• Sonuç bulunamadı

İSLÂM MEDENİYETİNDE VAKIF Kur’an-ı Kerim’de vakıfla doğrudan ilgili

Belgede KONYA VAKIFLARI (sayfa 26-35)

hususi bir ayet bulunmuyor ise de, vakfın anla-mıyla mütenasip olmak üzere, Allah yolunda har-camak, hayırda yarışmak, yardımda bulunmak, sevilen mallardan infak, yetim ve fakirlere sadaka vermek, ihsan ve benzeri kavramlara çokça rast-lanır45. Yukarıda bahsettiğimiz Hz. Peygamber’in (s.a.) özellikle sadaka-i câriye hadisi46 ve bizzat kendisinin ve ashabının örnekliği ile vakıfların meşru ve müstehap bir fiil olarak câiz oluşu kitap, sünnet ve icma ile sabit olmuştur47. İslâmiyetin esası sosyal ve ahlaki temeller üzerine bina edil-miştir48. Ali Himmet Berki’ye göre, “Eski kavim-lerde ibadethane ve emsali bir takım hayır mües-seseleri vücuda getirildiği sabit ve meşhut ise de, İslami şekil ve gaye ile fukaraya vakıf İslamiyet’le başlamış denebilir.”49

44 Kayaoğlu, İsmet. “Vakfın Menşei Hakkındaki Görüşler”, Vakıf-lar Dergisi, 11 (1978), s. 51.

45 Bakara, 2 / 26, 148, 177, 195; Âli İmran, (3) / 92; Nisa, 4, 36 / 114; Hadid, 57 / 18; Fecr, 89 / 18; Ahzab, 33 / 35,

46 Müslim, Vasiyye, 14.

47 Trablusî, İbrahim b. Musa, Kitâbü’l-İs’af fî Ahkâmi’l-Evkâf, Mı-sır 1320/1902, s. 3; Ali Haydar, Tertîb, s. 5; Serahsî, el-Mebsüt, XII, 27 vd; Kasani, Bedai’, VI, 218.

48 Berki, Ali Himmet, Vakıflar, İst. 1946, İkinci Baskı, s. 3. vd.

49 Berki, Vakıflar, s. 4, dn. 1; Ayrıca bk. Ömer Hilmi Efendi, İthafü’l-Ahlaf fi Ahkami’l-Evkaf, İst 1307, s. 8 vd. (İfade-i Mah-susa).

Emeviler döneminde vakıf anlayışının fetihle-rin de etkisiyle refahın artmasının bir sonucu olarak vakıf yapmak yaygınlaşmış ve özellikle evladî-zür-rî türündeki vakıflar görülmeye başlamıştır. İmam Ebu Yusuf’un vakıf anlayışına belli bir esneklik kazandırmasının, hukukçu kişiliğinin yanı sıra uygulayıcı rolünün bu dönemde etkisi olmuştur.

Devletin yargı erki içerisinde baş kadı olarak uzun-ca bir süre yaptığı görev, sosyal hayatın pratikleri yönünden daha duyarlı olmasına yol açtığı söyle-nebilir. Bir vakıf kurucusu, vakfın gelirini kısmen veya tamamen önce kendisine sonra fakirlere şart etse, Ebu Yusuf’a göre vakıf geçerli ve şarta riâyet edilmesi gerekir. Bu çerçevede vâkıfın neslinden gelenlere şart koşulan ve evladî vakıflar türündeki vakıflara yönelik var olan muhalefete rağmen, Ebu Yusuf tarafından cevaz verilmiş ve vakıftan bizzat vâkıfın veya yakınlarının yararlanabileceği ifade edilmiştir. Ebu Yusuf’a göre vâkıfın, lafzen “vak-fettim” telaffuzu ile vakfın kuruluşu tamamlanır ve bağlayıcılık kazanırken, İmam Muhammed’e göre ayrıca vakfedilenin mütevelliye teslimi gerekir.

