• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM: İYİ YÖNETİM KAVRAMI VE MAKUL SÜRE

1.8. İdari Kararlarda Makul Sürede Karar Verme

1.8.1. İdari Karar ve İdari İşlemler

1.8.1.2. İdari Kararların Özellikleri

İdari işlemler bazı temel özellikleri de bünyesinde taşımaktadır. Bunlar idari makamlar tarafından yapılması, tek yanlı olması, icrai olması, kamu gücüne dayanması ve re’sen icra edilebilir olması olarak sıralanmaktadır.

1.8.1.2.1 İdari Makamlar Tarafından Yapılması

İdari işlem sadece “idari makamlar” tarafından yapılır. İdari makam hem kamu gücünü hem de bu gücü kullanan organı ifade eder. Ancak idari makamın yaptığı her işlem idari işlem olmadığı gibi, idare dışındaki hukuki kişiler de idari işlem yapabilirler. İdari işlemin ayırt edici özelliği “kamu gücü” kullanılarak yapılmasıdır (Akyazan, 2009: 223).

1.8.1.2.2. Tek Yanlı ve İcrai Olması

İdari işlemlerin ön plana çıkan ilk özelliği tek yanlılık karakteridir. İdari işlemin kimliğinin bu niteliği onu bir yandan diğer hukuki işlemlerden ve diğer yandan idarenin sözleşmelerinden ayırmaktadır.

İdari işlem, yetkili makamın tek yanlı irade açıklaması ile yaptığı bir işlemdir. İşlemin muhatabının rızasının alınması gerekmez ve muhatabın rızasına bağlı olmaksızın hukuki sonuç doğurur. İdari işlem muhatabının bu konuda daha önce talepte bulunmuş olması veya işleme rıza göstermesi, bu idari işlemi iki yanlı işlem (sözleşme) haline sokmaz. İdari işlemin birden fazla makam tarafından yapılması halinde de, işlemin tek yanlılık özelliği değişmez (Akyazan, 2009: 223).

Uygulamada bir idari işlemin yapılması ile ilgili aşamalarda görüşü alınan farklı idari makamlar olduğu bilinmektedir. Hazırlık işlemleri, danışma işlemleri gibi bazı ön işlemlerden sonra işlemin oluşum süreci tamamlanmakta ve nihai idari işlem, yetkili idari makam tarafından ortaya konmaktadır (Akyazan, 2009: 223).

Özel hukukta “irade serbestisi” ve “eşitlik” ilkeleri geçerli iken kamu hukukunda idare, bir idari karar almak için kişinin rızasını temin etmek zorunda değildir. Özel hukukta

70

meydana gelen işlemler, kamu yararına yönelik olmadığından böyle bir ayrıcalıktan yoksundur. Bu hukuk dalında taraflar eşit konumda olduklarından, taraflardan birinin diğerine iradesini zorla kabul ettirmesi mümkün değildir.

İdari işlem hukuki etki yaratır. İdari işlem ile ortaya çıkan hukuki sonuçlar, idari işlemin “icrai olma” özelliğini oluşturur. “İcrai olma” kavramını, “yürütülmesi zorunlu olma” şeklinde anlamak gerekir. İdari işlemin, başka bir işlemin varlığına gerek olmaksızın üçüncü kişiler üzerinde çeşitli hukuki sonuçlar doğurmak suretiyle, doğrudan doğruya etkisini göstermesine, idari işlemin icrai olma özelliği yol açmaktadır (Akyazan, 2009: 224).

Kamu hukuku açısından idare kararlarında ilgili kişilerin rızasını almak mecburiyetinde değildir. Bu durumda idare karar almak istediğinde iradesini açıklamakta ve kişinin isteğine bakılmaksızın hukuki sonuç doğurur. İradenin tek yanlı olarak açıkladığı bu karar idari işlemin icrailik özelliği ile ilişkilidir. Bireylerin idari kararlara karşı çıkması durumunda ise idareye tanınan resen icra ve cebren icra gibi ayrıcalıklı yetkiler de işlemin icrailik özelliğinden kaynaklanmaktadır (Kalabalık, 2004: 89). İdari kararların icrai olma özelliği, bu kararların kamu yararı amacına yönelik olmalarından ve alınmalarında kamu gücüne dayanılmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca, bu özelliği nedeniyle bir idari işleme karşı itiraz yoluna başvurulması veya idari işlemin iptali istemiyle idari yargı yerlerinde iptal davası açılması, işlemin uygulanmasını durdurmamaktadır.

İdari kararların icrailiği ile re’sen icra kavramları benzer olarak görülse de karşılaştırdığımızda birbirinden farklı oldukları ortaya çıkmaktadır. İdari kararın icrai nitelikte olması onun ilgilisi tarafından kabul edilmesine gerek kalmaksızın hukuki sonuç meydana getirmesidir. Re’sen icra ile ise hukuki olarak ortaya çıkan bu işlemin maddi olarak gerçekleştirilmesini ifade etmektedir (Gözler, 2002: 569).

1.8.1.2.3. Kamu Gücüne Dayanması

İdari işlem kamu gücü kullanılarak yapılan bir tasarruftur. İdarenin, kamu hukuku ile ilgili bir idari faaliyet içinde yaptığı idari işlem ile özel hukuk ile ilgili bir faaliyeti sırasında yaptığı işlem, kamu gücü kullanıp kullanmadığına göre belirlenir. Buna göre, idarenin yaptığı işlem, kendisine kamu gücü kullanma yetkisi veriyorsa idari işlemdir. Yaptığı

71

işlemde idarenin kamu gücü kullanma yetkisi yoksa bu işlem özel hukuk usullerine göre yapılan ve idari işlem kabul edilmeyen bir tasarruftur (Akyazan, 2009: 224).

