• Sonuç bulunamadı

Gazi Ahmet Muhtar Paşa Hükümeti (22 Temmuz 1912 – 29 Ekim 1912) Said Paşa’nın istifasından sonra sadrazamlık için Kamil Paşa zikredilen isimlerden Said Paşa’nın istifasından sonra sadrazamlık için Kamil Paşa zikredilen isimlerden

BÖLÜM 2. 1908 -1914 YILLARI ARASINDA MECLİS-İ VÜKELA

2.1. Divan-ı Hümayun’dan Meclis-i Vükela’ya

2.3.8. Gazi Ahmet Muhtar Paşa Hükümeti (22 Temmuz 1912 – 29 Ekim 1912) Said Paşa’nın istifasından sonra sadrazamlık için Kamil Paşa zikredilen isimlerden Said Paşa’nın istifasından sonra sadrazamlık için Kamil Paşa zikredilen isimlerden

olmuştur. Ancak İttihat ve Terakki’ye düşman olan Kamil Paşa’nın ülkenin oldukça hassas olduğu bir dönemde hükümetin başına geçmesi tehlikeli bulunmuştur. Vahim bir netice doğurmaması için Kamil Paşa’dan vazgeçilerek Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın sadarete geçirilmesi önerilmiştir. Ayrıca Gazi Ahmet Muhtar Paşa gibi eski bir müşir ve başkumandanın hükümet başında olması bozulmuş olan ordu üzerinde denetimin sağlanması açısından yararlı görülmüştür. Sultan Reşad, Gazi Ahmet Muhtar Paşa’yı sadrazam tayin etmek konusunda tereddüt göstermişse de nihayetinde kendisine sadaret mührünü vermiştir285.

22 Temmuz 1912’de sadrazam olarak atanan Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın kabinesinde şeyhülislamlığa Cemaleddin Efendi, Harbiye Nezareti’ne Nazım Paşa, Hariciye Nezareti’ne Gabriel N. Efendi, Adliye Nezareti’ne Hüseyin Hilmi Paşa, Şura-yı Devlet Riyaseti’ne Kamil Paşa, Dâhiliye Nezareti’ne Ferid Paşa, Maliye Nezareti’ne Ziya Paşa, Evkaf-ı Hümayun Nezareti’ne Fevzi Paşa, Bahriye Nezareti’ne Mahmud Muhtar Paşa, Maarif Nezareti’ne Said Bey, Ticaret ve Ziraat Nezareti’ne Mustafa Reşid Paşa, Nafia Nezareti’ne Mehmet Şerif Paşa, Posta Telgraf ve Telefon Nezareti’ne Ziya Paşa atanmıştır286. Hükümete ilerleyen tarihlerde Abdülhalim Bey, Mehmet Şerif Paşa, Daniş Bey, Abdurrahman Bey, Salih Paşa ve Hüseyin Sabri Beyler de katılmıştır287.

Gazi Ahmet Muhtar Paşa kabinesi, içinde üç eski sadrazamı bulundurduğu için

“Büyük Kabine” ya da Gazi Ahmet Muhtar Paşa ve oğlu aynı kabinede yer aldığı için

284 Halil Menteşe’nin Anıları, İstanbul: Hürriyet Vakfı Yayınları, 1986, s.148.

285 Simavi, s.253-255; İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Son Sadrazamlar, C.IV, 3. Baskı, İstanbul: Dergah Yayınları, 1982, s.1814-1815.

286 Takvim-i Vekayi, 10 Temmuz 1328.

92

“Baba-Oğul Kabinesi” olarak da anılmıştır288. 30 Temmuz’da 45’e karşı 113 oyla güvenoyu alan kabine, İttihat ve Terakki’ye karşı kurulmuş bir tepki kabinesi olmuştur289. Bir İttihat ve Terakkili olan Cavit Bey bu durumdan oldukça rahatsız olmuştur:

“Kabine teşekkül etti ve ne tarz-ı garipte teşekkül etti. Memleketin erbab-ı namus ve haysiyeti için şîn olacak bir tarzda teşkil olundu. Cemaleddin Efendi’nin şeyhülislamlığı bu gibilere karşı ne büyük bir darbe! Kamil Paşa ısrarlara rağmen Hariciye Nezareti’ni kabul etmedi. Ne büyük, itirafı aciz! Taraftarları için de mahcubiyet! Gabriel’in Hariciyeye getirilmesi ne büyük pot! Maliyeye Ziya Paşa’yı almışlar ve sadrazam sebeb-i tercih olarak Halil Bey’e iyi usul-i defteri bildiği için aldım demiş! Diğer Nezaretleri de rastgele tevzi eylemişler. Damat Şerif Paşa’nın Nafiaya, Sefir Reşid Paşa’nın ziraata gelmesi mevki doldurmaktan başka ne için?