Ebu Hanife’nin vakfın ariyetle benzerliği ön plana çıkartılarak, ariyet gibi bağlayıcı olmayacağı ancak tescil ve vasiyet yolu ile bu bağlayıcılığın oluşaca-ğı görüşleri karşısında, Osmanlı hukukunda vakfın birçok alanındaki hukuki yorumlarda İmameyn’in görüşleri uygulamada kabul görmüştür50 .

Vakfın hukuken sağlam bir zemine oturması ile sosyal hayatın bu kuruma olan ihtiyacı birle-şince, İslâm hukuk tarihi boyunca vakıf kurumu-nun oldukça geniş etkisi görülmüş ve bu özellikle Hanefi Mezhebinin uygulandığı bölgelerde evladi vakıflar dâhil yaygın bir şekilde uygulanmıştır51 . Gerçekte evladi vakıfların önemli bir çoğunluğu

50 Köprülü, M. Fuad, Vakıf Müessesesi, s. 311; Furat, Ahmet Ham-di, “İslam Hukukunda Vakıf Akdinin Bağlayıcılığı”, İÜİFD, 2012, sy. 27, (ss. 61-84), s. 74-75; Ömer Hilmi, İthafü’l-Ahlaf, mesele 4; Ali Haydar, Tertîb, md. 3, 4; Öztürk, Elmalılı M. Hamdi Yazır Gözüyle Vakıflar, s. 49.

51 Bilmen, Istılahat, IV, 358; Aydın, Türk Hukuk Tarihi, s. 252.

evladi-hayri karma vakıflardır. Vakfın geliri vâkı-fın nesli ve hayri gayeler arasında paylaştırılmış şekilde vakfiyeler düzenlenmiş ve ayrıca vâkıfın nesli sona erecek olursa hayri vakfa dönüşeceği şartı vakfiyelerde yer almıştır. Vakfeden “evlâdıma ve evlâdı evlâdıma vakfettim” derse, nesli tükenene kadar vakfiyede belirtilen şekilde devam edilir ve nesli tükenince fukaraya tahsis olur. Bu vakıflarda vakfedenin ortaya koyduğu şartları, onun iradesine uygun olarak uygulamak gerekir. Vakfeden hangi ve nerede yaşayan evlâdına, ne kadar ve nasıl uy-gulanmasını öngörmüşse buna itibar edilir. Müte-velli olma konusunda da vâkıfın şartları öncelikli ve belirleyicidir. Vâkıfın bu yöndeki şartı gerçek-leşme imkânı kalmadığında hâkimin nasp etme (atama) yetkisi devreye girer52. Mülkün kendisinin vakfedilerek, doğrudan o mülkten hayri gayeler doğrultusunda istifade edildiği medrese, mescit, hastane türündeki vakıflara müessesât-ı hayriye, mülkün gelirinden, örneğin kiralık bir akardan va-kıf yoluyla istifade edilmesi hâlindeki vakfa ise, müstağallât-ı vakfiye adı verilmektedir. Bu ikinci-lerin çoğunlukla birinciler için vakfa konu edildiği görülür. Cami, kütüphane, çeşme, köprü gibi bazı müessesât-ı hayriyeden zengin, fakir herkes isti-fade edebilir53. Bir kısmından ise yalnızca muhtaç olanlar yararlanabilir. Fukaraya meşrut olan hasta-ne, aşevi, okullarda fakir öğrenciye verilmesi şart koşulmuş olan kitap, sadece fakirlerin istifadesine tahsis edilmiş hamamlar bu şekildedir54 .

52 İşeri, Ahmet, “Vakıflar (Medeni Kanun’dan Önceki ve Sonra-ki Vakıf Nev’ileri ve Hukukî Mahiyetleri)”, AÜHFD, XXI/1-4 (1964), s. 208-209; Fratcher F. William, “The İslâmic Waqf”, Missouri Law Review, C. 36, sy. 2, Art.1, Spring (153) 1971, s.

