• Sonuç bulunamadı

3. TARİHSEL SÜREÇTE KIRSAL MEKÂN TEMSİLLERİ

4.2. Bozbük ve Kazıklı Köylerinin Geçim Alanlarının Tüketiminin Triyalektik

4.2.1. Bozbük Köyü

Bozbük köyü, Muğla’nın Milas ilçesine bağlı, 60 haneden oluşan 512 nüfuslu bir köydür. Yazın, tatil alanlarıyla bu nüfus 15 bin civarına kadar çıkmaktadır. Köyün 20 dönüm mera alanı, 30 kilometre sahil şeridi bulunmaktadır. Köyün yüzölçümü ise, 120 bin dönümdür (BK11, Muhtar). Bozbük köyü, Muğla ilinin en ücra köyü olarak, tam Aydın ili sınırında yer almaktadır. Köyün Muğla il merkezine uzaklığı 114 kilometredir. Aydın iline uzaklığı ise, 178 kilometredir. En yakın ilçe olarak Akbük merkezine uzaklığı, 11,6 kilometredir. En yakın Muğla, ilçesi ise 44,8 kilometre ile Milas’tır. Köyün çevre yerleşim yerleri ve köylerle ilişkisi daha çok “pazar alışverişi, düğünler ve akraba ziyaretleri”

ekseninde gelişmiştir (BK2, Bakkal). Köyün kuruluşuyla ilgili köylülerin belleğinde kalan bir kaç kuruluş rivayeti vardır. Söz konusu bu rivayetlere göre,

Köyün 200-300 yıllık bir geçmişi var yörüklerden oluşmuş dışarıdan yerleştirmiş 12 sülaleden ibaret köymüş. Herkes birbirine akrabaymış. Köyler genelde birbirine akrabadır.

Gürçamlar, Kazıklı %50-%40 akrabalık derecesi vardır ufak tefek mal mülk kanvgalarıı olur, ama fazla sıkıntı yoktur. Hemen hemen her yerde olur. Normalde aramız iyidir, aşırı kavga gürülntü geçimsizlik yoktur (BK5, Taksici).

Bir diğer bellek kalıntısına göre ise, “Yörük köyüdür burası, Kazakistan'dan göçmen olarak gelmiş. Osmanlı zamanında kurulmuş ama tam tarihini bilmiyorum kurucu sülale, Koçlar sülalesi olarak biliniyor. İlk olarak Kazıklı Köyü kurulmuş oradan kopanlar Bozbük’e yerleşmiştir” (BK7, Çiftçi).

177

Fotoğraf 1: Bozbük Köy Merkezinden Bir Fotoğraf

Görüşülen bellek yaşlandıkça, köyün ilk yerleşim sürecinin daha öte tarihlere gittiği görülmüştür. “Bu köy, çevre köyler içerisinde en eski olanı, 780 yıllık bir tarihi var.

Söylentiye göre, köy 9 defa yer değiştirmiş. Ama ilk kuranlarla, şimdikiler arasında akrabalık bağı var mı bilinmiyor. Eski ismi Kazıklı-Bucak. Bozbük daha önce denize yakın olan yörenin ismiydi. Daha sonra köy resmi bir şekilde bozbük olarak değişti. 8-10 senedir.

Bozbük ismiyle anılıyor. Köyün kurulduğu alan eski mera arazisi sayılır. 1936'da Tahreminat kaydına göre yamaçta bulunan evlerin olduğu yerler meraymış” (BK6, Çiftçi). “İstanbul Cerrahpaşa'da konuştuğum profesörlere göre bizim köy 765 sene önce kurulmuş Benim dedem 96 yaşında vefat etti Dedem köyün 6 defa kalktığını söylerdim şu an köyün 10. yeri yani yer değiştirdi. Aşağıda gördüğün çamlık bölge önceden kaleymiş İstanbul'dan arkeolog Edip Bey gelmişti. Ben 16-17 yaşındayken birlikte bütün buradaki dağları gezmiştik.

Kocaman Dermandüz denirmiş, buraya İtalyanlar zamanında. Boşaltmışlar daha sonra Rumlar buraya yeldeğirmeni yapmış. Bucak demek merkez demekmiş, Rumların içinde merkez köy anlamına geliyormuş. Bu bölgedeki Rumlar köye rahat vermediğinden dolayı köy 9 sefer yer değiştirmiş” (BK15, Çiftçi).

