• Sonuç bulunamadı

2. TURİZM KIRSAL MEKÂN İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA KÖYLÜLÜK VE

2.3. Kırsal Geçim

66 neoliberal politikalarla birlikte artan çitleme hareketi ve piyasaya bağımlı süreçlerin köylülüğün mutlak tasfiyesine yersiz yurtsuzlaşmasına neden olduğundan bahsetmektedir.

Boratav (2004; 108) ekonomik yapıda, tarımdaki küçük çiftçi ve büyük sanayi firmaları arasında bir fark kalmaması sonucu köylülüğün ayrı ve özel bir çözümleme biçimleri gerektiren bir alan olmaktan çıkığından bahsetmektedir. Başkaya (2016; 72) kalkınmacı paradigmanın, köylülüğü kaçınılmaz bir şekilde tasfiye ettiğini vurgulamaktadır.

Özbudun (2006; 24) köylülüğün tasfiye sürecini yoksulluk ve ekonomik konjonktür ile ilişkilendirmektedir. Leavy ve Hossain'e (2014; 10, 11) göre, köylülük makro ekonomik değişimlere bağlı olarak var oluşunu sürdürememektedir. Hilmi'ye (2013, 32) göre, neoliberal dönemle birlikte köylüler, ekonomik yapı içerisinde işlevsiz unsurlar olarak tanımlanmaktadır. Çünkü, köylülerin kontrol ettiği arazi kaynakları, sermaye tarafından ekonomik olarak daha verimli bir şekilde işletilebilmektedir. Bu ticari dönüşüm sürecinde köylülüğün tasfiyesi kaçınılmazdır.

67 dinamik, makro-mikro seviyede ilişki kurulmasından dolayı ölçekler arası bir işleve sahip, çevresel, ekonomik, toplumsal ve kurumsal yapılar gibi farklı boyutlar arasındaki ilişkileri tanımlamasından dolayı disiplinlerarası yaklaşımları içerdiği belirtilmiştir (Farringhton vd.

1999; 4,5; Murray, 2001; 6; Valdez-Rodriguez ve Perez-Vazquez; 2011; 93,94).

Bir geçim döngüsü, bir yaşam biçimi için gerekli olan yetenekleri, varlıkları (maddi ve toplumsal kaynaklar dâhil olmak üzere) ve aktiviteleri içerdiğinden dolayı, döngünün sürdürülebilirliği, doğal varlıklara erişim tabanını zayıflatmamak şartıyla, baskı ve şoklarla başa çıkabildiği, yeteneklerini ve varlıklarını arttırma olanağını sağladığı süreçle ilişkilendirilmiştir (Carney, 1998; 2; Chambers ve Conway, 1991; 6). Bu bağlamda savunmasız insanları merkezde tutan ve kendi geçim stratejilerini sermayeler olarak sınıflandırılan bir dizi somut kaynakla kurdukları doğrudan ya da dolaylı ilişkiler aracılığıyla üreten bir kırsal geçim yapısı oluşturulmuştur (De Haan, 2012; 346).

Genel olarak araştırmacılar kırsal geçim yapısını, üretilen sermaye, beşeri sermaye, toplumsal sermaye ve doğal sermaye olmak üzere dört temel kavram üzerinden oluşturmaktadır. Üretilen sermaye, ulaşım, düzenli para akışı, doğrudan kamu harcamaları gibi altyapı hizmetlerini içermektedir. Beşeri sermaye, yetenek, eğitim, bilgi düzeyi ve işgücü olma vasfı gibi insani kabiliyetleri olarak tanımlanmaktadır. Toplumsal sermayenin, toplumun ekonomik gelişmeyi besleyen öğeleri veya yatay ve dikey toplumsal ilişki kalıpları olduğu belirtilmektedir. Doğal sermaye ise, mineraller, toprak ve ormanlar gibi yenilenemeyen varlıklar, nitrojen döngüsü ve ekosistem gibi yenilenebilir varlıklar olarak sınıflandırılmaktadır (Burry, 2001; 83-85; Carr, 2013; 77; Scoones, 1998; 7, 8).

