• Sonuç bulunamadı

KADI IZZEDDIN’S LIFE AND HIS WAQF WORKS IN KONYA

Belgede KONYA VAKIFLARI (sayfa 98-109)

KADI İZZEDDİN’İN HAYATI ve KONYA’DAKİ VAKIF ESERLERİ

KADI IZZEDDIN’S LIFE AND HIS WAQF WORKS IN KONYA

ABSTRACT

Kadı Izzeddin is one of the most important statesmen who lived in the last periods of the Seljuks of Turkey, during the Mongolian domination. He served as a kadı for many years and was appointed vizier in 1246 when İzzeddin Keykâvus II took the Seljuk throne. Kadı İzzeddin who served as a vizier for nearly 10 years, received the praise of many statesmen and the famous scholars of that time.

Vizier Kadı Izeddin invaded Anatolia, kept the interests of the Seljuk state above everything else, fought for many years against Mongol oppression and attacks, and became a symbol of the struggle against the Mongolian domination. As a matter of fact, he was martyred in the Sultanhanı war against the Mongols for the independence of Anatolia in 1256.

Kadı Izzeddin Muhammed was an exclusive person with his activities, personality and morality both within his ulama and his umara period.

Therefore, the sources of the mentioned period

unanimously talked about his goodness and wisdom, superior personality and stance. Sources of that time drew as well attention to the exaltation, perfection of his piety, the superiority of his expressiveness, his honorable nature and generous nature so that his greatness was registered even by opposition groups, In this study, first of all, Kadı İzzeddin’s life, management, religious side and knowledge, personality were discussed and informations were given about the waqf works in Konya. Finally, Kadı Izzeddin mosque, turbe, madrasah and especially the hospital called Mâristân-ı Atîk, which he had built, were emphasized.

Key Words: Kadı Izzeddin, Konya, waqf, Mâristân-ı Atîk, Seljuk State of Turkey.

GİRİŞ

İnsanoğlu içtimaî bir vaziyette yaşamaya baş-ladığı andan itibaren yardımlaşma ve dayanışma ruhuna sahip olmuştur. Bu durum daha sonra va-kıf kültürünün oluşmasını sağlamıştır. Sözlükte

“durmak; durdurmak, alıkoymak” anlamına ge-len vakıf (vakf) kelimesi terim olarak “bir malın mâliki tarafından dinî, içtimaî ve hayrî bir gayeye ebediyen tahsisi” şeklinde özetlenerek hukukî bir işlemle kurulan ve İslâm medeniyetinin önemli unsurlarından birini teşkil eden hayır müessesesi-ni ifade etmektedir.1 İslâm Medeniyeti’nin oluşu-munda ve süreklilik kazanmasında bu müessese-nin özellikle çok önemli bir yeri olmuştur. İslâm hukukunun diğer uygulamalarında olduğu gibi vakıf müessesesinin de temelleri Hz. Muhammed (s.a.v.) döneminde atılmıştır.2 Vakıflar, Hulefâ-yı Râşidîn, Emevîler ve Abbâsîler vasıtasıyla diğer İslâm devletlerine ulaştırılmıştır.3 Dinî, içtimaî, ilmî, imarî, hayrî ve daha birçok sahada Miladî 7.

1 Hacı Mehmet Günay, “Vakıf”, DİA, C.42, İstanbul 2012, s.475.

2 Nazif Öztürk, Menşe’i ve Tarihî Gelişimi Açısından Vakıflar, Va-kıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara 1983, s.54.

3 Öztürk, Menşe’i ve Tarihî Gelişimi Açısından Vakıflar, s.55-57.

