• Sonuç bulunamadı

Kamu iktidarını kullanan aktörler “kamu yararı” ilkesine dayanarak tüm toplumu ilgilendiren kamusal problemlere ilişkin kararlar almakta ve bu kararlar tüm toplumu bir şekilde etkilemektedir. Dolayısıyla bu süreçte sadece “kamu yararı” ilkesinden meşruiyet sağlayan resmî aktörlerin rol oynadığını düşünmek kamu politikalarının anlaşılabilmesi için oldukça yetersiz bir yaklaşımdır. İster bireysel ister kurumsal bir yapıda olsun kamu politikasının muhatabı olan tüm toplumsal aktörler politika oluşum sürecini anlamak ve etki etmek amacını güderler. Kamu politikalarından etkilenme derecesi veya çıkarları çerçevesinde toplumsal aktörlerin kamu politikalarına olan ilgisi farklılaşmaktadır. Kamu politikasını anlama ve etkileme hususunda farklılaşan ilgi alanları şu şekilde sıralanabilir: Bilimsel amaçlar, profesyonel amaçlar ve siyasî amaçlar (Kraft ve Furlong, 2013: 23). Özellikle akademisyenler, toplumsal problemlerin doğasını anlama ve problemlerin çözümü için doğan ve gelişen politika yapım sürecini ele alırken temel çıkış noktaları bilimsel analizdir. Akademisyenlerin temel güdüsü, analiz sonucu ortaya çıkacak bilginin belli bir düşünceye destek verip vermediğinden ziyade, yalın gerçeğin bilimsel metotlarla elde edilmesidir. Akademisyenlerin kamu politikalarını ele alırken temel amaçları ise siyasal iktidarın niyet ve hedeflerinden bağımsız olarak kamu politikasının yapım ve gelişiminde rol oynayan sebepler ve kamu politikasının yarattığı sonuçları tüm yönleriyle açıklayabilmektir. Bu kapsamda üniversitede çalışan bir bilim insanınınTürkiye’de politikaların nasıl gündeme geldiği, politikaların nasıl biçimlendirildiği ve siyasal aktörler tarafından nasıl uygulandığını anlamak için Türk tipi siyasal tavır ve politika yapım sürecinin sistematik analizi için teori üretme çabası örnek olarak verilebilir.

Akademisyenlere ilaveten bazı uzmanlar da profesyonel amaçlarla kamu politika analizini ele alarak etkin bir şekilde uygulanabilecek politika alternatiflerini hükümete, çıkar gruplarına veya think-tank kuruluşlarına takdim etmektedirler. Bu profesyonellerin temel kaygısı; siyasal iktidara, çıkar gruplarına veya düşünce kuruluşlarına hedefledikleri sonuçları elde etmeye yönelik nitelikli bilgi sağlamak ve

uygulanabilir politika alternatifleri üretmektedir (Pattonve Sawicki, 1993: 20). Profesyoneller kendilerini en iyi politika alternatifi üretmeye adadıkları için çoğunlukla ekonomik analiz metotlarına, karmaşık durum modellemelerine ve adım adım ilerleyen bir program geliştirmeye odaklanmışlardır (Kraft ve Furlong,2013: 24).

Dye (1984) profesyonel amaçlı politika analizi ile belirli bir politika savunuculuğu arasında ayrım yapılması gerektiğini söylemektedir. Belirli bir politikanın sebepleri ve sonuçlarını açıklamaya çalışmak hükümete hangi politikaları uygulaması gerektiğini dikte etmeye çalışmaktan oldukça farklı bir faaliyettir (s.7). Stone (2002) ise politika analizinin ilişkili olduğu politik süreç ve politik değerlerden bağımsız olamayacağından hareketle bu tür kesin bir ayrım yapılmasının mümkün olamayacağını savunmaktadır. Stone’a (2002) göre politika analizi bilfiil siyasî sürecin çocuğudur ve belirli siyasî çıkarları savunmak amacıyla stratejik olarak imal edilmiş bir fikirdir.

