• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3. MECLİS-İ VÜKELA MAZBATALARI IŞIĞINDA SİYASİ TARİH SİYASİ TARİH

3.5. Savaşa Giden Süreçte Balkan Devletleri İle İlişkiler

3.5.4. Bulgaristan ile İlişkiler

I.Murat Dönemi’nde feth edilmeye başlanan Bulgaristan topraklarından 1363 yılında Filibe, 1385 yılında ise Sofya ele geçirilerek Güney Bulgaristan Osmanlı egemenliği altına alınmıştır. Tümüyle ele geçirilmesi ise 1396 yılında Sultan I. Bayezit zamanında Niğbolu Savaşı’nın kazanılması ile olmuştur659. Böylelikle Bulgar toprakları Rumeli eyaletine, Bulgarlar ise Osmanlı Devleti’ne katılmış ve bu tarihten itibaren toprakları Niğbolu, Vidin, Silistre, Köstendil, Filibe, Ormenon ve komşuları olmak üzere sancaklara ayrılmıştır. Dinleri Ortodoks oldukları için Yunan, Sırp ve Eflak Hıristiyanları ile birlikte Rum ulusuna katılmış; yalnızca kiliselerinde (en azından Ohrid metropolitliğinde) Slav dilini (eski Bulgarca) korumayı başarmışlardır. Ancak 1767 yılında patriklik, Sultan III. Mustafa’dan bu bağımsızlığın iptalini ve kilisenin Saint Clement’in otoritesine verilmesini elde etmiş, bu tarihten itibaren, Ohrid’in başpiskoposluklarının hemen hepsi Yunanlı olmuştur. Bu piskoposlar Yunan usulünü yaymak için çaba göstermiştir. Bu durum Bulgarların Yunan kültürü altında ezilmesine ve Bulgar – Yunan çekişmesine neden olmuştur660. 1767 yılında Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlanmış661 olan Bulgarlar 1821 yılındaki Mora İsyanı sırasında Yunanlılara destek vermiş olmasına rağmen, 1829 yılındaki Edirne Antlaşmasından hiçbir şey alamayan tek Balkan ulusu olmuştur. Hâlbuki aynı antlaşma sayesinde Yunanistan bağımsızlığını kazanırken Bulgarlar dışındaki diğer Balkan uluslarının her biri kendileri adına bir şeyler elde etmiştir. Milliyetçilik çağının yaşandığı bir dönemde, Yunanistan’ın bağımsızlık örneği de karşılarında durduğundan 1835 yılında Bulgarlar, Tırnovalı zengin tüccar Velho Atasanov Camciyeta önderliğinde Velho Zavera isimli meşhur isyanı başlatmış ancak, içlerindeki bazı insanların daha isyanın başında olayı saraya haber vermesi nedeni ile isyan başarılı olamamıştır662. Bu olay Bulgarlara dış

658 Simavi, s.413.

659 Yavuz Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimler, Ankara: Turhan Kitabevi, 2001, s.82.

660 Castellan, s.323.

661 Sloane, s.80.

177

devlet desteğinin yeterli olmadığını, başarılı olabilmek için öncelikle bilinçlenmiş bir halka gerek duyulduğunu göstermiştir. Bu yüzden kendi dillerindeki eğitimi modernleştirip yaygınlaştıran Bulgarlar ulusalcı bir eğitim programı izlemiştir. Bulgar eğitim sistemi ile Bulgar ulusçuluğunun laikleşmesi de hızlanmış ve bağımsız kilise için verilen mücadele de bu sürecin tamamlayıcısı olmuştur. Bulgar halkın ve aydınların XIX. Yüzyıl başına dek yaşamış olduğu ulusal kişilik sorunu Bulgarların Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlı olmalarından kaynaklanmıştır663.