yüzyılın ortalarından 19. yüzyılın sonlarına kadar etkili olmuştur.4

Türkler, Anadolu’yu yurt edinmeye başla-dıkları dönemden itibaren yeni vatanlarında cami, medrese, han, hamam, hastane, tekke, zâviye, ribat vb. birçok kurumlar inşa etmişler ve bunlar için vakfiyeler oluşturmuşlardır. Vakıf müessesesini devletlerinin devamlılığı ve toplumlarının refa-hı yönünde tatbik etmeye gayret etmişlerdir. Bil-hassa Selçuklular bu anlamda önemli bir model olmuşlardır. Özellikle Abbâsîler zamanında doğu İslâm dünyasının Selçuklu hâkimiyetine girmesiy-le Fâtımî Devgirmesiy-leti’nin şiî siyasetine karşı sünnîliğin savunuculuğunu da Selçuklular yürütmeye başla-mıştır. Selçuklu coğrafyasının büyük bir bölümün-de bu doğrultuda birçok dinî müessese, özellikle bölümün-de medreseler inşa edilmiştir. Tasavvuf hareketinin de bu dönemde mühim bir teşkilat yapısına kavuşma-sı sonucunda tekke ve zâviyelerin sayıkavuşma-sı artmaya başlamıştır.5 Zaman içerisinde devletin büyük bir güce ulaşmasıyla dinî ve hayrî müesseseler vakıf sermayesinin büyük bir artış yaşamasına sebep olmuştur. Özellikle hükümdarlar, hanım sultanlar, hükümdar çocukları ve birçok devlet adamı adeta birbirleriyle yarışırcasına vakıf tesis etmişlerdir.

Türkiye Selçuklular döneminde; Konya, İznik, Kayseri, Tokat, Erzurum, Diyarbakır, Erzincan, Malatya ve Sivas gibi şehirlerde birçok vakıf eser-leri kurulmuş ve buraların âbâd olmasına önemli katkılar sağlanmıştır.

Kadı İzzeddin Muhammed’in Hayatı (ö.654/1256)

Selçuklu devletinin büyük âlim, tanınmış ka-dılarından ve vezaret makamına kadar yükselen emirlerinden Kadı İzzeddin Muhammed’in, sandu-ka kitabesine göre tam künyesi İzzeddin

Muham-4 Bahaeddin Yediyıldız, “Vakıf ”, DİA, C. 42, İstanbul 2012, s. 478.

5 Öztürk, Menşe’i ve Tarihî Gelişimi Açısından Vakıflar, s.55-57.

med b. Ahmed b. Mahmud b. Muhammed Razi dir.6 Aslen Rey’li olan âlimin ailesi hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Babasının adı bazı eser-lerde Mahmud diye zikredilse de o dedesi olup ba-basının adı Ahmed’dir. Kadı İzzeddin’in tahsil ha-yatı hakkında yeterli bilgi bulunmamakla beraber çevresindeki dostlarının iyi eğitimli olması, döne-min kaynaklarının onun ilmi ve faziletine dair öv-gülü ifadelerinden iyi bir eğitim aldığı anlaşılmak-tadır7. Ayrıca Celâleddin Karatay’ın Zamantı köyü sınırları içinde 1 Zilhicce 643/19 Nisan 1246 tarihli bir vakfiyesinde Kadı İzzeddin’i “İmam, âlim, ka-dıların meliki, İslâm’ın hücceti, adil hâkim” olarak tasvir etmesi bunu teyit eder niteliktedir. 8

Kadı İzzeddin’in üstün yeteneği kuvvetli ted-risi ile Türkiye Selçuklularına birçok alanda hiz-metleri dokunmuştur. O, I. Alâeddin Keykubad ve II. Gıyâseddin Keyhüsrev döneminde kadı ve müderris olarak birçok görevlerde bulunmuş, II.

İzzeddin Keykâvus’un ilk iktidar yıllarında bu görevlerin yanında kâdi’l-kudâtlık (şeyhülislam-lık) gibi yüksek bir mevkide devlet hizmetlerinde bulunmuştur. Bunların yanında İbn Bibi’nin de vurguladığı gibi ifade gücünün üstünlüğü, dindar-lığı ve güçlü tabiatı ile sultanın itimadına mazhar olduğundan bazı diplomatik görevler üstlenmiş, bu amaçla Abbâsî halifesine elçi olarak gönderil-miştir.9 Onun, 649/1251 yılında ifa ettiği elçilik görevine Celâleddin Karatay ile birlikte gitmesi, Bağdat’a Halife’nin huzuruna çıkan elçilik heye-tinde beraber yer almaları dönemin iki güçlü

emi-6 İbrahim Hakkı Konyalı, Âbideleri ve Kitabeleri ile Konya Tarihi, Enes Kitap Sarayı, Ankara 1997, s.416-417.