Köylülerin, kırsal geçim yapısını oluşturan sermayelerle ilişkisi erişim sorunsalı olarak incelenmiştir (Bebbington ve Diğerleri, 2008; Burry, 2008a; Scoones, 2009).Erişim, maddi nesneler, kişiler, kurumlar ve sembollerden yararlanma ve toplumsal aktörlerin elinde tuttukları gücü mülkiyet analizinin ötesinde anlama sanatı olarak tanımlanmıştır (Ribot ve Peluso, 2003; 153). Bu yaklaşımda, hane halkı üyelerinin geçim kaynaklarını üretebilmeleri için ihtiyaç duyduğu geniş kaynak yelpazesine, erişim esas alınmaktadır. Köylüler bu kaynak yelpazesine erişim ve dönüştürme yoluyla geçimlerini üretmektedir. Kurumların yereldeki faaliyetleri, köylülerin hangi kaynaklara erişebileceğini belilerken, aynı zamanda bu

68 kaynaklara nasıl erişilebileceğini de etkilemektedir (Burry, 2008a; 310). Bir köylünün sahip olduğu topraklar sadece maddi erişim bağlamında değil, maddi erişime ilave olarak, ayrıca sahip olduğu topraklar, köylünün manevi dünyasını da inşa etmektedir. Varlıklara erişim sadece köylülerin geçimlerinin geliştirilmesinde kullandığı kaynaklardan ziyade, onlara var olma ve var olmasının dolaylı bir sonucu olarak müdafaa kabiliyetini de vermektedir.

Dolayısıyla varlıklara erişim, geçim ve geçimi anlamlı kılmak açısından araç işlevi de görmektedir (Bebbington, 1999; 2022).

Hane halkının yaşamını idame ettirmesi, önemli kaynaklara erişim ve bu kaynaklardan faydalanma üzerine kurulmuştur. Her iki durumda yerel toplumsal ve kurumsal yapılar içerisine gömülüdür. Bireylerin erişebileceği kaynaklar, sadece yerel ekonomi ve ekolojiye değil ayrıca kaynak paylaşımının ve paydaşlar arasında dağılımının politik ekonomisine dayanmaktadır (Mishra, 2007; 69).Başarısız erişim ve yoksulluk ya da sosyal dışlanma bazı bireylerin kendi getirilerini üst düzeye çıkarmak için mevcut politik ve ekonomik koşullarda diğerlerini toplumsal yapıdan dışlamasının sonucu olabilmektedir.

Toplumda, mülkiyet ilişkilerini, ırk, cinsiyet, dil, etnik köken, din gibi toplumun fiziksel ve sosyal karakteristiğini erişimin kısıtlanması için kullanılabilmektedir. Bu yüzden toplumsal dışlanma ekonomik yapı içerisinde gömülü nedenleri olan toplum tarafından kısıtlanmanın bir sonucu, bir toplumu erişim için seçkin ve seçkin olmayan olmak üzere bölen kollektif eylem biçimidir (De Haan ve Zoomers, 2005; 34).

Erişime ilave olarak, kullanım değeri ve sahiplenme kavramları kullanılarak, ilgili tüzükler, toprak imtiyazları ve piyasa mekanizmasını kapsayacak şekilde kurumların rolü çevresel yönetim açısından anlaşılmaya çalışılmıştır. Kullanım değeri kavramına göre, yoksulluk, kaynakların kullanılabilirliğiyle ilgili değil, bu kaynakların kullanımının belirli bir politik-ekonomi döngüsünde gerçekleşmesiyle ilgilidir. Ayrıca çevresel varlıklar üzerindeki ilhak etme sürecinin yasalar aracılığıyla meşrulaşması söz konusudur. Sahiplenme kavramı ise toplumsal aktörlerin belirli bir çerçevede sahip olduğu haklar ve kaynakları ifade etmektedir (Leach ve Diğerleri, 1999).Sermayeler veya varlıklar özelleştirilmiş, kiralanmış, ödünç alınmış, el konulmuş, gasp edilmiş veya ortak mülkiyete tabi olmuş olabilir. Önemli olan köylünün, bu varlıklara ihtiyaç duyduğu zaman erişebilmesidir. Dolayısıyla erişim,

69 paydaşları kullanım değerinden, sahiplenme, alanına getiren süreci ifade etmektedir (Geiser ve Diğerleri, 2011; 317).