Rum Kilisesi’nden bağımsız bir kilise isteyen Bulgarlar, bu taleplerini 1866 yılında Osmanlı hükümetine götürmüş ancak 1870 yılına dek bu istekleri yerine gelmemiştir. 1870 yılında Makedonya dâhil olmak üzere, birkaç piskoposlukta Bulgar Ruhban Reisliği “Bulgar Ekzarhlığı”664 olarak ayrı bir ruhani idare şeklinde açılmıştır. Ancak Rum Ortodoks Patrikliği bunu hemen kabul edememiş, Bulgar Ekzarhlığı’nın açılmasını sağlayan Mehmed Emin Ali Paşa’nın ölümünden sonra yerine geçen Mahmud Nedim Paşa’yı etkileyerek Bulgar piskoposlarının sürgüne gönderilmesini sağlamıştır665. Rum Patrikliği’nin bu tutumu, sıkıntılı olan Bulgar – Rum ilişkilerini daha da germiştir. Osmanlı topraklarında yaşayan Rum ve Bulgarlar arasındaki Kilise Sorunu, II. Meşrutiyet Dönemi’nde çıkarılan Kilise Kanununa kadar çözümsüz kalmıştır.

Bulgarlar bir yandan kendi bağımsız kiliselerine sahip olmak için çabalarken diğer yandan dışarıdan aldıkları destekle Osmanlı yönetimine isyan etmekten geri kalmamıştır. 1867 yılında çıkardıkları isyan Midhat Paşa tarafından bastırılmış ancak

663 Ortaylı, En Uzun Yüzyıl, s. 83; Bulgar burjuvazisi, 1830’larda Rum Ortodoks Patrikhanesi’nden başlıca iki talepte bulunmuştur. Bunlardan biri ibadeti Bulgarca yönetebilecek piskoposların atanması diğeri ise ders dili Bulgarca olan okulların açılmasıydı. 1833 yılında Üsküp, 1834’te Köprülü ve Samokov ahalisi, 1840’ta ise Vidin, Tırnova ve Filibe ahalisi Bulgar piskopos istemiş ancak bu istekleri Patriklik tarafından reddedilmiştir. Yine de Bulgarlar, 1835 yılında Gabrovo’da Patrikhaneden bağımsız ilk Bulgar okulunu açmayı başarmışlardır. Laik ilkelere göre kurulan bazı okullar daha XIX. Yüzyıl ilk çeyreğinde Ziştovi(1815), Kotel(1819) ve Karlovo(1828)’da bulunmaktaydı ancak bu okulları Yunanlılar kurup işlettiğinden bu okullarda Helen ideolojisi devam ediyordu. Bu okulları bitirenlerin çoğu, ülkedeki Yunanlılaşmış bir tabakadan gelmekteydi. Oysaki Gabrovo’daki okulun kurucuları olan Vasil Aprilov ve N.S. Palauzov Bulgar burjuvazisinin öncü isimleri olmuştur. Ayrıntılı bilgi için bkz. Fikret Adanır, Makedonya

Sorunu, İhsan Çatay (çev.). İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2001, s.66-67.

664 Metropolitler arasındaki en yaşlı kişi ruhban reisi olacak ve bir ruhban meclisine başkanlık edecekti. İstanbul’a gidip Bulgar Manastırı’nda oturma hakkın sahipti. Rum Ortodoks Patriği ise artık milli bir kilise olmaktan çıkan Ortodoks Kilisesi’nin başı olarak kalacaktı ve kutsal yağı kutsamaya münferiden yetkili olacaktı. Hemen altında olan manastırlar ise yine onun idaresi altında olacaktı. Diğer bölgelerde ise halkın en az üçte ikisi ruhban reisini kabul etmediği takdirde, ruhban reisi buraya müdahale etme hakkına sahip olmayacaktı. Varna ve İstanbul arasındaki köyler ve Varna, Misivri ve Ahyolu olmasa da Rum bölgelerinin ve doğrudan Patrikliğin idaresindeki manastırların dışında Süzebolu, Köstendil, Filibe ve Stenimaka Bulgar ruhban reisinin idaresine verilmiştir. Bkz. Nicole Jorga,

Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, C.V, Nilüfer Epçeli (çev.). İstanbul: Yeditepe Yayınları, 2005, s.462.