7 İbn Bîbî, El Evamirü’l-Ala’iye fi’l-Umuri’l-Ala’iye (Selçuk Name), II, Çev.: Mürsel Öztürk, Kültür Bakanlığı Yayınları, An-kara 1996, s.131.

8 Kamil Şahin, “Konya Kadı İzzeddin Maristan-ı Atike ve Sultan Alaeddin Keykubat Darüşşifası”, S.XXX., Vakıflar Dergisi, Anka-ra 2007, s.105.

9 İbn Bîbî, El Evamirü’l-Ala’iye fi’l-Umuri’l-Ala’iye (Selçuk Name), II, s.131-132.

rinin birbirine olan yakınlığını ve dostluğunu gös-termesi açısından önemlidir.10 Bu önemli görevde Halife’den sultan ve kardeşlerine mektup, hil’at ve birçok önemli hediyeler getirmişlerdir.11

Kadı İzzeddin Muhammed’in II. İzzeddin Keykâvus döneminde yıldızı iyice parlamış, devle-tin en önemli makamı olan sahib-i divanlığa kadar yükselmiştir. Vezaret makamına kadar birçok man-sıb ve makama ulaşan Kadı İzzeddin’in bir diğer unvanı da kısa süreliğine yapmış olduğu atabeylik-tir. Ancak bu görevle ilgili 506/1113 tarihli Konya Mâristân-ı Atîk vakfiyesindeki “Ebü’l-Mehâmid Muhammed b. Ahmed eş-Şehîr Kadı İzzeddin, Ata-bek” ifadesinin dışında pek fazla bir bilgi mevcut değildir.12 Yine Celâleddin Karatay’ın 25 Cemâzi-yelevvel 651/23.07.1253 tarihli Medrese Vakfiye-sinde, Selçuklu Sultanı Keykâvus b. Sultan Gıyâ-seddin Keyhüsrev b. Sultan Alâeddin Keykubad’ın döneminde, Kadı İzzeddin Muhammed’den kadı, âlim ve vezirlerin meliki, unvanıyla bahsedildiği görülmektedir.

Kadı İzzeddin, Türkiye Selçuk Devleti’nin en kritik döneminde önemli bir görev üstlenmiştir.

Kadı’nın üstün meziyetlerinden haberdar olan II.

İzzeddin Keykâvus 1246’da Selçuklu tahtına tek başına iktidar olduktan bir süre sonra, uzun yıl-lar kadılık yapan İzzeddin Muhammed’i vezirliğe getirmiştir.13 Kadı İzzeddin; Celâleddin Karatay, Muînüddin Süleyman Pervâne, Sâhib Atâ Fahred-din Ali, gibi dönemin önemli devlet adamlarıyla birlikte görev yapmıştır. İbn Bîbî; Celâleddin Ka-ratay ve diğer devlet adamlarının kadılıkta

adale-10 Anonim Selçukname, Tarîh-i Âli Selçuk, (ter. H. İbrahim Gök-Fahrettin Çoşguner), Atıf Yayınları, Ankara 2014, s.45.

11 Anonim Selçukname, Tarîh-i Âli Selçuk, s . 45

12 BOA, Evkaf-Vakfiye, Dosya 12/ 12; Şahin, “Konya Kadı İzzed-din Maristan-ı Atike ve Sultan Alaedİzzed-din Keykubat Darüşşifası”, s .105

13 Anonim Selçukname, Tarîh-i Âli Selçuk, s.45; Ahmed Eflâki, Âriflerin Menkıbeleri, (Çev. Tahsin Yazıcı), C. I., Hürriyet Yayın-ları, İstanbul 1973, s.43.

tiyle şöhret bulan Kadı İzzeddin’den başka veza-rete layık birisi olmadığı için kendisini vezirliğe getirdiklerini kaydetmektedir.14

