• Sonuç bulunamadı

VI BÖLÜM: ĠSLAMCI KADINLARIN SĠVĠL ÖRGÜTLENME PRATĠKLERĠ: VAN ÖRNEĞĠ

4.3. Kamusal Alan Ve Tebliğ Vazifes

Tebliğ, bir mesajı ulaştırma anlamına gelir. Ve İslamcı kadınların ifadesi ile dini mesajda mesajın kaynağı yüce Allah‟tır. Bu mesajın en önemli özelliği hidayete erdirme özelliğidir ve dolayısıyla dini tebliğ edenlerin görevi, insanları Allah katına yakınlaştırmaktır. İslam‟da tebliğ kadına da erkeğe de verilmiştir. Kadınların bu misyonundan hareketle katılımcılara sorulmuş olan “Kadınların eğitimli bireyler olarak kamusal alanda görünür olmaya başlamaları İslam‟daki tebliğ görevinin bir gereği olarak da anlaşılabilinir mi?” sorusunu Anadolu Gençlik Derneği üyesi 41 yaşındaki üniversite mezunu Z isimli üye aşağıdaki şekilde yanıtlamıştır:

Amacım elbette ki tebliğ. “İçinizden iyiliği emreden, kötülükten men eden bir topluluk bulunsun” ayeti gereğince Müslümanlar olarak toplumu değiştirmeye, dönüştürmeye gayret ediyoruz. Bu anlamda tebliğ gibi önemli bir misyonumuz var. İslam kadın-erkek ayrımı yapmıyor. Kadın da tebliğ edebilir. Hz. Hatice Vâlidemiz, bütün malını Allâh için verirken; Hz. Sümeyye, en kıymetli varlığı olan cânını, kocasını ve çocuğunu İslâm için fedâ ederken; diğer sahâbî hanımlarının da, kimileri kocasını, kimileri de çocuklarını Allâh yolunda kaybederlerken; bugünün Müslüman hanımları, acabâ İslâm yolunda

Allâh ve Rasûlü için nelerini verebiliyorlar? Ben de yeri geldiğinde dinimi öğretmek, yeri geldiğinde sadakamı vermek, infakımı etmek, yeri geldiyse dinimi öğrenmek amacıyla kamusal alana çıkıyorum. Bizim amacımız da Allah‟ın rızasını kazanmak. Hidayeti veren Allah biz sadece aracı oluruz. Evin dışına çıkmak da yalnızca araç bizim için.

İnsan-Der üyesi 30 yaşındaki lise mezunu M isimli üye ise tebliğ ile ilgili düşüncelerini şu şekilde ifade etmektedir:

Amaç zaten tebliğdir. Biz keyfimize dışarı çıkmıyoruz. Tebliğ her şekilde de yapılabilir. Kadın, hayra davet, tedavi, alış-veriş, akraba hukukunu koruma, hasta ziyareti gibi hizmetler için dışarı çıktığında Allah yolunda hayır yapmak için çıkmış olur. Siz davranışlarınızla da tebliğde bulunabilirsiniz. En güzel örneklerini sahabelerin hayatına bakarak da görebiliriz. Biz Allah‟ın emir ve yasaklarını peygamberinin yaptığı gibi doğru biçimde insanlara aktarmakla yükümlüyüz. Bizim kaynağımız da Allah‟tır.

Kardelen Kadın Derneği üyesi 38 yaşındaki lise mezunu N isimli üye ise tebliğ ile ilgili olarak şu düşünceleri dile getirmektedir:

Evet, amacım para kazanmak, çalışmak değil. Tebliğdir amacım. Bu derneğe üye olurken de bakışım öyleydi. Oraya gideceğim, orada İslam‟dan yoksun insanlar var, onlara İslam‟ı anlatacağız, tebliğ edeceğiz diye düşünüyordum. Bu aralar dikiş-nakış olduğundan ara verdik ama daha önce kitap okuyorduk, dersler yapıyorduk. Rol model olmaya çalışıyorum. Yaşayarak da tebliğ yapabilirsiniz. Peygamber mesleğidir aslında. Peygamberler de insanları hakka davet ediyorlardı. Davranışları ile yaşam biçimleri ile, sözleri ile tebliğ ediyorlardı. Biz de onlar gibi olmalıyız bence.

İslamcı kadınlardan bazıları ise ilk amaçlarının tebliğ olmadığını ifade etmişlerdir. Örneğin Sevgi Kadınlar Derneği üyesi 38 yaşındaki üniversite mezunu A isimli üye kamusal alana çıkışını şu şekilde ifade etmektedir:

Hayır, amaç sadece tebliğ değil. İnsanlar modernleşmeye doğru gidiyorlar. Ekonomik açından tek kişinin çalışması yetmiyor. Yaşam tarzları, giyim tarzları, dünyaya bakış açıları değiştiği için hem para kazanmak hem de tebliğ etmek için kamusal alana çıkıyorum. Ayrıca tebliğ vazifesini sadece kamusal alan ile sınırlamak yanlış olur. Evimizin içinde de yeri geldiğinde çocuğuna da tebliğ edebilirsin ya da yakın çevrene de. Evimizin dışında çok zor durumda olan insanlarımız var. Aç olan, yetim olan, haksızlığa

uğrayan bir sürü insan var. Onların önce temel ihtiyaçlarını karşılamalıyız sonra İslam‟ı tebliğ etmeliyiz.