Dye (1984) politika analizindeki bu yaklaşımları birbirini takip eden süreçler olarak ele almaktadır. O’na göre belirli bir politikanın savunuculuğunun yapılması; hitabet yeteneği, ikna etme yeteneği, belirli bir organizasyon oluşturma ve aksiyonerlik gerektirmektedir. Sürecin ilk adımında; önemli toplumsal problemlere ilişkin ortaya çıkan politikaların analiz edilmesine dair gereklilik akademisyenleri bilimsel araştırma yapmaya teşvik etmektedir. Kamu politikasını oluşturan sebeplerin ve politika sonuçlarının araştırılması için yapılan bu bilimsel aktivite aynı zamanda toplumsal içeriğe sahiptir(s.6) ve hattâ“kamu yararını” içerdiği söylenebilir. Dolayısıyla Stone’un (2002) stratejik olarak imal edilmiş bir fikir olarak addettiği politika analizi/politika savunuculuğu --belli bir çözüm, bu çözümün savunulması ve çözüm için harekete geçilmesini içerir--için bu tür bilimsel bir çalışmanın varlığı olmazsa olmaz bir önkoşuldur. Kraft ve Furlong (2013) ise Stone’un (2002) haklı yanlarını kabul etmekle birlikte hangi politika analizinin daha bilimsel verilere dayanıp dayanmadığı, hangisinin daha tutkulu şekilde belli siyasal tavrı ve çıkarları savunduğu ayrımına dikkat edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Bu tür bir ayrımın yapılması, analizde elde edilen bilgilerin güvenilirliğinin ölçülmesi ve elde edilen verilerin politika üzerinde yaratacağı etkilerinin ölçülmesi açısından önemlidir (s.24-25). Her ne kadar bilimsel metoda dayalı politika analizi yapılmış olsa da kamu politikası yapım sürecinde politika analistinin belirleyici rolünün olduğu söylenemez. Yapılan bilimsel araştırmalar çoğu zaman

siyasîhayatta tam karşılığını bulamaz ve hattâ çoğu zaman farklı yorumlanır, yanlış yorumlanır, göz ardı edilir veya politik mücadelelerde silah olarak kullanılabilir. Bazen de politika analizi politik açıdan can sıkıcı olabilecek bulguları içeriyor olabilir (Dye, 1984: 7). Dolayısıyla bilimsel metotlarla yapılan politika analizinin siyasî ve toplumsal hayatta mutlaka bir karşılık bulacağı gibi akılcı bir yaklaşım, sosyo-politik arenayı açıklamakta eksik kalabilir. Sadece istatistiksel ve matematiksel verilere dayalı bir araştırma, toplumsal inanç ve değerlerin irrasyonelitesini göz önünde bulundurmadığı takdirde eksik kalacağı gibi mevcut politik problemin tüm yönleriyle kavranmasını da engelleyebilecek bir sınırlılık oluşturur.

Dye (1984), bilimsel metotla yapılan politika analizinin politika savunuculuğu yapmanın da önkoşulu olduğundan hareketle her iki yaklaşım arasına net bir çizgi çekerek “politika analizinin” sahip olması gereken temel unsurlarını şu şekilde sıralamıştır:

Temel güdü herhangi bir çözüm önermekten ziyade izah edici içerikte olmalıdır: İllaki politika önerisi yapılacaksa ilk etapta politikanın tüm yönleriyle açıklığa kavuşturulması gereklidir. Çözüm önerisinde bulunabilmek için ilk önce durumu anlamak gereklidir ve anlayabilmenin ön koşulu ise ağız dalaşı ve tartışmaktan ziyade bilimsel metot ve veri analizinin yapılmasına bağlıdır.

Yöntem ve amaç olarak kamu politikalarının sebep ve sonuçlarının

araştırılmasına kesin bir şekilde riayet edilmelidir: Sebep ve sonuçların

araştırılmasıyla varılan fikrin kesinlikle bilimsel verilere dayanması gereklidir. Bu noktada matematiksel ve istatistiksel verilerin kullanımı şart olmasa da varılan fikrin sağlam dayanaklara oturmasını sağlaynabilir.