Ribot (1998) erişim ve geçim arasındaki ilişkiyi, meta zinciri analiziyle sentezleyerek Senegal kırsalında odun kömürü ticaretinin kâr paylaşımını ve bu paylaşımın içerisinde yer alan çoklu piyasa mekanizmalarını, belirlemede kullanmıştır. Bu araştırmaya göre, odun kömürü ticaretindeki kâr paylaşımı hiyerarşisinde, ormanlara erişimin doğrudan kontrolünün sağladığı olanaklar kadar, piyasaya, emek gücü fırsatlarına, kentlere ve devlet yetkililerine erişimin de etkisi vardır. Burry (2008a) Peru'nun Cajamarca kırsalında, Mysa maden şirketinin faaliyetlerini altın vuruş, genişleme-genişletme ve gerilim-tekrar organizasyon süreçleri olarak inceleyerek hane halkının varlıklara erişiminin değişim sürecini aktör yönlü politik ekoloji çerçevesinde tartışmaktadır. Bu araştırmaya göre, köylülerin, üretilen ve beşeri sermayeye erişiminde biraz artış gerçekleşse de, doğal ve sosyal sermayeye erişim şirketin faaliyetlerine bağlı olarak tamamen değişmiştir. Köylüler genel olarak, arazi kaynaklarının ölçek olarak kullanımını düşürmesine rağmen, hayvancılık faaliyetlerini arttırmıştır.İlave olarak, köylüler bölgesel piyasaya, tarım, hayvancılık ve zanaat ürünleri sağlamak için entegre edilmiş, bu durum, günlük üretim aktivitelerini dolaysız olarak etkilemiştir. Dolayısıyla hane halkının varlıklara erişiminin dönüşümü, eşitsiz, zamanla değişen ve hem köylüler arasında hem de çevre toplumlar arasında eşitsiz ilişkilere yol açmıştır.

Gupta (2013) Bostwana'nın Chobe kırsalında köylülerin, tarlalarını sürme ve ekme eylemleri sonucunda üretilmiş sermayeye erişim sürecini analiz etmiştir. Bu araştırmaya göre, Chobe köylüleri, tarlalarını sürme ve ekme faaliyetleri karşılığında devlet fonu tarafından teşvik edilmektedir. Fakat teşviğin, tarımsal üretimin sürekliliğinin köylüler tarafından sağlanmasından ziyade, genel olarak köylülerin bu teşviği, acil nakit ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik kullandığı tespit edilmiştir. Köylüler, tarla sürme ve ekme işlemleri bittikten sonra asıl verimliliği sağlayacak bakım faaliyetlerine devam etmemiştir. Dolayısıyla Chobe köylüleri, tarımsal ürün çıktısını artırmaktan ziyade devletten finansal teşvik almak için arazilerini ekip sürmüştür. Köylülerin arazilerini hasattan önce terk etmelerinin bir başka nedeni ise kasabalarda, gündelik ücretli iş gücü olmanın sağladığı gelirin yüksekliğidir.

70 Bebbington ve Perrault (1999) Ekvador'un Guamote kırsalında, yerel yönetim, sivil toplum kuruluşları ve kilisenin, geçim kaynakları ve yerel ekonominin dönüşü sürecine etkisini değerlendirmek için erişimi iki boyutlu olarak kullanmıştır. İlk boyutta üretilen, beşeri, doğal ve sosyal sermayeye erişimin süreç içinde değişimi ikinci boyutta ise, sosyal sermayenin diğer sermaye formlarıyla ilişkisi incelenmiştir. Bu araştırmaya göre, Guatamo'da, sivil toplum örgütleri, kilise ve yerel yönetimin yaklaşık 40 yıllık birikimli dışsal etkilerine bağlı olarak, sermayelere erişim, geçim imkânları ve yerel toplumsal-politik ilişkiler önemli ölçüde değişmiştir. Değişim süreci, çevresel ağlar ve kurumların kasıtlı veya kazara inşa ettikleri sürece bağlanmıştır. Örneğin iki dilli eğitim sistemi, erişkin gençlerde beşeri sermayeye erişimi sağlayarak yerel toplumu etkileyecek kritik durumlarla ilgili sorumluluk üstlenmelerini sağlamıştır. Araştırmanın ikinci boyutunda, beşeri ve sosyal sermayeye erişimin, topluluğun doğal ve üretilen sermayeye erişimini genişlettiği sonucuna varılmış fakat sermayelerin birbiriyle ilişkisi belirli bir hiyerarşiye kesin olarak bağlanamamıştır.