178

1876 yılındaki Rus yardımıyla çıkarılan isyanı bastırmak Osmanlı Devleti için hayli güç olmuştur. Ertesi yıl Osmanlı Devleti ile Rusya arasında yaşanan 1877-78 Osmanlı – Rus Savaşı ise Bulgaristan için önemli neticeler doğurmuştur. Savaşın sonunda imzalanan Berlin Antlaşması ile Sofya, Niğbolu, Ziştovi, Rusçuk, Silistre, Varna, Şumnu, Lofça ve Tırnova gibi şehirleri içine alan muhtar bir Bulgaristan Prensliği kurulmuştur666. 5 Ekim 1908’de bağımsızlığını ilan eden Bulgaristan667, Bulgaristan Batı Trakya’sı olarak adlandırılan Kırcaali, Koşukavak, Ortaköy, Gümülcine Yaylası, Darıdere, Eğridere, Paşmaklı, Rodopçuk, Nevrekop ve Razlık ilçelerini 1912 Balkan Savaşlarının sonunda topraklarına dahil etmiştir. Böylece 1885 yılında 96.000 km kare olan Bulgaristan toprağı, bu Türk ilçelerinin ilavesiyle 111.000 km karelik bir devlet haline gelmiştir. En son Romanya’dan Güney Dobruca bölgesinin katılmasıyla Bulgaristan668 toprağı daha fazla genişlemiştir.

Bulgarlar 1908’de bağımsız olduktan sonra yeni oluşan sınır problemi sebebiyle iki ülke arasındaki ilişki yoğun şekilde devam etmiştir. Bu ilişkileri ticaret, hudut sorunları, halkın yeni sınırlar karşısındaki konumu, okullar, devlet malları, ve demiryolu başlıkları altında toplamak mümkündür.

Bulgaristan’ın 5 Ekim 1908’de bağımsızlığını ilan etmesi üzerine Rüsumat Emaneti, iki ülke arasında 1906 senesinde yapılmış olan ve Osmanlı ticareti üzerinde olumsuz etkisi bulunan Ticaret ve Gümrük İtilafnamesi’nin zararının devamının önlenmesi ve ayrıca Bulgaristan’ın idareten ve siyaseten geçirdiği değişim sebebi ile bundan sonra gümrükler idaresinin nasıl muamele etmesi gerektiğini sormuş, hükümet de cevaben Bulgaristan bağımsızlığını ilan etmiş olmasına karşın henüz bu durum hakkında büyük devletlerin kararı ulaşmamış olduğundan ayrıca Osmanlı Devleti’nin de Bulgaristan’ın bağımsızlığını henüz tanımadığı için Bulgaristan’dan gümrüklere götürülecek eşya hakkında şimdiye kadar devam eden muameleye devam olunması, ancak bunlara dair bir sıkıntı çıkarılırsa o zaman duruma bakılacağını bildirmiştir669 . Bulgaristan’ın

666 Yusuf Halaçoğlu, “Bulgaristan”, TDV İslam Ansiklopedisi, C.6, İstanbul: TDV Yayınları, 1992, s.397-398.

667 Bulgaristan’ın eski İstanbul mümessillerinden Mösyö Keşof’un anlattığına göre II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Kamil Paşa’nın Sadrazamlığı sırasında o sırada İstanbul’da bulunan yabancı sefirler için bir yemek organize edilmiş. Bu sırada Bulgaristan bir prenslik olup İstanbul’daki mümessilinin ünvanı da Kapı Kahyası’dır. Bundan dolayı Bulgar Kapı Kahyası Mösyö Keşof ziyafete davet edilmemiş, bunu kendi hükümeti adına hakaret sayan Mösyö keşof, protesto için İstanbul’u terk ederek Sofya’ya gitmiş müteakiben de Bulgaristan bağımsızlığını ilan etmiştir bkz. Tahsin Paşa’nın Yıldız Hatıraları, s.122-123.