Milletin kabiliyetine, minnettarlığının derecesine bakmalı ki İttihad ve Terakki’yi bugün tel’in ediyor ve Cemaleddin Efendi’ye, Babıâli’den geçerken alkışlar yağdırıyordu. Efkar-ı umumiyede İttihad ve Terakki’nin artık yıkılmış olduğu kanaati var. Ve bu kanaatten büyük bir memnuniyet hissediyor. İşte gayr-i memnunlar kütlesinin istihrazatının netayici.”290

Değişim yalnız kabinede olmamış, İstanbul’da polis müdürü ve merkez kumandanlarının yerine Halaskar ya da onlara yakın olan kişilerin atanması ile başlayan değişiklikler diğer devlet dairelerine de yayılmıştır. Başkâtip Halit Ziya ve Başmabeyinci Lütfi Simavi291 de Halaskarların baskısı ile görevlerinden uzaklaştırılmışlardır. Kabine İttihat ve Terakki karşıtı olmasına rağmen Mebusan Meclisi’nin İttihatlı mebuslar ile dolu olması da bir problem olarak görülmüş ve Hariciye Nazırı Noradonkyan Efendi Mebusanın feshi için bir formül bularak meclisin dağıtılmasını sağlamıştır. Bu formüle göre 1912’de seçilen Mebusan Meclisi, tüm dönem için değil, dağıtılmış olan 1908 Mebusanının geri kalan dönemini bütünlemek için seçilmişti. Bu yorum, Kanun-u Esasi’yi yorumlama yetkisine sahip bulunan

288 Ahmad, İttihat ve Terakki, s.137.

289 Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, s.325.

290 Cavid Bey, s.442.

291 Lütfi Simavi, görevinden uzaklaştırılmadığını görevi kendisinin bıraktığını anlatır. Anlattığına göre, Sadrazam, Halit Ziya Bey’in görevden uzaklaştırılacağını kendisine haber vermiş bunun üzerine Lütfi Bey kendisinin de görevi bırakacağını söylemiş, Sadrazam buna katiyen itiraz etmiş ancak Lütfi Bey istifa etmek konusunda ısrar etmiş, bkz, Simavi, s.260.

93

Âyana292 gizli bir oturumda Arnavutluk’taki ayaklanmayı bastırabilmenin şartı olarak sunulmuş ve 5’e karşı 28 oyla 4 Ağustos 1912’de kabul ettirilmiş, böylece meclis süresiz tatil edilmiştir293.

23 Temmuz 1912’de kaldırılan Örfi İdare294 6 Ağustos 1912’de yeniden ilan edilmiştir295. Bu hükümet döneminde Trablusgarp sorunu az çok yavaşlamış ancak hükümeti hayli uğraştıracak olan Arnavut İsyanı yeniden alevlenmiştir. Özellikle Temmuz ve Ağustos aylarında isyan oldukça büyümüş, sadrazam isyanı bastırmaya çalışmayacağını söyleyerek, onun yerine Arnavutları dinlemek üzere bölgeye Müşir İbrahim Paşa’yı göndermiştir. Memur ve subayların siyasallaşmasından sıkıntıya düşen devleti bu kargaşadan çıkarmak için, Meclis-i Vükela’da 8 Ağustos 1912 tarihinde bir karar alınmıştır. Bu karar göre tüm memurlar fırkalarla ilişkileri olmadığına dair senet vermek zorundadır. Bu karardan 2 ay sonra 8 Ekim 1912’de ise memur ve subayların siyasetle uğraşması yasaklanmıştır296.

