• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3. MECLİS-İ VÜKELA MAZBATALARI IŞIĞINDA SİYASİ TARİH SİYASİ TARİH

3.4. Arnavutluk İsyanları ve Meclis-i Vükela

William Sloane’nin “ Bu olağanüstü halk güneydoğu Avrupa’da hem bilim hem de

siyaset için bir bilmece, bir sırdır… Sınırları son derece belirsiz bir bölgede ve hemen hemen tek başlarına, başka bir ırk unsuru olmaksızın yaşamaktadırlar. Bu insanların kimisi Roman Katoliktir ve Rum Ortodoksluğu’nu aşağılarlar. Tıpkı sınırlarındaki Slavlarla Yunanistan’daki akrabalarında olduğu gibi daha çoğu Müslüman’dır ve Hıristiyanlıktan nefret etmektedir… Takdire değer ziraatçı, haklarının gözü pek savunucuları ve tutkulu yurtseverlerdir”489 sözleriyle uzun uzadıya anlattığı Arnavutlar, herkes tarafından anlatıldığı üzere yaradılıştan başıboş, bağımsızlığına490 ve abartılı derecede onurlarına düşkün bir millettir. Avrupa’nın silahlı çocukları olarak adlandırılan Arnavutlar, üstlerinde silah ve mühimmat bakımından küçük bir cephanelik taşımaya alışmış491 olup bu karakteristik özellikleri dolayısıyla –Müslüman Arnavutlar-, Osmanlı İmparatorluğu’nun Rumeli’deki temel dayanağı olmuştur. Zaman zaman isyan eden Arnavutları devlete bağlamak isteyen devlet adamları492, Sultan II. Abdülhamid Dönemi, Sultan’a Arnavutları daha sadık hale getirmek için bölgede tarımın geliştirilmesini, yollar köprüler inşa edilmesini, sınırlarda yaşayanların vergiden muaf tutulmasını, askerlik hizmetlerinin şeklen değiştirilmesini, sancak ve merkezlerde okullar kurulmasını önermiştir. Okulların varlığı özellikle Rumeli’deki Yunan faaliyetlerinin kırılması için gereklidir493. Bu önerileri büyük oranda yerine getiren Sultan II. Abdülhamid sayıları hızla artan okullar açmış, 1882 yılında Arnavutluk’ta bir idadi bile açılırken Beyrut dışındaki diğer vilayetlerde bu tür kuruluşlar ancak 1889

489 William M. Sloane, Balkanlar, Sibel Özbudun (çev.). 2. Baskı, İstanbul: Nesnel Yayınları, 2008, s.61-62.

490 Ahmet Şerif, Arnavudluk’da, Suriye’de, Trablusgarb’de Tanin, Mehmed Çetin Börekçi (hzl.). Ankara: TTK Yayınları,1999, s.7.

491 Sloane, s.62.

492 Sultan Abdülhamid, 1860’lı yılların eğitim alanındaki reformlarının mimarı olan devlet adamı Saffet Paşa’nın önerilerini büyük oranda yerine getirmiştir bkz. Nathalie Clayer, Arnavut Milliyetçiliği’nin Kökenleri, Ali Berktay (çev.). İstanbul: İstanbul Bilgi Ünv. Yayınları, 2013, s.202-203.

145

yılından itibaren açılmaya başlanmıştır, ayrıca Sultan kişisel muhafız alayında ve ikinci orduda Arnavutlara ayrıcalıklı bir yer vermiştir494.