Kamusal alana tebliğ için çıkmadığını belirten Gökkuşağı Derneği üyesi 45 yaşındaki üniversite mezunu F isimli üye ise şunları ifade ediyor:

Bunu yapan varsa tebrik ediyorum. Ben yapmıyorum. Ben sadece doğrusunu söylemek gerekirse, maddiyat olarak para almasam çok gelmem mesela çalıştığım yere. .

Umut Işığı Derneği üyesi 36 yaşındaki lise mezunu M isimli üye ise şunları söylüyor:

Amaçlarımız arasında tebliğ de var. Tebliğ her şekilde de yapılabilir. Bunun gereği evin dışına çıkmak değil ama evimizde oturursak kaç insana olaşabiliriz ki. Evimizin dışında çok zor durumda olan insanlarımız var. Aç olan, yetim olan, haksızlığa uğrayan bir sürü insan var. Onların önce temel ihtiyaçlarını karşılamalıyız sonra İslam‟ı tebliğ etmeliyiz.

Bazı İslamcı kadınların vermiş oldukları yanıtlar, kamusal alanda daha fazla görünür olmaya başlamalarının İslam‟daki tebliğ görevinin bir gereği oluşudur. Ayrıca İslam‟ı tebliğ etmede kadının önemini Asr-ı Saadet dönemindeki kadın sahabelerin hayatlarını örnek gösterilerek temellendirmektedirler. İslamcı kadınlardan bazıları ise asıl amaçlarının sadece tebliğ olmadığını ve tebliğ vazifesinin yalnızca kamusal alanla sınırlandırmanın yanlış olduğunu ifade etmişlerdir. Çünkü bu kadınlara göre modern yaşam biçimi zorunlu olarak Müslüman kadınları da evin dışına itmektedir. Bundan dolayı da dünyevi ihtiyaçlar tebliğ vazifesinin önüne geçebilmektedir. İnsanların temel ihtiyaçlarının giderilmesi gerektiğine, kadının eğitim almak için, toplumsal hayattan soyutlanmamak adına da kamusal alana çıktığını da ifade etmektedirler. Buradan hareketle İslamcı kadınların kamusal alana çıkış nedenleri arasında farklılıklar olduğu ileri sürülebilir.

4.4. Söylem Ve YaĢam Tarzı Arasındaki ĠliĢki Ve ÇeliĢki

Kamusal alana katılım ve eklemlenme, İslami kesimin giyim kuşam anlayışlarında, tüketim alışkanlıklarında ve söylemlerinde önemli farklılıklar ile birlikte birtakım değişim ve dönüşümleri de beraberinde getirmiştir. Yaşam tarzı dediğimiz olgu sadece giyim kuşamla, davranış biçimleriyle sınırlı değildir. Hayatın her alanını ve her şeyini kapsamaktadır. Siyasi tercihleri, ekonomik iş ve ilişki biçimlerini, zihin ve davranış kalıplarını ve bütün bunları

mümkün kılan anlam haritalarını ve anlamlandırma pratiklerini kapsamaktadır. İslami kesimin yaşam tarzının bu şekilde değişmesinde hem ekonomik hem de siyasal anlamda merkeze taşınmanın getirdiği yaşam tarzı değişiklikleri de etkili olmuştur.

İslami kesimin söylemleri ve yaşam tarzları arasında bir çelişkinin olduğunu İnsan Der üyesi 40 yaşındaki üniversite mezunu M isimli üye aşağıdaki şekilde ifade etmektedir:

Söylem ve eylem arasında bir çelişki olduğunu ne yazık ki görüyoruz. Değişim hem olumlu şekilde olur hem de olumsuz şekilde olur. Ben yargılamak istemiyorum kimseyi kazandıklarını nasıl harcamak istiyorlar ise o şekilde harcarlar tabi. Ama Müslüman‟a yakışmıyor sözünün ve özünün bir olmaması, aşırı israf, paranın birincil derecede önemli olması. Belki de bu, bastırılmış olan duyguların şartlar olgunlaştığında ortaya çıkış şeklidir. Bir dönem çok uç noktalarda, radikal söylemi olan insanlar bugün İslami kimliğini güya muhafaza ederken bir taraftan da farklı yaşantılara meyleden insanlar var. Bunun nedeni aslında o güne kadarki düşüncelerini hakkıyla içselleştirmiş olmamasıdır. Yoksa mutlaka söylediği ile yaşadığı aynı olurdu.