Kadı İzzeddin’in siyasî hayatı Selçukluların Moğollara tabi olduğu dönem içerisinde geçmiş-tir. O, böylesi zor bir dönemde Selçuklu devletinin menfaatleri doğrultusunda bir siyaset izlemiştir. Bu dönemde devlet adamlarının fazladan olan ulufe-lerini ve haslarını azaltmış, devlet harcamalarını asgari düzeye indirmiştir. Ayrıca Anadolu’nun Mo-ğol tahakkümüne girmesiyle beraber Türkiye Sel-çukluları Baycu Noyan’ın bitmek bilmeyen vergi taleplerine devamlı olarak olumlu cevap vermişler, Moğol elçilerini ve komutanlarını memnun ederek, hediyelerle geri göndermişlerdir. Baycu Noyan’ın bu tutumu, Kadı İzzeddin’in vezir olarak atanması-na kadar devam etmiştir. Kadı İzzeddin vezir olarak atanmasının ardından, devletin gelir gider harcama-larına bir düzenleme getirdiği gibi Moğollara karşı da çözüm yolları aramaya başlamıştır. Bu amaçla devletin dört önemli şahsiyeti olan Sahib Kadı İz-zeddin, Atabey Celâleddin Karatay, Beylerbeyi Şemseddin Yavtaş ve Emir-i ahur Fahreddin Ars-landoğmuş, Moğol Kumandanı Baycu Noyan’ın baskısını ve isteklerini engellemek için Altın Orda hükümdarı Batu Han’a başvurmaya karar vermiş-lerdir. Bu iş için Emir Fahreddin Ali’yi beraberin-de beraberin-değerli hediyeler ve 100 bin sultani dirhem ile Batu Han’a göndermişlerdir. Emir Fahreddin Ali, Batu Han’ın yanına vardığında II. İzzeddin Key-kavus’un bağlılığını ve hediyelerini iletmiş, Batu Han’da bunları kabul etmiştir. Ardından Batu Han, Baycu Noyan ve diğer Moğol kumandanlarının Anadolu’ya girmesini yasaklayan yarlık ile pay-za çıkarmış ve bunları Taktasun Yargucu ile bera-ber Anadolu’ya göndermiştir. Emir Fahreddin Ali, Anadolu’ya döndüğünde, Baycu Noyan’ın yanına

14 İbn Bîbî, El Evamirü’l-Ala’iye fi’l-Umuri’l-Ala’iye (Selçuk Name), II, s.133; İbni Bîbî, Anadolu Selçukî Devleti Tarihi, Çev.:

M. Nuri Gençosman, Uzluk Basımevi, Ankara 1941, s.248.

uğramış ve Batu Han’ın hükmünü bildirmiştir. Bu-nun üzerine Baycu Noyan ve diğer Moğol komu-tanları elçilerini Anadolu’ya göndermekten azami ölçüde sakınmışlardır. Yaşanan bu olay sonrasında Baycu’nun elçileri artık seyrek gelmeye başlamış, ara sıra gelenler de fazla bir iltifat bulamamıştır.15

Kadı İzzeddin, izlediği siyaset ve dehası ile memleketi, iç ve dış düşmanlara karşı korumuş, Moğol baskılarının en şiddetli döneminde bile ülke onun sayesinde rahat bir nefes almıştır. Her tarafta Moğol ajanlarının yer aldığı ve pek çok görevlinin Moğol yanlısı siyaset güttüğü dönemde O, Moğol düşmanlığı ile tanınmıştır. Moğol karşıtlığı suç-lamasıyla görevinden uzaklaştırılmasında devlet gelirlerini artırmak amacıyla yaptığı düzenleme-lerden rahatsız olan emirlerin rolü olmuştur. Kadı İzzeddin’in bütçe ile ilgili aldığı tedbirler emirlerin birçoğunun haslarını azaltmasına sebep olmuş, bu da bir takım dedikoduların çıkmasına neden ol-muştur. Moğol düşmanlığı ile itham edilerek ve-zaret görevinden uzaklaştırılmış tekrar bu göreve iade edilinceye kadar kadılık görevini ifa etmiştir.

Kadı İzzeddin Muhammed, Selçuklu Sultanı II.