Sultan Abdülhamid’e bağlılıkları ile bilinen Arnavutlar ilginçtir ki II. Meşrutiyet’in ilanı sırasında İttihat ve Terakki ile birlikte etkin bir rol oynamıştır. Üsküp’te bulunan bir Sırp Okulu’nun öğrencilerinin Firzovik’e kır gezisine götürülmek istenmesi, II. Meşrutiyet’in ilanına giden süreci başlatmıştır. Sırpların Firzovik’te piknik adı altında toplanıp, danslı içkili eğlence yapmaları hatta bu görüntü altında gizli niyet barındırdıkları düşüncesi oldukça dindar ve yurtsever olan Arnavutların gizlice Firzovik’te toplanmasına sebep olmuştur. Üstelik civar köylere haber salan Arnavutlar diğer Arnavutlardan da destek istemiştir. Bu destekle birlikte Arnavutlar kısa sürede, pikniğin yapılacağı Sarayişti mevkiinde silahlı şekilde toplanmış, bu toplanmanın bir sıkıntıya sebep olacağını anlayan Firzovik İstasyon Şefi, durumu Üsküp’ten gelecek olanlara haber verince Üsküp’ten gelecek öğrenciler ve aileleri büyük bir felaketten kurtulmuştur. Ancak pikniğin yapılacağı koru Arnavutlar tarafından yakılmıştır. Ayrıca o gece kaynağı belli olmayan bir dedikodu ile Üsküp’ten gelecek yabancı öğrencileri Avusturya askerinin takip edip Kosova’ya ineceği rivayeti yayılınca Arnavutlar toplanmaya devam etmiş, böylece sayıları kısa sürede 30 bini bulmuştur495. Durumu haber alan İttihat ve Terakki Cemiyeti bu kalabalığı kendi lehine kullanmak istemiş ve toplanan Arnavutları dağıtmak için Kosova valiliği ve Rumeli Müfettişi Umumiliği tarafından bölgeye gönderilen -ama aslında İttihat ve Terakkili bir isim olan- Galip Bey sayesinde Arnavutları dağıtmak bir yana sayılarının artmasını sağlamıştır. Arnavutlara Sultan Abdülhamid’in zor durumda olduğunu söyleyen İttihat ve Terakki temsilcileri, Arnavutları Sultanın kurtarılması için Kanun-ı Esasi’nin ilan edilmesi gerektiğine496 inandırarak Kanun-ı Esasi’nin ilanını talep eden imzaları attırmış, böylece Meşrutiyet’in ilanını talep eden o meşhur telgraflar saraya çekilmiştir. Arnavutlar Sultan’ı kurtarıyor olmaktan o kadar heyecan duymuşturki, 20 Temmuz 1908’de çekilen telgrafa padişah

494 Aslında muhafız alayı içinde Arnavutlara özel bir yer vermek ve Yanya’da bir lise kurmak dışında, yapılan tüm yenilikler Sultan Abdülhamid’in İslam ve eğitim aracılığıyla Müslüman tebaanın sadakatini güçlendirmek ve taşra ileri gelenlerine dAyanmak politikasının bir parçasıdır bkz. Clayer, s.204.

495 Süleyman Külçe, Firzovik Toplantısı ve Meşrutiyet, İsmail Dervişoğlu ve İsmail Küçükkılınç (hzl.). İstanbul: Kitabevi Yayınları, 2013, s.17-19.

496 Galip Bey tarafından gizli bir biçimde yemin ettirilerek Cemiyete alınan Gırliçeli Hacı Şaban isimli zat elindeki Kur’an’ı göstererek “Meşrutiyeti istemek Allah’ın kitabını dilemektir” demiştir, Külçe, s.20; Bölgedeki İttihat ve Terakkili isimlerden olan Necip Draga bu toplanmanın Meşrutiyet talebine dönmesinde oldukça etkili bir isim olmuştur. Necip Draga, Meşrutiyet’in ilanı ile birlikte bölgedeki yabancı müdahalelerinin son bulacağını, bölgedeki yabancı memur ve zabitlerin Rumeli’den bu sayede gönderileceğini, padişaha katiyen dokunulmayacağını söylemiştir Bkz. Müfid Şemsi, Şemsi Paşa, Arnavudluk ve İttihad Terakki, İstanbul: Nehir Yayınları, 1995, s.87; Külçe, s.23.