Himley (2009) Ekvador'un Colepato kırsalında, artan doğa koruma müdahalelerine karşı, And topluluklarının, topraklar üzerinde hak mücadelesini ve geçimini takviye etme girişimlerini incelemiştir. Doğa koruma müdahalelerinin döngüsünü ve sonuçlarını belirlemek için, müdahaleyi gerçekleştiren aktörlerin ve kırsal kaynakları kullanan yerel koperatif arasındaki tarihsel etkileşimlere bakılmıştır. Bu araştırmaya göre, yerel koperatifin eylemleri ve bölgeyle ilgili verdiği kararların büyük oranda Colepato'da doğa koruma aktörlerinin yaptığı müdahalelere katkı yaptığı anlaşılmıştır. Koperatifin, aktörlere taptığı katkı sonucu köylüler toprağa erişim haklarını büyük oranda yitirmiştir. Cuba vd. (2014), Peru ve Gana'da mineral ve hidrokarbon kaynaklarının arama faaliyeti ve bu kaynaklarının çıkarma imtiyazlarının geçim döngüsünü nasıl etkilediğini araştırmıştır. Bu araştırmaya göre, çevresel değişimi örgütleyen coğrafi bir aktörün varlığı, geçim kaynaklarının sürdürülebilirliğini büyük bir oranda belirsizleştirmiştir. Yazarlar, bu değişimin geçimi iyileştirebileceği veya zayıflatabileceği ve çevresel değişimin büyük veya küçük olabileceği konusunda kesin bir kanaate varamamıştır. Fakat yerelin, toprağa ve suya erişimi konusunda, şirketlerin, yerel hükümet destekli, yeraltı kaynaklarını çıkarma baskısıyla birlikte belirgin bir dönüşüm yaşanmıştır.

71 Larson vd. (2007) geçim kaynaklarına erişimde ormancılığın yerinden yönetimi başlıklı çalışmasında, yerinden yönetimin sunduğu teorik yaklaşımın genel önerisine karşın, pratikte yerinden yönetimin, geçim açısından ormanlara bağımlı insanlar üzerinde kötü etkileri olabileceğini tartışmaktadır. Güney Amerika'da yürütülen bu çalışmada, yerinden yönetim süreciyle birlikte yoksulların savunmasızlığının, üretilen politikalarda, erişim sorununda eşitsiz yapılar giderilmediği sürece savunmasızlar için kazançsız bir durum olduğu belirtilmektedir. Yazarlar, yerel yönetim kontrolündeki, toprağa ve ormanlara erişimin, mutlaka yoksul insanların erişim hakkını güvence altına alacak şekilde düzenlenmesi gerektiği savunmaktadır. Ayrıca yazarlar, orman köylülerinin sadece, doğal sermayeye erişim olarak orman varlıklarına değil, ayrıca orman varlıklarından yararlanmak için diğer sermaye türlerine erişiminde gerektiğine işaret etmektedir. Örneğin sosyal sermayeye erişim yazarlara göre, Güney Amerika'da orman faaliyetlerinin şirketleşme sürecine karşı, yerelin organize olabilmesini sağlayabilir.