178

Şekil 5: Bozbük Köyü Yerleşim Alanlarının Dağılımı

Bozbük köyü civar yerleşim yerleri tarafından deniziyle, zeytincilik ve hayvancılık uğraşıyla tanınır. Köy yaşlılarınca aile ve sülalerin kökenleri hakkında anlatılanlara göre, köyün ilk sakinleri bölgedeki büyük köy olan, Kazıklı köyünden ayrılıp, Bozbük köyüne yerleşmeye gelen yörük ailelerdir. Köydeki kurucu ailelerin çoğunlukla soyisimleri ise, Koç, Boğa, Tuna, Yıldırım, Toker, Bayzit ve Zırzır olduğu görülmektedir. Söz konusu büyük köyden ayrılma sürecine kısmen, gençlerin evlenince yeni toprak açma isteği, neden olmuştur. I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sırasında, köyden savaşa katınlan efeler, savaş sonrası dönemde köyde sözü dinlenen, köylüler arası uzlaşmazlıkları çözen, köylünün kredilerine kefil olan ve evlilik akitlerine aracı olan kişiler olarak ön plana çıkmıştır. Söz konusu efelerin köydeki bu durumu, seferberlik zamanlarında (Milli Koruma Kanunu, 1960 ve 1980 darbesi) etkisini artırarak, bir taraftan da köylerde asayişin sağlanmasına katkıda bulundukları için devlet tarafından desteklenerek 1990’lı yıllara kadar sürmüştür. Dolayısıyla efeler, ülke çapında sıkıyönetimin egemen olduğu dönemlerde daha çok köylünün çıkarlarına karşı, ağalık sistemine benzeyen bir işlev üstlenirken, normal dönemlerde köylünün arkasında duran, sorunlarını dile getiren bir işlev üstlenmiştir.

179 Köyün üretim için altyapısını 2000’li yıllara kadar Kazıklı köyündeki, “köylüler tarafından kurulan” Tarım Kredi Kooperatifi sağlamıştır (BK7, Çiftçi). 2000’li yıllarda tarımsal üretimin duraklama süreci sonrası, Kooperatif kapatılarak, faaliyetleri Milas merkezdeki Kooperatife aktarılmıştır. “Tarım Yapı Kooperatifinin dışında üç köye (Bozbük, Kazıklı ve Gürçamlar) bakan bir süt kooperatifi varlığını sürdürmüştür” (BK3, Taksici).

“Köyün yolları 70’li 80’li yıllarda toprak yol iken, 1990-1995 arası dönemde asfalt yol yapımı başlamıştır, fakat bu yol tek aracın geçebileceği kadar dardır”. Yine de köylülerin pazar yerlerine erişimini kolaylaştırmıştır (BK5, Taksici). Söz konusu yol ise, Köye Ulaşım Projesi çerçevesinde gelmiştir. “İlk önce Muğla merkezde, yol, su ve elektrik olarak bir birim vardı. Daha sonraları adı Köye Ulaşım Projesi (KUP) oldu. 1973’de geldi buraya ilk stabilize yol”(BK6, Çiftçi, BK7, Çiftçi).

Yol yapımından önce köylüler önce Bozbük köyünden, Kazıklı köyüne ortalama bir saatte yayan olarak ulaşmaktadır. Kazıklı köyünden Güllük körfezine yaklaşık bir günde seyahat ettikten sonra, Güllük körefezinden yaklaşık bir günlük karayolu seyahatiyle Muğla’nın, Milas ilçesine varmaktadır. Milas’ta resmi işlerini ve merkezle alışverişlerini gerçekleştirmektedirler. Fakat pazar yerine erişimde Kazıklı ve Akbük’e gittiklerinden dolayı çok bir mesafe kat etmemektedirler.

Yol yapımıyla birlikte, köyün ulaşım trafiği sadece sabah 5’te köyden çıkıp akşam 9’da köye dönen bir araç seferinden oluşmuştur. Bir köylü, köyün bu mahrumiyet durumunu

“babam ayda bir sefer pazara giderdi dönüşte helva ekmek getirecek diye gün boyu onu beklerdik… Köyün içi şehir gibi şimdi her zaman araba var saat başı eskiden bir araba olurdu.