146

tarafından neden hemen bir cevap gönderilmediğine oldukça hayret etmişlerdir497. II. Meşrutiyet’in ilanını hazırlayan bu süreçte İttihat ve Terakkililerin kendilerini övücü söylemleri, Arnavut istekleri karşısında verdikleri sözler sebebiyle Meşrutiyet’in ilanı Arnavutlarda beklentiye sebep olmuştur. Ancak Kanun-ı Esasi’nin ilanından sonra Arnavutlar ikiye bölünmüştür. Bir kısmı Kanun-ı Esasi’yi sevinçle karşılarken diğer kısmı anayasanın ilanından memnun kalmamıştır. Arnavutların yeni rejimden memnun kalmamasındaki asıl sebep ise, yeni rejimin tecrübesiz ve dirayetsiz olmalarına rağmen pek çok kişiyi sırf İttihatçı olduğu için bölgeye göndermesi olmuştur. Bu kişilerin yanlış uygulamaları Arnavutların tepkisine neden olmuştur498. Bu tepki kendini 1908 seçimleri sırasında da göstermiş, seçimler sırasında İttihatçıların Arnavutluk’ta yürüttükleri kampanya, milliyetçi Arnavutların tepkisine sebep olmuştur. Muhalif Arnavut mebuslar meclisin dışında bırakılırken, 31 Mart Vakıası’ndan dolayı bir kısım Arnavut askerinin asılması, Arnavutların çok sevdiği padişahın tahtan indirilmesi gibi nedenler499, Arnavutları kendi arasında birlik arayışına sürüklemiştir. Hâlbuki aynı Arnavutlar 31 Mart Vakıası’nın bastırılmasında da etkin rol oynayacaktır500.

31 Mart Vakıası, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin iktidara yaklaşımını farklılaştırdığı gibi yönetim ile Arnavutların ilişkileri açısından da önemli neticeler doğurmuştur. İttihat ve Terakki, 31 Mart Olayı’nın ardından bir yandan varlığını sağlamlaştırmış diğer yandan merkeziyetçi ve Osmanlıcı bir program uygulamaya başlamıştır. Bu tutum kendi dillerinde eğitim ve Latin alfabesine geçmek isteyen Arnavutlar ile İttihat ve Terakki arasındaki çatışmanın belirgin biçimde ortaya çıkmasına neden olmuştur501. 1908 seçimleri sırasında dışarıda bırakılan Arnavut hareketinin liderlerinden İsmail Kemal, Hasan Priştine, Esat Toptani, Müfit ve Süreyya Flora gibi ileri gelenler İttihat ve Terakki’ye duydukları memnuniyetsizlik ve dışarıda bırakılmış olmaktan dolayı Hürriyet ve İtilaf Fırkası’na katılmıştır. Bu noktadan sonra Arnavutluk’ta huzur sağlanamamıştır. Çünkü Arnavutların milliyetçi tutumları nedeniyle kulüp ve gazeteleri kapatılmış, bazı aydınları tutuklanmıştır. Bu durum Arnavutları daha da kışkırttığı gibi

497 Külçe, s.20-21.

498 Suat Zeyrek “II. Meşrutiyet’te Demokratik Muhalefetin Sonu: Arnavut İsyanları ve Sonuçları”, Erciyes Ünv,

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 33 Yıl:2012/2, ss.299-336, s.304-305.

499 B. Zakir Avşar, Bir Türkçü’nün Portresi Dr. Rıza Nur, Bengi Yayınları, s.110-111.

500 Kuran, İnkılap Tarihimiz ve Jön Türkler, s.366

147

İttihat ve Terakki’nin merkezi yapılanma gereği bölgeden düzenli vergi alma çabası502, askerlik hizmeti ve silahsızlandırma gibi uygulamalarına cevap olarak her seferinde Arnavutlar isyan etmiştir503. O kadar ki Meclis-i Vükela belgeleri 1910 yılından 1913 yılında dek Arnavut isyanları hakkındaki belgelerle doludur.

1909 yılının başından itibaren Kuzey Arnavutluk’ta Debre, Firzovik ve Priştine gibi Arnavut bölgelerinde kıpırdanmalar başlamıştır. Bunda Arnavutların merkeziyetçi yapıya duyduğu tepkinin yanında Avusturya, İtalya, Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ gibi devletlerin propagandaları da etkili olmuştur. Sırplar olası bir savaşta Arnavutları yanında tutmak amacıyla silah ve para yardımında bulunmuştur. Çıkan isyandan dolayı Cavit Paşa, 1909 Mayıs’ında askeri bir hareket başlatmış, bu hareket Eylül ayına kadar sürmüştür. Hiçbir karşılık vermeyen halk yalnızca Sultan Abdülhamid idaresinin geri gelmesini istemiştir. Daha sonra yapılan şikâyetler ise Cavit Paşa’nın fazlaca şiddet gösterdiği yönünde olmuştur504. 1910 yılı baharında on iki Arnavut aşireti anlaşmış bunlardan 5 bin Arnavut, Kaçanik geçidini işgal edip Üsküp – Metroviçe demiryolu hattını bu vasıtayla da Mürettep Kosova Kolordusu’nun irtibat hattını kesmiştir505.

