• Sonuç bulunamadı

Kamil Paşa Hükümeti (29 Ekim 1912 -23 Ocak 1913)

BÖLÜM 2. 1908 -1914 YILLARI ARASINDA MECLİS-İ VÜKELA

2.1. Divan-ı Hümayun’dan Meclis-i Vükela’ya

2.3.9. Kamil Paşa Hükümeti (29 Ekim 1912 -23 Ocak 1913)

Balkan Savaşı’nın yenilgisi ve üzerindeki baskı nedeniyle Gazi Ahmet Muhtar Paşa istifa etmek durumunda kalınca, istifa ettiği 29 Ekim günü yerine Kamil Paşa geçerek yeni kabineyi kurmuştur301.

Kamil Paşa’nın dördüncü sadareti302 olan yeni kabinesinde Gazi Ahmet Muhtar Paşa kabinesinden Şeyhülislam Cemaleddin Efendi, Harbiye Nazırı Nazım Paşa, Hariciye

298 Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, s.331-332.

299 İbnülemin Mahmut Kemal İnal, C.IV, s.1820.

300 Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, s.333-337.

301 Takvim-i Vekayi, 17 Teşrin-i Evvel 1328.

95

Nazırı Gabriel Efendi ile Ticaret ve Ziraat Nazırı Mustafa Reşid Paşa yerlerini muhafaza ederken, Adliye Nezareti’ne Arif Hikmet Paşa, Şura-yı Devlet Riyaseti’ne Arif Hikmet Paşa, Dâhiliye Nezareti’ne Reşid Bey, Maliye Nezareti’ne Abdurrahman Efendi, Evkaf-ı Hümayun Nezareti’ne Ziya Paşa, Bahriye Nezareti’ne Salih Paşa, Maarif Nezareti’ne Mehmet Şerif Paşa, Nafia Nezareti’ne Ziya Bey, Posta ve Telgraf ve Telefon Nezareti’ne Musurus Beyler atanmıştır303. Kabineye daha sonra Ferik Ahmet Fevzi Paşa ile Müsteşar Fuat Paşalar da dâhil olmuştur304.

23 Ocak 1913’e kadar ayakta kalabilen kabine için bu üç aylık süreçte iki önemli sorundan biri Balkan Savaşı, diğeri ise İttihat ve Terakki muhalefeti olmuştur. Kamil Paşa, savaşın gidişatı Osmanlı Devleti için ciddi bir kayba sebep olduğundan, barış yapılması taraftarı olmuş, ancak onun barış yanlısı tutumu İttihat ve Terakki tarafından hoş karşılanmamış, cemiyet var gücüyle direnmeye devam edilmesini savunmuştur. Kasım ayının sonuna doğru Osmanlı ordusu, Bulgarları Çatalca hattında durdurmayı başarmıştır. Bu tarihten sonra Osmanlı askerinin kendine olan güveni artmış ve toparlanarak saldırıya geçmişlerdir305. Oldukça geniş bir alanda savaşan Bulgarlar ise gittikçe kötü duruma düşmeye başlamıştır. Bu değişiklik üzerine Babıâli ateşkes önerisi için uygun vaktin geldiğini düşünmüş ancak İttihat ve Terakki buna da şiddetle karşı çıkmıştır. 8 Kasım’da Selanik’in Yunanlıların eline geçmesiyle birlikte Kamil Paşa, İttihat ve Terakki’nin artık düşme vaktinin geldiğine inanarak cemiyete karşı sıkı önlemler almıştır. Bazı İttihatçılar hapsedilip Anadolu’ya sürülürken bunlardan kaçmayı başaranlar Avrupa’ya gitmişlerdir. Problemin büyüğünü yaratan İttihat ve Terakkililerden kurtulmuş olan Babıâli, 3 Aralık’ta ateşkes anlaşmasını imzalamıştır. Taraflar aralık ve ocak ayları boyunca barış görüşmelerini yapmak üzere Londra’da toplanmış ancak bir netice elde edememiştir306. Tarafların anlaşamaması üzerine Kamil Paşa’nın aracılık etmesini istediği- Sir Edward Grey araya girerek sorunun ancak büyük devletlerin araya girmesi ve her iki tarafa kendi isteklerini kabul ettirmesiyle çözüme ulaşılabileceğini belirtmiş ve bunun üzerine Büyük Devlet elçilerini 13 Ocak’ta toplantıya çağırmıştır. Toplantıda hazırlanmış olan ortak notayı bildirerek, Osmanlı’nın Edirne’yi Bulgarlara bırakmasını ve Adalar sorununa büyük devletlerin çözüm