Sabah gider akşam gelirdi akşam gider sabah gelirdi bir hastan olurdu bir doğum olurdu araba yok, köyde bulamazdık. Evde doğururlardı hasta ölür giderdi. Yok araba yoldan bazen kum kamyonu taş kamyonu geçerdi. Götürürsen onlarla götürsün yoksa yok” diye aktarmaktadır (BK2, Bakkal). Başaka bir köylü ise, eski ulaşımın yetersizliğiyle ilgili olarak “Eskiden ulaşım zordu köyde de haftada bir kez salı günü Milas'a minibüs kalkardı, sabah 5'te minibüs giderdi akşam 17’de gelirdi sadece haftanın bir günü salı günü” (BK3, Taksici) diye aktarmaktadır. Dolayısıyla köylülerin, köyden çıkışı genellikle 3 haftalık ve 1 aylık periyodlar arasında gerçekleşmiştir. Zaten kendi gıda ihtiyacını (ekmek, süt, peynir, zeytin, domates, biber, buğday) kendisi karşıladığı için, köyden çıkışlar resmi işler dışında pek

180 gerçekleşmemiştir. “Git gel zor oluyordu merkeze 50 kilometre olan bir yerdeyiz. Çok fazla kolay olduğunu veya iyi olduğunu söyleyemem uzaklık bir sıkıntıydı. Eski yıllarda dışarıya giden de fazla yoktu. Seksenli doksanlı yıllarda okuyanlar uzaklaştı. Merkeze uzağız ulaşım sıkıntıydı. Biz genellikle Milas'a ve Muğla'ya gidiyorduk Aydın'a zaten bağlı değiliz”(BK5, Taksici).

Köye elektrik ve su gibi altyapı hizmetlerinin gelme öyküsü ise 1977 yılına dayanmaktadır. Köylüler elektrik yokken ihtiyaç halinde gaz lambası kullanarak hayatlarını uzun süre idame ettirmiştir (BK7, Çiftçi). Zaten köylü gündelik işlerini standartlaştırıp kendisini gün ışığına göre ayarladığı için, gaz lambasına günde 2-3 saat civarında ihtiyaç duyduğunu belirtmiştir. Ancak yine de elektrik günlük hayatta işleri özellikle kadınlar için büyük oranda kolaylaştırmış, örneğin “elektrik olmadığı zamanda çamaşırlarını elinde ateşten elde ettiği külle yıkamak zorunda olan köylü, elektrik geldikten sonra pek yaygın olmasa da çamaşır makinesi kullanmaya başlamış veya evinde makinesi olan komşusunun kapısını çalmıştır” (BK2, Bakkal). “Köyün elektriksiz zamanlarında, buzdolabı kullanma imkânı olmadığı için hayvansal ürünler gündelik olarak tüketilmiş veya satılmış, daha dayanıklı ürünler tuzlanıp evlerin altında saklanarak daha uzun zamanlarda tüketilmiştir”

(BK3, Taksici).

Elektriğin gelişini takiben, televizyonda köylü hayatının bir parçası olmuştur.

Köye ilk televizyon 1981'de geldi. Ben 6 yaşındayken anneanemgil Milas'a göç etti. Onları ziyarete gittik. İlk elektrikli ütüyü o zaman gördüm. Bizim evimizde o zaman elektrik yoktu. Elektriğin ne olduğunu bilmiyorduk. Sadece babamın bir radyosu vardı pilli, Akşamdan akşama babamız ajans dinlerdi. Onu oradan, ondan sonra yılda bir iki defa Milas'a gidip gelmeye başladık. Anneannemgil Milas'a göçtüğü için diğer köy çocuklarından biraz şanslıydım. Köyde ilk dondurmayı tadanlardanım. Diğer köy çocukları bilmez dondurmayı. Dayım bizi ilk defa o zaman parka götürmüştü. 1960 doğumluyum o zaman 1972'de Milas Park kahvesine televizyon gelmişti. Televizyonu da İlk defa o zaman gördüm ama o zaman yayın Türkçe değildi. Ona rağmen herkes oturmuş televizyon izliyordu. Ama Onun öncesinde köylere sinema geliyordu. Sinemayı biliyorduk, yazın açık hava sineması olurdu. Kazıklı’da olurdu, köyleri gezerdi, yılda iki veya üç sefer bucağa gelirdi. Ulaşım gene aynı şekilde sıkıntılıydı. Bir tane araç olurdu, sabah beşte giderdi (BK7, Çiftçi).