1 Nisan 1910’da katılımın çok olmadığı Manastır Kongresi’nde Arnavutluk’un muhtariyeti hakkında bir program yayınlanmıştır. Kaçanik Geçidi’nin on gün içinde kontrol altına alınmasıyla isyan önemini kaybetmiştir. Zaten Arnavutlar isyanı bastırmaya gelen askerlere karşı ciddi bir mukavemet göstermemiş, buna karşın sert tedbirler alınması söz konusu olmuştur506. Olaylar üzerine bölgeye gitmiş olan Harbiye Nazırı Mahmud Şevket Paşa, sert tedbirler alındığı ve isyanın bastırılamayacağı konusunda, İstanbul’da hâkim olan olumsuz havayla ilgili fikri sorulduğunda “Durumu

görüyorsunuz ne kadar sade ve tabiidir, İstanbul’daki kötümserliği gerektirecek hiç bir

502 Kosova’ya vali olarak atanan ve esasen komitacı olan Mazhar Bey’in Üsküp’ü imar gerekçesiyle hiçbir yerde olmayan “Oktruva” isimli vergiyi koymaya çalışması, sakal, yumurta gibi benzeri vergiler de koyacağının dile getirilmesi muhtemel isyanı tetiklemiştir. Lütfi Simavi, bu vergiden bahsederken “güya” kelimesini kullanır: Osmanlı Devleti’nin hiçbir noktasında tatbik edilmeyen Oktrava vergisini (dâhili gümrük vergisi)- güya Üsküp şehrini imar için Kosova Valisi Mazhar Bey’in ortaya çıkarmaya teşebbüs etmesi…” bkz. Simavi, s.124-125.

503 Sönmez, s.200-201.

504 Bu isyan ve Cavit Paşa’nın buradaki sert tutumu mecliste sık sık dile getirilmiştir. Arnavut mebusların dile getirdiği şikâyetler arasında Cavit Paşa’nın isyanı bastırma hareketi sırasında halka uyguladığı şiddet başta olmak üzere, askerlik muameleleri sırasında gerçekleşen sert uygulamalar, hükümet memurlarının ahaliye karşı keyfi davranışları, hükümetin idaresizliği, çeteler kanununa ilişkin uygulamalar, vergi sayısının ve miktarının fazlalığı, emlak tahriri muamelesi, örfi idarenin sebep olduğu aşırı uygulamalar, okul ve yolların yetersizliği gibi şikâyetler mevcuttu bkz. Sönmez, s. 201.

