yabancı bir müderrisin buraya tayin edilmesiyle bahsedilen öğrencilere verilen bursların kesilmesinden endişe duyduğunu ve fakir öğrencilerin başka suretle eğitimlerinin güç oldu-ğunu gönderdiği mektupta ifade etmiştir223 .

Şemseddin Mardinî, Karatay Medresesi’nde görev yaptığı süre içerisinde burada önemli alimle-rin yetişmesine de vesile olmuştur. Bunlardan To-kat’ta müderrislik görevinde bulunan Zeyneddin Abdülmümin Tokadî, Şemseddin Mardinî zama-nında Karatay Medresesi’nde muidlik görevinde bulunmuş224 ve Menâkibü’l- Arifîn’de kendisin-den, “akıl ve nakil ilimlerinin denizi, furû ve usulü kendinde toplayan, takva, amel ve fetva bilgisinde usta”225 bir Rum bilgini olarak söz edilmiştir ki bu ifadeler, medresede okutulan ilmin derecesi ve ni-teliği konusunda önemli ipuçları vermektedir.

Karatay Medresesi’nde Karamanoğulları dö-neminde görev yapan müderrislerle ilgili şimdi-lik herhangi bir kayda rastlanılmamıştır. Osmanlı idaresinde ilk müderris atamasının tarihi 1675’tir.

Bundan sonraki atamaları Z. Atçeken Konya Şer’iye Sicilleri’nden tespit ederek çalışmasına almıştır226. Ancak bu bilgilerden müderrislerin profillerine yönelik herhangi bir bilgiye rastlana-mamaktadır. Bunun için XIX. yüzyıldan itibaren müderrislerin profilleri üzerinde durulacaktır.

223 Mevlânâ Celâleddin, Mektuplar, çev. Abdülbâki Gölpınarlı, İn-kılâp ve Aka Yayınları, Ankara, t.y., s. 229.

224 Turan, Celâleddin Karatay, s. 72.

225 Eflâkî, Ariflerin Menkîbeleri, s. 433-434.

226 Atçeken, Konya’daki Selçuklu Yapıları.

Karatay Medresesi’nde XIX. ve XX. yüzyı-la gelindiğinde görev yapan müderrisleri, görev sürelerini ve bunların mesleklerinde ehil olup ol-madıklarının kontrolü gibi konular ile bunların verdikleri derslerin içeriklerini dolayısıyla da medresedeki eğitim düzeyini arşiv kayıtlardan ta-kip etmek mümkündür. Buna göre XIX. yüzyılda medresede ders vermek üzere atanan görevlilerin birçoğunun hafız, bir kısmının da Mevlânâ Dergâ-hı postnişinlerinden oldukları görülmektedir. Kara-tay Medresesi’ne bazen ehil olmayanlar müderris olarak atanabiliyordu. Bu durum şikayetle ortaya çıkınca ehil olmayan görevden alınıp yerine ilimde yeterli olan biri atanıyordu.

Medresenin 1873 yılına ait bir kayıtta “mevcûd ve ma’mûr olarak derûnunda talebe-i ulûm iskân etmekde bulunduğu” ancak medresede müderrislik görevinde bulunan Mehmet Emin Efendi’nin işin-de ehliyetsiz olduğunun tespit edilmesiyle yerine ulemadan olduğu belirtilen ve ilimle meşgul olan Hacı Hafız Süleyman Efendi’nin atanması uygun bulunmuştur227. Karatay Medresesi’nde müderrislik süresi belirli değildi. Müderrisler bazen kayd-ı ha-yat şartıyla görev yapıyordu. Medresenin müderris-liğine 1880 yılında atanan Hafız Malatyalı Ahmet Efendi ise buradaki görevini yaklaşık 12 yıl devam ettirmiş ve 1307/1892 yılında vefat etmiştir228 . Ma-latyalı Ahmet Efendi müderrislik yaptığı süre zar-fında yaklaşık 25 öğrenciye akâid, tasdikât ve meanî dersleri okutmuştur229. Dinî ilimler üzerine yoğun-laşan bu dersler XX. yüzyılda da aynı minval üzere devam etmiş olmalıdır230. 1891 yılında Konya’da bulunan tarihî eserleri tetkik etmek üzere Konya’ya gelen Clement Huart, bu tarihlerde medresenin terk

227 EV. MKT. 646. 138.

228 VGMA. 4119.335; Konya Musalla Mezarlığı’nda bulunan me-zar taşı da belgedeki bu tarihi teyit etmektedir. Bk. Arabacı, Konya Medreseleri, s. 172.

