• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: TÜRKİYE’DE İYİ YÖNETİM UYGULAMALARI

2.2. İyi Yönetim İle İlgili Yasal Düzenlemeler

2.2.3. Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu

Dünyada gittikçe yaygınlaşan ombudsman (kamu denetçiliği) kurumları temel hak ve özgürlüklerin korunmasında bireyin lehine bir durum oluşturmak ve hukukun üstünlüğü sağlamak amacıyla kamu yönetimi içerisinde iyi yönetimi teşvik etmek için önemli bir rol üstlenmiş durumdadır. Türkiye’de de 90’lı yıllardan itibaren tartışılan kurum ile ilgili düzenlemeler kamu denetçiliği adı altında anayasaya girmiştir.

Kamu Denetçiliği Kurumu görevleri itibariyle hem kamuoyu denetimini mümkün kılmakta hem de kamu yönetiminde iyi yönetim hakkının gerçekleştirilmesi yönünde bir baskı unsuru olarak işlev görmektedir.

İdari yargı sisteminin geçerli olduğu Türkiye gibi ülkelerde ise idare mahkemeleri yerindelik denetimi yapmamakta, hukuka uygun olan idari işlemi esastan incelemeksizin davacının talebini reddetmektedir. Bu durum vatandaşların mağduriyetini artırmaktadır. İyi yönetim ise idarenin daha hızlı, etkin, sorumlu, hesap verebilir, halkın katılımına açık, şeffaf bir yönetim anlayışını benimseyerek idari işlemlerde uygulamasıyla gerçekleşir. Bu kapsamda 6328 sayılı Kanun’da Kamu Denetçiliği Kurumu’nun görevi olan, ”idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek‟ maddesi iyi yönetim tanımı içinde değerlendirilebilir.

Kanuna göre, vatandaşlar tarafından kötü yönetim ve diğer nedenler ileri sürülerek yapılan şikâyetler, kamu denetçisi tarafından ön incelemeden geçirilerek kabul edilebilirliği karara bağlanır. Kanunda başka kurumlara bırakılmış veya yasaklanmış konulara ilişkin şikâyetler elemeye tabi tutulur ve ilgililere bildirilir. Kamu Denetçiliği Kurumu Baş denetçisi, şikâyet başvurularına ilişkin yaptığı işlemleri rapor halinde yıllık olarak kamuoyuyla paylaşabileceği gibi her zaman da açıklayabilir. Bu durum da idarenin aksayan yönlerini düzeltmesi için bir sebep teşkil edecektir. Kamuoyuna olumsuz şekilde yansıtılmak istemeyen kurum ve kuruluşlar ile kamu personeli iyi yönetim ilkelerini benimsemede daha istekli davranacaklardır. İyi yönetim ilkelerini göz önünde

112

bulundurarak idarenin işlem ve eylem ile tutum ve davranışlarını değerlendiren Kamu Denetçiliği Kurumu bu ilkelere uygun hareket edecek ve diğer kurumlara örnek olacaktır. Bu çerçevede yapılan denetim ise kamu yönetiminde bu ilkelerin yerleşmesini sağlayacak, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu personeli vatandaşa hizmet sunarken daha özenli ve etkin çalışacaktır.

Türkiye’nin özellikle AB süreci ile birlikle hız kazanan insan haklarına dayalı hukuk devleti ilkesine uygun biçimde çalışan, hesap verebilirlik ilkesine bağlı iyi yönetim için bağımsız ve etkili bir kuruma olan ihtiyacın bir neticesi olarak Ombudsmanlık Kurumu, Kamu Denetçiliği Kanunu adıyla Anayasaya girerek, yasalaşma süresini 29.06.2012 tarihinde 6328 sayılı kanun ile tamamlamıştır. Böylece Türkiye, bir AB adayı ülke olarak tüm AB üye ülkeleri ve aday ülkeler içinde ombudsmanlık kurumuna sahip olmayan tek ülke olma özelliğinden kurtulmuştur (Efe ve Demirci, 2013: 51). Böylece kamu denetçiliğini kuran kanun ile Türk Cumhuriyetinin Anayasasında belirtilen ilkeler çerçevesinde, yönetimin işleyişi hakkında gerçek ve tüzel kişilerin şikâyetlerini araştırmak, idarenin işlemleri; Adalet, insan haklarına saygı, hukuka uygunluk ve hakkaniyet açısından araştırmak, tutum, davranış ve eylemleri araştırmak, aramak ve önerilerde bulunmak üzere ombudsmanlık kurulmuştur.

Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin ‘İyi Yönetim İlkeleri” başlıklı 6. maddesi ile “Kurumun inceleme ve araştırma yaparken insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde; kanunlara uygunluk, ayrımcılığın önlenmesi, ölçülülük, yetkinin kötüye kullanılmaması, eşitlik, tarafsızlık, dürüstlük, nezaket, şeffaflık, hesap verilebilirlik, haklı beklentiye uygunluk, kazanılmış hakların korunması, dinlenilme hakkı, savunma hakkı, bilgi edinme hakkı, makul sürede karar verme, kararların gerekçeli olması, karara karşı başvuru yollarının gösterilmesi, kararın geciktirilmeksizin bildirilmesi, kişisel verilerin korunması gibi iyi yönetim ilkelerine uygun işlem ve eylem ile tutum veya davranışta bulunup bulunmadığını gözeteceği” düzenlenmiştir.

Söz konusu Yönetmelik hükmünde yer alan ilkelerin kaynağını teşkil eden Avrupa Temel Haklar Şartı’nın 41’inci maddesinde de iyi yönetim hakkından bahsedilmekte olup benzer

113

ilkelere Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen “Avrupa İyi Yönetim Davranış Kodu’nda da yer verilmiştir.

Uygulama Yönetmeliğinin 6. maddesinde, idarenin eylem ve işlemlerinde tarafsızlık, dürüstlük, nezaket, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi etik ilkelerle bağlantılı iyi yönetim ilkelerine yer verilmiştir. Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin (Etik Davranış İlkeleri Yönetmeliği) İkinci Bölümünde etik davranış ilkeleri daha ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir (Karakul, 2015: 89). Uygulama Yönetmeliğinin 6. maddesinde, Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun 1. ve 5. maddelerinde de yer alan “insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde” ifadesinin yanı sıra ölçülülük ilkesine de yer verilmiştir (Karakul, 2015: 85).

Yönetmelik ile iyi yönetim ilkeleri belirlenerek Kamu Denetçiliği Kurumunun bu ilkelere uyacağı vurgulanmaktadır. Kurum, inceleme ve araştırma yaparken idarenin, insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde; kanunlara uygunluk, ayrımcılığın önlenmesi, ölçülülük, yetkinin kötüye kullanılmaması, eşitlik, tarafsızlık, dürüstlük, nezaket, şeffaflık, hesap verilebilirlik, haklı beklentiye uygunluk, kazanılmış hakların korunması, dinlenilme hakkı, savunma hakkı, bilgi edinme hakkı, makul sürede karar verme, kararların gerekçeli olması, karara karşı başvuru yollarının gösterilmesi, kararın geciktirilmeksizin bildirilmesi, kişisel verilerin korunması gibi iyi yönetim ilkelerine uygun işlem ve eylem ile tutum veya davranışta bulunup bulunmadığını gözetir ve iyi yönetim ilkelerine uyar.

Tüm bunlarla beraber Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 6. maddesi “idarenin iyi yönetim ilkelerine uygun işlem ve eylem ile tutum ve davranışta bulunup bulunmadığını gözeteceğini belirterek; kamu denetçiliği kurumunun açıkça ifade edilmemiş iyi yönetim ilkelerine de dayanabileceğini vurgulamıştır (Karakul, 2015: 95).