505 Zeyrek, s.310.

148

şey var mıdır? Hükümetin kuvvetini göstermek için şiddet göstermek gerekti. Öyle yaptık ve yapacağız. Başaracağımıza da güvenimiz kesindir. İki taraftan silah toplanıyor, suç sahipleri takip olunuyor yakında mesele kapanacaktır”507 cevabını vermiştir. Buradan 79bin silah toplanmıştır. Arnavutların elindeki silahların toplanılması Osmanlı Devleti’ni bölgedeki Hıristiyan unsurlara karşı büyük bir savunma gücünden etmiştir. Arnavutluk Harekâtı sırasında, Kosova ve İşkodra civarında bulunan –isyanın tertipleyicilerinden- Malisörlerin508 bir kısmı Karadağ’a kaçarak oraya sığınmış, Karadağlılar ise isyancıları Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtarak isyana devam etmelerine önayak olmuştur. Bunun üzerine İstanbul hükümeti telaşa düşerek Şevket Turgut Paşa komutasında bir kolordu oluşturup bölgeye göndermiştir. Bu sefer daha dikkatli hareket edilmiş, asilerin de evlerine dönmeleriyle, fazla kan dökülmeden yine kapatılan Kaçanik Boğazı açılmış ve 1910 Ağustosu’nda düzen yeniden sağlanmıştır. Düzenin sağlanmasının ardından Şevket Turgut Paşa örfi idareyi ilan edip, Divan-ı Harbi kurdurtmuştur.509 Hükümet bir yandan Karadağ’a firar etmiş olan Malisörlerin tekâlif-i emriyeden dolayı baskı altına alınmayıp borçlarının ertelenmesini510 söylerken, diğer yandan yanan evlerinin tamir edilerek, lağvedilen bölükbaşılık511 sebebiyle açıkta kalanlara gerekli meblağın ödenmesini512 bildirmiştir. Ayrıca 15 ila 65 yaş arası erkeklerin ileride askere çağrılmak üzere kayıtları yapılarak ellerinden silahları alınmış, hayvanlar için yeni vergiler konmuş, evlerin pencerelerini büyütmeleri istenmiş ve yaklaşık 15 bin silaha el koyulmuştur513. Asker muayeneleri yapılırken hiç ses çıkarmayan Malisörler, askere çağrıldıkları vakit gayrimüslim olanları Karadağ’a firar ederken İşkodra civarındaki Müslüman Malisörler de askere gitmemiştir. Bu konuda aralarında besa ettikleri anlaşılan Malisörler, özellikle İşkodra ve Yakova’da Karadağ tarafından silahlandırılmıştır. 1911 Martında İşkodra’nın kuzeyindeki dağlarda isyan başlamıştır. İşkodra valisi Bedri Paşa, isyancıların dört binden fazlasının Katolik olmasından yararlanmak için 27 Mart 1911’de Müslümanlara çağrı da bulunarak,

507 Ahmet Şerif, s.3.

508 Malisör: Arnavutluk’ta yaşayan Katolik Arnavutların dağlı olanlarına verilen isimdir. Ancak kitaplarda Müslüman Malisörlerden de bahsedilmektedir. Muhtemelen dağlı olan Arnavutlar için kullanılmaktadır.

509 Zeyrek, s.310-312.

510 MV. 146/64.

511 Bölükbaşı: İşkodra’nın ileri gelenlerinden seçilen ve hükümet tarafından Malisörlerin başına atanmış olan kimsedir. Bölükbaşının görevi meclisi yönetmek, kararları halka duyurmak ve savaş zamanı askerleri cepheye göndermektir bkz. Kemalettin Kuzucu, “Layihalar Işığında Bağımsızlık Sürecinde Arnavutluk’un Sosyal ve Siyasal Durumu (1860-1908), Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, XII/2 (Kış 2012), ss.309-332, s.312.

512 MV. 148/16.

149

Katolik Malisörlerin Karadağ tarafından desteklendiğini ve amacın şehirdeki Müslümanların katledilmesi olduğunu bildirerek Müslümanları hükümetin dağıtacağı silahları almaya ve o silahlarla şehirlerini ve dinlerini savunmaya çağırmıştır514. Nisan ayında isyanın genişlemiş olmasından dolayı hükümet 18 Nisan 1911’de İşkodra Sancağı’nda örfi idare ilan ederek asileri teslim olmaya çağıran bir beyanname neşretmiştir515. Ancak isyan son bulmamış aksine daha tehlikeli bir hal almıştır İtalya ve Karadağ’ın hareketinden korkan hükümet 28 Mayıs’ta, muhtemel bir çıkarmaya karşı Osmanlı sahillerinin harp gemileri ile korunmasını istemiştir516. Bu yüzden Haliç İdaresi’nden bir gemi satın almıştır517.