161, 163; Oberauer, Norbert, “Early Doctrines on Waqf Revisited:

The Evolution of Islamic Endowment Law in the 2 nd Century AH”, Islamic Law and Society, 20-1-2 (2013), s. 42, 44; Örnek için bk. İbrahim Paşa Validesi Ümmügülsüm Hanım Vakfı Vakfiyesi, VGMA, Defter No: 585, Sayfa No: 8, Sıra No: 12.

53 Ali Haydar, Tertib, md. 892-895.

54 Berki, A. Himmet, “İslâmda Vakıf Sahih ve Gayr-i Sahih Nev’i-leri I, AÜİFD, c. VI, S. 1, 1957, s. 25.

Abbasiler ve takip eden dönemde Büyük Selçuklu Devletinde, gerek Şii Fatımi hareketi-ne karşı takip edilen Sünnilik anlayışı ve gerek-se 11 ve 12. asırlardaki tasavvufî hareketlerin tâbiatında var olan tekke ve zaviyeler ekseninde dini ve hayrî müessese oluşturma gayreti, süreç içerisinde vakıf hareketinin yaygınlaşmasına se-bep olmuş, vakıf geleneğinin gelişim sürecini hızlandırmıştır55. Büyük Selçuklular döneminde dini koruma ve gayret politikaları, devletin idari anlayışına uygun olarak vakıfların oldukça büyü-mesine sebep olmuştur. Türkiye Selçuklu Devle-ti’nde de durum farklı olmamış, vakıf hizmetleri aynı hassasiyetin neticesi olarak devletin nüfuzu altında bulunan şehirlerde gelişmesini sürdürmüş ve buralarda cami, medrese, kütüphane, hastane, imaret, zâviye ve kervansaray vakıfları yapan Selçuklular, bunların sürdürülebilirliğini temin için büyük vakıf gelirlerini bu eserlere tahsis et-mişlerdir. Selçukluların ilme verdiği değerin bir uzantısı olarak medreseler bu teveccühten fazla-ca istifade etmişler ve böylece eğitim, öğretim ve ilmi faaliyetler Nizamiye Medreseleri örneğinde olduğu gibi toplumda rağbet görmüştür. Eğitim ve öğretimin ücretsiz oluşu, vakıflar sayesinde ve Selçukluların buna gösterdiği hassasiyet sebebiy-le gelişmiştir56. Medreseler yanında zikredilmeye değer bir şekilde hastane vakıfları da (Darüşşifa ve Darüttıp) bu ve takip eden dönemlerde vakıf medeniyetinde önemli izler bırakmıştır. Selçuk-lular döneminde inşa edilen çok sayıda hastane binası, Osmanlılar zamanında da faaliyetlerine

55 Osman, Turan, Selçuklular ve İslâmiyet, İstanbul, 1980, s. 49;

Odabaşı, Zehra, Selçuklu Devleti’nde Mühtedi Vakıfları: Celâled-din Karatay Vakıfları Örneği, Basılmamış Doktora Tezi, Konya 2012, s. 28, 29.

56 Turan, Osman, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, İs-tanbul 1996, s. 331; Kara, Seyfullah, Selçukluların Dinî Serüveni, Türkiye’nin Dinî Yapısının Arka Planı, İstanbul 2006, s. 546-547;

Kayaoğlu, İsmet, “Selçuklu Vakıflarına Genel Bir Bakış”, Vakıf Haftası Dergisi, 2 1985, s. 22.

devam etmiş ve yenileri de Osmanlılar dönemin-de ilave edilmiştir57 .