Gökkuşağı Derneği üyesi 23 yaşındaki lise mezunu S isimli üye ise söylem ve yaşam tarzı arasındaki çelişkiyi şu şekilde ifade etmektedir:

Çelişkili var. Ben pek tasvip etmiyorum. Yani şimdi hem dindar olduklarını söylüyorlar; hem de eylemleri farklı oluyor. Genelleme yapmak istemiyorum ama maalesef İslami kesimin bazı varlıklı insanları ne yazık ki kapitalizmin kurbanı olmuşlar. Zaten tüketim çılgınlığı almış başını gidiyor bu durumda bir Müslüman‟ın bu konuda daha hassas olması gerekirken bazılarının ayakları kayabiliyor. Ekonomik güç elbette ki bazı değişimleri de gerekli kılmaktadır ama bu kökten bir değişim olursa orada bir sorun var demektir. Bugün tüm Müslümanların değil ama iktidar zenginlerinin manevi buhranda olduğunu düşünüyorum. Hani bu mal amaç değil sadece araçtı ve onun gerçek sahibi Allah‟tı? Ne oldu? Birden anlayışlarımı mı değişti? Hani kendisi tokken komşusu aç yatan bizden değildi? Hani mülk Allah‟ındı ve kişi onu istediği gibi harcayamazdı?

Kardelen Derneği üyesi 35 yaşındaki ön lisans mezunu G isimli üye ise söylem ve yaşam tarzı arasındaki çelişkili durumu şu eleştirel ifadelerle dile getirmektedir:

Farklılık var. Hani imamın söylediğini yap yaptığını yapma meselesi var ya. Onun gibi işte. Adamlar toplantılarda, sohbetlerde israftan, yardımlaşmadan, dayanışmadan söz

ediyor ama kendisinin bunlarla uzaktan yakından ilgisi olmuyor. Ya da başörtülü bayanlarla çok rahat bir şekilde konuşabiliyorlar, sohbet ediyorlar ama söz konusu biz olunca yüzümüze bakmıyorlar sanki bize bakınca haram işlemiş olmuyorlar. Evlerine gidiyorsunuz çok lüks döşenmiş ya da çocukları özel okullarda okuyor.

Yaşanan değişimin sadece bir çelişki olarak okunmaması gerektiğini belirten Mazlum- Der üyesi 41 yaşındaki lise mezunu N isimli üye şu ifadeleri ileri sürmektedir:

Dindar kesimin yaşam tarzlarında değişiklik olduğunu düşünüyorum ama bu kimilerinin dediği gibi çelişki değil bana göre. İslami kesimin de alım gücü arttı ve belirli yerleri işgal etmeye başladılar. Haliyle tükettikleri de değişiyor. İktidar zenginleri artıyor günden güne. Her insan bir şekilde güçten nemalanmaya çalışıyor. Bu da tabi ki insanın yaşam tarzında, düşüncesinde de değişikliklere neden olabiliyor. Genelleme yapmak yanlış olur. Örneğin bugün gücü ellerinde bulundurduklarından dolayı İslami kesime uygulanan toplumsal baskı biraz azaldı. Ama israf derecesine varan harcamaları ben de tasvip etmiyorum. Eğer bu insanlar bir Müslüman olarak ihtiyaç sahibi kardeşini görmezden geliyor, infakını yapmıyor ama bir taraftan da yardımlaşma ve dayanışma adına vaazlarda bulunuyorsa işte o zaman bir çelişki vardır.

Sevgi Kadınlar Derneği üyesi 29 yaşındaki ön lisans mezunu R isimli üye ise konuya ilişkin olarak şunları ifade ediyor:

Tüketim çılgınlığı tüm dünyada önüne geçilmez bir hal almaya başladı ve elbette ki bundan Müslümanlar da etkilenmiyor değil. Müslüman temsil insanıdır. Onun için ortamına göre kılık kıyafetine de dikkat etmeli. Zarafeti de ziyafeti de olacak. Çok çeşit olacak derseniz bu da çok büyük israftır. Ama bugün iktidarda olanların özellikle haksız yere eleştirildiklerini düşünüyorum. Sanki Türkiye‟deki tüm Müslümanlar öyle yaşıyormuş gibi gösteriyorlar. Yani öyle Müslümanlar var ki ihtiyaç sahibini gördüğü için Allah ona kat be kat veriyor. Neden Allah‟ın nimetlerinden yararlanmasın bu insan?

Katılımcıların ifadelerinden hareketle bugün kendisinin İslami kurallara uygun yaşadığını söyleyen dindar ve muhafazakâr kesimin söylemleri ve yaşam tarzları arasında nasıl bir ilişki olduğuna dair İslamcı kadınların yaklaşımları, hem bir çelişkinin var olduğu hem de olmadığı üzerinedir. Aynı zamanda İslami kesimin sosyal ve ekonomik konumları değiştiğinde iddia edildiği gibi İslam‟ın emirlerine riayet etmedikleri, sosyal ve ekonomik

sorumluluklarını yerine getirmedikleri düşüncesini reddettikleri ve sadece bir kısım Müslüman‟ın hayatları örnek gösterilerek tüm Müslümanlara göndermeler yapılmasını kabul etmedikleri ileri sürülebilir.