229 KVS. H. 1300, s. 57; KVS. H. 1301, s.54.

230 KVS. H. 1301, s. 54.

edilmiş durumda ancak kapısında bir bekçisinin bulunduğunu ifade etmektedir231. Ancak bu tarih-ten itibaren medresenin yaklaşık 25 yıl eğitim fa-aliyetlerine devam ettiği göz önünde bulundurulur-sa, Fransız araştırmacının tespitinin gerçeğe yakın olmadığı ortaya çıkmaktadır. R. 1308/1892 yılında medreseye Malatyalı Ahmet Efendi’nin küçük oğlu Mustafa yerine vekil olarak Salih Efendi, ardından da Tavaslı Ali Efendi’nin atandığı görülmektedir232 . Salih Efendi’nin medresedeki müderrislik görevi 1906 yılında ölümüne kadar yaklaşık on yıl devam etmiş233, 1901-1903 yılları arasında 19 öğrenciye ders okutmuştur234. Salih Efendi’den sonra Malatyalı Ahmet Efendi’nin oğlu Musta-fa’nın yerine vekil olarak atanan Hafız Tavaslı Ali Efendi’nin, Karatay Medresesi müderrisliği-ne başlama tarihi 1906’dır235. Yine 1907 yılına ait

“medrese mevcut, ma’mûr ve derûnunda talebe-i ulûm sakin olmakta ve vakf-ı muhasebesi yıldan yıla görülmektedir” şeklindeki kayıt236, medrese-nin vakfiyeye uygun olarak dinî ilimlerde yetkin ve hafız müderrisler tarafından aktif bir şekilde faaliyetlerini devam ettirdiğini ve gelirlerinden bu kuruma gerekli olan tüm görevli atamalarının dü-zenli olarak yapıldığına dair bilgileri teyit etmek-tedir. Ancak 1911 yılında Tavaslı Ali Efendi’nin

“Sultan Alâeddin Ders-i âmmlığına237 ve Karatay-ı

231 Clement Huart, Mevlevîler Beldesi Konya, çev. Nezih Uzel, Ter-cüman 1001 Temel Eser, İstanbul 1978, s. 8.

232 VGMA. 3324. 16. Kayıtta “müderrislik ciheti Mustafa’nın kesb-i iktidarına değin” tabirinden Salih Efendi’nin, zamanı gelince mü-derrisliği Mustafa’ya devredeceği anlaşılmaktadır. EV.MKT. CHT.

697.126. Ancak Salih Efendi’nin 1906 yılında ölümünden sonra Mustafa’nın halen “tarîk-i tahsil”de olması nedeniyle müderrislik görevini devralamadığı anlaşılmaktadır. VGMA. 4179. 125.

233 KŞS, No.45, s. 17.

234 Arabacı, Konya Medreseleri, s . 172 .

235 VGMA. 4179. 125; 4179. 179.

236 KŞS, No.45, s. 7.

237 Öğrencilere ders verme yetkisi bk. Kâtip Çelebi, Mizânü’l-hakk fî ihtiyâri’l-âhakk, haz. Orhan Şaik Gökyay, Tercüman Gazetesi Yayınları, İstanbul 1980, s. 166.

Kebîr muhafızlığına” atandığı görülmektedir238 . Bu tayin 1919 ve 1923 yıllarında iki defa olmak üzere yenilenmiştir239. Tavaslı Ali Efendi’nin önce-leri müderris ve muid, aynı zamanda yarım hisse ile mütevellisi bulunduğu Karatay Medresesi’nde 1911 yılından itibaren ne sebeple muhafızlık göre-vine atandığı240, bu tarihlerde medresedeki eğitim ve öğretim faaliyetlerinin “Alâaddin Camii”nde mi devam ettiği, cevap aranması gereken önemli sorular arasında bulunmaktadır. Ancak XVIII. yüz-yıldan itibaren, medreselerdeki öğrenci sayısının artmasıyla geniş kitlelere ders veren “ders-i âmm”

adında bir müderris tiplemesinin ortaya çıktığı da bilinmektedir241 .

