• Sonuç bulunamadı

Kamil Paşa Hükümeti (7 Ağustos 1908 – 13 Şubat 1909)

BÖLÜM 2. 1908 -1914 YILLARI ARASINDA MECLİS-İ VÜKELA

2.1. Divan-ı Hümayun’dan Meclis-i Vükela’ya

2.3.2. Kamil Paşa Hükümeti (7 Ağustos 1908 – 13 Şubat 1909)

Said Paşa’nın ilk kabinesi meşrutiyet’in ilanından önce, ikinci kabinesi ise üç gün sürdüğü için, Kamil Paşa Sadrazamlığında kurulan kabine meşrutiyet döneminin ilk kabinesi olarak adlandırılmaktadır. İttihat ve Terakki Cemiyeti ülkede seçimler bittikten sonra Manyasizade Refik Bey’i Adliye Nezareti’ne vererek194 hükümete yaklaşık üç ay sonra bir kişi ile de olsa katılım sağlamıştır195. Cemiyet, ülke yönetimi konusunda tecrübeye sahip olmadığı için kabineleri doğrudan kurmak yerine onları kontrol altında tutmayı tercih etmiştir196. Padişahın hatt-ı hümayunu ile 7 Ağustos 1908’de kurulan Kamil Paşa Hükümeti’nde Şeyhülislam Cemaleddin Efendi ile birlikte Harbiye Nezareti’ne Recep Paşa, Osman Nizami Paşa, Nazım Paşa, Hariciye Nezareti’ne Tevfik

191 Şeyhülislam Cemaleddin Efendi Siyasi Hatıralarım, s. 30-33.

192 Sina Akşin, Said Paşa’nın İttihat ve Terakki tarafından istifaya zorlandığını söyler bkz. Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, s.148.

193 O sırada Mabeynde görev yapan Ali Fuat Türkgeldi’nin anlattıklarına göre Dâhiliye Nazırı Hacı Akif Paşa, kendisinin yanına gelerek istifa edeceğini bildirmiştir: “Biz dün istifaya karar verdik. Bugün yeni Sadrazam gelecek. Zannıma göre Kamil Paşa Sadrazam olacak. Bu adamlar bizi istemiyorlar; İsmail Kemalleri Ebu Ziyaları istiyorlar. Mesele sen kalk, ben oturayım” dedikten sonra Said Paşa’yı kastederek “O bizim eski bildiğimiz Said Paşa değil, melamiyyundan gibi bir adam olmuş. Kendileriyle görüşmek üzere Selanik’ten birkaç adam istemiştik: dün geldiler, görüştük. Said Paşa bunlara öyle sözler söyledi ki ben utandım. Sizin Cemiyet tarafından gönderildiğinize dair elinizde vesika var mı diye soruyor (…) (Ali ve Fuat Paşaları kastla) O adamlar büyük adamlardı; vaktiyle kadirlerini bilemedik. En büyük meziyetleri yukarı ki delileri zapt etmekti…” diyerek veda ederler, bkz. Türkgeldi, s.3-4.

194 Türkgeldi, s.15.

195 1908 seçimleri sonrası Meclis-i Mebusan’a Ankara mebusu olarak katılan Mahir Said Pekmen’in kitabında Kamil Paşa hükümetine Adliye Nazırı olarak atanan kişi Abdurrahman Paşa olarak görülmektedir. Hatta Mahir Said Pekmen, bu kabinede İttihat ve Terakki’den hiç kimse olmadığını da yazmaktadır. Ancak Tarık Zafer Tunaya ve İhsan Güneş’in kitaplarında Manyasızade Refik Bey Adliye Nazırı olarak görülmektedir. Benzer bir kargaşa daha sonra Maarif Nezareti’ne atandığı söylenen Nazım Paşa’da da görülmektedir. Mahir Said Pekmen bu atamadan bahsederken İhsan Güneş’in verdiği listede bu isim yoktur. Karşılaştırma için bkz. Pekmen, s.17-18; Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, C.I, 2. Baskı, İstanbul: Hürriyet Vakfı Yayınları, 1984, s.25-26; Güneş, Türkiye’de Hükümetler, s.61.