Osmanlı Devleti kendisinden önceki vakıf an-layışını devralmış ve zaman içerisinde hem geliş-tirmiş ve hem de çeşitlendirmiştir. Hatta öyle ki, Osmanlıya bir vakıf medeniyeti tabiri ithaf edilmiş-tir. Osmanlı Devleti’nde devlet ve toplum yapısı-nın ve bunlar arasındaki ilişkinin bilinmesi, vakıf-ların anlaşılmasına bağlıdır. Günümüzde devletin ifa etmekle yükümlü olduğu birçok kamu hizmeti, vakıflar eliyle yürütülmekteydi. Vakıf sisteminin tesiri, Osmanlı Devleti’nin her alanında müşahede edilir58. Osmanlı Devleti’nde padişah ve hanedan üyeleri başta olmak üzere sadrazamlar, devlet ricali ve ümera ile diğer varlıklı kişiler, sayısız vakıflar yapmışlardır. Vakıf müessesesi, Osmanlı döne-minde en zirve noktaya ulaşmıştır. Kendine özgü bir model olarak Osmanlı kamusal hizmet alanın-da yer edinmiş olan vakıflar, sayısız hizmetleriyle sosyal ve ekonomik hayata birçok yönden katkıda bulunmuştur. Vakıflar sayesinde mescit ve türbeler, ribatlar, tekke, medrese ve mektepler, su kanalları ve yolları, köprüler, kervansaraylar, hastaneler ve imaretler gibi birçok alandaki dini-hayri yapılar toplumun hizmetine sunulmuştur. İlk örneklerini Orhan Gazi döneminden başlamak üzere Cumhuri-yete, yapılan tespitlere göre 50 binden az olmayan vakıf kurumu ve sayıları bunun çok üstünde vakıf eseri devretmiştir59 .

Fatih Sultan Mehmet’in fetihten sonra İstan-bul’u yeniden ihya etmesi, temeli vakfa dayanan imâret-külliye denilen bir sistem ile mümkün ol-muştur. Vezirlerine her birinin şehrin seçilen yer-lerine külliye kurması emrini vermiş ve şehir bu

57 İhsanoğlu, Ekmeleddin, “Osmanlı Eğitim ve Bilim Kurumları”, Osmanlı Medeniyeti Tarihi, II, İstanbul 1999, s. 259.

58 Kazıcı, Ziya, Osmanlıda Vakıf Medeniyeti, İstanbul 2014, s. 84.

59 Öztürk, “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Sosyal Yardımlaşma Ku-rumları”, Vakıf Medeniyeti Sempozyumu Kitabı, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara 2003, s. 76.

külliyelerin etrafında oluşan mahallelerden mey-dana gelmiştir. Külliyelerin içerisinde gerekli olan tüm sosyal ihtiyaçların vakıf hizmetleri olarak ye-rine getirildiğini görüyoruz60. Osmanlıda 1826’dan önce vakıfların denetiminden yine bazı nezaretler var olmakla birlikte genel olarak velayet-i âmme durumundaki kadılar sorumlu idi. Yönetimde ise esas olan, her vakfın kendi mütevellisi tarafından yönetilmesi idi. Söz konusu tarihte vakıflarda or-taya çıkan merkezileşme ihtiyacı çerçevesinde Evkaf-ı Hümayun Nezareti kurulmuştur. Bu suret-le bazı vakıfların sadece denetimi, ancak bazı va-kıfların hem yönetim ve hem de denetimi bu yeni kuruma geçmiştir. Genel bir tasnifle bakıldığında, günümüzde de hala geçerli bir taksim anlayışı ile yönetimi mütevellilerde olanlar mülhak, diğerleri mazbut vakıflar olarak adlandırılmıştır. Ayrıca de-ğişik noktalardan farklı tasnifler de yapılır61. 1826 tarihinde Evkaf Nezareti ile başlayan vakıfların ka-musal bağı 1920 yılında Şer’iyye ve Evkâf Vekâ-leti’ne devredilmiştir. 1924’de bu vekâletin de kal-dırılmasıyla günümüzde de devam ettiği şekliyle Vakıflar Umum Müdürlüğü Osmanlıdaki kurumsal yapıların yerini almıştır62 .

Osmanlının hâkim olduğu ve zamanla hâki-miyetinden çıkan yerlerde dahi vakıf sisteminin mülkiyet üzerindeki sağladığı koruma, sömürgeci devletlerin önünde en büyük engellerden olmuştur.