Güvenilir araştırma bulgularına dayanarak kamu politikalarının sebep ve sonuçlarının açıklanabilmesi için test edilebilir genel teorem ve önermelerin varlığı ön koşuldur: Politika analisti başka politika kararları ve vaka analizleri için

de uygulanabilecek bir analiz çerçevesinde içinde hareket etmelidir (Dye, 1984: 7).

Kamu politikası analizi ile politika savunuculuğu arasındaki farkı ortaya koyduktan sonra literatürde kamu politikası analizinin nasıl tanımlandığına, nasıl ele

alındığına da bakmak gereklidir. Kraft ve Furlong (2013), kamu politikası analizini tanımlarken toplumsal problemler ve bunlara ilişkin siyasal iktidarın getirdiği çözüm yollarının bilimsel yöntemler çerçevesinde tüm yönleriyle analiz edilmesine vurgu yapmıştır. Aynı zamanda sayısal veri analizi gibi daha objektif metodoloji izleyen politika analizi çalışmalarının siyasal iktidar, çıkar grupları tarafından etkin bir politika alternatifi yaratılmasında kullanılabileceğini de belirterek (s.24) kamu politikası çalışmalarının sadece var olan durumu açıklayıcı özellikten daha fazlası olduğunu savunmuştur. Kamu politikası analizi, kamu politikası sürecinin tüm yönlerini kapsıyor olsa da esas ağırlığını alternatif politikaların belirlenmesinde ve uygulanan yöntemlerin başta belirlenen amaç çerçevesinde değerlendirilmesi aşamasında hissettirir (Kraft ve Furlong, 2013: 25).

Patton ve Sawicki (1993), kamu politikasının sosyo-ekonomik problemlerin ortadan kaldırılmasına yönelik bir süreç olduğuna vurgu yaparken kamu politikası analizini bu süreci tüm yönleriyle tanımlamak ve uygulanan politika ve yöntemlerin başarısı veya başarısızlığını değerlendirmek şeklinde (s. 21)ele almıştır.

Young ve Quinn’in (2002) kamu politikası analizine yaklaşımı daha net ve daha sonuç odaklıdır. Onlara göre, kamu politika analizi sadece toplumsal problemlerin doğasını ve bu problemlere ilişkin siyasal iktidarın davranış ve tutumlarını betimlemekten öte bir şeydir. Yapılan analiz mutlaka sonuç odaklı olmalı ve elde edilen veriler uygulanabilir olmalı ve kullanışlı politika önerilerine zemin oluşturmalıdır. Yapılan analizlerin uygulanabilir olabilmesi için elde edilen bilimsel verilerin ve analizlerin kamuoyunu ikna edici mahiyette olması gereklidir. İkna ediciliğin sağlanabilmesi için de yapılan analizlerin toplumun sahip olduğu sosyo-kültürel değerleri göz önünde bulunduruyor olması gereklidir (s.10-11).

Ukeles (1977), kamu politika analizini belli bir usul ve kaide içerisinde alternatif politika seçeneklerinin araştırılması şeklinde tanımlarken her bir politika seçeneğinin lehine veya aleyhine olan verilerin/bulguların belli bir düzen ve ahenk içerisinde sıralanması gerektiğini (s. 223) belirtmiştir.

Kamu politika analizini profesyonel manada icra eden ilk aktörlerden RAND Corporation’ın o zamanki Matematik Bölüm Başkanı Quade (1975); kamu politikası

analizini politika yapıcıların karar ve değerlendirmelerinin test edilebileceği bir zeminin geliştirilmesini sağlayan bilgilerin üretilmesi ve sunulması faaliyeti olarak tanımlamıştır. Quade (1975), kamu politika analizinin sadece politika oluşum sürecinin parçalara ayrılarak dikkatli şekilde incelenmesinden ibaret olmadığını aynı zamanda elde edilen verilerin sonucunda ulaşılan kavrayış ve değerlendirme sezgisi ile farklı politika alternatiflerinin yaratılmasını da içerdiğini (s.4)savunmaktadır. Quade’nin bu değerlendirmesinde çalıştığı kurumun düşünce kuruluşu olarak profesyonel manada kamu politikası analizi icra etmesinin etkisi rahatlıkla görülmektedir.