Medresede 1908 yılından itibaren Tavaslı Ali Efendi ile birlikte Konya Müftüsü Hocazâde Ah-met Rüştü Efendi, müderrislik görevini üstlenmiş-lerdir242. Konya Müftüsü Ahmet Rüştü Efendi’nin

“Hocazâde” unvanını taşıması yedi silsileden ata-larının ulemadan olmasındandır243. Çok yönlü bir müderris olan Ahmet Rüştü Efendi’nin Fıkıh ve Usûl’de emsallerine üstün olduğu244 ve Mağrife-tü’l-Evzân245 adında Arapça bir Maksûd Şerhi’nin bulunduğu bilinmektedir. İcazet verdiği 500

talebe-238 Tavaslı Ali Efendi Ders-i âmm’lık görevinden ayda 250, muhafız-lıktan ise 500 kuruş maaş almaktadır. VGMA. 3237 . 101 . Bu durumda muhafızlığın, halka açık cami dersleri vermek olan ders-i âmmlıktan daha önemli ya da gelir getirici bir görev olduğu ortaya çıkmaktadır.

239 VGMA . 3237 . 101 .

240 Tavaslı Ali Efendi’nin medresedeki muhafızlık görevine 1918 yılında dahi aylık 500 kuruşla devam ettiği görülmektedir. VGMA . 3236.51.

241 Salih Pay, “Klâsik Dönem Osmanlı Külliyelerinde Personel Sis-temi”, Türkler, X, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s. 494.

242 Hocazâde Ahmet Rüştü Efendi aynı zamanda 1186 yılında Konya’da inşa edilen Zaferiye Medresesi’nin de vâkıfıdır. KVS . 1332/1914, s. 549.

243 Arabacı, Konya Medreseleri, s. 425.

244 Veli Sabri Uyar, “Konya Bilginleri”, Konya Mecmuası, 129-130, 1948-1950 (Dizi yazı), s. 45.

245 Ahmet Rüşdi Konevî, Mağrifetü’l- Evzân “Maksûd Şerhi”, İs-tanbul 1320.

den 63’ünün kazalarda müftülüklere atanmaları246, Ahmet Rüştü Efendi’nin verdiği eğitimin nitelik ve seviyesini de ortaya koymak bakımından önemlidir.

1910 yılında Mevlânâ Dergâhı’na postnişin olarak tayin edilen Veled Çelebi (İzbudak)’ın Mesnevi-hanlık yapmasının yanında, Karatay Medresesi’nde Farsça dersleri vermesi247, medresenin dergâha Orta Çağlarda olan yakınlığını XX. yüzyılda da devam ettirdiğinin delili niteliğindedir.

Karatay Medresesi, inşasından itibaren birçok değerli ilim ve sanat erbabının yetiştiği Konya’da-ki önemli eğitim müesseselerinden biri olmuştur.

Meşhur alimlerden Ebû Said Mehmed el-Hadimî (1697-1760)248, ünlü hattat-hakkâk ve şair Mahbub Efendi (1843-1899), tanınmış yazar, filolog, Fatih Medresesi ders-i âmmlarından müderris Konyalı Atıf Efendi (1869-1957)249 gibi değerli şahsiyetler Karatay Medresesi’nde bu dönemde yetişmiş olan ilim ve sanat erbabından yalnızca bazılarıdır.

Karatay Medresesi, Osmanlıların son devir-lerinde vakıfları da dağıtıldığı için tamamen terk edilmiş, kullanılmadığı için odaları yıkılmıştır.

Cumhuriyet dönemine harabe bir bina olarak ulaş-mış, 1954 yılında onarılarak korumaya alınulaş-mış, 1955 yılında da Selçuklu Devri Çini Eserler Müze-si adıyla açılmıştır250 .

Belgede KONYA VAKIFLARI (sayfa 81-84)