11 Haziran tarihli Meclis-i Vükela belgesinden anladığımız kadarıyla eşkıya ancak yaz aylarında sıkıştırılabilmiştir. Farklı noktalara dağılan eşkıyadan büyük kısmının Karadağ sınırında sıkıştırılması sorun olmuştur. Çünkü eşkıyaya sıkılacak mermiler Karadağ topraklarına düşecektir, bu durum da Karadağ’ın Osmanlı Devleti’ne savaş açmasına bahane olacaktır. Durumu dile getiren kumandanlık buradaki eşkıyaya silah bıraktırma fikrindedir. Bu yüzden eşkıya sıkıştırılmadan evvel kendilerine hükümet tarafından yayınlanacak bir beyanname ile 10 günlük bir süre verilmesi gerektiği, geri dönüp teslim olurlarsa kendilerine bir şey yapılmayacağı hatta askeri harekât esnasında yanıp zarar görmüş olan evlerinin yapımı için hükümetten gönderilecek 10 bin lira ile evlerinin yeniden inşa olunacağının söylenmesini istemiş. Durumu uygun bulan hükümet gereğinin yapılmasını bildirmiştir518. Malisörler hemen geri dönmedikleri için dönüşlerine müsaade eden beyanname süresi519 birkaç kez uzatılmıştır. Haziranın ortasında padişah Mehmed Reşat520, İttihatçıların istediği Rumeli seyahati kapsamında sadrazamın başkanlığındaki heyetiyle birlikte Kosova’ya gitmiş ancak Kosova padişaha bağlılığı ile bilinmesine karşın beklenen ilgiyi göstermemiştir521. İpek, Yakova ve

514 Sönmez, s.182-183. 515 MV. 151/29. 516 MV. 152/77. 517 MV. 160/46. 518 MV. 153/41, 153/42, 153/43. 519 MV. 153/63.

520 Meropi Anastassiadou’ya göre Arnavutların sonraki kuşaklarınca bu ziyaretin unutulmamış olmasının nedeni, padişah geleceği için belediyenin şehir merkezini güzelleştirilmiş olmasıdır. En göze çarpan değişimlerden biri de Beyaz Kule’nin etrafında yer alan küçük surların yıktırılması olmuştur bkz. Meropi Anastassiadou, Tanzimat

Çağında Bir Osmanlı Şehri Selanik 1830-1912, Işık Ergüden (çev.). 2. Baskı, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları,

2010, s.381.

521 Geziye katılan Lütfi Sİmavi Kosova’da, Sultanı yüz binlerin karşıladığından bahseder, olumsuz bir detay olarak ise konuşmayı yapan padişahtan sonra sözlerini Arnavutça’ya çevirmesi için kürsüye çağrılan Manastırlı İsmail

150

Prizren karşılamaya temsilci dahi göndermemiştir522. 3 Temmuz 1911’de padişah af iradesini imzalamış523 olmasına rağmen Malisörler dönmedikleri için, 10 Temmuz 1911’de hükümet Malisörlerin teslim olması için gereken süreyi uzatmıştır524. 22 Temmuz’da geri dönmeleri zarfında umumi af ilan edeceğini söylemiştir525. Yani bu demek oluyordu ki isyancı Malisörler kendilerine nakdi yardımda526 bulunulacağı da söylenmesine karşın henüz geri dönmüyorlardı. Ağustos ayına gelindiği vakit tamamen olmasa da geri dönüşler başlamış, bunun için hükümet İşkodra vilayetine üç bin lira527, Kosova Vilayetine ise elli bin kuruş528 (beş yüz lira) gönderilmesini söylemiştir. Malisörlerin meskenleri yeniden inşa edilirken Londra Arnavut Cemiyeti de yardımda bulunarak İşkodra’daki meskenlerin inşasına katkıda bulunmuştur529. Eylül ayında İtalya Osmanlı Devleti’ne savaş ilan ettiğinde, bir yandan Trablusgarp’ta İtalya ile uğraşan hükümet diğer yandan Malisörleri geri döndürme peşindedir. Savaş durumu tehlikeli olduğundan, firari Malisörler geri dönmeleri karşılığında Bayraktarlardan veya Hıristiyanlardan liyakatli kişilerin nahiye müdüriyetlerine tayin edilerek530 devlete bağlanmaya çalışılmıştır. Ayrıca Karadağ’a firar etmeyip son harekette zarar gören İşkodra ve havalisindeki Malisörler ile Kestaratiler, Sale Soslular ve Tuz ahalisine de yardım yapılması531 ayrıca Malisörlere tanınan muafiyet ve izinlerden Gosina ve Plavalıların da yararlanması kararlaştırılmıştır532. Tüm bunlara rağmen Ocak 1912’de bölgeden Arnavutların isyan hazırlığı içinde olduğuna dair haberler gelmeye başlamıştır. Hükümet de durum karşısında gerekli önlemlerin alınmasını istemiş533 fakat daha önce de görüldüğü üzere isyanın çıkması engellenememiştir. İlk ayaklanmalar Mart ve Nisan aylarında Kosova’da başlamıştır. Karışıklığın merkezi ise Debre olmuştur. Buradaki Müslümanlar vergi bahanesiyle ayaklanmış, Mayıs ayında ise

