• Sonuç bulunamadı

1.2 Kalkınma AnlayıĢında YaĢanan DönüĢümler

1.2.2. Kalkınma Ġktisadında Bazı Kuramlar

1.2.2.2. Kalkınma Ġktisadı Alanında Öne Çıkan Teorisyenler

Kalkınma incelemeleri, sosyolojik ve siyasal kalkınma (geliĢme) teorileri ve kalkınma iktisadı) olmak üzere iki temel akım etrafında ĢekillenmiĢtir. Teorik kökenleri Adam Smith (1723-1790) ile geliĢmeye baĢlayan kalkınma iktisadının (Kaynak, 2014: 36) geliĢmesinde etkili olan modelleri birçok ekonomist farklı baĢlıklar altında incelemiĢtir. Bu alanın doğuĢundan itibaren izlemiĢ olduğu yolda çok sayıda model literatürdeki yerini almıĢtır. BaĢlangıçta büyüme eksenli olarak ortaya çıkan bu modellerin bölgelere ve kalkınmaya dönüĢümü ise, 1930‟lardan sonra gerçekleĢmiĢtir. Ancak Ġkinci Dünya SavaĢı‟nın ardından rotasını değiĢtirmeye baĢlayan bu teoriler halen uygulama alanı bulabilmekte ve günümüz ekonomileri ile çeĢitlenmeye devam etmektedir.

Belirtilen tarihten öncesinde ise ekonomik alanda görüĢleri ve teorik yaklaĢımları ile geçerlik kazanan teorisyenlerin bakıĢ açılarına kısaca yer verilmesi düĢünülmüĢtür. Çünkü ilerleyen dönemlerde oluĢturulan kuramların çoğu bu görüĢlerin üzerine inĢa edilmiĢtir.

1867 yılında Das Kapital isimli eserindeki görüĢleri esas alındığında burjuva ve proleterya arasında yaĢanan sınıfsal çatıĢmalar üzerinde durduğu görülen Marx, “kapitalist sistemin içinde barındırdığı çeliĢkiler nedeniyle sürekli krizlerle karĢı karĢıya kalacağını”ve “ekonomik kalkınmanın sınıfsal mücadeleler neticesinde elde edilebileceğini” savunmuĢtur (Gönel, 2010: 51-52).

Dengeli Kalkınma veya “Büyük ĠtiĢ” Teorisinin ve kalkınma iktisadının öncülerinden olan P. N. Rodenstein-Rodan (Dinler, 2012: 374; BaĢkaya, 2011)‟ın, 1943‟te yayınlanan “Doğu ve Güney-Doğu Avrupa‟nın SanayileĢme Sorunları” (Problems of Industrialization of Eastern and South-Eastern Europe) baĢlıklı makalesi, Ġkinci Dünya SavaĢı‟nın yol açtığı tahribatın onarılmasına yönelik ortaya atılan en ünlü çalıĢmalardan birisi olmuĢtur (Tüylüoğlu ve ÇeĢtepe, 2004: 41).

Rosenstein-Rodan (1902-1985), ekonomik kalkınmanın, birden çok sektörün birlikte hareket etmesiyle gerçekleĢtirilebileceğini savunmuĢ (Gönel, 2010: 52) çöküntü bölgelerinde (depressed areas), sanayileĢmeyi ekonomik kalkınmanın öncüsü olarak ileri sürmüĢtür (Tüylüoğlu ve ÇeĢtepe, 2004: 41). Temel görüĢü büyük itişin, sanayi yatırımlarının hükümet tarafından koordine edilmesi, ülkenin sanayileĢme eĢiğine ulaĢmasının ardından ise yatırım kararlarının piyasa mekanizmasına bırakılması yoluyla gerçekleĢebileceği (Gönel, 2010: 52-53) üzerine kurulmuĢtur.

1952 yılındaki geliĢtirdiği yaklaĢım doğrultusunda Ragnar Nurkse (1907- 1959), azgeliĢmiĢ ülkelerde, kiĢi baĢına düĢen gelirin az olmasının tasarrufların, yatırımların ve bunlara bağlı olarak da gelir ve verimliliğin yetersiz seviyede kalacağını açıkladığı görüĢlerinde, bu durumun yoksulluk tuzağı olarak da görülen bir kısır döngüye yol açacağını öne sürmüĢtür (Gönel, 2010: 53). Nurkse‟e göre, düĢük gelir düzeyi, bir noktadan diğerine hareket etmeye ve tekrar hareketin baĢına dönmeye eğilimli dairesel ve kısır bir süreçtir” (Tüylüoğlu ve ÇeĢtepe, 2004: 44). Kısaca “bir ülke fakir olduğu için fakirdir ve bu fakirlikten kurtulamaz”. Dolayısıyla fakirlik sürekli olarak kendi kendini yeniden üretmekte, beslenme düzeyi de yetersiz olduğu için, iyi beslenemeyen insanların verimlilikleri de düĢük seviyelerde kalmaktadır (BaĢkaya, 2011: 52-53;Korkmaz, 2013: 42).