70

Paşa, Adliye Nezaretine Hasan Fehmi Paşa ile Manyasızade Refik Bey, Şura-yı Devlet Riyaseti’ne Tevfik Paşa ile Hasan Fehmi Paşa, Dâhiliye Nezareti’ne Reşid Akif Paşa, Hakkı Bey ve Hüseyin Hilmi Paşa, Maliye Nezareti’ne Ziya Paşa, Evkaf-ı Hümayun Nezareti’ne Mahmud Ekrem Bey ile Şemseddin Bey, Bahriye Nezareti’ne Arif Paşa ile Hüsnü Paşa, Maarif Nezareti’ne Hakkı Bey, Mahmud Ekrem Bey, Abdurrahman Efendi, Ziya Paşa, Ticaret ve Nafia Nezareti’ne Gabriel N. Efendi, Orman Maadin ve Ziraat Nazırlığına Mavrokordota Efendiler tayin edilmiştir197. Tanin Gazetesi’nin Kamil Paşa’nın sadrazam olarak atanmasından dolayı kaleme aldığı “Yeni Heyet-i Vükela” isimli yazıya bakılırsa İttihat ve Terakki Cemiyeti gerek Kamil Paşa’nın sadrazam atanması gerek Cemaleddin Efendi’nin şeyhülislam atanmasından memnun görünmektedir. Kamil Paşa gibi Oxford Darülfünunun’da tahsil etmiş, münevver fikirli, meşrutiyet yanlısı bir isimle Cemaleddin Efendi gibi açık fikirli, memleketin selametinin Kanun-ı Esasi’yi tatbik etmekten geçtiğini anlamış bir zatın şeyhülislamlığa atanması oldukça memnuniyet verici198 bir durum olarak görüldüğü gibi, padişahın bu iki ismi ataması da takdiri şayan bir davranış olarak dile getirilmiştir199.

Ayrıca padişahın, Kanun-ı Esasi’nin 27. maddesinde dile getirildiği gibi yalnızca sadrazam ve şeyhülislamı tayin ederek, Heyet-i Vükelanın teşekkülünü sadrazama bırakmış olması200 da cemiyet tarafından memnuniyet verici bir durum olarak karşılanmıştır. Çünkü görünürde padişah atamayı sadrazama bırakmış olsa da harbiye ve bahriye nazırları, aslında İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından belirlenmiştir. Bu

197 İhsan Güneş’in verdiği isim tablosuna bakılırsa bazı isimler farklı bakanlıklarda da görülmektedir örneğin Maarif Nazırı Hakkı Bey ayrıca Dâhiliye Nazırlığı’nda da yer almaktadır. Evkaf-ı Hümayun Nazırı Mahmud Ekrem Bey ayrıca Maarif Nezareti’ndedir, bkz. Güneş, Türkiye’de Hükümetler, s.61.

198 Tanin Gazetesi ilk başlarda her ne kadar bu iki ismi desteklediklerini söylese de Cemiyet kısa süre zarfında her iki isimle de karşı karşıya gelecektir. Şeyhülislam Mehmed Cemaleddin Efendi ilk kez Sultan Abdülhamid döneminde şeyhülislamlığa atanmış ve 16 yıl 11 ay kesintisiz biçimde bu görevde kalmıştır. İttihad ve Terakki Partisi’nin Türklük ve Türkçülük politikasına karşı olan Cemaleddin Efendi devletin bekası için devlet içinde Osmanlılığın, İslam âleminde ise İttihad-ı İslam’ın yanında yer almıştır. Bununla birlikte Tanin’in dile getirdiği gibi Meşrutiyet yanlısı bir zattır. Daha doğrusu Meşrutiyet ilanından evvel de o düşüncede midir bilinmez ama Meşrutiyet ilan edildiğinde durum ne gerektiriyorsa onu yapmış, kendisine verilen görevleri yerine getirmeye gayret etmiştir. II. Meşrutiyet’ten sonra Şeyhülislamlar kabine ile birlikte atanmaya başladığından Şeyhülislamın görev süreleri de hükümetlerin görev süreleri ile sınırlı kalmıştır. Kamil Paşa hükümeti ile bir kez daha göreve atanmış olan Cemaleddin Efendi 14 Şubat 1909’da kabine değiştiğinde görevinden ayrılmış ancak daha ileri ki kabinelerde tekrar görev almıştır. İttihat ve Terakki karşıtı bir tavır benimsemiştir, içinde en son olarak yer aldığı kabine İttihad ve Terakki baskısıyla 10 Ocak 1913’te düşürülünce Cemaleddin Efendi’nin de siyasi hayatı sona ermiştir. İttihad ve Terakki’nin kendisini İstanbul’u terk etmesi konusunda uyarması üzerine ülkeyi terk edip Mısır’a yerleşmiştir. Bkz. Şeyhülislam Cemaleddin Efendi Siyasi Hatıralarım, s.11-22.