Kırsal geçim çalışmalarının odaklandığı ikinci nokta mekân ve geçim ilişkisidir (Burry, 2008a; Carr, 2013; King, 2010; Neuman, 1998; O'Laughlin, 2002).Geçim çalışmaları mekânsallık bağlamında, farklı insanların farklı mekânlarda nasıl yaşamlarını sürdürdüklerine odaklanırken (Scoones, 1998;3; Scoones, 2009; 2), bu mekânlarda geçim kaynaklarının, nasıl üretilip nasıl dönüştürüldüğü (Burry, 2004; 79), bu kaynaklar üretilip dönüştürülürken, mekân ilişkilerinin nasıl değiştiği tartışılmıştır (Chambers ve Conway, 1991; 9-12).Toplumsal mekân ilişkilerinin, geçime bağlı olarak nasıl bir döngü izlediği önemli bir araştırma gündemi olmuştur (Burry, 2008a; 310; O'laughlin, 2002; 511; King, 2011; 297). Mekân anlatılarının, geçimin farklılaşma, kırsal doğanın dönüşümü ve kurumsal müdahale süreçlerinin daha iyi anlaşılabilmesi için yardımcı olabileceği vurgulanmıştır (Bebington, 2000; 496).Yoksulluk ve yoksulluğun nedenlerinin anlaşılması toplumsal ilişkilerin tarihsel bağlamda detaylı olarak incelenmesini gerektirmiştir. Mülkü olanlar ve mülksüzler, zengin ve yoksul hane halkı, kadın ve erkek, piyasa organizasyonları ve devlet kurumları arasındaki farklar dolayısıyla toplumsal mekân ilişkileri, geçim çalışmalarında ön plana çıkmıştır (Murray, 2001; 2).

Bebbington ve Batterburry'e (2001; 372) göre, günümüzde üçüncü dünya ülkelerinde, kırsal geçim kaynakları ve kırsalın doğası, şirketlerin güçlerinin ve yereldeki etkilerinin

72 artmasına bağlı olarak, büyük oranda yeniden inşa edilmiştir. Bu durum mekânsal ilişkilerin, daha derinden piyasa ekonomisine gömülmesine neden olmuştur. Burry (2008a; 310) mekânı ve toplumsal mekân ilişkilerin dönüşme sürecine bağlı olarak geçim kaynaklarını, ulusötesi şirketlerin aktör olarak etkilediği ve dönüştürdüğü yapılar olarak tanımlamıştır. O'Lauglin (2002; 511) kırsal geçim mefhumunun, mikro-ekonomik dilin iyelik bireyciliğinden ve stratejik oyun söyleminden ayrılarak, Marksist mekân mücadelesi dolayısıyla sınıf mücadelesi alanına çekilmesi gerektiğini belirtmiştir. Çünkü asıl mesele bireylerin farklı sermaye formlarını kullanarak kendi geçimlerini üretmeleri ve sürdürmeleri değil, birçok üçüncü dünya ülkesinin tarihsel olarak, ücretli emeği, mülksüzleşmeye dayalı sermaye birikimine sunan yapıda olmasıdır. King (2011; 297, 306 yı ekle) tarihsel ve günümüz beşeri coğrafyasındaki dönüşümlerin, kırsal sakinlerin geçim döngüsünü ve toplumsal ağlarını etkilemesinden dolayı güçlü bir mekânsal analize dayanması gerektiğini belirtmiştir.

Dolayısıyla ortak yaşam alanları sadece coğrafik konumdan ibaret değildir, ayrıca mekânsal olarak değişken ve politik ilişkiler içerisinde inşa edilen, toplumsal ilişkileri kapsamaktadır.

Mollett (2014) mekân ve geçim arasındaki ilişkiyi, Hoduras'ın Garifuna Güney sahillerindeki Afrika kökenli köylülerin atadan kalma topraklarında kontrol ve erişim sağlamak için verdikleri mücadeleyi açıklamakta kullanmaktadır. Honduras hükümeti modernleşme amacıyla, Güney kıyılarını toprak ve turizm rantı için yabancı yatırımcıya çekici hale getirmektedir. Bu rant köylülerin mülksüzleşmesine dayalı birikime dayanmaktadır. Bu araştırmaya göre, toprak rantı, Afrika kökenli köylülerin savunmasızlığını arttırmıştır. Mekânın üretiminde beyazları yücelterek, siyahilerin durumunu kötüleştirerek ırksal hiyerarşisinin yeniden üretimine katkıda bulunmuştur. Irk hiyerarşisinin toprağa erişimi azaltması ve engellemesi, hükümetin kalkınma beklentisinin aksine, köylülerin geçimini ödenmemiş ücretli emek türüne doğru çevirmiştir.