Hakkı Efendi’nin sıra kendine geldiğinde tek kelime Arnavutça bilmediğini itiraf ettiğinden bahseder. Hâlbuki bu zatın padişahın maiyetine alınma sebebi yalnızca tercümanlık etmesi içinmiş bkz. Simavi, s.195-196.

522 Diğer yandan Halil Menteşe’nin anlattığına göre Lütfi Simavi Bey’in de anlattığı gibi halkın Arnavutluk’ta padişaha karşı gösterdiği coşkun tezahürat muhteşemdi. Hele Meşhed’de yüz bine yakın Arnavut, padişah’ın arkasında namaz kılmış bu durum muazzam bir görüntü yaratmıştır. Ayrıca Malisya isyanı da sönmüştür bkz. Halil Menteşe’nin Anıları, s.136. 523 Sönmez, s.185. 524 MV. 154/62. 525 MV. 154/99. 526 MV. 154/48. 527 MV. 155/21. 528 MV. 155/39. 529 MV. 157/43. 530 MV. 161/65. 531 MV. 161/78. 532 MV. 162/50. 533 MV. 160/77.

151

Yakova, İpek ve Priştine’ye sıçrayan isyanlar ciddi boyutlara ulaşmıştır. Junik Köyü’nde Bayram Curri, Rıza Bey ve İsa Bolatin önderliğindeki binlerce Arnavut ve eski mebuslardan olan Hasan Priştine ve Necip Dragana toplanıp ayaklanarak İttihatçı hükümeti düşürmek adına yemin etmiştir. Ayrıca Arnavut liderler, hazırlamış oldukları bir beyannameyi de büyük devletlerin konsolosluklarına vermiştir534. Beyannamede Arnavutların meşrutiyete yaptıkları hizmetten ve gösterdikleri sadakatten bahseden Arnavutlar, halifeye ve Osmanlı Devleti’ne de bağlı olduklarını ancak kendilerini isyana teşvik edenin Jön Türk Hükümeti’nin anayasa üzerindeki değişikliği535 olduğunu dile getirmiştir. Ayrıca, mevcut hükümetin Kanun-ı Esasi’ye aykırı hareket ederek seçimlere müdahale ettiğini, bu seçimler boyunca pek çok hileli iş yapıldığını, tüm bu yapılanların irticaya doğru bir gidiş olduğu, bu politikanın memlekete çöküntüden başka bir şey vermeyeceği ve gerçek meşrutiyetin sağlanması için ayaklandıklarını ilave etmişlerdir536.

Bahriye Nezareti, Avusturya’nın, Arnavutluk’ta çıkan karışıklık dolayısıyla, Osmanlı Devleti’ne bazı isteklerini kabul ettirmek amacıyla Osmanlı sularında bir deniz gösterisi yapacağını bildirince, hükümet durumun acil olarak Viyana Sefareti ve Dersaadet’teki Avusturya sefirinden sorularak öğrenilmesini istemiştir537. Bir yandan da Arnavutluk’ta durmak bilmeyen isyanlardan dolayı Afyonkarahisar ve Ereğli Redif Fırkalarını silâhaltına alarak Arnavutluk olaylarını bastırmak için bölgeye göndermiştir538, ayrıca çetelerin Kaçanik ve Çernalova Boğazları ile Üsküb gibi önemli noktalara erişmelerini engellemek için Yedinci Kolordu’nun takviyesi ile birlikte gerekli tedbirlerin alınmasını