1.8.1.2.4. Hukuka Uygunluk Karinesinden Yararlanması

İdari işlemin hukuk düzeninde yer aldığı sürece hukuka uygun addedilmesine hukuka uygunluk karinesi adı verilmektedir. İdarenin varlığı ve kamu gücü kullanımının en somut hali idari işlemler aracılığıyla ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla idari işlem, idarenin bireyler karşısındaki en etkili aracıdır. İdari işlemin en etkili araç olması, “hukuki durumlara müdahale” edebilme gücüne sahip olmasından kaynaklanmaktadır (Uçar, 2016: 346). Tek yanlı bir idari işlem, yargı kararı ile iptal edilinceye kadar hukuka uygun olduğu kabul edilerek yürütülmesine devam edilir (Gözler, 2002: 572).

İdari kararlar, icrai olma özellikleri ile hukuka uygunluk karinesinden yararlanırlar. Bir başka anlatımla, idari kararlar, hukuka uygun kabul edilirler. Bu nedenle, araya hukuka uygun olduklarına dair bir yargı kararı girmeksizin, ilgililer üzerinde doğrudan etki gösterirler. İlgililer de bunlara uymak zorundadırlar. İdari kararlar hukuka uygunluk karinesinden yararlandıklarından, idare, zorla icra etme yetkisine sahip olduğu hallerde, araya bir yargı kararı girmeksizin işlemini icra edebilir.

1.8.1.2.5. Hukuki Sonuç Doğurması

Anayasa’nın 125. maddesinde her türlü idari işlem ve eylemin yargı denetimine tabi olduğu açıklıkla belirtilmiştir. Bu denetim hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Yargı organları bir anlamda üstün iktidar gücünü sınırlayan bir işlev yerine getirmekte ve idarenin hukuka aykırı davranmasını engellemektedir. Ancak başta 125. madde olmak üzere Anayasanın çeşitli maddelerinde getirilen istisnalar dolayısıyla, idarenin bazı kararları yargı denetimi dışında bırakılmıştır. Bu hukuk devleti açısından doğru bir yaklaşım değildir. Zira hukuk devletinde idarenin her türlü eylem ve işlemlerinin hukuk alanı içerisinde bırakılması gerekmektedir. İdare çoğu zaman kendisine verilen yetkiyi aşırılıkla kullanmakta ve kendisine tanınan yasal sınırları aşma eğilimi göstermektedir (Keser ve Akoğul, 2013: 120-121).

Türk hukuk öğretisinde yazarların çoğunluğunca kabul edilen görüşe göre idari işlem ve kararlar yetkili idari makamlarca usulüne uygun olarak kabul ve imza edilmekle

72

tamamlanmış olur ve yürürlüğe girer. Hukuki etkilerini göstermeye başlar (Kanlıgöz, 1988: 175).

1.8.1.2.6. Yazılı Olması

İdari işlemin yazılı olması hukukun genel prensiplerinden biri olmayıp sadece içtihatlarla ortaya konulmuş bir ilkedir. Buna göre idari işlemlerin sözlü olarak ya da diğer değişik biçimlerde gerçekleştirilebilmesi için, yasal düzenlemelerle yazılılık kuralına istisna getirilmiş olması gerekmektedir. Bunlar, idarenin özellikle kendi iç düzeni içinde yaptığı sözlü işlemler olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, hiyerarşi zinciri içinde üstün asta verdiği emirler çoğunlukla bu niteliktedir (Kalabalık, 2004: 96).

1.8.1.2.7. Geriye Yürümemesi

Geriye yürümezlik ilkesi, hukuk kurallarının zaman bakımından uygulanmasıyla ilgili temel bir ilkedir. Bu ilke hukuk kurallarının zaman bakımından uygulanmasında en dikkat çekici olan ilkedir. Geriye yürümezlik ilkesinin tanımı konusunda görüş birliği bulunmamasına karşın, ilke genel olarak şu şekilde tanımlanabilir: Yürürlüğe giren yeni kuralın yürürlük tarihinden önceki dönemde hukuki sonuçlar doğurmasını yasaklayan ve kuralın ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki olaylara uygulanmasını emreden hukukun genel prensibidir (Altundiş, 2008: 62-63).

İdari işlemlerin geriye yürümezliği ilkesi, gerek yargısal kararlar gerekse öğretide kabul edilmiş bir idare hukuku kuralıdır. Bu kuralın geçmişe yürümezlik ve belirlilik unsurlarını içeren hukuki güvenlik ilkesine uygun kullanılması, hukuk devleti olmanın doğal ve zorunlu gereğidir. Bu ilke, kanunların geriye yürümezliği ilkesiyle aynı mantıksal temele oturmasına ve aynı kökenden gelmesine rağmen kendine has uygulanış biçimine sahiptir. Bu farklılığa karşın ilkenin dayanağı bakımından fark aramak gerekmez (Altundiş, 2008: 66-67).

Tüm bunların yanı sıra hukuka aykırı işlemlerin istikrar ilkesini zedelemeyecek, her somut olayın özelliğine göre tespit edilecek-makul süre içerisinde idare tarafından geri alınabileceği de kabul edilmektedir. Ancak iptal ve geri alma durumu mukayese edildiğinde her iki işlemin de sonuçları bakımından geçmişe dönük bir etki doğurduğu ortadadır. Bu sebeple iptal ve geri alma işlemlerinin yaptırımları benzer olduğundan,

73

uygulanacakları süre bakımından da bir paralellik kurmak gerekmekte ve nihayet geri alma bakımından da, iptal davası süresi içerisinde geri alınabilme şeklinde nesnel bir sürenin benimsenmesi gerekecektir (Birtek, 2008: 776).