Velez-Torres ve Daniel Varela (2014) Kolombiya'nın Cauca platolarında, şeker kamışı tarımının sanayileşmesi ve maden faaliyetlerinin şirketleşmesinin, geleneksel ekonomik yapıda küçük çiftçi ve Afrika kökenli madencilerin zararına olacak şekilde büyük bir dönüşüm yarattığını belirtmiştir. Şirketleşmeye karşı yerelin toprağa ve çevresel varlıklara erişim ihtilafı, topluluğun aslında, yerinden etmeye dayalı Afrika kökenlilerin yoksullaştırılmasına karşı bir cevap vermesi şeklinde yorumlanmıştır. Yazarlar yerel

73 ittifakın bu çabasını, sadece şirketleşmeye karşı direnişi değil ayrıca, yerelin kendi alternatif yaşam döngüsünü inşa etmenin bir arayışı olduğu şeklide değerlendirmiştir. Bu araştırmaya göre, şeker kamışı tarımının sanayileşmesi ve büyük ölçekli madenlerin şirketleşmesinin geleneksel üretim faaliyetlerini dönüştürmesine bağlı olarak büyük bir toplumsal dönüşüm yaratmıştır. Bu dönüşüm en çok geleneksel yöntemlerle yer altı kaynaklarını çıkaran ve küçük çiftçilikle geçimlerini sürdüren Afrika kökenli aileleri etkilemiştir. Dönüşümün başlıca sonuçları, bu ailelerin ücretli emek olmaya zorlanması ve bazı durumlarda yerinden edilmesidir. İlave olarak Cauca, yazarlara göre, neoliberalizmin genişlemesinin, sadece yoksul kırsal toplumlar üzerindeki etkisini değil, ayrıca şiddetli yağma ve etnik marjinalleştirmenin, toplumsal ayrımla kesiştiğini bulgulamıştır. Bu kesişmeye bağlı olarak ırksal eşitsizliğin derinleşmesinin, günümüz çok kültürlülüğünün inşasını ve post-kolonyal kimlikleri düzenlediğini göstermiştir. Ayrıca Cauca'da devletin etnik haklar ve toprak haklarını düzenlemede yetersiz ya da çelişkili davranışları toplumsal organizasyonların birbirine kenetlenerek geniş tabanlı tepkiler oluşturmasını sağlamıştır.

Meher (2009) liberalizm, özelleştirme ve küreselleşmenin, Hindistan'da kırsalda kabile tipinde yaşayıp var olma mücadelesi veren köylülerin geçimi üzerine etkilerini incelemektedir. Yazara göre, ülkenin modernleşme ve ekonomik kalkınma sürecinde, elit sınıf, savunmasızları yaşamlarının bağımlı olduğu kaynaklardan yoksun bırakarak mekân üzerinde tahakküm ve birikim gerçekleştirmektedir. Kalkınma paradigması elitlerin servetlerini büyütmeye hizmet ederken, mülksüzleşmeye dayalı birikim yapısı savunmasız köylüleri daha da yoksullaştırmaktadır. Özellikle maden ve mineral kaynakları gibi yer altı kaynak endüstrisinin gün geçtikçe büyümesi köylüleri yerinden etmeyi süreklileştirmektedir.

Ayrıca, mülksüzleşmeye dayalı elit sınıfın mekân üzerindeki birikim iktidarı, mekânın asıl sahipleri olan köylüleri marjinalleştirmektedir.