199 “Yeni Heyet-i Vükela”, Tanin Gazetesi, 7 Ağustos 1908.

200 “Yeni Heyet-i Vükela”, Tanin Gazetesi, 7 Ağustos 1908, padişah, Harbiye ve Bahriye Nazırlarının atama yetkisini isteyerek Sadrazama bırakmış değildir, bu durum sorun oluşturmuşsa da sonunda İttihat ve Terakki’nin ve Kamil Paşa’nın istediği olmuş Harbiye’ye Recep Paşa atanmıştır. Bkz. Unat, Ali Cevat Bey’in Fezlekesi, s. 12-13; Bayur, C.I, K.II, s. 78-79.

71

yüzden, cemiyet kurulan yeni hükümetten oldukça memnundur. İttihat ve Terakki bir bildiri201 yayınlayarak cemiyetin hükümet işlerine karışmayacağını açıklamış, halkı padişaha ve hükümete güvenmeye çağırmıştır. Hükümet kurulduktan 10 gün sonra ise kendi programını açıklamıştır. Bu programa göre hükümet Osmanlı Devleti’ni modern devletler seviyesine çıkarmak istemektedir. Maliye örgütü, nezaretler, ordu, donanma yeniden düzenlenecek, gereksiz görülen memurlar emekli edilecekti. Vergi sistemi yeniden ele alınacak, ticaret, sanayi, bayındırlık, tarım, bilim ve eğitimde gelişme sağlamak amacıyla bir program yapılacaktı. Eşitlik kuralları gereğince Müslüman olmayanlar dahi, tüm Osmanlılar askerlikle yükümlü olacaktır. Dış ilişkilerde ise ticaret anlaşmaları gözden geçirilip, kapitülasyonların kaldırılması için uğraşılacaktı. Program iyi olmakla birlikte bunların hepsini gerçekleştirmek mümkün olmayacaktır202.

Kamil Paşa’nın hükümet programında memurların ve nispetsiz maaşların azaltılması yönünde de bir tasarıya yer verilmiş ancak Tanin bu duruma kesin şekilde karşı çıkarak zamanın doğru olmadığını dile getirmiştir. Tanin’e göre o an yapılacak olan tensikat meşrutiyeti tehlikeye düşürebilirdi. Bu yüzden hükümet başladığı tensikata ara vermek durumunda kalmıştır. Ama hiçbir şey de yapılmamış değildir. Yüksek rütbeli subayların maaşları dışında aldıkları ek paralar ortaya çıktığından buna son verilme yoluna gidilmiştir. Askeri okul ve ilmiyelerde hatırlılara ait olan zadegân sınıfları ortadan kaldırılmış, maliyede yapılan tensikat esnasında 15 yaşında gümrük müfettişi olan Ebulhüda’nın torununun görevine de son verilmiştir. İstanbulluların askerlik yapmaması durumuna ise Mart 1909 itibariyle son verilmiştir. Hıristiyanların askere alınacaklarına dair haberler çıkmış, para ödeyerek askerlik yapmama imkânının ortadan kaldırılması istenmiş, 7 Ağustos 1909’da çıkarılan kanunla bunlar sağlanmıştır. Nazırların alacakları maaşlar da belirlenerek miktar biraz aşağı çekilmiştir203.