668 Halaçoğlu, “Bulgaristan”, s.398- 399.

179

bağımsız olması Bulgaristan’dan gelecek ürünlere nasıl bir vergi uygulanacağı ya da uygulanıp uygulanmayacağı sorusunu da gündeme getirmiş. Hükümet de cevaben Bulgaristan ile yapılan anlaşma gereği vergisiz şekilde geçirilmesi gereken ürünlerin şahadetnamelerinin (ürün kimliklerinde) üstünde eğer emaret mühründen başka krallık arması var ise mühürlenmiş olan bu ürünlerin iadesini, eğer üstünde öyle bir arma olmayıp da altında öyle bir mühür varsa ürünlerin kabulünü ancak bunlardan %11 oranında vergi alınması gerektiğini dile getirmiştir670. Benzer bir durum pasaport, sıhhiye şahadetnameleri ve diğer evrak harçları için de söz konusu olmuştur. Sofya Umuru Ticariye Müdüriyetinden Hariciye Nezareti’ne Bulgaristan Krallığı adıyla bastırılmaya başlanan pasaport, sıhhiye şahadetnamesi ve diğer evrak için ne tür bir işlem takip edilmesi gerektiği sorulduğunda, hükümete danışan Hariciye Nezareti bu evraklardan vize harcı alınması gerektiği cevabını almıştır671.

1909 Şubatı’nda Bulgaristan Osmanlı Devleti’ne hayvan ihracını yasaklayan bir karar almıştır, bu durum Dâhiliye Nezareti tarafından hükümete bildirilince hükümet, hemen karşı bir karar almak yerine, Osmanlı topraklarından Bulgaristan’a yapılan hayvan ihracının men edilmesinin Osmanlı Devleti’nin ve halkının yararına olup olmadığı konusunun Dâhiliye tarafından incelenmesini istemiştir672, Bulgaristan’ın bağımsızlığını hemen tanımayan Osmanlı Devleti, bir süre Bulgaristan’dan gelen gümrük tezkereleri ve pasaportlarını da tanımamıştır. Bu durum 1909 yılının Mayıs ayına geldiğinde değişmiş, artık Osmanlı Devleti Bulgaristan’ı bağımsız bir devlet olarak tanıdığı için onlara ait gümrük tezkeresi ve pasaportlarını da tanır olmuştur673. Ancak Bulgaristan’ın bağımsızlığı ile iki devlet arasında 1906 yılında yapılmış olan Gümrük ve Ticaret Antlaşması artık Osmanlı Devleti’nin aleyhine bir durum aldığından Osmanlı tüccarı bu durumdan şikâyet eder hale gelmiş, bu itilafnamenin tadili konusu Rüsumat Emaneti’nden hükümete iletilince hükümet de konunun incelenmesi için Şura-yı Devlet Reisi Refi Paşa’nın başında bulunacağı bir komisyon görevlendirilmesini istemiştir674. Böylelikle 1910 yılında iki devlet arasında geçici de olsa yeni bir ticaret ve Seyr-i

670 MV. 121/42. 671 MV. 121/16. 672 MV. 124/ 74. 673 MV. 127/27. 674 MV. 127/29.

180

Sefain anlaşması yapılmış675 İki devlet tarafından da uygun görülen anlaşma676 1911 senesinde 1 yıl daha uzatılmıştır677.

Osmanlı Devleti Bulgaristan’ın bağımsızlığını kabul ettikten sonra Bulgaristan ile haberleşme işlerinin temini için komiserlik maiyetinde ve gereken yerlerde kâtip ya da kavas sıfatıyla birer memur bulundurulmasını istemiştir678. Bu sırada resmi yazışmalarda Bulgar Kralı Ferdinand için ne yazılması gerektiği de tartışma konusu olmuştur, Kral Ferdinand’ın kendisi için kullanılmasını istediği “Bulgarların Kralı” söyleminin Osmanlı Devleti’nde olumsuz bir etki yaratıp yaratmayacağı tartışılıp bu unvan yerine “Bulgar Kralı” ünvanını kullanmak ilk etapta mantıklı görünmüşse de İngiltere gibi devletler tarafından nasıl kabul gördüğü önemli bir etken olmuş, neticede ise resmi yazışmalarda Roi des Bulgares679 yanında “Bulgarların Kralı” tabirinin

kullanılması kararlaştırılmıştır680.