Rothman (2001) Brezilya'nın kırsal bölgelerinde kurulan hidro-elektrik santrallerine karşı yürütülen mücadelelerin, yerelin, kişiler ve kurumlarla kurduğu toplumsal ağlar aracılığıyla mekânsal örgütlenme sürecini incelemektedir. 1995 yılında elektrik üretim ve dağıtım sektöründe gerçekleşen kriz, Brezilya hükümetini enerji sektöründe hızlı bir özelleştirme politikası izlemeye itmiştir. Bu politikalardan en çok etkilenenler geçimini göl ve akarsulardan sağlayan köylüler olmuştur. Mücadele tabanı da geçim kaynaklarındaki

74 kaybı önlemeye yönelik gerçekleşmiştir. Zira köylülerin, kilise, üniversiteler ve çevre aktivistleriyle kurdukları toplumsal ağlar göl ve akarsuların metalaşmasında önemli bir geri dönüş başlatmıştır. Özelleştirme süresince köylüler yerinden edilse de, zaman içinde toplumsal ağların köylülere sağladığı mübadele gücü hükümetin çevre mevzuatında köylülerin lehine değişiklikler yapmasına neden olmuştur.

Kandel (2016) Uganda'nın Teso kırsalında köylülerin toprağa bağlı geçiminde, yerleşim yerleri açmak amacıyla gerçekleşen mülksüzleşme ve yerinden etmeye bağlı dönüşümü incelemektedir. Yazara göre, köylülerin toprak üzerindeki hak mücadelesi piyasalaşma sürecine yenik düşmüştür. 1990'lardan itibaren Teso'da yeni yerleşim alanları açılması, köylülerin mülksüzleşmesini arttırmıştır. Mülksüzleşme ve yeniden yerleşme döngüsüne ilave olarak, toprağın piyasalaşması, arsa spekülasyonu, küçük çaplı ticari tarım, hızlı nüfus artışı ve ekolojik değişim, toprağın kullanımının dönüşme sürecine katkı yapmıştır. Dönüşüm sürecine bağlı olarak köylüler geçimlerini sağlamak için, tarımsal ya da kentlerde kayıtlı veya kayıt dışı sektörlerde çeşitli ücretli emek gücü olma pratiklerini benimsemiştir.

King (2011) Güney Afrika'da 17. yüzyıldaki kolonyalizm sürecinden günümüze kadar olan dönemde mekân ve kırsal geçim arasında nasıl bir ilişki olduğunu araştırmaktadır.

Güney Afrika'da 17. yüzyılda başlayan kolonileştirme girişimleri, kırlarda ve kentlerde kaynaklar üzerinde kolonyal yöneticilerin kontrolünün sürekliliğinin sağlanması için, 19.

yüzyılda İngilizler tarafından, ırksal-mekânsal ayrım araçları devreye sokulmasıyla genişletilmiştir. Yazar tarafından, tarihsel sürecin getirisi olan geçim-mekân ilişkisinin günümüz Güney Afrika'sına büyük oranda yansıtıldığı belirtilmiştir. Zira köylülerin geçim kaynaklarının üretilmesi-yeniden üretilmesi ve mekânın geleneksel idareciler tarafından üretilmesi-yeniden üretilmesiyle doğrudan bir kesişme olduğu bulgulanmıştır. O'laughlin (2002) kolonyal Mozambique'ten günümüze olan süreçte, aslında bireylerin farklı sermaye türleriyle ilişkisi sonucu kendi geçimlerini inşa etmesinden ziyade, mekânsal ilişkilerin tarihsel olarak doğrudan ürettiği ücretli emek formları ve pre-kapitalist yerel elitlerle, kolonyal yöneticiler arasında yapılan gizli anlaşmaların şekillendirdiği bir geçim yapısı olduğunu belirtmektedir. Kolonyal mekân ilişkilerinin günümüz Mozambique'ine yansımaları tarihsel süreçte mekân ilişkilerinden pek farklı olmamakla birlikte gelecekte de

75 köylülerin farklı sermaye formlarıyla mekân üzerindeki etkileşiminin özgün bir geçim oluşturabileceği mümkün görülmemektedir. Çünkü kolonyal dönemden kalan zorla çalıştırma ve mekânın üretimi hususunda elitlerin hakimiyeti devam etmektedir.