Gıyâseddin Keyhusrev’in oğulları, II. İzzeddin Keykâvus, IV. Rükneddin Kılıçarslan ile II. Alâed-din Keykubad’ın devleti birlikte yönettikleri üç kardeş döneminde (1249-1254) vezaret görevini üstlenerek üç sultan adına ülkeyi Celâleddin Ka-ratay yönetmiştir. Vezir Celâleddin KaKa-ratay’ın 28 Ramazan 652/17 Haziran 1254 yılında vefatıyla birlikte vezirlik makamı tekrar Kadı İzzeddin Mu-hammed’e verilmiştir.16

Beş yıl kadar sükûnetle geçen ortak saltanat dönemi, Celâleddin Karatay’ın ölümünden

son-15 İbni Bîbî, Anadolu Selçukî Devleti Tarihi, s.254-255; Mehmet Ali Uz, “İzzeddin Muhammed Razi” , Konya Ansiklopedisi, C.5, Konya Kültür Yayınları, Konya 2015, s.7.

16 İbn Bîbî, El Evamirü’l-Ala’iye fi’l-Umuri’l-Ala’iye (Selçuk Name), II, s.154-156; Kerîmüddin Mahmud Aksarayî, Müsâme-retü’l-Ahbâr, Çev. Mürsel Öztürk, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2000, s.36.

ra iki tarafa mensup emirlerin ihtiras ve tahrikle-ri neticesinde Kılıçarslan’ın Konya’dan kaçarak 652(1254) yılında Kayseri’de saltanatını tekrar ilan etmesiyle son bulmuştur. Başta Kadı İzzeddin olmak üzere II. Keykâvus’un emirleri ülkenin bö-lünmesini önlemek amacıyla çabalamaları IV. Kı-lıçarslan’ın ikna edilmesine yetmemiş, iki kardeşin tekrar savaş meydanında karşı karşıya gelmesini engelleyememiştir. Birkaç kez karşı karşıya gelen taraflar arasında emirlerin çabalarıyla çatışma ya-şanmasa da aralarında bir anlaşma sağlanamaması üzerine iki ordunun Kayseri yöresindeki Ahmed hisarı yakınlarındaki karşılaşması Kadı İzzeddin’in gayret ve çabalarıyla yine Keykâvus’un zaferiyle sonuçlanmış, Kılıçarslan yakalanarak önce Amas-ya daha sonrada Burgulu (Uluborlu) Kalesi’ne hapsedilmiştir (653/1255).17 II.İzzeddin Keykâ-vus’un ülkenin idaresini tek başına üstlenmesin-deki rolü Kadı İzzeddin’in etkisini artırmış, sultan ondan çekinmiş ve ona çok hürmet göstermiştir. O, sultanın ahlakını bozmak isteyenlere karşı da nü-fuzunu kullanarak onları bertaraf etmiştir. Moğol-ların, Sultan’ı tesiri altına almaması için de, büyük gayret sarf etmiştir.

Kadı İzzeddin’in tekrar vezaret makamına gelmesiyle, memleket rahata kavuşmuş, hilâfet makamından, Musul, Mardin, Rum ve Frenk mem-leketlerinden elçiler gidip gelmeye, her taraftan he-diyelerle bac ve haraç yükleri taşınmaya başlamış-tır. Fakat Maraş yayla ve ormanlarına yerleşerek yol kesmeye, kervanları soymaya, yolcuları öldür-meye başlayan, Şam ve Rum memleketlerine bas-kınlar yapan Ağaçeri eşkıyasının meydan alması devlet büyüklerinin büyük perişanlıklar, üzüntüler yaşamasına sebep olmuştur. Sahip Kadı İzzeddin ile Beylerbeyi Yavtaş, asker ve emîrleri o tarafa göndererek Ağaçerileri yatıştırdıktan sonra

Kay-17 İbn Bîbî, El Evamirü’l-Ala’iye fi’l-Umuri’l-Ala’iye (Selçuk Name), II, s.208-209; Aksarayî, Müsâmeretü’l-Ahbâr, s.30; Musta-fa Akkuş, “IV. Kılıçaslan”, Konya Ansiklopedisi, C.V, Konya Kül-tür A.ş., Konya 2013, s.175.