181 1981 yılında da köye su şebekesi bağlanmıştır, şebeke bağlanmadan önce köylü ya su kuyularını aktif bir şekilde kullanmış ya da köy çeşmesinden eşeklere yüklediği kovalarla su taşımıştır. Zaten bağlanan su şebekesi içme suyu değildir (BK5, Taksici; BK7, Çiftçi).

Sağlık hizmetleri 2000’li yıllara kadar oldukça yetersiz kalmıştır (BK1, Bekçi). Kadınlar doğumlarını genellikle evde, köyün yaşlı kadınlarının refakatinde yapmıştır. Köyün yağış rejimininin yoğun olmasından dolayı dönem dönem oluşan bataklıklar, sıtmanın yaygın bir şekilde görülmesine neden olmuştur. Söz konusu yetersiz sağlık hizmetlerinden dolayı 1990’lı yıllara kadar sıtmadan ölen birçok köylü vardır (BK2, Bakkal). Kimi zaman ise sağlık hizmetlerine erişim deniz yoluyla sağlanmıştır. ”Acil hasta olması durumunda sahildeki kayalıklardan, kayıkçılara işaret yapılırdı. Kırmızı veya beyaz bir şey sallandı mı, kayıkçılar bir acil durum olduğunu anlardı. Yardım için gelirlerdi. Kayıkla Didim'e geçerdik. Didim'de de hastane yoktu. Oradan karayoluyla Söke'ye geçerdik. Söke ilçe olduğu için oraya geçerdik” (BK7, Çiftçi).

1960’lı yılların ortası, köyde makinalaşmanın başladığı yıllardır. Geleneksel üretim tarzı olarak çift sürme yavaş yavaş terk edilerek, köylüler ya tarım kredi aracılığıyla traktör almış ya da bir şekilde tarlayı sürme dönemi veya hasat dönemlerinde kiralamıştır. Genel anlamda tarım işlerindeki emek talebi, köyün kendi içinden sağlanmış, sadece hasatın bol olduğu zamanlarda, çevre köylerdeki yoksul eşraftan gündelik işçi getirilmiştir. Bu makineleşme süreci köyden dışarıya doğru bir göç süreci başlatmamış, ancak “Kazıklı’daki köy okulu, ilkokul 3. sınıfa kadar eğitim verdiği” (BK2, Bakkal) için, göç süreçleri daha çok eğitim için köy dışına giden gençler tarafından gerçekleştirilmiştir. giden gençlerin çoğunluk kısmı çeşitli mevkilerde memur olarak işe başladıklarından dolayı, ya köye hiç dönememiş ya da köye dönüşü çok uzun süre almıştır. Bu durum dışında pek göç olayı yaşanmamıştır (BK1, Bekçi). Bir başka göç durumu da köydeki sağlık hizmetlerinin yetersizliğinden dolayı kısmen yaşlılar tarafından gerçeleştirilmiştir (BK3, Taksici).

Köyde 1970 yılları öncesi birinci kuşak neslin mülkiyet varlığı, büyük arazilere dayanmakta olup, sonraki nesillerin mülkiyet varlığı büyük oranda miras paylaşımı neticesinde küçülmüştür. Bu küçülme köylülüler tarafından, 200-300 dönümden, günümüzde hemen hemen fert başına tapulu 20-30 dönüm, tapusuz 40-50 dönüm olacak şekilde gerçekleşmiştir. 1990 yılları ve sonraki süreçte, bölgede turizm, Lale Kent civarındaki

182 iskeleye yanaşan yat turu tekneleri aracılığıyla başlamış, köylü bu durumdan kısmen de olsa ek geçim kaynağı olarak faydalanmıştır. Köyde 1995-1997 yılları arasında, tatil sitelerinin yapımının bitişiyle 3-5 aylık bir sezon da olsa, sitelerin köy yerleşkesine yakınlığı nedeniyle, köylü ekonomisi hareketlenmiştir. 2007 yılı ve sonraki süreçte Kaplankaya ve Club La Costa’nın bölgede aktif olarak faaliyete geçmesiyle birlikte, köylüler hem aylıkçılıkla hem de yabancı turist geliriyle tanışmıştır. Daha önce sitelerde bekçi statüsünde çalışan köylüler vardır ancak, bunlar sitelerin sağladığı istihdam olanakları kısıtlı olduğu için oldukça sınırlı sayıda kalmıştır. Büyük şirketlerin bölgede turizm faaliyetlerine başlamasıyla birçok köylü, faaliyetlere kısa dönemli veya uzun dönemli aylıkçı olarak iştirak etmiştir.