Nurkse, söz konusu döngüden çıkabilmenin yolunu ise, sermaye birikiminin ve tasarrufun sağlanabilmesi (Gönel, 2010: 53) yabancı sermaye, borçlanma ve dıĢ yardımlar (BaĢkaya, 2011: 53; Korkmaz, 2013: 42) Ģeklinde belirtmiĢtir. Ayrıca yatırımların az ya da çok ayarlanarak değiĢik endüstri kollarına yapılması halinde, pazar bulma güçlüklerinin en azından ilke olarak ortadan kalkacağını belirtmektedir (Dinler, 2012: 375-376).

1960 yılında“Ekonomik GeliĢmenin Merhaleleri-Ekonomik Büyümenin AĢamaları (The Stages of Economic Growth) (Güngör, 1999) adlı çalıĢması ile Walt Whitman Rostow, Tarihsel Büyüme AĢamaları Teorisini geliĢtirmiĢtir. Bu model, doğrusal/aĢamalı kalkınma modellerinin en önemlisidir (Yavilioğlu, 2002b: 60). “Pratik ve mantıksal olarak kalkınmanın aĢamalarını tamamlamanın ve bu aĢamalara göre toplumları sınıflandırmanın mümkün olduğunu, her toplumun tarihsel olarak kalkınma sürecinde belli aĢamaları geçerek kalkınacağı” tezini ileri süren Rostow (Tüylüoğlu ve ÇeĢtepe, 2004: 49), Marksist ideolojinin karĢısında bir alternatif üretmek istemiĢtir (Gönel, 2010: 55).

Rostow, ünlü eserinde toplumları Geleneksel Toplum, KalkıĢa Hazırlık Dönemindeki Toplum (GeçiĢ Dönemi), KalkıĢ (Take-off) AĢamasındaki Toplum, OlgunlaĢma Yolundaki Toplum ve Kitle Tüketim Çağındaki Toplum (Yıldırım ve Örnek, 2012) olmak üzere beĢ aĢamalı olarak ele almıĢtır. Bütün toplumların, zorunlu olarak geçecekleri bu aĢamalardan KalkıĢ (takeoff) aĢaması, düzgün ve sürekli geliĢmenin önündeki engellerin ortadan kalktığı en kritik aĢama (BaĢkaya, 2011: 66) olarak ifade edilmiĢtir.

Alanda geliĢtirilmiĢ bir baĢka modelin kurucuları ise Roy F. Harrod (1939) ve Evsey D. Domar (1946) olmuĢtur. Harrod-Domar Modelinin, temelinde yer alan yatırım-tasarruf iliĢkisi değerlendirildiğinde Keynesyen yaklaĢımın savunulduğu görülmektedir. Bu teori ekonomik büyümeyi, tasarruf oranları, nüfus artıĢı ve teknolojik geliĢme gibi unsurları model dıĢında bırakarak açıklamaya çalıĢmıĢtır (Berber ve Yaldız, 2014: 13). Modele adını veren ekonomistlardan Harrod, ortalama tasarruf oranının, sermaye-hâsıla katsayısına bölünmesiyle gerçekleĢen büyüme hızının elde edilebileceği bir denklem oluĢturmuĢtur (Gönel, 2010: 62). Buna göre

tasarrufunmilli gelire oranı ile, sermaye ve gelir arasındaki katsayının birbirine bölünüĢü kalkınma hızını vermektedir (Küçük, 1975: 125).

1950 ve 1960‟lı yıllarda kalkınma iktisadını etkileyen bu model, yatırımları büyümenin motoru olarak görmüĢtür. Bu modele göre, bir ekonominin büyümesi yatırımların miktarına, yatırımların miktarı da tasarrufların düzeyine bağlıdır. Büyüme ile kalkınmayı aynı anlamda gören bu modele göre, bir ülkenin kalkınması, doğrudan o ülkenin yatırım yapabilme yeteneğine bağlıdır (BaĢkaya, 2011: 62). Ancak söz konusu model, “kalkınma sürecinin temel sorunlarını ortaya koymak yerine gözden uzak tuttuğu”, “bir açıklık getirmekten çok karalık getirdiği” (Küçük, 1975: 125) ve “büyüme hesaplamalarını azgeliĢmiĢ ülkeler için değil, daha çok Batılı ülkeler için formülleĢtirdiği” (Tüylüoğlu ve ÇeĢtepe, 2004: 35) gibi nedenlerden eleĢtiriler almıĢtır.

Buraya kadar ki kısımda, temel almıĢ oldukları yaklaĢımlar itibariyle, büyüme ve kalkınma alanında öne çıkan birtakım ekonomistlerin görüĢleri, kısaca açıklanmıĢtır. Yapılan taramalar neticesinde aynı isimlerin bir veya birden çok modele katkı sağladıkları görülmüĢtür. Bu kapsamda daha önce belirtildiği üzere, Ildırar (2004) tarafından esas alınan gruplandırma çerçevesinde birtakım modellere yer verilmesi planlanmıĢtır.