Fransız işgali sırasında Cezayir Eyaletinin gayri-menkul mülklerinin büyük kısmının, Tunus’un da üçte birinin vakıf mahiyetinde olduğu ileri sürü-lür63. Vakıf yapısının İslâm toplumlarındaki sosyal

60 Barkan-Ayverdi, İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri 953 (1546) Tarihli, s. 11.

61 Arsebük, Medeni Hukuk I, s. 320; Akgündüz, Vakıf Müessesesi, s. 366 vd.

62 Arsebük, Medeni Hukuk I, s. 316; Hatemi, Vakıf Kurumu, s. 120-122; Öztürk, Türk Yenileşme Tarihi Çerçevesinde Vakıf Müessese-si, Ankara 1995, s. 86 vd.

63 Köprülü, Bülent, “Tarihte Vakıflar”, s. 495; Tabakoğlu, Ahmet,

‘‘Klasik Dönem Osmanlı Vakıf Sistemi’’, Vakıf Sempozyumu

Kita-dokuyu bir arada ve sağlam tutuşunun sosyo-eko-nomik temelleri vardır. Bu sağlam yapıyı kurmada şahısların mülklerinden yapılan sahih vakıflar ile miri arazinin vergi ve diğer gelirlerini vakıf konu-su yapan gayri sahih (irsadi) vakıflar birlikte rol oynamışlardır. Sömürgeci anlayış, vakıf karşıtı bir konum alarak bu yapıyı çözmeye çalışmıştır. Vakıf müessesesinin ebedilik özelliği, gayrimenkullerin tahsis edildikleri gayeden ve dolayısı ile Müs-lümanların elinden çıkmasını zorlaştırıyor, hatta sömürgeciler karşısında bu durum toplumda daha fazla hassasiyet meydana getiriyordu64 .

Cumhuriyet ile birlikte yeni dönemde vakıf-larla ilgili temel düzenleme, 1926 tarih ve 743 sayılı eski Medeni Kanun’un 73-81 maddeleri arasında yapılmıştır. Aile vakıflarına ilişki düzen-lemeye de 322. maddede yer verilir. 2001 tarih ve 4721 sayılı yeni Medeni Kanunun 372. maddesin-de aile vakfı konusunda aynı esaslar benimsenmiş, diğer hükümlere de 101-117 maddeleri arasında yer verilmiştir. Eski vakıflara özgü zürrî-evlâdî va-kıf olarak yeni bir vakfın kurulması her iki Medeni Kanun hükümleri gereğince mümkün görülmemiş-tir. Yeni dönem Medeni Hukuk sistemi, eski evladi vakıflardan farklı bir anlayış getirerek, aile vakıfla-rının aile bireylerinin eğitim ve öğrenimleri, dona-nım ve desteklenmeleri ve bunlara benzer amaçla-rın gerektirdiği harcamalaamaçla-rın yapılması için kişiler hukuku ve miras hukuku hükümleri uyarınca aile vakfı kurulabileceğini hüküm altına almıştır. Türk Medeni Kanunu sisteminde bir malın veya hakkın, başkalarına geçmemek üzere aynı soydan gelenle-re kuşaktan kuşağa geçecek şekilde özgülenmesi vakıf yoluyla da olsa yasak kılınmıştır65 .

bı, Ankara 2004, s. 27.

64 Ghazaleh, Pascale, “Introduction Pious Foundations: From Here to Eternity?”, Held in Trust-Waqf in The Islamic World, Edited by Pascale Ghazaleh, The American University in Cairo Press Cairo New York 2011, s. 2-3.

65 Arsebük, Medeni Hukuk I, s. 101; Şener, Abdülkadir, “Eski Hu-kukumuza Göre Evlâdiye Vakıflarında Gelirin Taksimi”, Vakıf

