• Sonuç bulunamadı

3. TARİHSEL SÜREÇTE KIRSAL MEKÂN TEMSİLLERİ

3.2. Kapitalizm Döngüsünde Kırsal Mekân Temsilleri

3.2.2. Kapitalizm-Territoryalizm Diyalektiğinde Kırsal Mekân Temsili

91 aceleci davranmaktadır. Venedik konusunda örneğin, gerçek sanayi genişlemesi 1590 ile 1630 arasındaki döneme kadar gerçekleşmemiştir. Her şey göz önüne alındığında sanayi, Venedik’in gelişmesine yalnızca geç kalmış dolayısıyla tartıyı dengeleyici bir ağırlık olarak katılmıştır (Braudel, 1992; 138; Braudel, 2004b; 272).

Venedik sanayileşmesi hususunda ticari antrepoların imalata dönüşmesi görüşünü paylaşmamız için haklı nedenler vardır. Ancak, basit bir şekilde yalnızca tarım dışında elde etme ve işleme faaliyetleriyle ilgilenme olarak anlaşılan “sanayi”, geç kalmış olmaktan çok, oldukça erken bir zamanda diğer uzmanlaşmamış dahi olsa kentlerin gelişmesine zaten katkıda bulunmuştur. Söz konusu bu durum bütünüyle, büyük ticari antrepoların imalata dönüşme eğilimlerinin bir sonucu değildir. Çünkü kent devletleri en başta zaten büyük ticari antrepolar olmasından ziyade sermayesini dokuma sanayinde örgütleyen ve ücretli emeği yaygın şekilde kullanan Floransa’nın kapitalist gelişimi gibi24, gerçekten sanayi kapitalizmiyle tanışmıştır. Braudel’e (2004c) göre, XIII. Venedik ve diğer kent devletlerinde zanaatkârların emeği sömüren ve kar hadleri peşinde koşan ilkel kapitalist loncalar etrafında örgütlenmesi bu durumun göstergesidir.

92 zaman yoluyla alt edilmesine bağlıdır. Dolayısıyla pazar yerlerinin bütünleşmesi, ekonomik çevrim hızının artması kapitalistlerin sürekli arzu ettiği gelişmelerdir. Bu gelişmeler ise daha çok, İngiltere’de feodalite dolayısıyla bir ekonomik ve politik alan egemenliğiyle özdeşleşen devlet yapısının reform sürecinden geçirilip kapitalizm bağlamında ulus devlet yapısının inşa edilmesi dolayımında pazar yerlerinin bütünleşmesiyle ilgilidir.

Kırsal alan kent ayrışması, İngiliz kapitalizminin gelişim sürecinde dönüm noktası sayılmaktadır (Jameson, 2012; 134). İtalyan kent devletleri kapitalizmin gelişim sürecinde birbirini ne kadar taklit ettiyse, İngiltere'de bu süreci kopyalayarak takip etmiştir (Braudel, 2014; 64). Marx'ın (1964; 116) belirttiği gibi, İngiliz kapitalizminin gelişim aşaması diğer kapitalist merkezlerde olduğu gibi kent tabanlı sermayenin, sanayi üretimini öncelikli olarak kırsal alanda örgütlemesinin sonucu olmuştur. Marx’a (1964, 116) göre, “kapitalist üretim başlangıçta “sözde kent zanaatlarıyla değil kırsalda en az beceri ve eğitim gerektiren iplik ve dokuma gibi iştiraklerle meydana gelmiştir.”

İngiltere, Hollanda gibi öncelikli olarak ticari, tarımsal ve madencilik kapitalizmini tanımıştır. Baharat, şeker, kahve, tütün, altın, kürk ve köle ticaretinden elde edilen kazançlar, kırsal alanı ticari olarak metalaştıran kır evi sistemi feodalizm sonrası toplumsal düzene aşama aşama girmiştir (Foster, 2013; 57). Kır, kent ayrımıyla birlikte 16. yüzyılda tarımın ticarileşmesi sürecinde önemli değişiklikler meydana gelmiştir. 16. yüzyılda kent tüccarları tarafından kırsal toprak satın alımına yoğun yatırımlar yapılmıştır. Bu yatırımların bir çoğu kiraya vererek rant elde etmek veya spekülatif amaçlarla yapılmış olsa da sermayenin toprağın iyileştirilmesine yatırılmış ve mülkün ücretli emekle kapitalist bir çiftlik olarak işlendiği durumlarda çoğunlukta olmuştur. Zira kırsal mülk, yeni sahipleri tarafından kiraya verilse de, toprak satın almanın ranttan başka bir amacı olmasa da, bu dönüşüm İngiliz tarımını yeni temellere oturtmuştur. Bu dönüşümden en çok İngiliz kırsalındaki küçük çiftçi etkilenmiştir. Kent tüccarıyla rekabet gücü olmayan küçük çiftçi sistemin yarattığı koşular altında ücretli emek olma yoluna girmiştir (Dobb, 2007; 113,114).