seri’ye dönmüştür.18. Bu sırada Baycu Noyan’ın maiyetinde kalabalık bir ordu, neferleri, sürüleri, kadın ve çocuklarıyla beraber olduğu halde Rum diyarına saldırdığı, Erzincan’a doğru ilerlemekte bulunduğu haberi gelmiştir. Ağaçeri eşkıyasının def’i için Elbistan tarafına gönderilmiş olan asker-den bu haberi işitenler acele Kayseri’ye gelmişler-dir. Saltanat çetri ile ordu derhal Konya’ya yürü-müştür. Sultan İzzeddin de Gelende’den Konya’ya dönmüştür. Baycu’nun son hareketinden hiddet ve üzüntü duymuştur. Devlet büyükleri, aralarında yaptıkları meşveretler neticesinde Pervâne Nizâ-meddin Hurşid’i, Baycu’nun maksadını anlamak, vaziyeti ona göre idare edip geri dönmek üzere karşıya göndermeye karar vermiştir.19

Anadolu üzerindeki baskılarından vazgeçme-yen Moğollar, 1255-1256 yılında Baycu Noyan önderliğinde Anadolu’ya saldırıp, her tarafı yakıp yıkmış, Konya üzerine yürümüştür. Yaşanan bu ge-lişme üzerine harp meclisinde sulh taraftarı bir kı-sım devlet adamları, Baycu’nun isteklerini yerine getirerek savaştan ve tahribattan korunma yolunu seçmiştir. Kadı İzzeddin ise Moğollara güvenilme-yeceğini, her seferde daha fazla para, mal ve mülk isteyeceklerini ileri sürerek onlarla savaşılması ge-rektiğini savunmuştur. Neticede Moğollara karşı cihat kararı verilince Vezir İzzeddin, Beylerbeyi Şemseddin Yavtaş ve Arslandoğmuş kumanda-sındaki ordu Konya’dan Aksaray’a doğru hare-ket etmiştir. İki ordu Sultanhanı denilen mevkide karşılaşmıştır. Baycu ile karşılaşan Selçuklu öncü birlikleri tamamen imha edilmiştir. Selçuklu ve Moğol ordusu 23 Ramazan 654/15 Teşrîn-i Evvel 1256’da tekrar savaşa tutuşmuştur. Selçuklu ordu-su bu savaşı kaybederek darmadağın olmuş,

Mo-18 İbn Bîbî, El Evamirü’l-Ala’iye fi’l-Umuri’l-Ala’iye (Selçuk Name), II, s.143.

19 İbn Bîbî, El Evamirü’l-Ala’iye fi’l-Umuri’l-Ala’iye (Selçuk Name), II, s.143-144; İbni Bîbî, Anadolu Selçukî Devleti Tarihi, s.255-256; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, Turan Neşriyat Yurdu, İstanbul 1971, s.477.

ğollar eşi benzeri görülmemiş bir katliam yaparak başta Vezir Kadı İzzeddin olmak üzere Sultanın 14 emir ve her biri büyük emir olan sultanın 36 gula-mını şehit etmişlerdir.20 Sultan Alaiye’ye kaçarken Kadı İzzeddin’in cenazesi Konya’ya getirilerek daha önce yapmış olduğu Kadı İzzeddin Cami ve medresesine defnolunmuştur.21

Meşhur Selçuklu tarihçisi İbn Bîbî ise Kadı İzzeddin hakkında bize önemli bilgiler aktarmış ve onun Selçuklu devleti üzerindeki etkisinden söz etmiştir. Kadı İzzeddin Muhammed’in himmetinin yüceliği, dindarlığının mükemmelliği, ifade gücü-nün üstünlüğü, şerefli yapısı ve cömert tabiatına dikkat çekmiştir.22 Zamanın yöneticileri ve halife-leri ona sevgi ve saygıda kusur etmemişler, izzet ve ikramda bulunmuşlardır. Pek çok işte onun bilgi ve yeteneğine başvurulmuş ve onun üstün meziyet-lerinden istifade edilmiştir. Bazı dönemlerde Da-rü’s Selam (Bağdat) elçilik görevi onun yetenekli kişiliğine bırakılmıştır. İbn Bîbî, Kadı İzzeddin’in yetenekli kişiliğinin yanı sıra devlet işlerinde de önemli vazifelerde bulunduğunu yazmıştır. Nite-kim onun yönettiği kaza mahkemesinde ve hüküm meclislerinde doğru kararlar alınıp, adaletle hüküm verilmiştir.23

Mevlevî kaynakları Kadı İzzeddin hakkında önemli bilgiler verir ve ondan övgüyle bahseder.