Haf-1926’dan sonra takriben 10 senelik süre içeri-sinde vakıflarla ilgili bütçe kanunları içeriiçeri-sinde yer veren ve ayrıca bazı müteferrik kararlar dışında çıkarılması düşünülen müstakil düzenleme yapıla-mamış, bunun için 1935 yılına kadar beklenmesi gerekmiştir. Bu süre zarfında Milli Eğitim Bakan-lığı ve belediyelere intikal ettirilen avarız vakıfları-nın özel şahıslara satış yoluyla devri örneklerinde görüldüğü üzere, vakıflarda belli ölçüde tasfiye ci-hetine gidilmiştir. Avarız vakıfları 1930 tarihli ve 1580 numaralı Belediye Kanunu ile (md.110/6) belediyelere devredilmiştir66. 1935 tarihli ve 2762 numaralı Vakıflar Kanunu ile Medeni Kanun’un kabulünden önceki kanunlara bu vakıfların kurul-duğu dönemde cari olan Osmanlı hukuku, sonra-kilere Medeni Kanun hükümleri uygulanacaktır.

2762 numaralı Vakıflar Kanununun 42. maddesi,

“Bu kanunun (Vakıflar Kanunu) hükümleri yürü-meye başlamazdan evvel vukûa gelen hadiselerin hukuki hükümleri o hadiselerin vaki olduğu za-manda mer’i esaslara tâbi kalır. Bu kanun hüküm-leri yürümeye başladıktan sonraki hadiselerde bu kanun ve sarahat olmayan ahvalde mer’i kanunla-rın hükümleri tatbik olunur.” hükmü konuyu açık-lığa kavuşturmuştur67. Yeni dönemdeki vakıflara Medeni Kanun’un ifadesiyle “tesis” adı verilmiş ve bu durum 1967 tarihinde 903 sayılı Kanunla yapılan değişikliğe kadar devam etmiştir. Bu ta-rihe kadar 202 gibi az sayıda vakıf kurulmasında bu ismin verilmesinin de etkili olduğu, bu tarihten itibaren terminoloji birliği sağlanarak eskiden beri kullanılan “vakıf” teriminin kullanılmasıyla sayı-nın giderek arttığı gözleminden yola çıkarak iddia edilmektedir68 .

tası Dergisi, 1995, S. 12, s. 43.

66 Berki, Ali Himmet, Vakıflar, İstanbul 1940, s. 110; Hâtemi, Hü-seyin, Medeni Hukuk Tüzelkişileri, İstanbul 1979, s. 740 vd.

67 İşeri, s. 241-243.

68 Bunların listesi için bk. Şenel, Şennur / Tuyan, Zehra, “1926-1967 Yılları Arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde Kurulan Tesisler (Vakıflar)”, Akademik Bakış, c. III, S. 5, Kış 2009, s. 127 vd;

Er-Vakıflarla ilgili 2008 yılında nihayet son dü-zenleme gerçekleşti. 5737 sayılı Vakıflar Kanunu, 27 Şubat 2008 tarihinde Resmî Gazete’de yayımla-narak yürürlüğe girdi. Bu kanuna göre, Türkiye’de mevcut vakıflar mazbut, mülhak, yeni vakıflar, ce-maat ve esnaf vakıfları olarak dört başlıkta düzen-lendi. Bu şekilde 1926’dan günümüze yıllar içinde dağınık olarak oluşturulmuş vakıf mevzuatı tek çatı altında birleşmiş oldu69 .

Konya Ticaret Odasının değerli katkılarıyla gerçekleşen bu çalışma ile Konya’nın vakıf me-deniyetimiz içerisindeki müstesna yeri, konunun uzmanı mümtaz akademisyen ve yazarlar tarafın-dan etraflıca ortaya konulmaktadır. Konya, tarihi, sosyal ve ekonomik yönleriyle, gerek kurucuları ve gerekse hedefledikleri gayeleri itibariyle öne çıkmış birçok vakıf esere sahip bir şehrimizdir.

Selçukluya başkentlik yapmış olan şehrin tema-yüz ettiği farklı alanlardan birisi de vakıf kurumu olmuştur. Konya’da şu anda var olan eski vakıf eserlerinden eğitim-öğretim, dini ve hayri hizmet veren kurumlara ağırlık verildiğini görmekteyiz.