Kamil Paşa, sadaretinin başlarında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ileri gelenleri ile iyi geçinip onların devlet yönetimine dair tavsiyelerini dikkate almayı gerekli görmüştür. Ancak İttihat ve Terakki’nin iktidarı ele almak yerine “Denetleme İktidarı”nı benimsemesi Kamil Paşa ile cemiyeti kısa süre zarfında karşı karşıya getirmiştir. Çünkü Kamil Paşa, devletin her zamankinden daha nazik olan dış politikasını çıkmaza sokacak

201 Bildiri için bkz. Bayur, C.I, K.II, s.79-80.

202 Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, s.148 – 149.

203 Fiyatlar aşağı çekilmiş olmakla birlikte Sina Akşin gerek Sadrazamın gerekse nazırların aldığı paranın oldukça yüksek bir miktara denk düştüğünü söyler bkz. Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, s.150.

72

aşırı düşünce ve isteklerle karşılaştıkça cemiyet ile arası açılmaya başlamıştır. Misafir olarak Londra’dan İstanbul’a gelen Balkan Komitesi Heyeti’nin İngiltere elçisi tarafından resmen takdimini ve cemiyet tarafından kendisine önceden haber verilmeksizin kendi konağına ziyafete davet edilmesini usule aykırı görerek red cevabı vermesi üzerine, cemiyet ileri gelenleri sadrazama gücenerek sadrazamın hemen görevden alınması için padişaha ısrarla başvuruda bulunmuş, ancak bu durum padişah tarafından kabul görmemiştir204.

Kamil Paşa kabinesinde Dâhiliye Nazırı olan Reşit Akif Paşa istifa edip yerine Maarif Nezareti’ndeki Hakkı Paşa geçirilince cemiyet buna da itiraz ederek 25 Ağustos 1908 tarihinde Kamil Paşa’ya bir telgraf çekip bu makama Ferit Paşa’yı önermiştir. Ancak Kamil Paşa cemiyeti dinlemeyerek kendi bildiği şekilde hareket etmiştir205. Bunun üzerine 25 Ekim 1908’de cemiyet sadrazama bir telgraf daha gönderip telgrafta Dâhiliye Nazırı Hakkı Bey, Hariciye Nazırı Tevfik Paşa ve Zaptiye Nazırı Sami Paşa’dan şikâyet etmiştir. Dâhiliye Nezareti’ne Ankara Valisi Nuri Bey’i, Hariciye Nezareti’ne ise Posta Telgraf Nazırı Galip Bey’i atamak gerektiğini, Dâhiliye Nazırı Hakkı Bey’in ise Şura-yı Devlet Riyaseti’nde tutulmasının daha doğru olacağını dile getirmiştir. Sadrazam cemiyetin bu dileklerini de yerine getirmemiş bunun üzerine Selanik’ten 30 Ekim 1908 tarihli şu telgrafı almıştır:

“12 Teşrin-i evvel 324 tarihli tahriratımızın icraat-ı faaliyesine şiddetle muntazarız”

İçeride bu mücadele yaşanırken, dışarıda Avusturya işgal etmiş olduğu Bosna-Hersek’i kendi ülkesine resmen katmış, Bulgaristan bağımsızlığını ilan etmiş, bu durum da bir konferans toplanacağı söyleminin dolaşmasına neden olmuştur. Cemiyet sadrazama telgraf çekerek Ahmed Rıza Bey ile Doktor Nazım’ı Avrupalı devletlerle görüşmek üzere Paris ve Londra’ya gönderdiğini bildirmiştir. Haberi alan Kamil Paşa cemiyete kendi başına hareket etmemesini dile getiren bir yazı kaleme almıştır206.

Taraflar arasında çekişme devam ederken Abdurrahman Şeref Efendi’nin “seçimlerden

evvel” dediği ama tarih vermeden anlattıklarına göre Kamil Paşa ve Dâhiliye Nazırı

Hakkı Bey hakkında hoş olmayan karikatür ve yazılar kaleme alınarak, hükümet küçük

204 Şeyhülislam Cemaleddin Efendi Siyasi Hatıralarım, s.36.