Gazi Ahmet Muhtar Paşa kabinesinin uğraştığı en mühim olay Balkan Harbi olmuştur297. Avusturya farkında olmadan Balkan Savaşı’nın çıkmasına ön ayak olmuş, hükümetin ağustos ayında Arnavutlara tanımış olduğu hakların diğer Balkan uluslarına da tanınması gerektiğini söyleyerek savaşın fitilini ateşlemiştir. Durumun ciddiyetinin farkında olan Babıâli 18 Eylül’de, Arnavutlara tanınan hakların tüm Rumeli’ye tanınmasını kararlaştırmıştır. Buna rağmen savaşın destekçisi olan Rusya, Fransa’ya savaşın 15 Ekim’den itibaren başlayabileceğini bildirmiştir. Bunun üzerine Balkan Devletleri 30 Eylül’de seferberlik ilan etmiş, savaş çıkmasını istemeyen hükümet 5 Ekim’de bir adım daha atarak, Büyük Devletlere, Berlin Antlaşması’nın 23. maddesi gereğince hazırlanmış olan 1880 Islahat Kanunu’nun uygulanacağını bildirmiştir. Bu durum İttihat ve Terakki’nin Darülfünun öğrencilerini teşvik ederek, Gazi Ahmet

292 Kanun-ı Esasi’nin 117. maddesine göre Kanun-ı Esasi’yi yorumlama yetkisi Âyan Meclisi’ne aittir. Kanun-ı Esasi’deki 1909 değişiklikleri ile padişahın Meclis-i Mebusan’ı fesh edebilmesi için Âyan Meclisi’nin onayını alması şartı getirilmiştir. Bkz. H. Aliyar Demirci, İkinci Meşrutiyette Âyan Meclisi, İstanbul: İstanbul Bilgi Ünv. Yayınları, 2006, s.62-66.

293 Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, s.325-327; Meclisin feshi hakkında Mebusan Meclisinde yaşanan tartışmalar için bkz MMZC, D.II, C.II, İ.S.I, 23 Temmuz 1328 (5 Ağustos 1912), Cavid Bey’in yaptığı bir konuşma var, hükümetin hareketini bir darbe olarak nitelendiren Cavit Bey madem öyle, hükümete güvenoylaması yapılıp yeni bir kabine kurulana kadar meclis tatil edilsin diyor.

294 Simavi, s.257.

295 Ahmad, İttihat ve Terakki, s.138.

296 Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, s.327-329.

94

Muhtar Paşa’dan hesap soran ve onu savaşa zorlayan bir yürüyüşe sebep olmuştur298. Bu yürüyüş esnasında öğrencilerin yanında bulunan bazı gazete yazarları, bastonla pencere camlarını kırarak öğrencileri içeriye girmeye teşvik etmiş ancak öğrenciler bu kadarına cesaret edememiştir. Sadrazam ile oğlu Mahmud Muhtar Paşa devlet meselelerinin Vükela’nın işi olduğunu dile getirip, kendilerinin hükümet işlerine karışmak yerine tahsilleri ile ilgilenmelerini öğütlemesine karşın talebe iki saat boyunca gösterisine devam etmiş ardınan dağılmıştır299.

Hükümet savaş karşıtı olmasına rağmen, 17 Ekim’de Bulgaristan ve Sırbistan Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmiştir. Bu sırada yaşanan olumlu denilebilecek tek olay savaş ilanından iki gün önce İtalyanlar ile bir barış imzalanmış olmasıdır, görünüşe bakılırsa Osmanlı Devleti Trablusgarp’a özerklik tanımıştır. Balkan Savaşı’nın çıkması ile Osmanlı Devleti birkaç gün içinde peş peşe yenilgi almıştır. 22 Ekim’de Sırpların karşısında Kosova yenilgisi, 21-23 Ekim’de Kırklareli yenilgisi, 23-24 Ekim’de Komanova yenilgisi yaşanmış, 14-18 Kasım’da Manastır Muharebesi kaybedilmiştir. Üsküp, Selanik, Kalkandelen, Manastır hiç savaşmadan teslim olmuş, Doğu ordusu Çatalca hattında yani İstanbul önlerinde ancak tutunabilmiştir. Osmanlı ordusunun çok kısa sürede yenilgi almasından dolayı Kamil Paşa, Avlonyalı Ferit Paşa, Şeyhülislam Cemaleddin Efendi gibi isimler Sultan Reşad’a giderek Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın görevden alınmasını istemiş, Sultan Reşad Gazi Ahmet Muhtar Paşa’yı görevden almamış ancak bu talep Paşa’nın kulağına gidince 29 Ekim 1912’de kendisi istifa etmiştir300.