Bulgar milliyetçiliğini yaymaya çalışan Rumeli’deki Bulgar Mektepleri de Meclis-i Vükela’nın gündeminde yer alan konular arasında olmuştur. Dâhiliye Nezareti’nin bildirdiğine göre Rumeli’de bulunan Bulgar mektepleri, fesat komitelerinin icra yeri halindedir ancak bu mekteplerin öğretmenlerine maaş vermek bu kişileri bu tür eğilimlerden uzak tutacaktır, bu yüzden bu mekteplerin öğretmenlerine Maarif varidatından maaş tahsis edilmiş olduğu Dâhiliye Nezareti tarafından hükümete bildirilir. Hükümet de cevaben bu uygulamayı doğru bulduğunu söylemiştir681. Bulgar Ekserhanesi, Bulgaristan bağımsız olduktan sonra Rumeli’de bulunan Bulgar mekteplerine müfettiş olarak Osmanlı Devleti’nin memurlarının değil Ekserhaneden birilerinin gönderilmesini istemiş ancak hükümet bu durumu kabul etmemiştir. Fakat Ekserhaneye mensup olanların istedikleri vakit tedrisatı kontrol amacıyla bu mektepleri ziyaret etmeleri serbest bırakılmıştır682. Bulgarlar ile Rumların çatışma sebebi olan kilise ve mektepler konusu hem Meclis-i Mebusan hem de Meclis-i Âyan tarafından ele

675 MV. 158/14.

676 İki ülke arasındaki anlaşma görüşmeleri İstanbul’da yapılmaktadır, bu esnada Bulgaristan adına görüşmeye gelecek olan Mösyö Çakalofek’in belirtilen süre zarfında İstanbul’a varamayacağı Bulgaristan sefiri tarafından haber edilip görüşmelerin Sofya’da yapılması istenince, durumu hükümete soran Hariciye Nezareti bu talebi kabul etmeyip görüşmelerin İstanbul’da devam etmesini bildirir. Bkz. MV. 154/94.

677 MV. 158/26. 678 MV. 124/85. 679 “Bulgar Kralı” 680 MV. 130/48. 681 MV. 124/70. 682 MV. 141/92.

181

alınarak çözülmeye çalışılmış ancak, sorunun giderilme şekli Rum Patrikhanesi tarafından hoş karşılanmadığı gibi İstanbul mebusu Kozmidi Efendi ile Serfiçe Mebusu Vamvaka Efendi de düzenlenen bu layihanın kendi milli hukuklarını ortadan kaldıracağını dile getirerek durumu padişaha bildiren bir telgraf göndermelerine neden olmuştur. Ancak hükümet Meclis-i Mebusan ve Âyan tarafından alınan kararın karşısında olmamış, durumun Adliye ve Mezahip Nezareti ile Dâhiliye Nezaretlerine de bildirilmesini istemiştir683. Kilise ve Mektepler Kanunu, Rum Patrikhanesi ve Rum mebusların itirazlarına rağmen Meclis-i Mebusan ve Âyan tarafından kabul edilip Sultan Mehmet Reşad’ın onayından da geçerek yürürlüğe girmiştir684. 11 maddeden oluşan bu kanunun üçüncü maddesine dayanılarak hükümet tarafından 1910 yılı Dâhiliye Nezareti bütçesine 4 milyon kuruş tahsis ayrılması kararlaştırılmıştır685. Bu maddeye göre herhangi bir yerleşim yerinde 1/3 oranından az nüfusa sahip olan halka ait kilise ve mektepler alınarak diğer tarafa verilecek, buna karşılık olarak ise hükümet yeni kilise ve mektepler inşa edecektir686.

Bulgaristan bağımsız olduktan sonra Bulgaristan’dan alacaklar meselesi Bulgaristan konusunda Osmanlı hükümetlerini en fazla oyalayan mesele olmuştur. Bulgaristan bağımsız olunca Şarki Rumeli Şimendiferi de Bulgarlar tarafından zapt edilmiştir. Bu durum karşısında Osmanlı Devleti Bulgaristan’dan 40 milyon frank istemiştir. Ancak Şimendifer Şirketi 40 milyon frankın 26 milyon küsurunu isteyince Osmanlı bu miktarı çok bulmuş, fakat Almanya ve Avusturya bu meselenin derhal halledilmesini istediğinden şirket ile hükümeti seniyye arasında mevcut olan anlaşmazlığın giderilmesi için hükümet konuyu bir heyete havale etmiştir687. Yine artık Bulgaristan toprağında kalmış olan vakıf ve devlet mallarının ne olacağı da konuşularak her başlık için ayrı ayrı karar alınmıştır:

*Müftüler ve vakıflar hakkında Babıâli ile Emaret arasında önceden kararlaştırılmış olan maddeler İslam cemaatinin hukukuna uygun olduğundan ve vakıflar idaresini temin için yeterli görüldüğünden aynı maddelerin kabulü fakat Avusturya

683 MV. 141/91.

684 “Kiliseler, Mektepler Kanunu”, Tanin Gazetesi, 7 Temmuz 1910.

685 MV. 142/47; MMZC, D.I, C.I, İ.S.VI, 10 Teşrin-i Sani 1326, s.116 .

686 II. Tertip Düstur, s.431-433.

182

protokolünde serbest diyanet ve serbest ibadet maddesini içeren 4. maddenin itilafnameye 1. madde olarak geçirilmesi,

*Posta ve Telgraf idaresi tarafından talep edilen 56 bin kuruş pul bedelinin Bulgaristan’dan alınması, alet ve edevatın, telgraf geliri olarak talep edilmekte olan 215.368 franktan tamamen, tamamı mümkün olmazsa yarısının Bulgaristan’dan alınmasında ısrar olunmuştur.

*Rumeli Şarki Telgraf ve Posta gelirlerinde devlete ait hisse vardır. Bu hissenin talep edilip edilmemesi Telgraf ve Posta Nezareti tarafından Babıâli’ye bırakılmış. Ancak bu hisse Şarki Rumeli’nin Bulgaristan tarafından ilhak edildiği tarihten sonraki senelere ait olup miktarını soruşturmak mümkün değildir. Bu mümkün olsa bile Bulgaristan buna olumlu cevap vermeyecektir o sebeple bu konuda ısrar etmenin anlamı yoktur.

*Bulgaristan’da bulunan dört fener devlet malıdır, bundan dolayı hükümet fener şirketine karşı malen sorumlu olamayacağı, şirket ile Bahriye Nezareti’nin bilgilendirmesinden anlaşıldığından ve Bulgaristan’daki mezkûr fenerlerin devlet malı addedilmesinden bu konuda da ısrar edilmesi uygun görülmemiştir.

*Rumeli Şarki’deki üç fener için şirketin talepleri reddedilemeyeceğinden, buna karşılık Bulgaristan’dan inşa masrafı ile 270bin küsur istenmesi, eğer bu miktar kabul görmezse 200 bin franka yakın bir meblağın talebinde ısrar edilmesi hususlarının Hariciye Nezareti’ne tebliğ kararlaştırılmıştır688.

Bulgaristan’ın bağımsız bir devlet olması hudut sorunlarını yanında getirmiştir. Osmanlı Devleti Balkan Savaşları çıkana dek bu sorunla ilgilenmek durumunda kalmıştır. Hududun belirlenmesi için bir heyet görevlendirmiş689 heyetten yalnızca sınır noktalarını belirlemesini değil sınırın tamamını belirlemesini istemiştir. Eğer heyetin harita vasıtasıyla belirleyecekleri sınır konusunda Bulgar delegelerle anlaşma sağlamak mümkün olmazsa kendilerine başvurulmasını istemiştir690. İki ülke arasında yeni bir sınır yaratmak bölge ahalisinin sınırın diğer tarafında kalan toprakları için sorun

688 MV. 126/44, MV. 127/47.

689 MV. 138/16.

690 Bu iş için Mirliva Hakkı Paşa heyetin başına atanmış, heyette ayrıca topografya memuru sıfatıyla Yüzbaşı Mehmed Emin Efendi ve inşaat için memur edilen Mülazım Hüseyin Efendi tayin edilmiştir. Mehmed Emin Efendi ve Hüseyin Efendiler için biner kuruş tahsisat ayrılmıştır bkz. MV. 139/52.