Mevlânâ Celâleddin Rumî Kadı İzzeddin’e gön-derdiği mektubunda vezir hakkında övgü dolu ifa-deler kullanarak onu “Kadıların kadısı, hayır ve adaletin nâşiri, istihakın sâdırı, kudret ve ululukta kendinden önce ve sonrakilerden üstün,

halefleri-20 İbni Bîbî, Anadolu Selçukî Devleti Tarihi, s.258; Anonim Sel-çukname, Tarîh-i Âli Selçuk, s.46; Ahmed Eflâki, Âriflerin Men-kıbeleri, I, s.43; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s.479-480.

21 Şahin, “Konya Kadı İzzeddin Maristan-ı Atike ve Sultan Alaed-din Keykubat Darüşşifası”, s. 107.

22 İbn Bîbî, El Evamirü’l-Ala’iye fi’l-Umuri’l-Ala’iye (Selçuk Name), II, s.131; İbni Bîbî, Anadolu Selçukî Devleti Tarihi, s .247 .

23 İbn Bîbî, El Evamirü’l-Ala’iye fi’l-Umuri’l-Ala’iye (Selçuk Name), II, s.131-132.

nin üstadı, müftüyü’l-farikeyn imamü’l mezhebin, izzet ve fazileti üstün, hak ve din üzere hareket eden, İslam’ın ve Müslümanların en yücesi, sad-rü’l-kebir, mesleğinde en ince ayrıntılarına kadar bilgi sahibi, takvada ve ilimde cevher, Müslüman-ların ve İslam’ın şerefi, Meliklere ve Sultanlara nasihat eden” olarak tavsif etmektedir.24 Ayrıca Ahmet Eflâkî, Menakibül Arifin adlı eserinde Kadı İzzeddin’in Mevlânâ ile olan ilişkisine yer verdi-ği, anlatılanlardan başlangıçta aralarında fikri ve siyasi anlaşmazlıklar olduğu görülmektedir. Eflâkî aktardığı bir rivayetinde, ikili arasında yaşanan bazı görüşmelere dikkat çekmiş, Kadı İzzeddin’in başlangıçta semâya son derecede karşı olduğunu ancak Mevlânâ ile aralarında geçen bir hadiseden sonra pişmanlık duyarak tam bir doğrulukla mürit olduğunu zikretmiştir.25

Eflâkî başka bir hikayede, Konya Kadısı İz-zeddin, Amasya Kadısı İzzeddin ve Sivas Kadısı İzzeddin hakkında bilgiler vererek her üçünün de kendi asırlarının ulularından olduğunu ve Mevlânâ ile yaşadıkları bir diyalogdan sonra üçünün de ona mürit olduğunu rivayet etmiştir.26 Menakibül Ari-fin’de Kadı İzzeddin’in dine ihlas ve samimiyetle bağlandığı ve İslâm’a hizmet ettiği, onun cuma mescidini Konya’da tamamlayınca onun şükranesi olarak büyük bir toplantı tertip ettirip, ilim erba-bına, iyi amel sahiplerine ve büyük hafızlara altın paralar bağışladığı anlatılmıştır. Ayrıca Mevlânâ hazretlerinden de muhakkak bu yeni mescitte vaaz da bulunmasını rica ettiği, Mevlânâ’nın bu davete icabet ederek, vaazdan sonra halka nasihatle meş-gul olduğu zikredilmiştir.27

24 Mevlânâ, Mektuplar, Çev. Abdülbaki Gölpınarlı, İnkılap Yay., İstanbul 1999, s.107-111.

25 Ahmed Eflâki, Âriflerin Menkıbeleri, I, s.175.

26 Ahmed Eflâki, Âriflerin Menkıbeleri, I, s.175

27 Ahmed Eflâki, Âriflerin Menkıbeleri, I, s.176.

Kadı İzzeddin’in Vakıfları

Kadı İzzeddin’in Vakıfları

Belgede KONYA VAKIFLARI (sayfa 98-109)