Emek gücünün bir üretim aracı olan topraktan ayrışması, ücretli emeğin ortaya çıkmasının temel bir koşulu olduğu için kapitalist sermayenin ilkel birikiminde esaslı bir rol oynamıştır. Bu yüzden tüccar sermayesi ve tefeciliğin yanı sıra toprakta özel mülkiyet,

93 kapitalist üretim biçiminin esas koşullarını sağlamıştır (Harvey, 2015d; 552, 553) Burjuvazinin kırsal toprağı çitleme hareketiyle birlikte doğrudan üreticinin hiçbir hak iddiası kalmamıştır. Bu sebeple birçok köylünün topraktan uzaklaştırılmasının yanı sıra feodal düzenin siperlerinden biri daha yıkılarak tarihe karışmıştır (Polanyi, 2001; 73). Brenner'a (2002a; 24) göre, dolaysız üreticilerin ekonomik güce dayalı olarak mülksüzleştirilmesinden önce yeni bir tarihsel tarım düzeni ortaya çıkmıştır. Bu düzene göre İngiltere'de kiracılar, toprağın mülkiyetine sahip olmayı sürdürmelerine rağmen, kendini yeniden üretme araçlarına piyasa dışından erişme imkânından yoksun bırakılmıştır. Tarımsal kapitalizm diye tanımlanan bu düzen içerisinde, köylünün kendini yeniden üretmesinin ve hayatını sürdürmenin koşulları, özellikle de toprağın mülkiyeti ve elde tutulması piyasaya bağımlı hale gelmiştir. Piyasanın evrimiyle gelişen bu yeni toplumsal mülkiyet ilişkileri, tarihte eşi görülmedik şekilde kendini idame ettiren bir büyüme sürecine yol açarak rekabet şartlarını, kâr maksimizasyonu gerekliliğini, kâr ve üretim güçlerinin sürekli olarak iyileştirilmesi ihtiyacını yaratmıştır.

Brenner'ın (2002b, 296-298) söz konusu argümanı, 15. yüzyıl İngiltere'sinde büyük kapitalist çiftçilerin ortaya çıkmasına neden olan farklılaşmanın ilk süreçlerini, kırsaldaki yaklaşık %50'lik nüfus düşüşüne rağmen yün ihracındaki miktarın aynılığının muhafaza edilmesine, dayandırmaktadır. Kırsal artık nüfusun, nihai olarak sanayi istihdamına dönüşmesi, güçlü demografik yükselişle birlikte tarımsal ürün talebindeki uzun vadeli artış, tarımsal üretim ve üretkenliğin sürekli büyümesini sağlayan gıda fiyatlarındaki artışı sağlamıştır. Tarımsal gelişme, yeni toplumsal gelişmeler tarafından belirlenen karakteristik kapitalist süreçler vasıtasıyla gerçekleşmiştir. Bu noktada üretimi organize edenler ve doğrudan üreticiler (kiracı köylüler) artık bağımsız üretim araçlarına (özellikle toprağa) sahip değildir ve piyasa için sistematik bir şekilde üretim yapmaya mecburdur.

Toprak sahiplerinin geniş mülklere sahip olduğu, fakat kiracı çiftçiler tarafından işletilen toprakların ücretli tarım işçileri tarafından işlendiği bu sistem, merkantilizm sürecinde geçekleştirilmiş tarımsal devrim sayesinde mümkün olabilmiştir. İngiltere'nin tarımsal devrim konusunda diğer Avrupa ülkelerine göre öne çıkmasının nedeni, geleneksel köylülüğün çitleme hareketiyle birlikte çoktan sona ermiştir. İngiliz tarımında meydana gelen

94 tekelci koşullar, 18. yüzyılın sonunda ekilip biçilen alanların %50'sini 5000 aileye paylaştırırken, %25'ini 400 aile arasında paylaştırmıştır (Foster, 2013; 57, 58).