Kamu politikası analizini en geniş manasıyla hükümetlerin karşı karşıya kaldıkları problemler ve krizlerle ilgili olarak uygulanabilir çözümler ortaya koyma faaliyeti olarak gören Dunn (1994), kamu politikası analizini uygulamalı bir bilim dalı olarak ele almaktadır. Dunn’a (1994) göre; kamu politikası analizinin siyaset bilimi ve sosyolojinin genel kabul gören metot ve teorilerinin adapte edildiği, sadece var olan durumu açıklayıp suya sabuna dokunmayan ve herhangi bir değer ve yöntem üretmeyen bir alan olarak ele alınması eskide kalan yetersiz bir yaklaşımdır (s.33). Toplumsal bir probleminsadece tanımlaması amacını güden yaklaşım herhangi bir değer üretmediği gibi kamu politikası analizinin önemini de azaltır. Kamu politikası analizinde farklı disiplinlerin ve yöntemlerinin toplumsal problemlerin doğasını anlamakta beraberce kullanılması gerektiği gibi aynı zamanda problemlerin çözümü için de uygulanabilir alternatifler üretmesi gereklidir. Kamu politikası analizinin amacı, vâkıa ve hakikatlerin içyüzünün keşfedilmesini aşarak problemin çözümü noktasında da tercih edilebilecek nitelikte bilgi, değer üretmeyi kapsaması gereklidir. Bu gereklilik, politikanın sonuç ve etkilerinin değerlendirilmesi kadar politika önerilerinin de yapılmasını beraberinde getirmektedir (Dunn, 1994: 61-62).Dunn (1994) ayrıca politika önerisinde bulunma amacıyla yapılan kamu politika analizlerinin politika tarafgirliğine yol açtığı düşüncesiyle bilimsel bir yöntem olarak değerlendirilemeyeceğini savunanları eleştirmektedir. Politika tarafgirliği ile problemin çözümünde benimsenen değerler çerçevesinde problem çözümüne ilişkin öneriler sunulmasının karıştırıldığını söylemektedir. Araştırmada elde edilen bilimsel veriler çerçevesinde politika önerisinde bulunmak illa birilerine akıl vermek veya onları yönlendirmek manasında değildir. Bu tür bir faaliyet daha çok toplumsal problemlerin çözümüne ilişkin sağlam ve

uygulanabilir çözümler üretmeyi içerir. Benimsenen hayat görüşü çerçevesinde veya belli değerler dâhilinde çözüm önerileri sunmanın kamu politikasının bilim olarak gelişmesinin önünde bir engel oluşturduğu bakış açısı ise eksik bir düşüncedir. Herhangi bir bilim dalı, yapılan uygulamalı araştırmaların sonucunda büyüyüp gelişir yoksa ilk önce bilim dalı ortaya çıkıp ta sonra uygulamalı araştırmalar yapılmaz (s. 63- 65).

İlk önce deneyler, gözlemler ve araştırmalar yapılır, hipotezler üretilir ancak sonrasında aynı tür olgular için uygulanabilecek metotlar ve genelleştirmeler ortaya çıkar. Benimsenen bir yöntem ve değerler bütünü çerçevesinde yapılacak politika önerilerinin önünün bilimsel olmadığı gerekçesiyle tıkanması kamu politikası alanının bir bilim dalı olarak gelişmesinin önündeki en büyük engeldir. Çeşitli kamu politikası analizi tanımlarına bakıldığında temel benzerlik noktasının “bilimsel veriler ve bulgular çerçevesinde sürecin tüm yönleriyle incelenmesi” hususu olduğunu görülmektedir. Bunun yanısıra yapılan analizlerin “ne için” yapıldığı hususunda da farklılıklar göze çarpmaktadır. Sadece durum tespiti olarak kalması gerektiğini savunanlar olduğu gibi mutlaka gerçek hayata uygulanabilecek ve test edilebilecek bir analiz çerçevesi olması gerektiğini savunanlar vardır.