303 Takvim-i Vekayi, 18 Teşrin-i Evvel 1328.

304 Güneş, Türkiye’de Hükümetler, s.141.

305 Ahmad, İttihat ve Terakki, s.144.

96

bulmasını önermiş. Bir yandan da Osmanlı’ya aba altından sopa göstererek eğer bu notayı kabul etmez ise daha sonra büyük devletlerden maddi ya da manevi destek alamayacağını hatırlatmıştır. Bu nota 17 Ocak’ta Babıâli’ye de gönderilmiştir. Bu durum karşısında Babıâli ne yapacağını şaşırmış, ancak Kamil Paşa’nın Edirne’den vazgeçtiğini dile getiren307 İttihatçılar308 Kamil Paşa’ya karşı harekete geçerek kamuoyunu Kamil Paşa ve kabinesi aleyhine çevirmiştir. İttihat Terakki ile Kamil Paşa arasında bunlar yaşanırken kabine üyeleri arasında da anlaşmazlık ve gruplaşmalar söz konusu olmuştur. Dâhiliye Nazırı Reşid Bey’in Nazım Paşa ve özellikle Gabriyel Efendi ile arası bozuk, Evkaf-ı Hümayun Nazırı Ziya Paşa, Sadrazam Kamil Paşa’dan şikâyet etmekte, Şeyhülislam Cemaleddin Efendi ise Arif Hikmet Paşa’dan şikâyet ederek “O babasının zamanında da bize neler yapmazdı, babasını doldurur doldurur

üzerimize saldırtırdı” demektedir309.

23 Ocak 1913’de önlerinde irili ufaklı çocukların olduğu sarıklı sarıksız bir grup adam tekbir sesleri ile Babıâli’ye yürüyerek parmaklıkları tırmanıp aşmış ardından binadaki sofanın camları kırılıp silah atılmak suretiyle zorla içeriye dek girilmiştir. Sesleri duyan ve olaya bakmaya giden Harbiye Nazırı Nazım Paşa vurularak öldürülmüş, Babıâli askeri ise durum üzerine yetişmişse de hiçbir şey yapmadan beklemiştir. Bir tarafta bunlar olurken İttihat ve Terakki’nin önemli isimlerinden Talat ve Enver Paşalar ise Sadrazam Kamil Paşa’nın odasına girerek ona zorla bir istifa dilekçesi310 yazdırmış ve tarihe daha sonraları Babıâli Baskını olarak geçecek bu olay neticesinde Kamil Paşa ve hükümetini darbe ile görevinden etmiştir311.

307 Şeyhülislam Cemaleddin Efendi anılarında bu duruma karşı çıkmaktadır: “Gerçekle hiçbir ilgisi olmadığı halde, Dâhiliye Nezareti’nden bütün Osmanlı ülkelerine, ‘Kamil Paşa kabinesi, Edirne’yi Bulgarlara terk ettiği için galeyana gelen millet tarafından iktidardan düşürüldü.’ Diye resmi telgraflar çekilerek eski kabineye büyük bir iftirada bulunuldu. Çünkü cevap olarak yazılan notanın tercümesi henüz Meclis-i Vükela’da okunup kesinleşmediği gibi, bu notada Edirne’nin Bulgarlara terk edildiğine ilişkin hiçbir ibare de bulunmuyordu. Tam tersine, Edirne tarafsız bir İslam hükümeti haline getirilerek Çanakkale Boğazı’nın korunmasının güvence altına alınması istenmekteydi. “ Bkz. Şeyhülislam Cemaleddin Efendi, s.104-105.

308 Ahmad, İttihat ve Terakki, s.144-146.

309 Türkgeldi, age, s.77

310 Kendisine zorla istifa dilekçesi yazdırılan Kamil Paşa istifa dilekçesine “ciheti askeriyeden vuku bulan teklif üzerine” diye yazmış, ancak bunu yeterli görmeyen Talat ve Enver Bey “ahali” tabirini de ilave ettirmiştir: “Ahali ve cihet-i askeriyeden vuku bulan teklif üzerine huzur-ı şahanelerine istifaname-i acizanemin arzına mecbur olduğum muhat-ı ilm-i ali buyuruldukta ol babda ve katıbe-i ahvalde emrü ferman hazret-i veliy ül-emr efendimizindir. 10 kanun-i sani 328.” Bkz. Türkgeldi, s.79.

97