Kırsalda çitleme hareketi burjuvazi için önemli bir sermaye birikimi yaratırken kentlerde sanayi devrimi sağlayacak koşullar oluşmuştur. Sanayi devrimi sürecinde dünya nüfusu hala büyük ölçüde kırsal alanda yaşıyorken kurulan yeni fabrika ve sanayiler, iş arayan kırsal kökenli yoksul halkı cezbetmiştir. Bu süreçte kır ve kent arasındaki ilk büyük nüfus alışverişi kır aleyhine gerçekleşmiştir. Kentler, besin elde edebilmek için hala kırsal alanlara bağımlı olmakla birlikte, insanlık tarihinde ilk kez ulusal ekonomi üzerinde bir yük olmaktan çıkıp, özellikle artan sanayi üretimi sayesinde ekonomiye katkı sağlamaya başlamıştır. Üretim ilişkilerinin sanayi kentlerinde gerçekleşmesi, 1800 yılında toplam 2 milyon olan kent nüfusunu yüz yıl sonra 30 milyona yükseltmiştir (Ponting, 2012: 366,367).

Ortaçağ kentlerinde haksız kazanç sağladığı gerekçesiyle burjuvazi ruhban sınıfı çekişmesi, sanayi kentinin gelişimiyle birlikte burjuvaziye iş gücü arzı sağlayan bir çeşit ortaklığa dönüşmüştür. Düşük ücretlere tabi olmasından dolayı özellikle kadınlar ve çocuklar fabrikalarda çalışmaları için kilise tarafından teşvik edilmiştir (Foster, 2013; 63, 64).

Kentlerdeki bu sanayileşme, tarımsal sanayileşme ve verimliliği beraberinde getirmiştir. Endüstrinin sağladığı tarımsal verimlilik artışı, kırsal tarım hinterlandını genişletmiştir. Bu dönemde tarıma açılan orman arazileri, kapitalist çiftçiler tarafından çitlenerek özel mülkiyet pekiştirilmiştir. Verimlilik artışı ve orman arazilerinin tarımsal üretime açılması 1550-1750 yılları arasında İngiltere içindeki tarımsal üretim çıktısını iki kat artırmıştır. Nitekim bu durum toplam istihdamda tarımın payını azaltmıştır. Köylüler, büyük bir oranda toprağa bağlı olmaktan çıkarak, kentlerde yeni gelişen sanayi sektöründe çalışmak için göç etmek zorunda kalmıştır (Brenner, 2002a; 48-54). Kırsal ve kentin metalaşması İngiltere'de piyasanın tanımlanmasına da yansımıştır. Önceden kamu piyasası diye anılan pazar yeri, tüccarın, sanayi üretimin nihai satış değerini belirlemeye başlamasıyla, özel piyasa olarak anılmaya başlanmıştır (Braudel, 2014; 52, 53).

Kır-kent ayrımının İngiliz kapitalizminin gelişim sürecinde kentsel sanayileşme ve kırsal sanayileşme üzerinden gerçekleşmesi, insan varoluşunun ekolojik temellerini yıkıma uğratmıştır (Levins, 2011; Clark, Foster ve York, 2009). Kapitalizmin büyümesi ve yayılması

95 sürecinde toplum doğa ilişkisi önce yerel sonra bölgesel en nihayetinde de küresel ölçekte dönüşmeye başlamıştır. Besin üretimi ve hayvan yemleri küresel ölçekte metalaştığından dolayı tarımsal üretimde sürekliliği sağlamak, kimyasal gübre kullanımını zorunlu kılmıştır.

Ekinlerin büyüdüğü yerler ile bunları tüketen hayvanların mekânsal ayrımı ya da gıda üretiminin gerçekleştiği kırsal alan ile sanayi toplumunun mekânsal ayrımı doğal besin zincirinde kopuş sürecini başlatmıştır. Kırsal ürünler kentleri beslerken kentlerde biriken kırsal artığın tekrar doğaya dönüşü sanayi kentinde imkânsız bir hale gelmiştir (Foster, 2015;

27, 28). Toplum ve doğanın ayrışmasıyla meydana gelen metabolik yarık sadece kır kent arasında değil, metaların verimliliğini yükseltme nedeniyle kır ve kır arasında da ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla kır kent ayrımıyla kapitalist dünya ekonomisinin genişlettiği meta piyasanın yanı sıra, tarımsal emek kompozisyonu ekolojik yıkımı derinleştirmiştir (Moore, 2000; 138).