183

yaratmış, buna çare olarak da hükümet, bir komisyon oluşturmuştur. Komisyon vasıtasıyla, iki taraf ahalisine ait olup diğer tarafta kalan mahallerin taraflar arasında değiştirilmesini, mümkün olmayan kısmının ise taliplerine satılmasını ve bu konuda komisyon tarafından verilecek kararın tatbik edilmesini söylemiştir. Eğer teklif olunan bedele toprağının satılmasına mal sahibi razı olmaz ise, toprağın gerçek bedelinin tespit edilerek teklif edilen paranın üst tarafının hükümet tarafından ödenmesi, eğer (Osmanlı tarafında kalan)toprağı satın almaya talip olacak kimse çıkmaz ise arazinin ileride muhacir iskânı yapmak ya da başka şekillerde değerlendirilmek üzere bedeli ödenerek hükümetçe satın alınması konularının komisyon tarafından tetkik edilerek müzakere edilmesi uygun görülmüştür691. Osmanlı Devleti, sınır problemini sadece Bulgaristan açısından ele almamıştır. 1911 yılında Osmanlı’nın İran, Sırbistan ve Karadağ hudutlarında da sınırları korumak için iskân edilmekte olan sınır komiteleri mevcuttur. Bunlara ek olarak Rusya, Avusturya, Bulgaristan ve Yunanistan hudutlarında toplam beş komiserlik oluşturulup sınırların korunmasını istemiştir692.

Sınır problemleri hükümetin çalışmalarına rağmen halk için problem olmaya devam etmiştir. Bulgaristan’ın bağımsızlığından evvel Osmanlı topraklarından Bulgaristan’a firar etmiş olup bağımsızlık sonrası geri dönmek isteyenler olmuştur693, yine Bulgaristan’ın bağımsızlığından önce Osmanlı tebaasından Bulgaristan’da, Bulgar tebaasından olup ise Osmanlı Devleti’nde ölenler ve bunların tasarrufunda olan emlak ve araziler meselesi694 vardır. Bazı kimseler ise aslen Sırp olup yeni nüfus kaydında Bulgar yazıldıklarından695 yeni durum karşısında sıkıntıya düşmüştür. Osmanlı hükümetleri bu konuların hepsi ile tek tek ilgilenip halkı mağduriyetten kurtarmaya çalışmış, daha evvel Bulgaristan’a firar etmiş olan kimselerin ne sebeple hangi koşullarda firar etmiş olduğunu ve şimdi neden geri dönmek istediğini araştırırken, karşılıklı olarak iki farklı toprakta ölenlerin mülk ve arazileri yahut sahip oldukları

691 Ancak hükümetin satın alması icap eden yerlerin gerçek bedeli öğrenmeli, ondan sonra bir defter tutularak oraya yazılmalı ve o defter Meclis-i Mebusan ve Âyan’a götürülmeli, onlar da kabul ettikten sonra satın alma işlemi yapılabilir diyor hükümet. Ayrıntılı bilgi için bkz. MV. 149/23.

692 Rusya hudut komiserliği için Erzurum, Avusturya hudut komiserliği için Taşlıca, Bulgaristan hududunun ilk kısmı için Edirne ve ikinci kısmı için Siroz, Yunanistan hudut komiserliği için Kozana bölgeleri merkez seçilmiştir. Buralarda oluşacak komiserliklerde çalışacak personle için yıllık 90 bin kuruş gerekmektedir. Bu paranın bütçede karşılığı bulunmadığı Dâhiliye ve hariciye Nezaretleri ile yapılan yazışmalardan anlaşıldığı için bu miktarın seneyi ati bütçesine eklenerek Harbiye Bütçesi’ndeki Gayrı Melhuza tertibinde eklenmesi uygun görülmüştür. Bkz. MV. 152/49.

693 MV. 139/50.

694 MV. 147/24.

184

hakları ile ilgili olarak Bulgaristan ile yapacağı Taabiyet Anlaşmasına dek696 geçici şekilde sorunları çözmeye çalışmıştır.

Balkan Savaşlarının çıkması, bu savaşların sonunda Osmanlı Devleti’nin kaybettiği