Eğitime adanmış vakıflardan olarak medrese, kü-tüphane, darülhadis ve ayrıca darüşşifalar ile ima-ret ve kervansaraylarıyla ve her mahallede bulunan avarız vakıflarıyla Konya bir vakıf şehri olmuştur.

Vakıfların ayrıca şehrin oluşumunda ve imarında eşsiz katkıları olmuş ve şehrin fiziki yapısının oluş-masında ve gelişmesinde vakıf kurumu çok büyük rol oynamıştır. Şehrin kadim vakıf medeniyetinden gelecek nesillere söylenecek çok sözü olduğu bu eserle ortaya konulmuş olmaktadır.

tem, Adnan, “Osmanlıdan Günümüze Vakıflar”, VD, 2011, S. 36, s. 30, 55 vd.; Balta, Ruşen, “Türk Medeni Kanununa Göre Kurulan Vakıflar”, VD, 1988, S. 20, s. 385.

69 Ballar, Suat, Yeni Vakıflar Hukuku, İstanbul 2015, s. 395 vd.;

Çizakça, A History of Philanthropic Foundations, s. 108-110; Bal-ta, Ruşen, “Türk Medeni Kanununa Göre Kurulan Vakıflar”, VD, 1988, S. 20, s. 385.

KAYNAKÇA

Akgündüz, Ahmed, İslâm Hukukunda ve Os-manlı Tatbikatında Vakıf Müessesesi, 3. Baskı, İs-tanbul 2013.

Ali Haydar Efendi, Tertîbü’s-Sünûf fi Ahkâ-mi’l-Vukûf, Şirket-i Mürettibiye Matbaası, İstanbul 1337/1340.

Arsebük, Esat, Medeni Hukuk I, Başlangıç ve Şahsın Hukuku, İstanbul 1938.

Aydın, M. Âkif, Kadı Sicillerinde İstanbul, Genişletilmiş 2. Baskı, İstanbul 2011.

Aydın, M. Âkif, Türk Hukuk Tarihi, Beta Ya-yını, 16. Basım, İstanbul 2019.

Ballar, Suat, Yeni Vakıflar Hukuku, İstanbul 2015 .

Balta, Ruşen, “Türk Medeni Kanununa Göre Kurulan Vakıflar”, VD, 1988, S. 20, s. 385-387.

Barkan-Ayverdi, İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri 953 (1546) Tarihli .

Bedir, Murteza, Buhara Hukuk Okulu, II. Bas-kı, ISAM Yayını, İstanbul 2014.

Berki, A. Himmet, “İslâmda Vakıf Sahih ve Gayr-i Sahih Nev’ileri I, AÜİFD, c. VI, S. 1, 1957, ss. 19-26.

Berki, Ali Himmet, Vakıflar, İkinci Tab’ı, İs-tanbul 1946.

Berki, Ali Himmet, Vakıflar, İstanbul 1940.

Berki, Şakir, “İmparatorluk ve Cumhuriyet Hukukunda Vakıf Şartları”, VD, S. 10, ss. 71-78.

Bilmen, Ömer Nasuhi, Istılâhâtı Fıkhiyye Ka-musu, İstanbul 1969/1970.

Buhârî, Ebû Abdillah Muhammed b. İsmail (v. 256/869), Sahîhu’l-Buhârî, Matbaa el-Amire, c.

I-VIII, Darü’l-Hilafeti’l-İlmiyye, Mısır 1315.

Cantay, Gönül, “Türklerde Vakıf ve Taş

Vakfi-yeler”, XI. Vakıf Haftası Kitabı, Vakıflar Genel Mü-dürlüğü Yayınları, Ankara 1994, ss. 147-162.

Cin, Halil, ‘‘Osmanlı Devletinde Vakıf Huku-ku’’, Vakıf Sempozyumu Kitabı, Ankara 2004, ss.

49-70.

Çilingir, Hanefî, Vakıf Hukukunda Gaye Un-suru, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 2014.

Çizakça, Murat, A History of Philanthropic Foundations: The İslamic World From The Seventh Century to The Present, Bogazici University Istan-bul, İstanbul 2000.