Kamu Denetçiliği Kurumu “günümüzde demokratik, modern ve katılımcı yönetim

anlayışında idarelerden sadece hukuka uygun hareket etmeleri değil, aynı zamanda iyi yönetim ilkelerine de uygun işlem tesis etmeleri beklenmektedir.”

114

%20Faiziyle%20Birlikte%20Ödenmesi%20Talebi.pdf) ifadesini kararlarında zikrederek, iyi yönetim ilkeleri yönünden idareleri denetime tabi tutmaktadır.

2016/2236 sayılı kararında “şikâyet başvurusu kapsamında Kurumumuzun bilgi ve belge talebine süresi içinde cevap verildiği, idarenin başvuranla ilgili işlemlerinde makul sürede karar verme, kararların gerekçeli olması ve kararın geciktirilmeksizin bildirilmesi ilkelerine uygun davrandığı; ancak idarenin 30/03/2016 tarihli kararına istinaden başvurana gönderdiği 22/04/2016 tarihli yazıda karara karşı başvuru yolunu göstermediği, bu nedenle iyi yönetişim ilkelerinde vurgulanan “karara karşı başvuru

yollarının gösterilmesi” ilkesine uymadığı anlaşılmış olup, idarenin bundan böyle bu

ilkeye de uyması beklenmektedir.” şeklinde karar vermiştir.

Kamu Denetçiliği Kurumu tüm kararlarında iyi yönetim ilkelerine uygunluğa önem verecek bir yapılanma ile faaliyetlerini sürdürürken, zaman zaman ilgili başvurularda makul süre konusu üzerinde de durmaktadır. Örneğin 2016/2508 tarihli karar kapsamında Türkiye Barolar Birliği’ne munzam emeklilik yardımı konusunda yaptığı başvuruların yanıtsız kalması üzerine şikâyetçinin şikâyeti incelenmiştir. Başvurana, barosuna karşı yükümlülüklerini yerini getirmiş olmak şartını sağlamadığı gerekçesiyle ödenmesi durdurulan munzam emekli yardımının ödenmesi ve makul sürede mağduriyetinin giderilmesi hususunda yeni bir işlem tesis edilmesi için Türkiye Barolar Birliği’ne tavsiyede bulunulmuştur.

11/01/2017 tarihli karar kapsamında ise başvuran asli görevinin yanında yürüttüğü iş güvenliği uzmanlığı görevinin sonlandırılması işleminin iptal edilmesi konusu değerlendirilmiştir. Kamu Denetçisi tarafından yapılan inceleme ve araştırma neticesinde; başvuran hakkında yetkili olmayan makam tarafından, kamu yararı ve hizmet gerekleri kriterlerine uyulmaksızın iş güvenliği uzmanlığı görevinin sonlandırılması işlemini geri almak üzere ve mağduriyetin makul sürede giderilmesi için yeni bir işlem tesis etmesi için Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığına tavsiyede bulunulması gerektiği hükmedilmiştir.

2017/6772 sayılı kararında ise; makul sürede cevap vermeyen idare ile ilgili olarak; “Dışişleri Bakanlığı tarafından, başvuruya konu olay hakkında bunca zaman geçmiş olmasına rağmen herhangi bir işlem yapılamadığı gibi, Kurumumuzca 16.6.2017

115

tarihinde talep edilen, 20.7.2017, 27.9.2017 ve 9.11.2017 tarihlerinde de çabuklaştırılması talep edilen bilgi ve belge isteme yazımıza ancak 21.11.2017 tarihinde cevap verilmiştir. Bu aksaklığın sebebi bilinmemektedir. Bu yönü itibariyle Bakanlığın tavrı, “makul sürede karar verme”, “şeffaflık”, “kararların geciktirilmeksizin

bildirilmesi” ilkelerine ve “bilgi edinme hakkına” aykırılık teşkil etmekte olup;

Bakanlıktan bundan böyle bu ilkelere uyması beklenmektedir.” şeklinde kararında eleştirmiştir.