205 Bayur, C.I, K.II, s.83-84.

73

görülmeye başlanmış bu durum sebebiyle taşra dâhil pek çok yerde hükümetin atamış olduğu memura eziyet edilmeye başlanmıştır. Birçok vali, mutasarrıf, kaymakam, naip ve defterdar halk tarafından evlerinden ve dairelerinden kaldırıp İstanbul’a gönderilmiştir. O kadar ki bir aralık vilayetler memursuz devlet hükümetsiz kalmıştır. Kamil Paşa kabinesi bu buhranı geçiştirmeye çalışarak hükümet dairelerinde fazla maaş alan memur ya da işe hiç gitmedikleri halde fazladan para kazanan jurnalciler halkın gözüne battığından, Kamil Paşa, dairelerin tensikatına başlamış ancak hükümetin olmadığı bir zamanda Maarif, Maliye, Rüsumat gibi bazı dairelerde aceleyle yapılan tensikat sonucu pek çok memur ve kâtibin işsiz kalması çeşitli şikâyetlere sebep olmuştur. Bu da miting ve konferanslarda sesin biraz daha yükselmesine neden olmuş ancak mebus seçimleri başlayınca hem ülke hem İstanbul seçim heyecanıyla dolmuştur207.

Seçimi büyük çoğunlukla İttihat ve Terakki listeleri kazanmıştır208. Seçimlerin ardından açılması planlanan Meclis 17 Aralık 1908’de büyük bir bayram havası eşliğinde Sultan Abdülhamid’in konuşmasıyla açılmış yalnız bu konuşma esnasında Sultan Abdülhamid’in dile getirdiği “I. Meşrutiyet zamanında halk buna hazır değildi” söylemi açılış sonrası meşrutiyetçilerin sert ve iğneli yazılar kaleme alıp yayınlamalarına sebep olmuştur. Onların yayınlarına karşın İkdam ve Times gibi gazeteler de artık meclis açıldığına, hükümet zaten var olduğuna göre İttihat ve Terakki’nin müdahale etmemesi, yönetimden uzak durması gerektiğini yazmıştır209. Buna karşın ordunun gücünü ardına almış olan İttihat ve Terakki Cemiyeti, hükümete müdahale etmekten vazgeçmemiştir. Harbiye nazırı olan Recep Paşa’nın öldürülmesinden sonra çıkan harbiye ve bahriye nazırlarının değiştirilmesi olayına da müdahale eden cemiyet bu durumu Kamil Paşa’yı düşürmek için kullanmıştır. Mecliste, cemiyeti temsil eden çoğunluk partisi tarafından bir gensoru önergesi verilerek Kamil Paşa, belirli bir günde meclise davet edilmiştir. Kamil Paşa, Kanun-ı Esasi’nin kendisine verdiği yetkiye dayanarak, kendisinin belirlediği bir başka günde meclise

207 Abdurrahman Şeref Efendi Tarihi, s.15.

208 Sina Akşin’in dile getirdiği ileride İttihat ve Terakki’nin de başına iş açacak önemli bir husus şudur ki, İttihat ve Terakki’nin kendi mebusu olan Türk mebusların dahi birçoğu gerçek anlamda İttihat ve Terakkili sayılabilecek kişiler değildi. Buna Türk ve Müslüman olmayanlar da eklenince, İttihat ve Terakki Cemiyeti meclis içindeki partisinin üyesi olan mebusları kontrol edemeyecektir bkz. Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, s.177-178, Bu durum 31 Mart Vakıasında Mecliste yaşananlarda olduğu gibi zaman zaman bu mebusların İttihat ve Terakki Cemiyeti aleyhine esen rüzgâra kapılmasına neden olacaktır.

74

giderek açıklamada bulunacağını resmi bir yazı ile meclis reisliğine bildirmiş, ancak meclis çoğunluğu Kamil Paşa’nın bu yanıtını kabul etmemiştir. Gece yarısına kadar mecliste kalmaya devam ederek görüşmelerini Kamil Paşa olmaksızın sürdürmüş, bazı genç bahriye zabitlerine çektirttikleri ve Hüsnü Paşa’nın bahriye nazırlığına atanmasını yeren telgrafı mecliste okutmuşlardır. Böylece yasaya aykırı olarak Kamil Paşa’nın yokluğunda güvensizlik oyu verilmek suretiyle karar o gece meclis reisi ve cemiyetin ileri gelen bir üyesi aracılığıyla padişaha sunulmuştur. Kararın onaylanması için yapılan ısrar sonucunda, Kamil Paşa Hükümeti, onun yokluğunda düşürülmüştür210.