Dumlu, Emrullah, XVI. Yüzyıl Osmanlı Ule-ması Arasında Para Vakıfları Etrafında Cereyan Eden Tartışmalar (Ebussuûd, İbn Kemal - Çivizâ-de, Birgivî), İLTED, Erzurum 2015/2, S. 44, ss.

303-337.

Ebû Davud, Süleyman b. Eş’as es-Sicistânî (v. 275/888), Sünen-ü Ebî Davud, thk. Muhammed Muhyeddin Abdülhamid, nşr. Darü Ihyai’s-Sünne-ti’n-Nebeviyye, c. I-IV (İkişer cilt), Beyrut ty.

Elmalılı, İrşâdü’l-Ahlâf fi Ahkami’l-Evkaf, İs-tanbul 1330.

Ertem, Adnan, “Osmanlıdan Günümüze Va-kıflar”, VD, 2011, S. 36, ss. 25-65.

Fetâvâ’l-Bezzâziye, F. Hindiye Hamişi, Mekte-betü’l İslâmîyye, Diyarbakır 1393/1973, VI, 267-268.

Fratcher F. William, “The İslâmic Waqf”, Missouri Law Review, C. 36, S. 2, Art.1, Spring (153) 1971, ss. 153-166.

Furat, Ahmet Hamdi, “İslam Hukukunda Va-kıf Akdinin Bağlayıcılığı”, İÜİFD, 2012, S. 27, ss.

61-84.

Ghazaleh, Pascale, “Introduction Pious Foun-dations: From Here to Eternity?”, Held in Trust-Waqf in The Islamic World, Edited by Pascale Ghazaleh, The American University in Cairo Press Cairo New York 2011.

Hâtemi, Hüseyin, “Osmanlılarda Toprak Dü-zeni ve Vakıf Kurumu”, Osmanlı Ansiklopedisi Ta-rih / Medeniyet / Kültür, c. V, İstanbul 1996.

Hâtemi, Hüseyin, Medeni Hukuk Tüzelkişile-ri, İstanbul 1979.

Hâtemi, Hüseyin, Önceki ve Bugünkü Türk Hukukunda Vakıf Kurma Muamelesi, İstanbul 1969.

Heffening, W., “Wakf”, Encyclopaedia of Is-lam, First Edition, 1936, vol. 8, ss. 1096-1103.

Imber, Colin, Şeriattan Kanuna, Ebussuud ve Osmanlı›da İslami Hukuk, çev. Murteza Bedir, İs-tanbul 2004.

İbn Âbidin, Muhammed Emin b. Ömer (v.

1252/1836), Reddü’l-Muhtâr Ala’d-Dürri’l-Muh-târ, Dârü’l-Fikir, c. I-VI, Beyrut 1412/1992.

İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, Beyrut ty, X, 358.

İbrahim Paşa Validesi Ümmügülsüm Hanım Vakfı Vakfiyesi, VGMA, Defter No: 585, Sayfa No: 8, Sıra No: 12.

İhsanoğlu, Ekmeleddin, “Osmanlı Eğitim ve Bilim Kurumlan”, Osmanlı Medeniyeti Tarihi, II, İstanbul 1999.

İşeri, Ahmet, «Vakıflar (Medeni Kanun›dan Önceki ve Sonraki Vakıf Nev›ileri ve Hukukî Ma-hiyetleri)», AÜHFD, XXI/1-4 (1964), ss. 199-280.

Kahraman, Seyit Ali, Evkâf-ı Hümâyûn Nezâ-reti, İstanbul 2006.

Kara, Seyfullah, Selçukluların Dinî Serüveni, Türkiye’nin Dinî Yapısının Arka Planı, İstanbul 2006.

Karinabadizade Ömer Hilmi-İsmet Sungur-bey, Eski Vakıfların Temel Kitabı, İstanbul 1978.

Karinabadizade Ömer Hilmi-İsmet Sungur-bey, Eski Vakıfların Temel Kitabı, İstanbul 1978.

Belgede KONYA VAKIFLARI (sayfa 26-35)